Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/58 E. 2019/429 K. 02.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2013/58
KARAR NO : 2019/429

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/01/2013
KARAR TARİHİ : 02/05/2019
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 10/05/2019
Yukarıda isim ve adresleri yazılı taraflar arasında mahkememizde görülen davanın açık yargılaması ve dosyanın tetkiki sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: davacı vekili özetle; davalının satışa mümessillik hizmeti verdiği Çin Halk Cumhuriyetinin ….Ltd unvanlı şirketinden …. numaralı brüt 19.082,00 kg, net 19.581,80 kg miktarlı ….(…) sentetik örme kumaşı; USD 8.00/kg birim fiyat üzerinden CİF 156.654,40 USD (281 131,99 TL) mal bedelini 06.08.2012 tarihinde … Bankası aracılığıyla satıcıya transfer etmek ve ithal nedeniyle 113.460,48 TL gider yapmak/vergi ödemek suretiyle 15.08.2012 tarihinde Halkalı Gümrük Müdürlüğünden ithal edildiğini, 799 kap adetli kumaşın davacının Merter’deki işyerinin deposuna konulduğunu, bu maldan 22.08-31.10/2012 tarihleri arasında 4.064,00 kg satış yapıldığını, bu satışlardan 1.723,30 kg 11.10-07.11/2012 tarihleri arasında iade edildiği, gerçekleşen satışlar toplamı 2.340,70 kg’ dır. Satıcı tarafından geri alınıp bedeli iade edilmesi gereken ayıplı mal miktarı 17 241,10 kg dır. Mal iadelerinin nedeni, siyah renklerde sürtme haslığı (açık renk kumaşlara boya geçmesi), çözgü boyu yollar, kumaşta 2 cm aralıkla enine izler olması olduğunu, bu ayıpların giderilmesi yada bu şekilde kullanılması mümkün olmadığını, satılan maldan ilk iadenin yapıldığı 11.10.2012 tarihinde satışta ticari mümesillik yapan davalı şirket ile davacı şirketin maldaki ayıbı birlikte tespit ederek, aralarında aynı tarihli sözleşmeyi akdettiklerini, bu sözleşmede, Taraflar ayıplı malın 35 gün alıcının deposunda muhafaza edilmesi ve bu süre içinde Davalı tarafından pazarlaması, süre sonunda kalan malın davalıya faturalandırılması ve iade edilecek ayıplı mal miktarı karşılığında Davalının, Davacı firmanın istediği ürünü temin etmesi hususlarnda mutabık kaldıklarını, bu sözleşmeden sonra yalnızca 48,90 kg mal satılabildiğini, davalı tarafından geri alınması gereken ayıplı mal miktarının 17.241,10 kg olduğu, 35 günlük sürenin dolmasına rağmen davalının yükümlülüğünü yerine getirmediğini, süreç sonunda Davacının 15.11.2012 tarihinde Bakırköy …İcra Müdürlüğünün …. nolu dosyası ile takip başlattığını, davalının itirazı sonucu takibin durduğunu, Ayıplı ifa nedeniyle, davalıdan ayıplı malın bedelini, bu nedenle yapılmış giderleri, işlemiş faizi, yoksun kalınan kazancı dava yoluyla talep ettiklerini, 491.299,31 TL’sinin 460.971,26 TL’lık kısım için dava tarihinden itibaren avans işlemlerinde uygulanan mevcut ve değişen faiz oranı üzerinden işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin satıcı ve üretici olmadığından, BK 520 ve eski TTK 100.madde anlamında tellal sıfatına haiz olduğundan, sadece ve sadece alım satım akdinin kurulmasına aracılık ettiğinden husumet itirazlarının olduğunu, davacının TTK 23/3.fıkraya uygun 2 ve 8 günlük süreler içinde ayıp ihbarında bulunmadığından, 02.04.2012 tarihli Satış Sözleşmesi ile belirlenen 15 günlük süre içinde de ayıp ihbarında bulunulmadığından, dava dilekçesinin 3.maddesinin 5.bendinde 11.10.2012 tarihinde ayıp ihbarında bulunduklarını beyan ettiklerinden, ithalatı 15.08.2012 tarihinde yaptıkları sabit olup Yargıtay ….HD’nin 20.03.2003 tarih 2002/287 E. ve 2003/2427 K. ilamında belirtilen şekilde de bir ayıp ihbarı bulunmadığından davanın ayıp ihbar sürelerine uyulmaması nedeniyle reddine, davacı SGS denetimi yaptırma hakkına sahip olmasına rağmen bunu yaptırmadığından, numunelere ilişkin kalite onayı verdiğinden ve yükleme talep ettiğinden, müvekkilinin dokuma kumaş alım-satımına aracılık ettiğinden, fatura, yükleme belgesi, konişmento, akredetif, swift mesajı gibi tüm belgelerde dokuma kumaş yazılı olup dava dilekçesinin 2.maddesinde örme kumaş için ayıp iddiasında bulunulduğu ortaya konulduğundan, örme kumaş alım-satımına aracılık etmeyen müvekkilinin örme kumaş’lardaki ayıpdan sorumlu olması söz konusu olamayacağından, davacının taleplerinin fahiş ve abartılı olduğundan, ilgili ürünlerin satılması için gerekli çabayı göstermediğinden, kendi kusur ve ihmalinden dolayı haksız kazanç amacıyla iş bu davayı açtığından, davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacıya tahmiline, karar verilmesini talep etmiştir.
Celp edilen Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyasının tetkikinde, davacı tarafın, davalı aleyhine 15.12.2012 tarihinde 354.761,00 TL alacak için takip talebinde bulunduğu, davalının itirazı nedeniyle takibin durduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce, Dava konusu eşya üzerinde bir mali müşavir, bir tekstil bilirkişisi bir de borçlar hukukçusu bilirkişi marifeti ile keşfen inceleme yapılarak dava konusu malın ayıplı olup olmadığı var ise ayıbın niteliği, süresinde ayıp ihbarlarının ve SGS denetiminin yapılıp yapılmadığı, malların cinsi, ithal edilen mallar ile depodaki mallar ile aynı mallar olup olmadığı hususlarında ve davacının kazanç kaybının bulunup bulunmadığı, ithal edilen ürünler için yapılan masrafların isnepi istenemeyeceği, faiz talebinin yerinde olup olmadığı, davalıya husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği, davalının sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, sonuç olarak davacının alacağının bulunup bulunmadığı varsa miktarının tespiti ve tarafların tüm iddaları hususunda rapor alınmazı için dosya bilirkişi heyetine tevdii edilmiş, bilirkişiler 15/11/2013 tarihli raporu ibraz etmiş, itirazlar doğrultusunda aynı bilirkişilerden 03/03/2014 tarihli ek rapor, 01/09/2014 tarihli ve 10/04/2015 havale tarihli bilirkişi raporları alınmıştır.
19/11/2013 havale tarihli bilirkişi kök raporunun sonuç bölümünde, Davalı firmanın, davacı firmanın satış mümessilliğini yaptığı, satış sözleşmesinin ise dava dışı Çinli firma ile davacı arasında akdedilmiş bulunduğu, Davacı ve davalı arasındaki 11.10.2012 tarihli sözleşmede irade sakatlığı olduğuna dair iddiayı kanıtlar dosyada delile rastlanmayıp takdirin mahkemede olduğu, Davaya konu ürünlerdeki ayıbın türünün gizli ayıp olduğu ve 17.241,10 kg iadesi gereken ürüne isabet eden mal bedeli ve gider maliyetinin 347.425,06 TL olarak hesaplandığı, davalının 11.10.2013 tarihli protokol kapsamında kar mahrumiyeti zararını karşılamayı tekeffül etmemiş olması, başkaca aralarındaki sözleşmesel ilişkiye aykırılık teşkil edecek ya da kanundan doğan bir mesuliyetinin de bulunmaması karşısında, kar mahrumiyeti ödemekle yükümlü tutulmasının uygun olmayacağı, Davacının 11.10.2012 tarihli sözleşme yönünden, hangi malları tedarik etmek istediğini davalıya bildirmemesi karşısında, davalıyı temerrüde düşürmemiş olduğu, Davalının borcu para borcu olmadığından temerrüt faizi de istenemeyeceği, ancak koşulları var ise gecikme tazminatı talep edebileceği,Davacının netice i talebini aynen ifaya dayandırması halinde, aynen ifa talebi yönünden kendi yükümlülüğünü yerine getirmesi gerektiği, müspet zarar tazminatı talep etmekte ise, davalının, protokol dışında başkaca bir sorumluluğu olmadığından, ancak protokole aykırı davranması halinde sorumlu tutulabileceği, bunun için de öncelikle temerrüdün gerçekleşmesi gerektiği, ancak olayda temerrüdün oluştuğunun da tespit edilemediği sonuç ve kanaati ile rapor tanzim edilmiştir.
Aynı heyet tarafından hazırlanan 19.03.2014 havale tarihli ek raporun sonuç bölümünde: davacı tarafın, ifası mümkün oldukça elindeki satılamayan ürünleri iade etmek kaydıyla seçim hakkını kullanabileceği, davalı aracı firmanın, irade sakatlığı iddialarının ve pazarlamanın davacı tarafça engellendiği iddiasının ispata muhtaç olduğu, yargılamanın mevcut duruma göre, davacının seçim hakkını kullanmamış olduğu ve davalının da satılamayan ürünlerin pazarlanmasının davacı tarafça engellendiği ve irade sakatlığı nedeniyle sözleşmenin geçersiz olduğu yolunda iddialarının kabulü yönünde dosya mevcuduna göre hukuki değerlendirme yapmanın mümkün olmadığı, şeklindeki kök raporda sunulan görüşlerini tavzih ettiklerini bildirmişlerdir.
08.09.2014 havale tarihli ikinci bilirkişi heyeti kök raporunun sonuç bölümünde: “…davacının gerek Kanunun (TTK. m. 23/b.c.) gerekse davalı ile aralarında akdetmiş oldukları sözleşmenin 14. maddesinde belirtilen gözden geçirme ve bildirim yükümlülüğünü zamanında yerine getirmediği, bu sebeplerle (açık) ayıplı kumaşları kabul ettiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.” denilmektedir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ayıplı mal bedelinin, yapılan ithalat giderinden ayıplı mala isabet eden giderin, ayıplı malın bedeli ile gideri için -avans faiz oranı üzerinden- işlemiş ve işleyecek faizinin, ayıplı mal miktarı nedeniyle uğranılan kazanç kaybının davalıdan tahsili, ayıplı malın davalıya iadesiyle birlikte ayıplı mal bedelinin, ayıplı mal için yapılan ithalat giderlerinin, mal bedeli ve ithalat giderleri için işlemiş faizin, ayıplı mal bedeliyle mahrum kalınan kazancın davalıdan tazmini istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacının ithal ettiği malların ayıplı olup olmadığı, ithal edilen mal ile stoktaki malın aynı cins mal olup olmadığı, ayıbın niteliği, ayıbın giderilip giderilmeyeceği, süresinde ayıp ihbarlarının yapılıp yapılmadığı, ayıplı mal bedelinin davalı taraftan talep edilip edilmeyeceği, davalının husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı, ayıplı mal nedeniyle davacının kar kaybının olup olmadığı, ayıplı malın ithali için yapılan masrafların davalıdan istenip istenemeyeceği, davacının faiz talebinin yerinde olupolmadığı, davalının 11.10.2012 tarihli sözleşmeden dolayı sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, iradesinin fesada uğrayıp uğramadığı sonuç olarak davacının alacağının bulunup bulunmadığı varsa miktarının tespitine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Somut olayda, Davacı/alıcı şirket ile Çin’de yerleşik davadışı/satıcı şirket arasında, “davacının davalıdan kumaş satın almasını” konu edilen 02.04.2012 tarihli satış sözleşmesi akdedildiği, davalının ise, bu satımın gerçekleşmesinde ticari mümessil, yani simsar (tellal) olarak hareket ettiği anlaşılmaktadır. Davacı şirket Dava dışı Çin Halk Cumhuriyeti’nin … Ltd ünvanlı şirketinden, Dava dosyasında ekli ….Nolu Net 19.581,80 kg ….(….) Örme Kumaşı 156.654,40 USD bedel ile 15/08/2012 tarih …. Nolu Gümrük Giriş Beyannamesi ile Davalı şirketin satış mümessilliğinde ile ithal ettiği, İş bu ithalat bedelinin 06/08/2012 tarihinde …. Şubesi aracılığıyla Dava dışı Satıcıya 156.654,40 USD (281.131,99 TL) transfer ettiği tespit edilmiş, dolayısıyla Davacı şirketin İthal edilen 19.581,80 kg ürün maliyeti olarak 281.131,99 TL ödeme yaptığı, davacı şirketin yevmiye kayıtlarının da bu belgelerin içeriği ile uyumlu olarak muhasebe kayıtlarına işlendiği, Yapılan muhasebe kayıtlarının usulüne uygun olarak yapıldığı, dolayısıyla davalı, satım sözleşmesinin tarafı durumunda değildir. Davalı satış sözleşmesinin tarafı durumunda olmadığından, davadışı/satıcı tarafından satılmış olan kumaşlardaki ayıplardan dolayı davacı/alıcıya karşı, ayıptan sorumluluk hükümleri (eski BK.md.194 vd.; yeni BK.md.219 vd.) uyarınca sorumluluğu söz konusu değildir.
Bilindiği üzere, bu gibi tacirler arası ticari satım sözleşmelerinin konusunu oluşturan malların ayıplı olması durumunda, kural olarak, sadece satıcının ayıptan dolayı sorumluluğu bulunmaktadır. Söz konusu satım Tüketici Satımı niteliğinde olmadığından, kural olarak, satıcı dışındaki kişilerin ayıptan dolayı sorumluluğu söz konusu olmaz. Bu husus kanundan açıkça anlaşılmaktadır. (eski BK.md.194/f.1, yeni BK.md.219/f.1) Davacının davadışı/satıcıdan satın alıp Türkiye’ye ithal ettiği kumaşların ayıplı çıkmasından sonra, davacı/alıcı ile davalı/mümessil arasında, 11.10.2012 tarihli bir sözleşme akdedilmiştir. Nitekim davalı da bu sözleşmenin akdedilmiş olduğunu açıkça ikrar etmiştir. Her ne kadar davacı, sözleşmenin hile ve hatanın etkisi altında akdedildiğini iddia etmişse de, bu iddiasını ispat edememiştir. Kaldı ki, sözleşmenin hatanın ve/veya hilenin etkisi altında akdedilmiş olması, davacının tacir olup basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü altında olması karşısında, hayatın olağan akışına uygun da düşmemektedir. İşbu sözleşmeye göre; “davacı tarafından satın alınmış olan arızalı ürünler 35 gün boyunca davacının bürosunda muhafaza edilecek ve bu süre içinde davalı, bu ürünleri satacak bir müşteri bulabilmek için bu malların pazarlamasını yapacaktır. Eğer bu süre için malların satışı yapılamazsa, satışı yapılamayan bu mallar davacı tarafından davalıya iade edilerek faturalandırılacak ve bu fatura karşılığında, davalı davacıya davacının istediği malları temin edecektir. Görüldüğü üzere, garanti sözleşmesi ve pazarlama sözleşmesinin unsurlarını bünyesinde barındıran bu sözleşmeye göre; davalı, 35 gün içinde arızalı malların satılacağı bir müşteri bulamadığı ve bu malların satılmasını sağlayamadığı takdirde, davacı bu malları faturalandırarak iade edecek ve bu malların yerine hangi malları (ikame malları) istediğini bildirecek, davacının bu bildirimi üzerine de davalı, davacının istediği malları temin edecektir. Davalı bu sözleşmeyle, davacının satın alıp ithal ettiği ayıplı mallar nedeniyle uğramış olduğu zararların tazminini garanti ya da taahhüt etmemiştir. Dolayısıyla davalı bu sözleşmeyle, davacıya karşı ayıba karşı tekeffül sorumluluğu (ayıp sorumluluğu) altına girmemiştir.
Davalı, 35 günlük süre içinde ayıplı malların satımını gerçekleştiremediğinden, 11.10.2012 tarihli sözleşmenin ilgili hükmü uyarınca; davacının ayıplı malları davalıya faturalandırarak iade etmesi ve bu malların yerine hangi malların temin edilmesini istediğini davalıya bildirmesi halinde, davacının istediği malları temin etmekle yükümlü hale gelmiştir. Ancak şu hususu belirtelim ki, davalının bu sözleşmeyle üstlenmiş olduğu “ikame mal temin etme borcunun” muaccel olması için, davacının davalıya, ikame mallar temin etmesi yönünde talepte bulunması ve hangi ikame malların teminini istediğini bildirmesi gerekmektedir.
Her ne kadar, davalı/mümessil Çin’de malları kontrol etmişse de, söz konusu mallardaki ayıpların varlığını fark etmesi kendisinden beklenemez. 10/04/2015 havale tarihli bilirkişi raporunun teknik kısmında belirtildiği üzere, malların ayıplı oldukları ancak özel uzmanlık isteyen ve özel aletler gerektiren bir muayene (kontrol) neticesinde anlaşılabileceği tespit edilmiştir. Davalı/mümessilin, davacı ile sözlü olarak akdetmiş olduğu simsarlık sözleşmesi ise, davalıya böyle kapsamlı bir muayene yükümlülüğü yüklemez. Dolayısıyla davalı/mümessilin, davacı ile sözlü olarak akdetmiş olduğu simsarlık sözleşmesinden doğan borçlarını ihlal ettiği ve bu suretle davacının zarara uğramasına sebep olduğu da söylenemez. Davacının zarara uğramasına yol açan kişi, ayıplı mal teslim etmiş olan davadışı/satıcıdır. Davalı, simsarlık sözleşmesi ile üstlenmiş olduğu yükümlülüklerini ihlal etmediğinden, ayıplı olarak satın ve teslim almış olduğu mallardan dolayı davacı/alıcının uğramış olduğu zararlardan sorumlu tutulamaz. Ayrıca, yukarıda da belirttiğimiz üzere, davalı, satım sözleşmesinin tarafı durumundan olmadığından, satın alınan mallardaki ayıplardan dolayı davacıya karşı “ayıplardan dolayı sorumluluğu” da bulunmamaktadır. Davalı sadece, davacının ayıplı malları iade ederek faturalandırması ve ayıplı malların yerine hangi malların temin edilmesini istediğini davalıya bildirmesi halinde bu malları davacıya temin etme borcu altına girmiştir; yoksa ayıplı olarak satın ve teslim alınmış olan mallar dolayısıyla davacının uğramış olduğu zararları tazmin etme borcu altına girmemiştir. Davacı, kendisine düşen davranışlarda bulunduğunu ispat edememiştir. Dolayısıyla da, davalının davacıya ikame mal temin etme borcunun doğmadığı ve muaccel olmadığı kanaatine varılmış, davalının ikame mal temin etme borcu doğmadığından ve muaccel olmadığından, davalının bu borcunu ihlal etmesi durumu da gerçekleşmemiştir. Bu nedenlerle, davacının davalıdan herhangi bir tazminat alacağının bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 44,40 TL harçtan peşin alınan 8.390,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.345,80 TL harcın hükmün kesinleşmesine müteakip istem halinde davacıya iadesine,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nun 333. maddesi uyarınca yatırılan avanstan kullanılmayan gider avansının (iş bu kararın tebliğ gideri avanstan karşılanmak ve bu gider mahsup edilmek kaydıyla) kararın kesinleşmesinden sonra resen davacıya iadesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama 1.567,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 33.601,97 TL avukatlık ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
7-HMK’nun 333. maddesi uyarınca davalı tarafından yatırılan avanstan kullanılmayan bakiye avansın kararın kesinleşmesinden sonra resen davalıya iadesine,
Dair karar, davacı vekili ile davalı Benkay vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde HMK’nun 342. Maddesi gereğince dilekçe ile mahkememize veya başka bir yer mahkemesine İstinaf kanun yolu harcı, tebliğ giderleri dahil olmak üzere tüm giderler ödenerek istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/05/2019

Başkan …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Üye …
¸(e-imzalıdır)
Katip …
¸(e-imzalıdır)