Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/524 E. 2018/376 K. 17.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/524
KARAR NO : 2018/376

DAVA : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/01/2014
KARAR TARİHİ : 17/04/2018
KARARIN YAZIM TARİHİ : 18/04/2018
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacılar vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkil şirketin yasal hamili olduğu 433 adet tacir çekin 12/10/2013 tarihinde şirket merkezinde meydana gelen hırsızlık sonucu bir kısım çekin çalındığını, bu nedenle Sakarya …. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne dava açılmak suretiyle çekler hakkında tedbir kararı alındığını, müvekkillerin davalı şirkete borçlarının olmadığının tespiti ile müvekkilin hamil olduğu çekin istirdatını, davalı şirketin çeki ibraz ettiğinde söz konusu tedbir kararını ve karar numarasını bilmesine rağmen mahkemeye çeki ibraz etmesi gerekirken kötü niyetli ve müvekkili ticari olarak zor duruma düşürmek amacıyla icra takibine giriştiğini, davalarının kabulü ile, dava konusu çek ve takip ile ilgili borçlu olunmadığının tespiti, çekin istirdatı, bu nedenle çek miktarının %40’dan az olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekilinin 02.07.2014 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Kıymetli evrakın mücerretliği ilkesi gereğince davacı … A.Ş.’nin cirosundaki sahtelik iddiasının kambiyo vasfını etkilemeyeceğini, Mücerretlik ilkesinden dolayı Davacılardan … A.Ş.’nin sahtelik iddiasını herkese karşı ileri sürebilse de bu durumu keşideci ve diğer lehdarların sorumluluğuna etki edemeyeceğini ve onları borçtan kurtaramayacağını, kıymetli evrakın mücerretliği ilkesi nedeni ile doğumuna sebep olan ilişkiden bağımsız ve soyut olduğunu, Kıymetli evrakın bir defa doğduktan sonra, doğumuna sebep olan ilişkideki bir aksaklık veya bozukluğun kıymetli evrakın geçerliliğine etki etmediğini, bu nedenlerle dava konusu çekteki davacılardan …A.Ş.’ye ait imzanın sahte olduğu iddiasının çekin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını, davacı tarafın, çekin çalıntı olduğu iddiası ile kambiyo senedi vasfını taşımadığına yönelik iddiaları olduğunu, ancak çekin iktisabında davalıya atfedilebilecek kötü niyet ve ağır kusur bulunmadığını, TTK’nun 790. Maddesine göre “Cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa bile, kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde tekili hamil sayılır. Çizilmiş cirolar yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu diğer bir ciro izlerse, bu son ciroyu imzalayan kişi çeki beyaz ciro ile iktisap etmiş sayılır. ” Şekilindeki hükmü uyarınca yetkili hamil olduğunu, bununla beraber TTK’nun 801. Maddesi gereğince davalının “ imzalarının geçerliliğini araştırmak zorunda değildir.” Hükmü gereğince araştırma yapmak zorunda olmadığını, dava konusu çekte şeklen ve müteselsil ve birbirine bağlı ciroların mevcut olduğunun görüleceğini, TTK’nun 792. Maddesinde “ Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790. Maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür. ’’ hükmünün yer aldığını, takip konusu çekin çalıntı olduğu iddiasının tek başına kötü niyet göstergesi kabul edilemeyeceği gibi, çekin kambiyo senedi vasfına haiz olmadığını da ispatlamadığını, davalının kanun maddesine göre ancak ağır kusur veya kötü niyeti söz konusu olduğunda çeki geri vermekle yükümlü olduğunu, davalının, davacının ileri sürdüğü hırsızlık hadisesinden ancak vekil sıfatıyla icra takibi başlatıldığında haberdar oldğunu, davalının söz konusu olayın feri veya asli faili olmayıp tam aksine davacı ile birlikte mağdur olduğunu, davacının, davalının kötü niyetli veya ağır kusurlu olduğunu şifahi ve tahmini beyanlarla değil kabul edilebilir delillerle ispat etmek zorunda olduğunu, davalının çeki elinde bulunduran hamil sıfatıyla çeki edinme sebebini kanıtlamakla dahi yükümlü olmadığını, iyi niyetli meşru hamil olan davalıya karşı TTK m.687’nin “ Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun” hükmü uyarınca davacı diğer hamillerle kendi arasında olan hırsızlık olayı da dâhil hiçbir ihtilafı defi olarak ileri süremeyeceğini, dava konusu çek hakkında ödeme yasağı verilmiş olması davalının hamillik ve takip hakkını ortadan kaldırmayacağını, ilgili kanun maddelerine göre iyi niyetli olması kaydıyla çeki elinde bulunduran davalının menfaatini öncelikle korumak olduğunu, davalının başlattığı takipte kötü niyet olmadığım ya da ağır kusurunun bulunmadığının açık olmasından davacı tarafından talep edilen kötü niyet tazminatının reddini talep ettiklerini, eğer mahkemece kötü niyet tazminatına hükmedilse bile, davacı tarafça talep edilen kötü niyet tazminat oranının yasaya aykırı olduğunu; ÎKK 169/a maddesi uyarınca kötü niyet tazminatının %20 olarak belirlenmiş olduğunu ve bu nedenle mahkemece en fazla hükmedilebilecek kötü niyet tazminatının %20 olduğunu, talep ve iddia etmişlerdir.
DELİLLER: İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya örneği, mahkememizce Adli Tıp Uzmanı bilirkişisinden alınan 29/06/2016 havale tarihli ve mali bilirkişiden alınan 14/11/2017 havale tarihli rapor, Gelirler İdaresi Müdürlüğü cevabı, ticaret sicil kaydı ve tüm dosya kapsamına binaen;
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı … Şti’nin keşidecisi diğer davalının lehtar ve ilk cirantası olarak göründüğü davaya ve takibe konu çekin davacı lehdarın iş yerinde meydana geldiği ileri sürülen hırsızlık sonucu çalındı ve lehtarın ciro- kaşesinin sahte olduğundan bahisle Sakarya ….Asliye Hukuk ( Ticaret ) Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından zayi nedeni ile iptal ve tedbir kararına rağmen davalı tarafından icraya konduğundan bahisle borçlu olup olmadığı tespiti çekin istirdatı ve kötü niyetli tazminatı gerekip gerekmediği, davalı – alacaklının ağır kusuru veya kötü niyetinin bulunup bulunmadığına ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
KANITLAR VE GEREKÇE :
Dava konusu olan çek 28.12.2013 tarihinde düzenlemiş olup … … . şubesinin …Bankası A.Ş.’ne aittir.Çek; … A.Ş. emrine 125.000,00.-TL olarak …. Limited Şirketince imzalanmıştır. Söz konusu çek sırası ile … A.Ş. ; …. A.Ş. ; …. Ltd.Şti. ; …Tic.-… ve son olarak davalı şirket ….Ltd. tarafından cirolanmıştır. Davacı şirket tarafından Sakarya Asliye Hukuk Mahkemesi’ne verilen dilekçe ile şirkete ait 433 adet çekin 12.10.2013 tarihli hırsızlık olayı sonucu zayi olduklarını, bu nedenle toplam 433 adet çekin iptaline karar verilmesi talep ve dava edilmiş, Sakarya Asliye Hukuk Mahkemesi’nin… Esas sayılı dosya kararı ile dava konusu çek ile birlikte 433 adet çekin zayi nedeniyle iptallerine karar verilmiştir. Davalı tarafından Büyükçekmece …. icra Müdürlüğü … Esas Sayı ile kambiyo senetlerine mahsus ödeme emri gönderilmesinden sonra davacı şirketlerin 27.01.2014 tarihli ….Esas sayılı dosya ile Büyükçekmece ….Asliye Hukuk Mahkemesi’ne menfi tespit davası açtıkları görülmüştür.
Dosyada Toplanan Tüm Deliller Kapsamında, tarafların ticari defter ve kayıtları da incelenmek suretiyle raporun tanzimi için dosya mali müşavir bilirkişiye tevdii edilmiş, bilirkişinin 14/11/2017 havale tarihli raporunda; davalı şirket ticari defterlerinin delil bakımından incelenmesi sonucu; Davalı şirketin 2013 yılı ticari defterinin TTK’nın amir hükümlerine göre sahibi lehine delil olma vasfına haiz olmadığı, dava konusu olan çekin davalı şirket ticari defterlerinde yer alıp almadığı varsa ne şekilde yer aldığının incelenmesi sonucu; kendinden önceki ciranta sahibi … San.-…’a 30.11.2013 tarihinde iki adette toplam 123.590,25 TL satış faturası kaydı mevcut olduğu, ancak davalı şirketin faturaların düzenlendiğine ilişkin hiçbir belge sunmadığı, ticari defterlerinde ….San.-… ile ilgili başkaca bir kayda rastlanmadığı, dava konusu çekin de davalı şirketin ticari defter kayıtlarında yer almadığı, bu sebeplerle davalı şirketin çekle ilgili olarak kendinden önceki ciranta ile ticari ilişkisinin varlığını ispatlayamadığı görüş ve kanaatiyle rapor tanzim ettiği görülmüştür.
Mahkememizce Adli Tıp Uzmanı bilirkişisinden alınan 29/06/2016 havale tarihli raporunda, … Bankası A.Ş. … Şubesi’ne ait; keşide yeri …, keşide tarihi 28.12.2013 olan, … A.Ş. emrine yazılı, 125.000 TL bedelli, …. Ltd. Şti. adına atılı keşideci imzası ile … A,Ş. adına atılı birinci, … Ltd. Şti. adına atılı ikinci, …Tic. (…) adına atılı üçüncü ve … Ltd. Şti. adına atılı dördüncü ciranta imzalarını içeren … numaralı çek fotokopisindeki … A.Ş. adına atılı imzalar ile karşılaştırma belgelerindeki …, …, …, …, …., … ve …’a ait imzalar karşılaştırıldığında; -… A.Ş. adına atılı üç ayrı ciranta imzasından, kaşenin üst kısmı ile sol kısmında bulunan iki imzanın, inceleme konusu belgenin fotokopi olması nedeniyle, …’ın eli ürünü olduğunun kabulü gerektiği, -… A.Ş. adına atılı üç ayrı ciranta imzasından, kaşenin sağ kısmında bulunan imza ile …’a ait imzalar arasında tersim tarzı açısından benzerlikler bulunmakla birlikte, inceleme konusu imza örneğinin fotokopi olması ve samimi karşılaştırma imzalarının olmaması nedeniyle ayrıntılı değerlendirme yapılamadığı, … A.Ş. adına atılı üç ayrı ciranta imzasının … …, …, … ve …’ın eli ürünü olmadığı kanaati ile rapor tanzim ettiği görülmüştür.
Dosyada toplanan tüm delillerin değerlenilmesi sonucu dava konusu olayda tarafların ihtilafı çeke dayalı olup ;6100 sayılı Hukuk Mahkemelerinin Kanunun 106. Maddesi gereği menfi tespit davaları tespit davası niteliğindedir. Takibe itiraz etmenin veya kaldırılmış olan borçlu eğer borcunu ödemiş ise ödeme tarihinden itibaren bir sene içerisinde mahkemelerde dava açarak bu paranın geri alınmasını isteyebilmektedir. İcra takibinden sonra icra dosyasının borcunun tamamen kapatılması ve bundan sonra teminatla tedbir kararı alınabileceği noktasıdır.
Eğer borçlu menfi tespit davası açmasına rağmen tedbir kararı almamış ve borcu ödemişse mahkeme borcun ödendiğini öğrendiği günden itibaren davada ödenmiş bedelin geri alınması anlamında istirdat davası şeklinde bakacaktır.
İspat yükü ise borcu olmadığını veya borcu haksız yere ödediğini iddia eden borçluya aittir. Dosyada toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde TTK 790, TTK 791, 792,801 birlikte değerlendirildiğinde davacı şirketin yasal hamil olduğu 433 adet tacir çekinin 12/10/2013 tarihinde şirket merkezinden paralarla birlikte çalınmış olduğu, şikayette bulunulduğu, tedbir talepli dava açıldığı, tedbir kararı verildiği, hukuki sürecin devam ettirilerek ilan yapıldığı ve davalı şirket tarafından davacı şirket aleyhine B.çekmece …. İcra Müdürlüğünün …esas sayılı kambiyo senetlerine mahsus ödeme emri gönderildiği, bu takibe konu çeki Sakarya ….Asliye Hukuk Mahkemesinin tedbir kararı ile çek arkasına şerh olunduğu, çek arkasında cirolar olduğu, bu cirolarda ticari defterlerin incelenmesi neticesinde, …. … ile ilgi bir kayda rastlanılmadığı, dava konusu çekinde davalı şirketin ticari defter kayıtlarında yer almadığı, … A.ş adına atılı 3 ayrı ciranta imzasının …, …, …, … ve ….’ın eli ürünü olmadığı, Davacı vekilinin iddialarının delillerinin davalı şirket sistemindeki (alacaklı) ve davacı şirket sisteminde bilgilerle uyumluluk gösterdiği, davalı şirketin kendi defterinde kayıtların davacı şirket lehine delil olmasının kabulü gerektiği anlaşılmakla davanın kabulüne, davacı borçlu şirketin borçlu olmadığının tespiti ile; kötü niyet tazminat taleplerinin ise talebin ıspatının yargılamayı gerektiği likit ve belirlenebilir bir alacak olmadığından reddi şeklinde aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın kısmen kabulü ile,
1-Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında davacının borçlu bulunmadıklarının tespiti ile dava konusu çekin istirdadına,
2-Davacı vekilinin kötü niyet tazminatının taraflar arasındaki ihtilafın yargılamayı gerektirdiği anlaşılmakla reddine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 9.481,46 TL harç için peşin alınan 2.370,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 7.111,06 TL harcın davalıdan tahsiline,
4-Davacı tarafından yapılan 3.105,10 TL posta masrafı ile toplam harç gideri 2.399,40 TL ki toplam 5.504,50 TL. yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 13.854,04 TL avukatlık ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
7-HMK’nun 333. maddesi uyarınca davalı tarafından yatırılan avanstan kullanılmayan bakiye avansın kararın kesinleşmesinden sonra resen davalıya iadesine,
Dair, davacılar vekili yetki belgesine istinaden Av…. ile davalı vekili Av. …’nın yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342. Maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.17/04/2018

Katip …

Hakim …