Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/809 E. 2021/859 K. 06.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/809 Esas
KARAR NO : 2021/859

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/11/2020
KARAR TARİHİ : 06/10/2021
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 14.10.2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde ÖZETLE; Davacı müvekkil söz konusu davalı şirketin kurucu/yönetici ortaklarından olduğu, Şirketin diğer yöneticileri ise müvekkilin kardeşleri olduğunu, davalı şirketin genel kurul toplantılarında alınan karar neticesinde şirket yönetiminde yer alan ortaklara Huzur Hakkı olarak bilinen alacak ödemesi yapılacağı kararı alınmış olsa da müvekkile 2015 Aralık ayında bugüne kadar herhangi bir ödeme gerçekleştirilmediğini, davalı şirketin 01-08-2018 tarihli genel kurul toplarıtısında yönetici ortaklara yapılması gereken huzur hakkının kaldırılması yönünde karar alınmak istenmiş, müvekkil tarafından alınmak istenen karar muhalefet edildiğini, müvekkilin söz konusu karar muhalefet etmesi nedeniyle muhasebe kayıtlarında müvekkilin çıkış işlemi gerçekleştirildiğini, müvekkil genel kurul kararı ile tanınan alacağın tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmış olması üzerine Büyükçekmece ……. İcra Müdürlüğünün …… E. Numaralı dosyası ile icra takibi başlatılmış ise de, ödeme emrine karşı davalı/borçlu şirket itiraz edilmesi üzerine icra takibi durdurulduğun, müvekkile ödenmesi gereken alacak, 2015 yılında 4.000.-TL olarak belirlenmiş olup, zaman içerisinde hetirlenen ücrete herhangi bir oranda artış uygulandığını, ayrıca müvekkiline ödenmesi gereken alacağın aylık olması ve doğduğu ay içerisinde muaccel hale geleceği de düşünüldüğünde söz konusu alacağa işleyerek faiz ile birlikte hesaplanması gerekmediğini, bu noktada hesaplamanın bilirkişi marifeti ile gerçekleştirilecek olması nedeniyle huzurundaki dava fazlaya ilişkiri hakkımız saklı kalmak kaydı ile şimdilik harca esas değerde gösterilen meblağ üzerinden açıldığını, yukarıda açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin hakkımız saklı kalmak kaydı ile şirket defterlerinde yapılacak araştırma neticesinde; davanın Kabulü ile müvekkil huzur hakkı alacağını bilirkişi marifeti ile tespit edilecek tutarın işlemiş ve işleyecek yasal faizi ile davalı şirketten tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili tarafından süresinden sonra sunulan beyan dilekçesinde ÖZETLE; Müvekkil şirkete yapılan tebliğ işlemi usul ve yasaya aykırı olduğu, tebligat doğru kişiye ve kanunda gösterilen yöntemine uygun olarak yapılması uygun olduğu, aksi takdirde kanun ve yönetmeliğin gösterdiği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligat geçerli sayılmayacağını, davacının talepleri zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, yönetim kurulu üyelerine yapılacak huzur hakkı ödemelerinin mali mevzuata uyum açısından emsaline uygun olması ve şirketin mali gücü ile dengeli olması gerektiği vurgulandığını, her yıl düzenli zarar eden bir çok şubesini kapatan ve çalışanların %90’nını kaybeden müvekkil şirketten aylık 4.000-TL huzur hakkı talebi son derece hukuka aykırı olduğunu, şirket kayıtlarında uzun süre genel kurtul yapılmadığından huzur hakkı alacağı iddiası haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkil şirket ana sözleşmesinde huzur hakkı ödemesi yönünde bir hüküm bulunmadığını, Şirketin Limited şirket olarak kurulduğundan şirketi Müdür yönettiğini, şirketin müdür dışındaki ortaklarına huzur hakkı adı altında ücret ödemesi ve bunu gider yazması mümkün olmadığını, davacının huzur hakkı talebi oldukça fahiş olduğunu, nitekim 2015 Aralık ayı itibariyle 2018 Ağustos ayına kadar olan dönem huzur hakkı talep etmiş olmasına karşılık harca esas değer 196.000-TL gösterildiğini, şirketin aktifinde 196.000-TL yer almadığını, beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Yönetim Kurulu üyesi davacının huzur hakkının ödenmesine ilişkin alacak istemine yöneliktir.
Davacı vekilinin dava dilekçesinden özetle; davacının, davalı şirketin kurucu/yönetici ortaklarından olduğunu, şirketin diğer yöneticileri ise davacının kardeşleri olduğunu, davalı şirketin genel kurul toplantılarında alınan karar neticesinde şirket yönetiminde yer alan ortaklara Huzur Hakkı olarak bilinen alacak ödemesi yapılacağını, davacıya 2015 Aralık ayında bugüne kadar herhangi bir ödeme gerçekleştirilmediğini, davalı şirketin 01-08-2018 tarihli genel kurul toplarıtısında yönetici ortaklara yapılması gereken huzur hakkının kaldırılması yönünde karar almak istediğini, karara davacı tarafından muhalefet edildiğini, davacının karara muhalefet etmesi nedeniyle muhasebe kayıtlarından davacının çıkış işleminin gerçekleştirildiğini, davacıya ödenmesi gereken alacağın, 2015 yılında 4.000.-TL olarak belirlenmiş olduğunu, zaman içerisinde belirtilenen ücrete herhangi bir oranda artış uygulanmadığını, ayrıca davacıya ödenmesi gereken alacağın aylık olduğunu ve doğduğu ay içerisinde muaccel hale geleceğini, davanın kabulünü talep ettiği,
Davalı vekilinin süresinden sonra sunduğu beyan dilekçesinden özetle; davalı şirkete yapılan tebliğ işlemi usul ve yasaya aykırı olduğu, tebligat doğru kişiye ve kanunda gösterilen yöntemine uygun olarak yapılması uygun olduğu, aksi takdirde kanun ve yönetmeliğin gösterdiği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligat geçerli sayılmayacağını, davacının talepleri zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, yönetim kurulu üyelerine yapılacak huzur hakkı ödemelerinin mali mevzuata uyum açısından emsaline uygun olması ve şirketin mali gücü ile dengeli olması gerektiği vurgulandığını, her yıl düzenli zarar eden bir çok şubesini kapatan ve çalışanların %90’nını kaybeden davalı şirketten aylık 4.000-TL huzur hakkı talebi son derece hukuka aykırı olduğunu, şirket kayıtlarında uzun süre genel kurul yapılmadığından huzur hakkı alacağı iddiasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davalı şirketin ana sözleşmesinde huzur hakkı ödemesi yönünde bir hüküm bulunmadığını, şirketin Limited şirket olarak kurulduğundan şirketi Müdürün yönettiğini, şirketin müdür dışındaki ortaklarına huzur hakkı adı altında ücret ödemesi ve bunu gider yazması mümkün olmadığını, davacının huzur hakkı talebi oldukça fahiş olduğunu, davanın reddini talep ettiği,
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davacının davalı şirketin kurucu ortaklarından olup olmadığı davacıya 2015 yılı Aralık Ayından beri huzur hakkı ödemesi yapılıp yapılmadığı davacının huzur hakkı ödemesi talep edip edemeyeceği varsa alacak miktarına ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
6102 sayılı TTK’nın 394. Maddesinde yönetim kurulu üyelerinin mali haklarının düzenlendiği, bu maddeye göre; yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebileceği, dosyada delillerin toplandığı bilirkişi ……. ile …….’dan rapor alındığı, raporun denetime elverişli olduğu, raporda da belirtildiği üzere davacının 23.02.2016 tarih ……. nolu kararı ile ortaklardan ……. ile birlikte müşterek imza ile temsile yetkili kılındığı, huzur hakkı ödemesine ilişkin şirket müdürü …….’a maaş ödenmesine ilişkin karar dışında tasdikli karar defterinde bir kararın olmadığı, karar defterinde yer almayan 01.08.2018 tarihli ……. nolu kararın bilirkişi incelemesine sunulduğu, bu kararda firma ortaklarının tamamının imzalarının bulunduğu, kararda ekonomik ve piyasa koşulları nedeniyle şirket ortaklarına ödenen ücretlerin aksi yönde alınacak karar kadar temmuz döneminden itibaren ödenmemesine karar verildiği, bu tarihten sonra huzur hakkıyla ilgili alınan bir kararın olmadığı, alınan kararlarda da davacının imzasının bulunmadığı, davalı şirketin ticari defterinin incelendiği bu defterde huzur hakkı ödemelerinin 31.05.2017 tarihine kadar ortaklar hesabında ortaklar için ayrı ayrı, 31.05.2017-31.12.2019 tarihleri arasında da borçlar hesabında toplu takibinin yapıldığı, davacıya 2015 yılı 12 ay için 24.000TL ödeme yapıldığı, 2016 yılı ilk iki ay için 2000TL üzerinden 8 ay için ise 4000TL üzerinden ödeme yapıldığı, 2017 yılında 4 ay için 4000TL den ödeme yapıldığı, 2018 yılı için ise 1 aylık 4000TL ödemenin yapıldığı, davalı şirketin 31.05.2017-31.12.2019 tarihlerine ilişkin 30 ay için 4000TL üzerinden davacı için 120.000TL huzur hakkı tahakkukunu yaptığı, ancak hesabına alacak olarak geçmediği, 1.8.2018 tarihli kararın 31.12.2019 tarihinden sonra uygulamaya alındığı bu tarihten sonra bir işlem yapılmadığının bilirkişi raporunda belirtildiği, davalı şirketin 2016-2017-2018-2019-2020 yıllarında zarar ettiği, davalının 2015,2016,2017,2018,2019,2020 ticari defterlerinin lehine delil niteliğinde olduğu, davacının davalıdan 120.000TL alacağının olduğunun raporda belirtildiği,
Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi sonucunda, davacının dava dilekçesinde 2015 yılından sonraki huzur hakkı ödemelerinin yapılmadığını beyan ettiği, bir örneği dosya içerisinde de yer alan 01.08.2018 tarihli …….. karar nolu kararda, şirket ortaklarına huzur hakkı olarak ödenen ücretlerin temmuz döneminden itibaren ödenmemesine karar verildiği, bu kararda davacı tarafında imzasının bulunduğu, bu karardan sonra alınan başkaca karar olmadığı, davacı tarafın bu tarihten sonra alınan kararlara katıldığına ilişkin bir iddiası olmadığı gibi bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere alınan kararlarda davalının imzasının bulunmadığı, davalı şirkette yönetim kurulu üyelerine aylık huzur hakkı ödenmesine ilişkin uygulamanın bulunduğu, ancak alınan kararın davalı tarafın ticari defter kayıtlarının incelenmesinde bu kararın 31.12.2019 tarihinden sonra uygulanmasının yapıldığı, davacı tarafa 2015 yılından sonra 2016-2017 ve 2018 yıllarına ilişkin kısmi ödemenin yapıldığı ve yine davacı tarafın hesabına 31.05.2017- 31.12.2019 tarihlerine kadar 4000TL üzerinden 30 ay için 120.000TL tahakkuk yapıldığı ve hesabına geçmediği, huzur hakkı ödemelerinin 2015 yılı ödemeleri de dikkate alındığında aylık olarak yapıldığı, toplantı başına yapılmadığı, huzur hakkı ödemelerinin şirket sözleşmesi veya genel kurul kararıyla belirlenebileceği, şirketin 2015 yılından sonraki aylarda kar yapmadığı, zarar kaydı verdiği hususları da dikkate alınarak, davacının 2015 yılından sonra 2016 yılı,2017 yılı ve 2018 yılı 01.08.2018 tarihin de alınan karar sebebiyle 2018 yılı temmuz ayına kadar aylık olarak 4000TL üzerinden talepte bulunabileceği, davacı tarafa 2016 yılı ilk iki ay için 2000TL üzerinden, 8 ay için ise 4000TL üzerinden, 2017 yılında 4 ay için 4000TL üzerinde, 2018 yılı için ise 1 aylık 4000TL üzerinden ödemelerde mahsup edildiğinde, kalan aylar olan 2016 yılı 2 ay 4000’er TL den 8000 TL, 2017 yılı için 8 ay 4000TL üzerinden 32000TL, 2018 yılı 5 ay 4000TL üzerinden 20.000TL olmak üzere toplam 60.000TL huzur hakkı talebinde bulunabileceği, her ne kadar huzur hakkının kaldırılma kararının 31.12.2019 tarihinde uygulanmaya alındığı belirtilmiş ise ve tahaakuk yapılmış ise de davacının söz konusu kararda bulunan imzası sebebiyle bu kararın kendisini bağlayacağı, şirketin 2015 tarihinden sonra düzenli olarak zarar ettiği bu nedenle 2018 yılı temmuz ayından sonra huzur hakkı talep edemeyeceği değerlendirilerek aşağıdaki şekilde hüküm kuruldu.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının alacak davasının kısmen kabulü ile 60.000TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 4.098,6‬0.-TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 3.347,19.-TL peşin harcın mahsubu ile eksik kalan 751,41‬.-TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 54,40.-TL başvurma harcı ile 3.347,19.-TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan toplam 1.676,50.-TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre hesaplanan 513,18.-TL’sının davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından dosyada herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 8.600,00.-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
7-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre red edilen miktar üzerinden hesaplanan 16.870,00TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
8-Bakiye avansın karar kesinleşince yatırana iadesine,
9-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00TL arabuluculuk ücretinin kabul ve red oranına göre hesaplanan 404,06.-TL’sının davalıdan, bakiye kısmın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 06/10/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır