Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/952 E. 2022/632 K. 06.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/952 Esas
KARAR NO : 2022/632

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/06/2016
KARAR TARİHİ : 06/07/2022
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 01/08/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde ÖZETLE; Davalılardan …’ın müvekkilinin öz amcası olduğunu, davalı …’ın …’ın damadı olduğunu, taraflar arasındaki akrabalık ve kan bağının bu şekilde olduğunu, müvekkilinin tekstil organizasyon işinde tecrübesi bulunduğunu, olaya konu şirketten önce kendi şahsına ait şirketi olduğunu, müvekkilinin öncesinde ……… MODA KUMAŞ TEKSTİL SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ.’de ortak ve yetkili olarak çalıştığını ve 30.05.2012 tarihinde hissesini devredip tüm bağını koparmasına rağmen şirketteki yetkili sıfatının diğer ortaklar tarafından düşürülmediğini, bu sebeple müvekkiline söz konusu şirketin borçlarına ilişkin ödeme emirleri gelmeye başladığını, müvekkilinin söz konusu ödeme emirlerinin iptali için yasal yollara başvurduğunu, müvekkilinin bu durumunun risk oluşturacağı öngörülerek kurulacak olan şirketi müvekkilin üzerinde kurulmaması yönünde tarafların ortak karar aldığını, davalılardan …’ın daha önce ………. adlı şirkette çalıştığı ve işten ayrılışında sorunlar yaşadığından şirketin kendi adına kurulmasını istemediğini, davalı …’ın ise şirketlerde asgari ücret olarak çalışan işçi olduğu, söz konusu şirketi kurabilmesi için sermayesi ve mesleki tecrübesinin bulunmadığını, tüm bu sebepler yüzünden müvekkili ile davalı …’ın bir araya gelerek tekstil üzerine bir şirket kurma kararı aldığını ve söz konusu şirketi 21.05.2012 tarihinde kurduklarını ve kurulacak şirkette tarafların paylarının yarı yarıya olacağı şeklinde anlaştıklarını, taraflar bu şekilde anlaşarak adi ortaklık kararını davalılardan … üzerine şahıs firması kurmak ve vergi açılışını yapmak suretiyle gerçekleştirdiklerini, gizli adi ortaklık kurma iradesi ile kurulan şirketin çalışma usulünün davalı …’ın …’a şirketi yönetmesi için vekalet verdiğini ve şirketin yönetiminin bu şekilde sağlandığını, tarafların arasındaki anlaşmanın bu şekilde olduğunu, aile büyüğü olarak davalı …’a duyulan saygı ve güven gereği bu vekaletin verilmiş olduğunu, davalı …’ın amca ve aile büyüğü olması neticesi müvekkilinin güven ve özveri ile çalışmaya başladığını ve bu sebeple tarafların arasında imzalanmış adi ortaklık sözleşmesi bulunmadığını, sermaye amcadan emek müvekkilden şeklinde çalışmanın mevcut olduğunu, müvekkilinin şirketin çalışmasında tüm organizasyonu kendisi ve ekibi ile gerçekleştirdiğini ve müvekkilinin tecrübesi, know how, bilgi birikimi ile şirkete emeği ile ortak olduğunu, her ne kadar yönetim amcada gibi gözükse de siparişlerin alınması, üretimin yapılması, malın teslim edilmesi gibi tüm işlemlerin müvekkili tarafından gerçekleştirildiğini, müvekkilinin şirket dışında şirketin ortağı ve yetkilisi olarak bilindiğini, uyuşmazlığa konu …….. Tekstil-… ismi ile faaliyet gösterdiğini, şirketin faaliyetinin yurtiçi ve dışı tekstil şirketlerinin siparişlerini alıp ürettirip siparişleri göndermek üzerine olduğunu, işlerin yoğun olarak …….. Almanya merkezli şirket için yapıldığını, müvekkilinin o şirket çalışanları tarafından şirketin ortağı ve yetkilisi olarak bilindiğini, …….. Tekstil ve ……. şirketi arasındaki mail yazışmalarının dilekçe ekinde olduğunu, mail yazışmaları Sayın Mahkemece yeterli görülmediği takdirde dava dışı 3. Kişi olarak …….. şirketinden celbini talep ettiklerini, şirketin 21.05.2012 tarihinden müvekkilinin şirketten ayrıldığı 25.11.2015 tarihine kadar en az 1.000.000 TL. kar elde ettiğini, iş bu kardan müvekkilin payına düşen miktarı alamadığını, müvekkilin hiçbir şekilde düzenli para aldığının görülmediğini, müvekkilinin ekonomik sıkıntılarının artması neticesinde davalı … müvekkilinin payının bir kısmı olarak 60.000.- TL. gibi son derece düşük meblağın müvekkilin eşinin hesabına yatırıldığını, taraflar arasındaki ilişkinin adi ortaklık ilişkisi olduğunu ve bu ilişkinin 6098 sayılı BK md. 620 ve devamı maddelerinde düzenlendiğini, HMK. Md. 203’ün uygulanması gerektiği, somut olayda amca yeğen ilişkisi mevcut olduğundan aradaki ilişki ispatı açısından tanık dinletmenin mümkün olduğunu belirterek müvekkiliyle davalı amcası … ve …’ın davalı damadı … arasındaki adi ortaklığın tespitine, adi ortaklığın tasfiyesine, müvekkilinin adi ortaklıktan %50 payı oranında hissesinin davalılardan müştereken ve müteselsilen ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 19.04.2016 tarihinden itibaren başlayacak ticari faiziyle tahsil edilerek müvekkile verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde ÖZETLE; Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde ÖZETLE; Göreve ve pasif husumete itiraz ettiklerini, davacı ile müvekkilleri arasında adi ortaklık ilişkisinin mevcut olmadığını, davacı tarafından adi ortaklık olduğu iddiasında bulunulan işyeri …….. TEKSTİL-… ismiyle faaliyet gösteren müvekkili … adına tescilli şahıs firması olduğunu, faaliyetinin tekstil olduğunu, adi ortaklıktan bahsedebilmek için tarafların bu yönde iradelerinin olması gerektiğini, her iki yanında bu yönde iradesinin olmadığını, taraflar arasındaki ortaklık ilişkisi ne sözleşmesel olarak ne de zımni olarak kurulmadığını, davalı müvekkillerinden …’ın ticari sorunları olduğundan ortaklığın … adına kurulduğu iddia edilmişse de bu hususta delil sunulmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere iddia edildiği gibi davalı müvekkili … arasında adi ortaklık ilişkisi bulunduğu kabul edilse dahi söz konusu ilişki içinde …’ın hangi sıfata istinaden yer aldığının cevapsız kaldığını, müvekkili … tarafından dava dışı ……….’a ödenen toplamda 60.000.- TL’nin herhangi bir ortaklık ilişkisi kapsamında ödenmediğini, ………’ın müvekkiline ait firmada SGK’lı çalışan olması ve uzak da olsa aralarında akrabalık ilişkisi bulunması nedeniyle müvekkili … tarafından iyi niyetli olarak borç verildiğini, sırf borç olarak verilen parayı iade etmemek için davacı tarafından sanki şirketin ortağıymış gibi bir algı yaratıldığını, ………’a verilen borcun bir an için ortaklık ilişkisi nedeniyle gerçekleştirildiği kabul edilse dahi söz konusu ödemelerin davacının kendi hesabına yapılacağının açık olduğunu, davacıya müvekkili tarafından ödenen hiçbir ücretin bulunmadığını, davacının 21.05.2012 tarihinden 01.12.2015 tarihine kadar hiçbir ücret almadan adi ortaklığa devam etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının hem müvekkilli arasında adi ortaklık ilişkisinin mevcut olduğunu beyan etmekte hem de sigorta kaydının yapılmaması beyanlarının birbiriyle çeliştiğini, davacının amca-yeğen ilişkisi nedeniyle tanık dinletilmesi gerektiği talebi HMK 203 md.’de tahdidi olarak sayılan akrabalık ilişkisinin somut olayda mevcut olmadığını, davacı her ne kadar kendisinin emek davalı …’ın sermayesini koyduğunu beyan etmişse de söz konusu firmada çalıştığını gösterir delil sunmadığını, davacının iddialarını kabul anlamına gelmemekle birlikte ortaklık ilişkisinden kaynaklanan alacağın bulunduğu düşünülse dahi Türk Borçlar Kanunu 630/son hükmüne göre yalnızca son bir yıla ilişkin kazanç payının talep edilebileceğini belirterek davanın reddine, davanın kabulüne karar verilmesi halinde davacının eşine yapılan ödemelerin Mahkeme tarafından hükmedilecek tutardan mahsubuna, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava , adi ortaklığın tespiti, tasfiyesi, pay tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan …’ın müvekkilinin amcası , davalı …’ın da onun damadı olduğunu, müvekkili ile davalı …’ın bir araya gelerek tekstil üzerine bir şirket kurma kararı aldığını ve söz konusu şirketi 21.05.2012 tarihinde kurduklarını ve şirkette tarafların paylarının yarı yarıya olacağı şeklinde anlaştıklarını, taraflar bu şekilde anlaşarak adi ortaklık kararını davalılardan … üzerine şahıs firması kurmak ve vergi açılışını yapmak suretiyle gerçekleştirdiklerini, gizli adi ortaklık kurma iradesi ile kurulan şirketin çalışma usulünün davalı …’ın …’a şirketi yönetmesi için vekalet verdiğini ve şirketin yönetiminin bu şekilde sağlandığını, tarafların arasında imzalanmış yazılı adi ortaklık sözleşmesi bulunmadığını, “sermaye amcadan emek müvekkilden” şeklinde çalışmanın mevcut olduğunu, şirketin 21.05.2012 tarihinden müvekkilinin şirketten ayrıldığı 25.11.2015 tarihine kadar en az 1.000.000 TL. kar elde ettiğini, iş bu kardan müvekkilin payına düşen miktarı alamadığını, müvekkilinin ekonomik sıkıntılarının artması neticesinde davalı … müvekkilinin payının bir kısmı olarak 60.000.- TL. gibi son derece düşük meblağın müvekkilin eşinin hesabına yatırıldığını, taraflar arasındaki ilişkinin adi ortaklık ilişkisi olduğunu ileri sürerek adi ortaklığın tespitini, adi ortaklığın tasfiyesini, müvekkilinin adi ortaklıktan %50 payı oranında hissesinin davalılardan müştereken ve müteselsilen ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 19.04.2016 tarihinden itibaren başlayacak ticari faiziyle tahsilini talep ettiği,
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkilleri arasında adi ortaklık ilişkisinin mevcut olmadığını, davacı tarafından adi ortaklık olduğu iddiasında bulunulan işyerinin ” …….. TEKSTİL-…” ismiyle faaliyet gösteren müvekkili … adına tescilli şahıs firması olduğunu, müvekkili … tarafından davacının eşine ödenen toplamda 60.000.- TL’nin herhangi bir ortaklık ilişkisi kapsamında ödenmediğini, bu kişinin müvekkiline ait firmada SGK’lı çalışan olması ve uzak da olsa aralarında akrabalık ilişkisi bulunması nedeniyle müvekkili … tarafından iyi niyetli olarak borç verildiğini, davacı her ne kadar kendisinin emek davalı …’ın sermayesini koyduğunu beyan etmişse de söz konusu firmada çalıştığını gösterir delil sunmadığını, davacının iddialarını kabul anlamına gelmemekle birlikte ortaklık ilişkisinden kaynaklanan alacağın bulunduğu düşünülse dahi Türk Borçlar Kanunu 630/son hükmüne göre yalnızca son bir yıla ilişkin kazanç payının talep edilebileceğini belirterek davanın reddine, davanın kabulüne karar verilmesi halinde davacının eşine yapılan ödemelerin Mahkeme tarafından hükmedilecek tutardan mahsubuna karar verilmesini talep ettiği,
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı ve davalı arasında davacı tarafın iddia ettiği şekilde adi ortaklık ilişkisinin bulunup bulunmadığı ve bu adi ortaklık ilişkisi kapsamında davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, varsa miktarının belirlenmesi ile öncelikle göreve yönelik itirazlar konusunda karar verilmesi olduğunun anlaşıldığı,
Mahkememizce yapılan ilk yargılamada taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmadığı, bilirkişi incelemesinde de adi ortaklık ilişkisine yönelik bir tasarruf tespit edilemediği, davanın ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği, bu kararın davacı vekilince istinaf edilmesi ile İstanbul BAM ….. HD’nin ……. esas …….. karar sayılı ilamıyla; “Somut olayda , gizli adi ortaklığın tarafı olduğu ileri sürülen davacı ile davalı …’ın amca-yeğen oldukları anlaşılmaktadır.Adi ortaklık sözleşmesinin,yani adi ortaklığın kuruluşu için yasada şekil şartı öngörülmemiştir.Ancak , adi ortaklığın kurulduğunun ispatı yönünden 6100 Sayılı HMK. 200. maddesi gereğince bir hakkın doğumu, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrar ve itfa amacı ile yapılan hukuki işlemlerin yapıldıkları zamanki değeri itibariyle senetle ispat kuralı geçerli bulunmaktadır.Ne var ki somut olayda ,taraflar arasındaki hukuki ilişkinin akrabalık derecesi itibariyle tanıkla ispat kuralının istisnai bir kural olarak uygulanabileceği anlaşılmakla,mahkemece dinlenen taraf tanıklarının beyanlarının , adi ortaklığı teyit edici nitelikte ispatı yerine getirdikleri sonucuna varılmıştır.Böylece ,dinlenen tanık beyanlarının adi ortaklığın isbatına yeterli olduğu, iddia edilen şekilde adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu devam ettiği, adi ortaklığa sadece emeği ile katılığı anlaşılan davacının kar payı istemesinin adi ortaklığın fesih ve tasfiyesini gerektirdiği kabul edilmelidir.
Diğer deyişle ,bir ortak tarafından adi ortaklığa ilişkin olan sermaye payının istenmesi, ortaklığın faaliyetlerinden dolayı uğranılan zararın veya kar payının talep edilmesi; aynı zamanda ortaklığın fesih ve tasfiyesini de kapsar. Uyuşmazlık, bu bağlamda değerlendirilip, çözüme kavuşturulmalıdır.
Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK.620/1 md.) Adi ortaklık ilişkisi, TBK’nın 639. maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
Somut olayda taraflar arasında adi ortaklık sözleşmesi bulunduğu, davacının kar payı alacağını talep etmesi nedeniyle artık taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinin sona erdiğinin kabulü gerektiği, fiilen sona eren adi ortaklıkta davacının talebinin adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine ilişkin olduğu ve tasfiyenin mahkemece bizzat yapılması gerektiği, tasfiyenin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 642 ve devamı maddelerinde düzenlenen sıra ve yöntem izlenmek suretiyle yapılması gerektiği, birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığının (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmesi, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmesi, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde taraflardan delillerin sorularak toplanması, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosunun taraflara tebliğ edilmesi, bu husustaki itirazların karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmesi; ikinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemini gerçekleştirilmesi, şayet bu mallar mevcut değilse değerlerinin bilirkişi marifetiyle saptanması, üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçlarının ödenmesi ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payının geri verilmesi, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilançonun düzenlenmesi ve sonuç bilançosuna göre tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işleminin sonlandırması ve bu doğrultuda hüküm oluşturması gerekirken,adi ortaklığın varlığının isbatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle; davacının istinaf başvurusunun kabulü ile kararın HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.” Mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verdiği,
BAM kararında taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin tespit edildiği, davacının kar payını istemesi nedeniyle adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi işleminin yapılması gerektiği, adi ortaklığın Türk Borçlar Kanunun 620 ve devamı maddelerinde düzenlendiği, adi ortaklığın tasfiyesinin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 642 ve devamı maddelerinde düzenlenen sıra ve yöntem izlenmek suretiyle yapılması gerektiği,
Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığının (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmesi, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmesi, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde taraflardan delillerin sorularak toplanması, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosunun taraflara tebliğ edilmesi, bu husustaki itirazların karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmesi gerektiği, Mahkememizce bu hususta duruşma tutanaklarında ara kararlar oluşturulduğu ve ayrıca ara karar tutanakları düzenlenerek değerlendirme yapıldığı adi ortaklık faaliyeti dikkate alınarak tasfiye memurları atandığı, tasfiye memurlarından ön raporlar alındığı bu ön raporların taraflara tebliğ edildiği,
İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemini gerçekleştirilmesi, şayet bu mallar mevcut değilse değerlerinin bilirkişi marifetiyle saptanması gerektiği, adi ortaklığa ilişkin malvarlıklarının tespitinin tasfiye memurlarınca yapıldığı, ayrıca makine mühendisi bilirkişiden de rapor alındığı, bu rapordaki verilerinde tasfiye heyeti raporuna derc edildiği, emsal Yargıtay ilamları da dikkate alınarak üçüncü kişilere satılan taşınır/ taşınmazların satış tarihindeki rayiç değerleri ile satılmayan taşınır/ taşınmazların karar tarihine en yakın tarihdeki değerlerinin hesaplandığı,
Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçlarının ödenmesi ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payının geri verilmesi, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilançonun düzenlenmesi ve sonuç bilançosuna göre tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işleminin sonlandırılması gerektiği, tasfiye heyetince son bilançoya ilişkin raporun düzenlendiği bu raporun taraflara tebliğ edildiği, hesaplamaların Yargıtay emsal içtihatlarına uygun olduğunun değerlendirildiği, bu nedenle itirazlara itibar edilmediği,
Davacının fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak dava açtığı, Mahkememizin ilk kararından önce ıslah dilekçesi sunarak talebini toplam 60.000 TL olarak artırdığı, BAM kararında adi ortaklığın tespit edildiği, bu nedenle davalı tarafın aksi yöndeki beyanlarına itibar edilmediği, tasfiye memurları ve makine mühendisi raporları ile davacının alacak miktarının hesaplandığı, dava değeri de dikkate alınarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafın adi ortaklığın tespiti talebinin kabulü ile davacı ile davalı taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi olduğunun TESPİTİNE
2- Taraflar arasındaki adi ortaklık sözleşmesinin feshi ve tasfiyesi TALEBİNİN KABULÜ İLE, 60.000,00TL’nın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle birlikte davalılardan tahsilde tekerrür oluşmadan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 4.098,6‬0.-TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 170,78.-TL peşin harcın ve 854,00TL ıslah harcının mahsubu ile eksik kalan 3.073,82‬.-TL karar harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 29,20.-TL başvurma harcı ve 170,78.-TL peşin harcın ve 854,00TL ıslah harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
5-Davacı tarafından dosyada yapılan toplam 8.833,45‬.-TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
6-Davalı tarafından dosyada yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 8.600,00.-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
8-Davacı tarafından dosyaya yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleşince ve HMK 333. maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin ve davalı asilin yüzlerine karşı verilen kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelesi 3 HD’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 06/07/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır