Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1195 E. 2022/990 K. 25.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/1195
KARAR NO : 2022/990

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan), Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/12/2015
MAHKEMEMİZ DOSYASI İLE BİRLEŞEN BAKIRKÖY ….. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİNİN …. ESAS SAYILI DOSYASI BAKIMINDAN;

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/01/2015
KARAR TARİHİ : 25/10/2022
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 27/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafça Bakırköy ….. İcra Müdürlüğünün ….. esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus takip yolu ile icra takibine geçilerek müvekkiline ödeme emri gönderildiğini, gönderilen ödeme emrinin bizzat müvekkiline tebliğ edilmediğini, T.K. 21 maddeye göre muhtarına tebliğ edildiğini, 21/10/2010 tarihinde Küçükçekmece ….. İcra Müdürlüğünün …… talimat sayılı dosyasında müvekkiline ait iş yerine hacze gelinerek şirket üzerindeki payına haciz konulduğunu, müvekkilinin bu esnada durumdan haberdar olduğunu, söz konusu borca ilişkin 15.000,00-TL bedelli, 30/03/2013 vade tarihli, 30/08/2012 düzenleme tarihli senedi müvekkilinin ilk defa gördüğünü, senet üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, davalı …’ü tanımadığını belirterek müvekkilinin söz konusu senedin borçlusu olmadığının tespiti ile davalının kötü niyetli olmasından dolayı %20 tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafça Bakırköy ….. İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı takip dosyasının borçlu-davacı yönünden kesinleştiğini, icra takibine konu senedin müvekkili adına düzenlendiğini ve ciro edildiğini, davacının ortağı olduğu ……. Giyim San. Ve Tic. Ltd. Şti ile müvekkilinin eşine ait …… Tekstil …… isimli şirket ile yıllardır ticari ilişki içerisinde bulunduklarını, senet altındaki imzanın davacıya ait olduğunu belirterek davacının haksız ve kötü niyetli olarak açmış olduğu davanın reddine karar verilmesine, davacının %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Birleşen Bakırköy … Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dilekçesinde, davalı alacaklı tarafından Bakırköy ….. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus takip yolu ile icra takibine geçerek davacı müvekkile ödeme emri gönderdiğini, bu ödeme emri Tebligat Kanunun 21. maddesine göre muhtara tebliğ edildiğini, itiraz sürelerinin dolduğunu, müvekkil aleyhine daha önce Bakırköy ….. İcra Müdürlüğünün ….. esas sayılı dosyası ile 15.000 TL bedelli 30/03/2013 ödeme günlü alacaklısınnı … borçlusunun ……. olan senet davalı … tarafından icra takibe konulduğunu, bu icra takibi ile ilgili de Bakırköy …. Asliye Hukuk Mahkemesinde ….. esas sayılı menfi tespit davası açtıklarını belirterek, Mahkememizin dosyası ile Bakırköy …. Asliye Hukuk Mahkemesinin ….. esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini, müvekkilinin söz konusu senedin borçlusu olmadığının tespitine, davalının kötü niyetli olmasından dolayı %20 tazminata mahkum edilmesini, ücreti vekaletin ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine talep ve dava etmiştir.
Bilirkişi 06/10/2017 havale tarihli raporunda; İncelenen dava dışı ……’ a ait 2010- 2011 – 2012 ve 2013 yılı ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında yaptırılmış olduğu, 2011-2013 Yevmiye defterlerinin kapanış tasdiklerinin zamanında yaptırılmadığı, 2012 yılı yevmiye defterinin kapanış tasdikinin zamanında yaptırılmış olduğunu dava dışı ……’ ın incelenen 2010 – 2011 – 2012 ve 2013 yılı ticari defterlerinde, davalı … ile herhangi bir ticari bağın olmadığı, dava dışı ……’ ın incelenen ticari defterlerinde, Davacı … (……. Giyim Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. – …… Tekstil İç ve Dış Tic. A.Ş.) ile bir ticari ilişki içerisinde bulundukları, davacı ve davalı yan defter ve belgelerini ibraz etmemeleri nedeniyle dava konusu senetlerin kayıtlarında mevcut olup olmadığı ve iş bu senetlerden dolayı davacı yanın davalı yana borçlu olup olmadığı tespit edilemediği sonuç ve kanaatini bildirmiştir.
Bilirkişi 04/06/2020 havale tarihli raporunda; İnceleme konusu, borçlusu ……., alacaklısı … olan, 30.08.2012 düzenleme; 30.09.2012, 30.01.2012, 30.03.2013 ve 30.11.2012 ödeme tarihli, her biri “15.000,00 Onbeşbin YTL” tutarlı toplam 4 adet senette bulunan 1 ciro imzaları ile …’e ait mevcut mukayese imzalar aralarında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından da farklılıklar saptandığından söz konusu imzaların mevcut mukayese imzalarına kıyasla …’ün eli ürünü olmadığı kanaatini bildirmiştir.
Adli Tıp Kurumunun 21/07/2022 tarihli raporunda; Tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından yapılan incelemede inceleme konusu dört adet senedin arka yüzünde …’e atfen atılı imzalar ile …’ün mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediği kanaati bildirilmiştir.
DOSYANIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, asıl dava bakımından, davacının, 30/08/2012 düzenleme tarihli 30/03/2013 vade tarihli 15.000,00 TL bedelli senetten dolayı, birleşen dava bakımından ise, davacının, 30/01/2013, 30/09/2012 ve 30/11/2012 ödeme günlü 30/08/2012 düzenleme tarihli 15.000,00 TL bedelli senetlerden dolayı davalı tarafa borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin menfi tespit davasıdır.
Davacı tarafından varlığı inkâr edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının (yok olduğunun) tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı (Kuru-El Kitabı), İstanbul 2013, s. 346).
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır.
Eş söyleyişle kendisine karşı icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz edilmemiş veya itiraz edilmiş olmakla birlikte yerinde görülmemiş olması sebebiyle icra takibi kesinleşse dahi maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürebilir. Bunun için, takip devam ederken alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise, ödemiş olduğu paranın kendisine verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 233).
Ayrıca, adi senette borçlu olarak gözüken kimse, senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığının ve dolayısıyla, senet borçlusu konumunda bulunmadığının tespiti amacıyla, cebri icra tehdidi ile karşı karşıya ise, icra takibinin yapılmasından önce; süresi içinde ödeme emrine karşı imzaya itirazda bulunmayı ihmal etmiş ve takip kesinleşmişse, takibe başlanılmasından sonraki evrede sahtelik davası açabilir, böyle bir sahtelik davası hukukî niteliği itibariyle 2004 sayılı İİK 72’de düzenlenmiş olan menfi tespit davasıdır (Tanrıver, S.: Medenî Usul Hukuku, C.1, Ankara 2016, s. 844-845)
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer; fakat, davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır; davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer (Kuru-El Kitabı, s.370 ilâ 372).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Yazı veya imza inkârı” başlıklı 208. maddesi;
“(1) Taraflardan biri, kendisi tarafından düzenlendiği iddia edilen bir belgedeki yazı veya imzayı inkâr etmek isterse, sahtelik iddiasında bulunmalıdır; aksi hâlde belge, aleyhine delil olarak kullanılır.
(2) Bir belgenin sahteliği iddia edildiğinde, belgenin mahkemeye verildiği tarih yazılıp mühürlenerek, saklanması için mahkemece gerekli tedbirler alınır.
(3) Bir belgenin sahteliğini iddia eden kimse, bunu aynı mahkemede ön sorun şeklinde ileri sürebileceği gibi, bu konuda ayrı bir dava da açabilir.
(4) Resmî bir senetteki yazı veya imzayı inkâr eden tarafın bu iddiası, ancak ilgili evraka resmiyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek açacağı ayrı bir davada incelenip karara bağlanabilir. Asıl davaya bakan hâkim, gerekirse bu konuda imza veya yazıyı inkâr eden tarafa, dava açması için iki haftalık kesin bir süre verir”
Aynı Kanun’un “Yazı veya imza inkârının sonucu” başlıklı 209. maddesi;
“(1) Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.
(2) Resmî senetlerdeki yazı veya imza inkâr edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararıyla sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz.
(3) Senede dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması için yeni tedbirler talep edebilir”
HMK’nın “Sahtelik incelemesi” başlıklı 211. maddesi ise;
“ (1) Bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda, bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak, aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak öncelikle karar verilir:
a) Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belge ve diğer delilleri değerlendirir. Hâkim, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir.
b) (a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye rağmen, hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir”. şeklinde düzenlemeler içermektedir.
Gerek doktrinde ve gerekse de uygulamada “imzanın sahte olması”, “senet metninde sahtekârlık (tahrifat) yapılmış olması”, “borçlunun borçlanma ehliyetinin bulunmaması”, “senette zorunlu şekil koşullarının bulunmaması”, “imza sahibinin temsil yetkisinin bulunmaması”,“senedin zamanaşımına uğramış bulunması” gibi def’iler senedin hükümsüzlüğüne yönelik olup her hamile (iyiniyetli olsa dahi) karşı ileri sürülebilen mutlak def’i olarak kabul edilmektedir.
Bu nedenledir ki, borçlunun hamil/alacaklıya karşı senet metninde sahtekârlık (tahrifat) iddiası mutlak def’idir ve mahkemece bu iddia incelenmelidir.
Somut olay yönünden yapılan incelemede davacı asıl davaya konu, 30/08/2012 düzenleme tarihli 30/03/2013 vade tarihli 15.000,00 TL bedelli senet ve birleşen Bakırköy ….. ASHM …… e, ….. k sayılı dosyasına konu 30/01/2013, 30/09/2012 ve 30/11/2012 ödeme günlü 30/08/2012 düzenleme tarihli 15.000,00 TL bedelli senetlerden dolayı davalı tarafa borçlu olmadığının tespiti talebiyle eldeki davayı açmıştır. Yukarıda açıklandığı üzere imzanın sahte olduğuna yönelik defi iyiniyetli olsa dahi her hamile karşı ileri sürülebilen mutlak defi olup bu yönde inceleme yapılması gerekmekte olduğundan mahkememizce alanında uzman bilirkişi tarafından rapor hazırlanması istenilmiş olup, yapılan bilirkişi incelemesi denetime elverişli ve uyuşmazlığı çözümünde hükme esas alınabilir nitelikte olduğu kanaati ile yeniden rapor alınmasına gerek görülmeyerek, dava konusu edilen çeklerin davacı eli ürünü olmadığından bahisle davanın asıl ve birleşen davaya konu icra takipleri ve bu takiplere konu senetlerden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine dair davanın kabulüne karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl dava bakımından;
-Davanın kısmen kabulü ile, davalı tarafından Bakırköy ….. İcra Müdürlüğünün ….. sayılı takip dosyasına konu edilen 30/03/2013 vade tarihli 30/08/2012 düzenleme tarihli 15.000,00 TL bedelli senetten ve bu takip dosyasından dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,
-Kötüniyet tazminatı talebinin şartları oluşmaması sebebiyle reddine,
2-Birleşen dava bakımından;
-Davanın kısmen kabulü ile, davalı tarafından Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün …. sayılı takip dosyasına konu edilen 30/01/2013, 30/09/2012 ve 30/11/2012 ödeme günlü 30/08/2012 düzenleme tarihli 15.000,00 TL bedelli senetlerden ve bu takip dosyasından dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,
-Kötüniyet tazminatı talebinin şartları oluşmaması sebebiyle reddine,
Asıl dava yönünden;
3-Alınması gerekli 1.024,65 TL karar ve ilam harcından davacı tarafça yatırılan 256,20 TL peşin harcın mahsubuyla bakiye 768,45 TL harcın davalıdan tahsil edilerek hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 25,20 TL başvurma harcı, 256,20 TL peşin harç, 3,80 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 285,20 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-AAÜT 6. maddesi gereğince hesap edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Birleşen dava yönünden;
6-Alınması gerekli 3.073,95 TL karar ve ilam harcından davacı tarafça yatırılan 768,49 TL peşin harcın mahsubuyla bakiye 2.305,46 TL harcın davalıdan tahsil edilerek hazineye irat kaydına,
7-Davacı tarafından yapılan 27,70 TL başvurma harcı, 768,49 TL peşin harç, 4,10 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 800,29 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-AAÜT 6. maddesi gereğince hesap edilen 9.200,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafça yapılan 2.331,00 TL posta/ tebligat/ bilirkişi gideri olarak yapılan (ayrıntısı uyapta kayıtlı) yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair,6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda açıkça okunup, usulen anlatıldı. 25/10/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır