Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/490 E. 2019/600 K. 20.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/490
KARAR NO : 2019/600

DAVA : Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
DAVA TARİHİ : 13/05/2016
KARAR TARİHİ : 20/06/2019
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/07/2019
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacı vekili özetle; müvekkilinin turizm sektöründe faaliyet gösterin dava dışı …. Ltd. Şti.’nin sahibi olduğunu, davalı … ile birlikte ….Limited Şirketi’ni kurduklarını ve .. ve … fitnessclub açtıklarını, daha sonra …. işletmenin kapatıldığını, sonrasında müvekkilinin bu şirketin 1/2 hissesini oğluna devrettiğini, müvekkilinin şirketin idaresini kurucu ortaklar olan … ve ….’ye bıraktığını, müvekkilinin bu kişilerle yaptığı görüşmelerde şirketin henüz kendi kendisini idare ettiğini, zamanla kâr edebileceğinin belirtildiğini, daha sonra oğlu …’ın da bu şirkette müdür seçilmesi ile birlikte şirket işleyişi ve finansal durum konusunda kuşkularının olması sebebiyle evrak doküman ve kayıtları incelemiş ve pek çok eksiklik hata ve usulsüzlükle karşılaştığını, şirketi yöneten davalı …’in müvekkilini zarara uğrattığını ve yetkilerini kötüye kullandığını tespit ettiğini, davalının şirketin giderleri için bankadan çekmiş olduğu miktarlara ilişkin gider makbuzlarının bulunmadığını, şirket kasasında yeterli miktarda nakit bulunmasına rağmen müdür yetkisini kullanarak bankalardan kredi çektiğini ve bu kredilere ilişkin borçlarını süresinde ödemeyerek faiz ödenmesine yol açtığını, şirket adına zorunlu olmadığı halde araç kiralayarak kişisel işleri için kullandığını, bu araçlarda kullanılan yakıtların fişleri incelendiğinde farklı illerde yakıt alımı yapıldığının farkedildiğini, aracın yalnızca iş için kullanılmadığını, bunların dışında şirketle ilgisi olmayan birçok kişisel alışverişler ve harcamalar yapıldığını, bahsi geçen harcamalara ilişkin fiş ve faturaların da mevcut olduğunu, sonuç olarak davalının kendi menfaatine çalıştığını, dava süresince davalının müdürlük yetkilerini kullanmasının durdurulmasını ve davalının müdürlük yetkilerini kötüye kullanarak şirketi ve müvekkilini zarara uğratması nedeniyle müdürlükten azli ile birlikte temsil ve idare yetkisinin kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: davacı tarafın iddilarını kabul etmediklerini, işletmede yapılan değişiklikleri ve ağır rekabet koşulları nedeniyle sürekli yenilemeler yapıldığını, bu ödemelerin kasadan yapılması, borçlanılması ve bu borçların ödenilmesinde paranın kullanılması gibi süreçlerin yaşandığını, bahsi geçen kredi işlemi sırasında davacının da bizzat hazır bulunduğunu ve evraklarda imzalarının bulunduğunu, şirketin ticari bir işletme olması nedeniyle bir bankadan çekilen paralarla başka bankalara ödemeler yapıldığını, bankadan çekilen paraların nerelere harcandığının tespit edilebileceğini, zaman zaman yaşanan nakit ihtiyacı nedeniyle kredi kartı ile ödeme yapıldığını, şirketin Beşiktaş’taki işletmesinin bulunduğu salonun TMSF tarafından satılması nedeniyle kapatıldığını, Avcılar’da yeni bir işletme açıldığını ve bu sebepten dolayı müşteri çekilmesi ve tanıtım yapılması amacıyla çeşitli ziyaretler yapıldığını, şirkete demirbaş alımı yapılırken en uygun fiyatlarla alınmasının sağlanması için araştırma yapmak için değişik yerlere gidildiğini, aynı sektördeki diğer şirketlere nazaran daha az masraf yapıldığını, yapılan tüm bu harcamaların gayet doğal olduğunu, piyasanın kötü olduğu dönemde şu an da her geçen gün daha iyi bir konuma gelindiğini, müvekkilinin emeklerinin şirketi günümüze kadar getirdiği ve şu anda da kâr eden bir şirket halini aldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:

Dava, davalının yöneticilik hakkını ve temsil yetkilerini kötüye kullandığından bahisle bu görevinden azli ile yetkilerinin kaldırılması talebinden ibarettir.
Taraflar arasında ihtilaf konusu, davalının müdürlükten azli talebinin haklı olup olmadığı, davalının aynı zamanda müdür olarak görev yaptığı tarafların ortağı olduğu ….Şti’ndeki görev ve yetkilerini dava dilekçesinde belirtilen surette kötüye kullanıp kullanmadığı, kötüye kullanmış ise şirketin zararının oluşup oluşmadığı, müdürlük görevinden azli ve temsil yetkisinin kaldırılıp kaldırılmayacağı, tedbiren bu yetkinin kullanılmasının durdurulmasına karar verilip verilemeyeceğine ilişkindir.
Müdürlerin yetkilerinin geri alınması ve sınırlandırılmasına ilişkin, 6102 sayılı TTK.’nun 630/2. maddesi uyarınca limited şirketlerde her ortak haklı sebeplerin varlığı halinde yöneticilerin yöneticilik hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını mahkemeden isteyebilir. Aynı kanunun 636/3. maddesi uyarınca da haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme istem yerine davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.
Taraflar arasında ihtilaf konusu olan diğer bir sorun ise davalının görev yaptığı süre içerisinde şirkete bir zarar verip vermediği noktasında toplanmaktadır. Limited şirketlere ilişkin TTK. m. 556 hükmünün yollamasıyla, limited şirket müdürlerinin sorumluluğuna, anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna dair hükümler uygulanır. Anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu, esas itibariyle kusura dayalı bir sorumluluktur. Bu nedenle kusursuzluğunu ispat eden üye sorumluluktan kurtulur (TTK. m. 553). Kusur sorumluluğunun esasları zarar, kusur, hukuka aykırılık ve illiyet bağıdır. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun doğabilmesi için bu unsurların tümünün gerçekleşmesi gerekir. Genel kusur sorumluluğundan farklı olarak TTK. m. 553 hükmü, kusursuzluğun ispatını karşı tarafa (yönetim kurulu üyelerine) yüklemiştir. Ancak bu istisna dışında yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk şartlan ile genel kusur sorumluluğunun şartlan arasında bir fark bulunmamaktadır. Yönetim kurulu üyelerinin kusursuz olduklarını ispat edememeleri durumunda, onların mutlaka sorumlu olmaları gerektiği anlamına gelmez. Bunun için ortada bir zararın, hukuka aykırılığın ve zarar ile hukuka aykırılık arasında illiyet bağının bulunduğunun ayrıca ispatlanması gerekir. Bu unsurlardan birisinin gerçekleşmemesi (kanıtlanamaması) halinde, sorumluluk doğmaz. Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, yapılan işlemler sonucunda bir zararın oluşması halinde, bu zarar nedeniyle yöneticilerin sorumluluğuna gidilebilmesi için işlemi yapan yöneticilerin kusurlu olduklarının da ayrıca kanıtlanması gerekir. Bir başka deyişle, basiretli davranmakla yükümlü olan bir yöneticinin yapmaması gereken işlemlerin davalı tarafından yapılmış olduğunun ve bunun sonucunda da bir zararın meydana geldiğinin kanıtlanmış olması gerekir. Aksi takdirde enflasyon ve kur farkı da dahil olmak üzere şirketin uğramış olduğu her türlü işletme zararının yöneticilerden tahsili imkanı doğmuş olur ki, böyle bir sonuç, yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin hükümlerin düzenlenme amacıyla bağdaşmadığı gibi ticari işletmenin kar edebileceği gibi yapmış olduğu faaliyetin taşıdığı ticari riskler nedeniyle zarar etme ihtimalinin de bulunması, özelliğiyle de bağdaşmaz.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, davaya konu şirketin ticaret sicil dosyası, iddialarla ilgili olarak celp edilen icra dosyaları, vergi kaydı, bankalardan alınan yazı cevapları, ticari defter ve kayıtlar ile diğer bilgi ve belgeler üzerinde yaptırılan inceleme neticesinde alınan bilirkişi raporuna binaen, somut olayda …. Şirketinin 27.06.2016 tarihinde yapılan genel kurul toplantısıyla davalı …’in müdürlük görevine son verildiğinden, davalı … açısından azil talebinin konusuz kaldığı açıktır. Şirketin gayri resmi satışı olup olmadığı, şirketçe kiralanan aracın şirket ticari faaliyetlerinin haricinde kullanılıp kullanılmadığı hususunda sunulan delillerle bilirkişi heyetince net bir tespit yapılamamış olup varsa şirket zararlarının tahsilinin davacıya değil şirkete ödenmek üzere talep edilmesi gerektiği, davacı vekilinin 05/08/2016 tarihli ıslah talebinin ıslah ile davalı olarak gösterilmek istenen…. bakımından ise dahili davalı müessesesi HMK hükmünde bulunmadığından reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davacının davasını 13/05/2016 tarihinde açtığı, davalı …’in ise 27/06/2016 tarihinde yapılan genel kurul toplantısıyla müdürlük görevine son verildiği anlaşılmakla, davacının dava açmakta haklı olduğu kanaatine varılarak davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-… bakımından 27/06/2016 tarihinde yapılan genel kurul toplantısıyla müdürlük görevine son verildiğinden karar verilmesine yer olmadığına,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 44,40 TL harçtan 29,20 TL peşin harç ve 512,33 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 497,13 TL harcın hükmün kesinleşmesine müteakip istem halinde davacıya iadesine,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına,
6-Davacı tarafından yapılan 2.316,60 TL posta masrafı ile toplam harç gideri 62,70 TL ki toplam 2.379,30 TL. yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 2.725,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
8-HMK’nun 333. maddesi uyarınca davalı tarafından yatırılan avanstan kullanılmayan bakiye avansın kararın kesinleşmesinden sonra resen davalıya iadesine,
Dair karar, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerin karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342. Maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/06/2019

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır