Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/691 E. 2018/1088 K. 29.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
BAKIRKÖY
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/691
KARAR NO : 2018/1088

DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 04/08/2015
KARAR TARİHİ : 07/12/2017
KARAR YAZIM TARİHİ : 13/12/2017
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekilinin özetle; müvekkilinin %49 hissedarı olduğu davalı şirketin diğer ortağının ise %51 hisse ile ….olduğunu, 24/04/2015 tarihinde yapılan davalı şirket olağan genel kurul kararının müvekkiline yapılan geçerli bir tebligatın bulunmamasına ve müvekkilinin toplantıya katılıp kararlara itiraz hakkının sağlanmaması nedeniyle yok hükmünde olduğu, müvekkilinin toplantıya katılması nedeniyle TTK’nun 420.maddesinde tanınan finans tabloları inceleme ve buna bağlı görüşmeleri 1 ay süre ile erteleme hakkını kullanmasının engellendiğini, toplantıda alınan sermaye artırımının yasal bir dayanağının bulunmadığını, TTK’nun 457.maddesinde belirtilen şekilde yönetim kurulunca bir beyan gerekçesi sunulmadığını, oysaki%160,5 hissedar sermaye artırımına gidildiğini, amacın müvekkilinin üzerine düşen hisse artırım bedelini ödemeyerek şirketteki hissesinin düşürülmesi diğer ortağın payına yükseltilmesi olduğunu, alınan kararın MK’nun 2/2.maddesindeki dürüstlük kuralına da aykırı olduğunu, şirketin sermaye artışına gerçek ihtiyacı olup olmadığı hususunda TTK’nun 459/3 ve 343.maddesinde belirtilen bilirkişi raporunun varlığından bahsedilmeden, tartışılmadan karar alındığını, değiştirilen esas sözleşme maddesinin davet ve toplantı tutanağında farklı düzenlendiğini, artırma bedelinin ödenmesi konusunda taahhütte bulunmayan davacının zarara uğradığını, sermaye artırım bedelinin şirket alacaklarından karşılandığı kararının alınabilmesi için müvekkilinin ya da yetkilisinin bu karar için olumlu yönde oy verilmesine bağlı olduğunu, bu surette müvekkilinin şirketten olan nakdi alacağından da mahrum kaldığını, bu konunun genel kurul toplantısında tartışılmadığını, alternatiflerin değerlendirilmediğini, şirket yönetim kurulunun genel kurul kararına aykırı karar aldığını beyanla 24/04/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısının gerçersizliği, tüm kararların yok hükmünde olduğunun tespiti, iptali, ilan ve tescili, kararların yürütülmesinin tedbiren durdurularak davalı şirket üzerindeki hisseler üzerine davalıdır şerhi konulmasını talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekilinin özetle; davacı vekilinin davacıyı temsil yetkisinin bulunmadığını, dava takip yetkisi olmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddinin gerektiğini TTK’nun 448/3 maddesi uyarınca hukuka aykırı açılan davada amacın şirket işleyişini engellemek olduğunu, o itibarla davacıdan uygun teminat alınmasını, çağrının. Esas sözleşmenin 11 ve TTK’nun 414.maddelerindeki usule uygun yapıldığını, kaldıki çağrıdaki usulsüzlüğün başlı başına iptali nedeni olmadığını, sermaye artırımının müvekkili şirket içi zaruri olduğunu, müvekkilinin %92, 80 arasında iştiraki olan ….Taşımacılık A.Ş’nin yaklaşık 3 senedir sıkıntılı günler geçirdiğinden sermaye artırımı yapılması gerektiğini, bununla ilgili Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün ihtarının bulunduğunu, sermaye artışıile şirketin borcundan kurtulduğunu, konuyla alakalı yönetim kurulu karının da mevzuata şirketin durumuna uygun olduğunu, kararın genel kurul kararına uygun bulunduğunu, davanın icranın geri bırakılması isteminin dayanaksız olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Birleşen Bakırköy …. .Asliye Ticaret Mahkemesinin ….esas ….. karar sayılı dosyasında (İstanbul …..Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/02/2016 tarih ve …. Esas ve …. karar sayılı görevsizlik kararı üzerine gönderilen dosya)
Davacı vekilinin Istanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine vermiş olduğu 04/08/2015 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde; gerçek kişi davalılar arasında imzalanmış olan ….’in ve …..’un hisselerinin devrine ilişkin 09/01/2015 tarihli Hisse Devir Sözleşmelerinin ve buna bağlı olarak yapılan tüm sözleşme ve işlemlerin hükümsüzlüğünü, …….. ‘den ….’ya kötü niyetli ve hukuka aykırı olarak devredilen ….’in %3.67 ve …..’un %51 hissesinin ….’a ait olduğunun tespitini, hisselerin ….’a iadesi ile gösterilecek kişi/kişilere devrine, bu talebimizin reddi halinde bilirkişilerce hisselerin gerçek değerinin tespiti ile bu bedelin 09/01/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle ödenmesini, sözleşmelerin imzalandığı 09/01/2015 tarihinden itibaren alınan tüm ….ve ….. genel kurul ve yönetim kurulu kararlarının iptalini, dava konusu hisselerin satılması durumunda müvekkilinin ve üçüncü kişilerin telafisi imkansız zararlara uğraması söz konusu olacağı için; yargılama sonuçlanıncaya kadar dava konusu hisseler üzerine tedbir konularak satışının veya herhangi bir tasarruf işlemi yapılmasının önlenmesi ile mahkemece gerekli görülen diğer tedbirlerin alınmasını, hisseler üzerine ticaret siciline “davalıdır” şerhi konulmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı vekili Av. …..’nin davacıyı temsilen dava açma ve takip yetkisinin olmadığını, bu nedenle dava şartı yokluğundan usulden reddini, Bakırköy …… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….esas ve Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …..esas sayılı dosyalarının celbini, davacıya HMK md. 120 uyarınca peşin nispi harç miktarı olan ¨760.245,90 ‘yi yatırması için iki hafta süre verilmesini, davacının davasına mesnet yaptığı…….. Sözleşmesi’nin aslının ibrazı için davacıya önel verilmesini, davacı vekilinin müvekkili adına dava takip yetkisinin bulunmaması sebebiyle, dava şartlarının oluşmamış olması sonucu davanın öncelikle usulden reddini, talepler bakımından ayrı ayrı olmak üzere davacının teminat yatırmasına karar verilmesini, halihazırdaki mali durumu olumsuz etkileyeceği ve müvekkilleri zarara uğratacağı nedenleriyle, ihtiyati tedbir talebinin reddini, esasa girilecek olursa haksız, mesnetsiz ve kukuka aykırı olarak ikame edilen iş bu davanın tümden reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememiz dosyası ile birleştirilen Bakırköy ……Asliye Ticaret Mahkemesinin ….esas ….karar sayılı dosyası, İstanbul ….. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/02/2016 tarih ve …. Esas ve …. karar sayılı görevsizlik kararı üzerine temyiz edilmiş olmakla Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin 26/09/2016 gün ve ….. esas …. karar sayılı ilamı ile yetkisizlik kararı onanmış, dosya Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin ….esas numarasını almış, mahkemece 30/12/2016 tarihli kararı ile oy çokluğu ile davacının tedbir talebi reddedilmiş İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …… Hukuk Dairesinin…. esas …. karar sayılı ilamı ile de İstinaf istemi esastan reddedilmiştir.
Mahkemece 19/01/2017 tarihinde harç eksilikliği bakımından davacıya harç eksiliği süre verilmiş harç eksikliği 08/05/2017 tarihinde davacı vekili tarafından tamamlanmış ve mahkemece dava değeri 44.519.022,10 TL olarak tespit edilmiştir.
Bakırköy …. .Asliye Ticaret Mahkemesinin 07/12/2017 gün ve ….esas ….. karar sayılı birleştirme kararı üzerine mahkememiz dosyası ile birleştirilmiştir.
Bilim Sanayi Teknoloji Müdürlüğünden, 24/04/2015 tarihli Olağan Genel Kuruluna ait toplantı tutanağı, hazirun cetveli, varsa davacıya ait muhalefet şerhi, davete ve gündeme ilişkin belgeler mahkememizce celp edilmiştir.
Mahkememizce iddia, savunma, toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi bakımından 29/09/2016 tarihli bilirkişi raporu aldırılmış, tarafların itirazları doğrultusunda aynı bilirkişi heyetinden 26/04/2017 havale tarihli bilirkişi ek raporu alınmıştır.
Mahkememizin 10/07/2017 tarihli ara kararı ile, “iddia, savunma, toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi, bu kapsamda gerek dosyaya sunulan kök ve ek raporun muhteviyatı dikkate alınarak yeni oluşturulan bilirkişi heyetinden 21/03/2018 havale tarihli bilirkişi raporu alınmıştır.
Davacı vekili her ne kadar Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin ….esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasını talep etmiş ise de, dosyada yapılan incelemede, her iki davanın konusunun farklı olduğu ve hukuki işlem güvencesi nedeniyle bekletici mesele yapılması talebi yerinde görülmemiştir.
GEREKÇE:
Asıl Dava, davacının hissedarı olduğu davalı ….. A.Ş’ye ait 24/04/2015 tarihli olağan genel kurul toplantısının, usulüne uygun bir çağrı yapılmadığı iddiasıyla kararların iptali talebinden ibarettir.
Asıl davada Sorun: davalı şirketin 24/04/2015 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kararlarında, çağrı usulüne uyulup uyulmadığı, kararların TTK’nun 447.maddesi uyarınca butlan veya 445.maddesindeki iptalinin gerekip gerekmediği, davalının dava takip yetkilisinin bulunup bulunmadığı ve hukuki itirazlarının haklı olup olmadığına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Birleşen davada sorun: davacı ile davalı ….arasında yapıldığı iddia edilen yedieminlik sözleşmesinin geçerli olup olmadığı, davalı ….’in davalı şirketlerde bulunan hisselerinin diğer davalı ….’e bedelsiz devrinin geçerli olup olmadığı, davalı ….’in hisseleri devir yetkisinin bulunup bulunmadığı, yapıldığı iddia edilen emanet sözleşmesinin Ticari Hava Taşıma İşlemleri Yönetmeliği’nin 9.maddesi karşısında geçerliliğinin ne olduğu, yedieminlik sözleşmesinin geçersizliği halinde davacının hisse bedellerini davalılardan talep edip edemeyeceği, söz konusu hisselerin gerçek değerinin ne olduğu, davalı ….ile davalı ….arasında düzenlenen hisse devir sözleşmesinin şirketin esas sözleşmeleri gözönüne alındığında geçersiz olup olmadığı, devrin kötü niyetli ve dürüstlük kuralına aykırı yapılıp yapılmadığı, davalı şirketlerin 09/01/2015 tarihinden sonra yapılan genel kurul ve yönetim kurullarında alınan kararların batıl olup olmadığına ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Asıl dava ve Birleşen davanın bir bütün olarak değerlendirilmesinde Çözüm: TKK m. 446/1-(a) ve (b) bentleri, TTK. m. 414, TK m. 446/2, TK. m. 461/1, TTK.447., TTK.445., TTK.523. Maddesi iddia ve savunmalar bakımından değerlendirilmesi ile somut olaya uygulanması gerekeceğinin tespitidir.
Huzurdaki davada uyuşmazlık; davalı …..’un 24/04/2014 tarihli genel kurulda alınan kararların toplantıya çağrının usulüne uygun yapılmamış olması dolayısıyla iptaline karar verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır.
Anonim şirketlerde genel kurulun toplantıya daveti belirli kurallara bağlıdır. Çağrı usulu düzenlemesi usul olarak emredicidir. Bununla birlikte çağrı usulünce gündeme çağrılarak toplantıya katılmayan pay sahibine dava hakkı verir.
TTK 446/1-a ve b bendi düzenlemesinde kural; Toplantıda hazır bulunup karara olumsuz oy vermesi ve muhalefeti toplantı tutanağına geçirmesidir.
Eğer pay sahibi, çağrı kanununa uygun olarak yapılmış ve pay sahibi iştirak etmemişse TTK. 446 (1-b)ye göre toplantıya katılma yetkisi bulunmayan kişilerin toplantıya katılıp oy kullanmaları hariç, genel kurul toplantısında alınan kararlar TTK m. 445. maddesi uyarınca iptali kabil nitelikte bir sakatlığı barındırsa bile artık bu sakatlığın pay sahibince dava yoluyla giderilmesine olanak kalmamıştır; TTK m. 446/l-(a)’ya uygun davranmayan pay sahibinin iptal davası açma hakkı yoktur.
Davacının iddiası, usulüne uygun çağrı yapılmadığıdır.
Davalı şirket tarafından davacı adına ….. adresine gönderilen gönderinin alıcı adresinde alıcının tanınmaması nedeniyle teslim alınmadığı ve göndericiye iade edildiği, davalı şirket tarafından davacı adına yurtdışına (Londra adresine) gönderilen çağrı evrakının 14/04/2015 tarihinde alıcısına teslim edilmediği şeklindedir.
Anonim şirketlerde çağrı usulü TTK. 414 maddesinde düzenlenmiştir.
Toplantıya çağrı esas sözleşmede gösterilen şekilde, şirket internet sitesi kurma zorunluluğu olan şirketlerden biri ise (TK m. 1524) internet sitesinde ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde, ilân ve toplantı günleri hariç olmak üzere, toplantı tarihinden en az iki hafta önce yapılacak ilânla gerçekleştirilir. Bununla birlikte pay defterinde yazılı pay sahipleriyle pay sahipliğini ispatlayıcı bir belgeyi şirkete tevdi ederek adresini bildiren pay sahiplerine toplantı günü ile gündem ve ilânın çıktığı veya çıkacağı gazeteler de iadeli taahhütlü mektupla bildirilir. (TK. m. 414/3)
Uyuşmazlık konusu olayda her ne kadar davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin şirkete bildirilen “…., …. , …. ” adresine iadeli taahhütlü mektupla bildirim yapılmadığını ileri sürmüştür. Dosyaya sunulan belgelerden 03.04.2015 tarihli iadeli taahhütlü posta ile çağrı evrakının anılan adrese gönderildiği, 14.04.2015 tarihinde adrese ulaşan gönderinin “Teslim girişiminde bulunuldu veya Teslim edilemedi” açıklaması ile davalıya iade edildiği, dolayısıyla TTK. hükümleri dikkate alındığında çağrının usulüne uygun yapıldığının kabulü gerekir.
Davet mektubu kanunda ön görülen süre içerisinde postaya verilmiştir. Şirket kanuna uygun olarak hareket etmiştir. Davet mektubunun pay sahibinin eline ulaştırılmasını şirketin kontrol alanı içerisinde değildir. Sonuçlarına şirketin katlanılması beklenemez. Genel kurul kararlarının çağrı usulüne aykırılık nedeniyle geçersizliği bakımından iddianın ise; çağrı yetkili organ tarafından yapılmış olması ve çağrının gerekleri yerine getirilmiştir.
Uyuşmazlık konusu olayda Davalı tarafından 24.04.2015 tarihli genel kurul toplantısı için yapılan çağrı tamamiyle TTK. Madde 414’e uygun olduğu, davalı şirketin internet sitesinde yayınlandığı, ticaret sicil gazetesinde de ilan edildiği, gerek çağrı ilânlarının süresi içerisinde yapılması, gerekse davet mektubunun toplantı tarihinden yaklaşık üç hafta önce ve böyle bir yükümlülük bulunmamasına rağmen pay sahibinin birden fazla adresine gönderilmesi karşısında davalı şirketin genel kurul toplantısına hazırlıkları bakımından iyi niyetli davrandığını ve usulüne uygun çağrıya rağmen davalı toplantıya katılmadığından artık davacının alınan genel kurul toplantısında kararlar aleyhine iptal davası açma koşulları oluşmamıştır.
İptal davası açabilmenin ikinci şartta; pay sahibinin bu aykırılığın genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu da ileri sürmesi genel kurul toplantısında alınan karar ile aykırılık arasında illiyet bağını ispat etmesi gerekir.
TTK. 446/2 maddesi dikkate alındığında, karara etkili olma şartını sadece yetkisiz katılma ve oy kullanma olasılığı ile sınırlandırmadığı, aksine hükmü, TK m. 446/1-(b)’de yer alan diğer tüm aykırılık olasılıklarında yani çağrının usulüne göre yapılmaması, gündemin gereği gibi ilân edilmemesi, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullanmaları ve pay sahibinin genel kurul toplantısına katılmasına haksız olarak izin verilmemesi hâllerinin her biri bakımından uygulama alanı bulacak şekilde düzenlendiği görülmektedir.
Yukarıda açıklandığı üzere asıl ve birleşen dava bütün olarak değerlendirildiğinde; dava konusu olayda gerek davet mektubunun gönderilme usulü, gerek TK m. 414’ün aradığı diğer tüm çağrı merasimine uyulduğundan toplantıya katılmayan davacının genel kurulda alınan kararlar aleyhine iptal davası açma hakkının bulunmadığı, çağrı merasiminde herhangi bir usulsüzlük bulunduğu kabul edilseydi bile TK m. 446/1-(b)’de, söz konusu “aykırılık” ile “karar” arasında “illiyet bağının bulunmasının arandığı, davacının toplantıya katılmış ve olumsuz oy kullandığı düşünüldüğü takdirde bile olumlu oyların oranı davacının şirketteki hisse oranı itibariyle alınan kararların sonucunu değiştirmeyeceği, genel kurul çağrı işleminin kanundaki aranan şartları taşımadığına ilişkin bakanlık temsilcileri tarafından da tespitin yapılmadığı, TTK 445. maddesine göre iptal koşullarının oluşmadığı, davacı taraf ile davalılardan…..arasındaki dosyada örneği bulunan yedi eminlik sözleşmesi olarak adlandırılan 29/06/2012 tarihli sözleşme uyarınca davalı şirketlerdeki payların gerçek de davacıya ait olduğu ve davalı ….’in 09/01/2015 tarihli hisse devir sözleşmesi düzenleyemeyeceğini, zira şeklen üzerinde görülen hisse senetlerinin esasen sözleşme imzalanmadığını savunmuştur. Bu davacının dayandığı 29/06/2012 tarihli sözleşmenin inkarıdır. İspat yükü davacı tarafta olup davacı davalı ….ile aralarındaki 29/06/2012 tarihli sözleşmenin geçerliliğine ve bu sözleşeme uyarınca hisse senetlerinin gerçek maliki olduğunu ispatlamak zorundadır. 29/06/2012 tarihli yedi eminlik sözleşmesi, 09/01/2015 tarihli hisse devir sözleşmesi ve devir protokolu Türkiye Ticaret Gazetesi ilam örnekleri, davalı şirketlerin sicil kayıtları, davalı şirket genel kurul ve yönetim kurul kararları bir bütün olarak incelendiğinde davacı bu konuda iddiasını ispat edememiştir. Kaldı ki esas sermaye miktarının pay sahipleri yönünden hiçbir zaman müktesep hak oluşturmadığı, şirketin TTK m. 456. vd. hükümlerine uyularak her zaman esas sermayesini artırma imkânına sahip bulunduğu, dava konusu olayda davalı şirketin mali yapısı itibariyle esas sermayenin artırılmasına ihtiyaç olduğu, gerek davalının yavru şirketi olan ….’e Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünce yazılan yazı, gerek davalının salt bir ortağına yüklü miktarda borçlu olmasının fınansal yönden iyi durumda bulunmadığını göstermek için yeterli olacağı, davacının, mali durumu itibariyle sermaye artırım sonucu oluşacak yeni payları taahhüt gücünden yoksun olduğu ve davalı şirketin hâkim ortağının sırf bu güçsüzlükten yararlanmak amacıyla sermaye artırımı yapmak istediğini kanıtlayacak davacının delil sunmadığı, davalının 2013 ve 2014 yıllarına ait ticari defterlerinin lehine delil niteliğinde bulunduğu, davalı şirketin 331 nolu ortaklara borçlar hesabında yer alan 48.199.484,80 TL tutarlı ortaklardan …. olan borcu 10/01/2015 tarihinde virman yapılarak diğer şirket ortağı ….’ya geçtiği, TTK 457. hükmü dikkate alındığında yönetim kurulu beyanında bir borcun takası söz konusu ise bu borcun varlığı, geçerliliği ve takas edilebilirliğinin ise yer almasının öngörüldüğü, böylece şirketten olan nakit alacağın nakit sermaye niteliğinde olduğunun ve nakit sermaye borcun ile takas edilebileceğinin mümkün olduğu, dolayısıyla sermaye artırımının hukuka aykırılığından söz edilemeyeceği, şirket esas sözleşmesinin 6/B maddesinde gerçekleştirilen değişikliğin borçlar hukukunda düzenlenen ön alım haklarına ilişkin olan kısmının anonim şirketler hukuku bakımından bir etki ve sonucunun (TTK. 492, ve TTK. 421/3 maddesi gereği) olmadığı, aynı maddeyle getirilen bağlantılı koşullarının ise nitelikli karar nisabının sağlanması ve kanunda aranan şartları taşıması nedeniyle ister ayni, ister nakdi sermaye artırımı olsun, genel kurulun sermaye artırım kararı ardından yönetim kurulunca, genel kurulda TK m. 461/1’e uygun şekilde yeni pay alma/rüçhan hakkının kısıtlanması veya kaldırılmasına yönelik bir karar alınmadığı sürece, tüm pay sahiplerine yeni pay alma haklarının kullandırılması gerektiği, yönetim kurulu tarafından gerçekleştirilen işlemlerin usulüne uygun olarak yapıldığı anlaşılmakla aşağıdaki şekilde asıl ve birleşen davanın reddine dair hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl davanın ve Birleşen Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin ….esas sayılı davanın reddine,
Mahkememiz dosyası ile ilgili olarak:
1-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 35,90 TL harçtan peşin alınan 27,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,20 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
4-Davalı tarafından yapılan 143,75 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 2.180,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
6-HMK’nun 333. maddesi uyarınca davalı tarafından yatırılan avanstan kullanılmayan bakiye avansın kararın kesinleşmesinden sonra resen davalıya iadesine,
Birleşen dosya ile ilgili olarak:
1-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 35,90 TL harçtan peşin alınan 27,70 TL harç ve 760.245,90 TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 760.237,70 TL harcın hükmün kesinleşmesine müteakip istem halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
4-Davalı ….tarafından yapılan 100,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile adı geçen davalıya ödenmesine,
5-Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 5/2 maddesi uyarınca hesap edilen 510.390,22 TL avukatlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine,
6-HMK’nun 333. maddesi uyarınca davalı tarafından yatırılan avanstan kullanılmayan bakiye avansın kararın kesinleşmesinden sonra resen davalıya iadesine,

Dair gerekçeli kararın taraflara tebliğ edileceği tarihten itibaren başlatılmak suretiyle 15 günlük yasal süresi içerisinde mahkememize sunulacak temyiz dilekçesi ile Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere oy birliği ile verilen karar davacı vekili ile davalılar …., ….., ….vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda açıkça okunup anlatıldı. 29/11/2018

Başkan ….

Üye ….

Üye ….

Katip ….