Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/606 E. 2022/600 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/606 Esas
KARAR NO : 2022/600

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 14/09/2020
KARAR TARİHİ : 30/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 01/07/2022
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde ÖZETLE: Genel Kurul’da gündemin 7. Maddesinde, karın kullanım şekli, kar ve kazanç paylarının dağıtımı görüşüldüğü ve çocukların hilafına olacak şekilde, şirket yıl boyunca kazandığı karın tamamını değil, sadece 600.000 TL dağıtımına karar verildiği, oylamada olumsuz oy kullandığı ve usulüne uygun olacak şekilde, muhalefet şerhini tutanağa yazdığı ve imzalamıştır. Şirketin karı 10 Milyon TL’nin üzerinde olmasına rağmen şirket, sadece 600.000 TL kar dağıtım kararı aldığı, Çocukların hissesi ve doğacak vergi hesaplandığında, çocuklara çok az kar dağıtılmış olacağı, şirket, önceki yıl da çocukların vasisi anne …’a kar dağıtımı adı altında hiçbir ödeme yapmadığını, Hatta çocuklar adına ödemeler yaparak çocukları her yıl düzenli olarak şirkete borçlandırıldığını, Şirket neden karın tamamını ya da daha yüksek bir oranda kar dağıtmadığını açıklayamamış, hiçbir haklı gerekçe de ileri sürmediği, Genel Kurulda alınan 7 No.lu karın kullanım şekli, kar ve kazanç paylarının dağıtımı görüşüldüğü ve çocukların hilafına olacağından yasa, iyi niyet ve ana sözleşme hükümlerine aykırı olduğu için iptali gerektiği, yukarıda arz ve izah edilen sebeplerden ötürü; 19/06/2020 tarihinde yapılan Genel Kurul’da gündemin 7. Maddesi ile kabul edilen, karın kullanım şekli, kar ve kazanç paylarının dağıtımına ilişkin kararın, yasa, iyi niyet ve ana sözleşme hükümlerine aykırı olduğu için iptaline ve kararın icrasının geri bırakılmasına, genel kurul iptali davası açıldığına ve geri bırakma kararının İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne ilan için bildirilmesine ve Davalı şirketin internet sitesinin ana sayfasında yayınlanmasına, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin Davalı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde ÖZETLE: Toplantı tutanağına bakıldığında, kayyım olarak atanan davacı …’ın şirket faaliyetlerine hakim olmadığı, toplantı için davet mektubu gönderildiği ve de tüm raporların incelemeye açıldığı halde şirket merkezine gelmemiş olduğu ve de hiçbir inceleme yapmaksızın kayyım olarak atandığı çocukların annesini temsil eden vekil ne yapıyorsa aynı seyirde, aynı doğrultuda hareket ettiği, Aranan kayyım zaten menfaat çalışması sebebi ile atanmış olup, hiçbir bilgi, belgeden habersiz olarak küçükleri hak ve menfaatini nasıl koruyacak anlaşılamadığı, Toplantı tutanağı incelendiğinde kayyum …’ın kar payı dağıtımı ile ilgili görüşüldüğünü düşünerek başta olumsuz oy kullandığı, divan başkanı tarafından 2019 finansal tabloları ile ilgili oylama yapıldığı hatırlatıldığında, oyunu çekimser olarak değiştirmiştir. Görüldüğü üzere davacı her ne kadar bu davayı açmış olsa da şirket faaliyetlerini bilmeksizin, incelemeksizin, çocukların annesi dava açmış olduğu için dava açmıştır, küçüklerin babaları …….’ın vefatından evvel, … firmasının 15.04.2008 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısı yapıldığı ve genel kurul toplantısında şirket sermayesinin 10.000.000 TL’den 30.000.000 TL’ye çıkarılmasına karar verilmiş olduğu, …….’ın hem genel kurul toplantısında sermaye artırımı lehine oy kullandığı hem de iştirak taahhütnamesi imzalamak suretiyle, sermaye artırımı taahhüdünde bulunmuştur. İstem tamamlanmadan vefatı sonrası davacı çocuklar adına, anne sermaye artımına katılacaklarını bildirmiş ve kendisi ve çocuklar adına tahakkuk edecek olan sermaye artış bedelini ……’ın hesabından davacı ve çocuklarının hesabına gönderildiği, Dekontta “… sermaye artış taahhüdü” açıklaması ile gönderildiği dolayısıyla davacıların sermaye artışına katıldığı ve şirkette bulunan pay oranların bu sayede korunduğu görülmüştür ve …… sonrasında çocuklardan bu parayı da talep etmemiştir. Temsil kayyımı tarafından iddia edilen tüm hususlar gerçeklikten uzak olduğu iptali istenilen genel kurul kararında ne davacı küçüklerin ne de diğer tüm hissedarların aleyhine bir karar alınmış olmadığı, Hatta hem dava konusu genel kurul kararlar hem önceki genel kurul kararlar ve davalı şirketin geçmişten günümüze nasıl ve ne şekilde yönetildiği, elde ettiği başarılar ve ülke ekonomisine katkısı ve sağladığı katma değer incelendiğinde davacı iddialarının aksine şirket yönetiminin ve iptali istenilen karar dahil tümü kararların başta davacı küçükler olmak üzere tüm hissedarların menfaatine ve yararına olduğu, merhum …….’ın vefatı sonrasında hissedar olan …….’ın tüm çocukları reşit olmadığından dolayı anneleri …’ın velayeti ile şirket hisseleri temsil ve idare edildiği, …….’ın vefatı sonrasında kendisini aileden soyutlayan ve kişisel husumet haline getiren anne …; şirket sürekli ve istikralı bir şekilde büyüyor ve gelişiyor olmasına rağmen her sene düzenli olarak şirket aleyhine tüm genel kurul kararlarına ve çoğu yönetim kurulu kararlarına karşı çocukların velayetini kullanmak ve onları da kendi kişisel husumetlerine dahil ederek ve dava da taraf göstermek suretiyle dava açmaktadır. Örneği Bakırköy ….. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …… E. sayılı dosyası ile yargılaması devam eden dava olup işbu dava da anne … çocuklarının velayeti ile onlar adına da dava açarak, Türkiye’nin en büyük şirketlerinden olan müvekkili şirketin feshini ve hissedarlıktan çıkarılmayı talep ve dava etmiştir. Bir diğer çarpıcı dava örneği ise Bakırköy ….. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. E. sayılı dosyası ile açılan ve davanın reddi ile sonuçlanan dava olup işbu davaya konu iptali istenilen genel kurulda alınan kararlardan biri de oğlu İlker Halaç’ın yönetim kurulu üyesi seçildiği genel kurul kararıdır. Huzurda görülen dava da her ne kadar temsil kayyımı tarafından tüm karın kâr payı olarak dağıtılmamasının çocuklarının yararına olmadığı iddia edildiği bu beyan gerçeği yansıtmadığı gibi haltta aksi yönde yargı kararları da mevcuttur. Şöyle ki; yukarıda da ifade edildiği gibi kayyım tarafından açılan işbu davanın benzeri neredeyse her genel kurul sonrası anne … tarafından da açılmış ve aynı şey talep edilmiş olup her seferinde mahkeme tarafından karın tamamının dağıtılmamasının tüm hissedarların ve özellikle çocukların menfaatine olduğu tespit edilerek karara bağlanmıştır. genel kurulun dağıtılmayarak ya da çok az tutarda dağıtılarak, dağıtılmayan karın bünyede tutulması kararının yukarıda belirtilen haller çerçevesinde ve de işbu dilekçede etraflıca izah ettiği ve edeceği gerekçeler doğrultusunda haklı olduğu, işbu dava ile iptali istenilen karın dağıtılması ve kullanım şekli yönünde alınan genel kurul kararında kanuna ve esas sözleşmeye, ahlaka ve iyi niyet kurallarına aykırılık olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği, tüm bu izah edilen hususlar neticesinde şirket karının kullanımı münhasıran genel kurulun yetkisi içerisinde kalan bir husustur. Şirket genel kurulu, özellikle şirketin gelişmesi büyümesi, ekonomik gerekçeler, karlılığın devamlı ve sürdürülebilir hale getirilmesi için kâr payı dağıtmamaya dair karar alabilir ve bu karar da geçerlidir. Görüldüğü gibi sermaye artışı yapmak, hem şirket karlılığı için önemli hem de şirket için olmazsa olmaz LBMA üyeliğinin devamlılığı için zorunluluktur. Bu noktada da kaçınılmaz olan sermaye artışının; kâr payı dağıtmak yerine karın şirket içerisinde kalarak sonrasında bedelsiz sermaye artışı yoluyla gerçekleştirilmesinin, hissedarların menfaatine ve yararına olduğu açık olup bu nedenle de kar payının dağıtılmasına ve karı kullanım şekline dair genel kurul kararında hukuka ahlaka ve iyi niyet kurallarına aykırılık söz konusu olmadığı, davalı şirket yönünden asgari sermaye şartının sağlanabilmesi için sermaye artırımı zaten bir zorunluluktur. Sermaye artırımı zorunluluğu sadece ……. üyeliğinin devamı için de değil, şirketin kredibilitesinin yükseltilmesi için de kaçınılmaz olduğu, davalı Şirket için is yaptığı piyasalarda büyümeyi sürdürmek, düzenli şekilde rekabet etmek, konumunu korumak, yüksek kar sağlayarak güçlü bir sermaye yapısına sahip olmak zaten ekonomik bir zorunluluktur. Şirket bulunduğu sektör gereğince nakit kredi kullanmak suretiyle yerini korumakta ve rekabet edebilmektedir. Tüm dünyada COVİD-19 sebebi ile pandemi ilan edilmiş, bu sebeple ciddi derecede sıkıntılı olan bu ekonomik süreçte herkes çalışanlarını işten çıkarmakta ve iflas verdiği, Davalı şirket birçok kişiyi istihdam etmekte olduğu, kimseyi işten çıkarmamış, tüm faaliyetlerine devam etmektedir. Hal böyle olduğunda şirket yönetimi şirket menfaati neyi gerektiriyor ise o şekilde yönetmektedir. Zaten şirketin mali durumuna bakıldığında bu durum açıkça ortaya konmaktadır. Sonuç olarak gerek ……. üyeliği gereği sermaye şartını sağlamak için artan döviz kurları karşısında düzenli olarak sermaye artırımı yapmak gerek şirketin iş yaptığı piyasa gereği yüksek nakit ihtiyacı gereği kredi kullanımı ve bu kredi kullanımın getirdiği faiz yükünü azaltmak ve karlılığı ve sürdürülebilirliği artırmak için karın dağıtılmaması ve/ veya yalnızca bir kısmının dağıtılması yönündeki kararlar şirket ve hissedarlar menfaatine olup hukuka ahlaka ve iyi niyet kurallarına aykırılıktan bahsedilemeyeceği, Yukarıda arz ve izah edilenler ile resen nazara alınacak yasal ve gerektirici sebepler karşısında, müvekkilin tüm yasal hakları, delil sunma hakkı saklı kalmak kaydı ile; hukuki dayanaktan yoksun ve tamamen soyut iddialar ile açılmış olan davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA;
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE; Davacının toplamda %7,9 payla ortağı olduğu Davalı …nin 19.06.2020 tarihinde yapılan 2019 yılına ait Olağan Genel Kurul Toplantısı’nın yapılmasına ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı olduğu için toplantının iptaline ve her halde toplantıda alınan, gündemin 3. Maddesinde oylanan faaliyet raporu, gündemin 5. Maddesinde oylanan finansal tabloların onaylanması, gündemin 7. maddesinde yer alan, kârın kullanım şeklinin, kâr ve kazancın dağıtımına ilişkin karar, gündemin 12. ve 13. maddelerinde yapılan oylamada yönetim kurulu üyelerine TTK 395. ve TTK 396. maddelerinde düzenlenen izinlerin verilmesine ilişkin kararların; ana sözleşme, yasa ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı olduklarının tespitine ve ayrı ayrı butlanına, butlanına karar verilmemesi halinde ayrı ayrı iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ÖZETLE; müvekkilinin tüm yasal hakları, delil sunma hakkı saklı kalmak kaydı ile hukuki dayanaktan yoksun ve tamamen soyut iddialar ile açılmış olan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLER:
İstanbul ticaret sicil müdürlüğü yazı cevabı, Bakırköy ….. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …… Esas sayılı dosyası, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl dava, davalı şirketin 19/06/2020 tarihli 2019 yılı genel kurulunda alınan 7 nolu kararın, birleşen dava ise aynı genel kurula ilişkin 3-5-7-12 ve 13 nolu kararların iptaline ilişkindir.
Öncelikle davacı taraf, söz konusu genel kurulun yönetim kurulu kararı olmaksızın çağrısız olarak olarak toplanıldığını, bu yüzden alınan kararların butlan ile hükümsüz olduğunu ileri sürmüştür. Ancak davalı tarafından sunulan bilgi ve belgeler uyarınca; söz konusu genel kurula ilişkin olarak usulüne uygun olarak yönetim kurulu kararının alındığı, gündemin belirlendiği ve tüm ortaklara bildirimlerin yapıldığı anlaşılmakla davacı tarafın bu yöndeki iddialarının reddine karar verilmiştir.
İptal edilebilirlik yönünden yapılan incelemede; TTK md. 445’e göre kanun esas sözleşme veya dürüstlük kuralına aykırı kararların iptali talep edilebilir. Somut olayda davacılar tarafından iptal davası açabilmeye ilişkin TTK md. 446 da anılan toplantıya katılma halinde muhalif kalma ve muhalefeti zapta geçirtme ve iptal davasını genel kurul kararından itibaren 3 ay içerisinde açma koşulunun yerine getirildiği anlaşılmaktadır.
O halde alınan kararın içerik bakımından iptal koşullarının oluşup oluşmadığı mali incelemeyi gerektirmesi nedeniyle uzman bilirkişiler eliyle davalı şirket kayıtları incelenmiş ve hazırlanan raporlar dosya içerisine alınmıştır.
Bilirkişiler bağımsız denetçi ……., hesaplama uzmanı ….. ve bankacı …… tarafından hazırlanan 07/06/2022 günlü raporda özetle; “Şayet yönetim kurulunun “kurul” olarak aldığı bir çağrı kararı yoksa, dava konusu genel
kurul toplantısına çağrının yetkili kişiler tarafından yapılmadığından bahisle söz konusu genel
kurulda alınan kararların batıl olduğu kanaatine varılabileceği,
gerek asıl gerekse birleşen davada davacıların aktif husumet ehliyetini haiz oldukları,
gerek asıl gerekse birleşen davanın üç aylık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı,
gerek asıl gerekse birleşen davada davacıların ilgili genel kurul kararlarına karşı olumsuz
oy kullandığı ve muhalefet şerhini toplantı tutanağına işlettiği,
yıllık faaliyet raporunun yönetmelik hükümlerine
uygun olduğu kanaatine varıldığı, bu meyanda Davalı Şirket’in “bağlı şirket” niteliğinde
olmadığı kanaatine varıldığı, ancak Sayın Mahkemece Davalı Şirket’in “bağlı şirket”
niteliğinde olduğu kanaatine varılması ihtimalinde, davalı şirket yönetim kurulunun TK m.
199 uyarınca “bağlılık raporu” hazırlaması ve söz konusu bağlılık raporunun “sonuç”
kısmının yıllık faaliyet raporu içerisinde yer alması zorunlu olduğundan ve bağlı şirket
yönetim kuruluna yüklenen bu yükümlülük emredici nitelikte olduğundan, bu yükümlülüğün
ihlal edilmiş olmasının yıllık faaliyet raporunun onaylanmasına ilişkin (3) nolu kararını batıl
hale getireceği, zira yıllık faaliyet raporunun, şirketin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında
doğru bilgiye ulaşılmasını sağlama işlevi göz önüne alındığında, söz konusu raporda TTK
veya Faaliyet Raporu Yönetmeliği’nde öngörülen asgari unsurların eksik olması pay
sahiplerinin bilgi alma hakkını sınırlandıracağından (TTK m. 447/1-(b)), yıllık faaliyet
raporunun onaylanmasına ilişkin (3) nolu kararın kanuna aykırı olduğundan bahisle
geçersizliğinin (butlanının) ileri sürülebileceği,
finansal tabloların onaylanması kararının iptalini gerektirecek herhangi bir hukuka
aykırılığın bulunmadığı kanaatine varıldığı, ancak Sayın Mahkemece Davalı Şirket’in “bağlı
şirket” niteliğinde olduğu kanaatine varılması ihtimalinde, Davalı Şirket yönetim kurulu
tarafından bağlılık raporu hazırlanmamış olduğundan finansal tablolarda eksik bilgi verilmiş
olacağı, bu durumda ise finansal tabloların onaylanması hakkındaki (5) nolu kararın kanuna
aykırı olduğundan bahisle iptal edilebilir olduğu kanaatine varılabileceği,
dava konusu genel kurulda, TK m. 523/2 kapsamında Şirket’in aktiflerinin yeniden
sağlanabilmesi ya da şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı kar payı dağıtımı
yönünden haklı bir nedenin bulunduğu gerekçesi ile elde edilen karın yedek akçeye
ayrılmasına karar verilmediğinden, elde edilen karın dağıtılabilir olan kısmının dağıtılmamış
olmasının pay sahibinin kar payı alma hakkını ihlal ettiği, dolayısıyla (7) nolu kararın kanuna
aykırı olduğundan bahisle iptal edilebilir olduğu kanaatine varılabileceği,
yönetim kurulu üyelerine genel nitelikli bir iznin verilmesi mümkün olduğundan, TK m.
395 ve TK m. 396 hükümleri kapsamında yönetim kurulu üyelerine izin verilmesine ilişkin
(12) ve (13) nolu kararlar bakımından hukuka aykırı bir yön bulunmadığı, bu sebeple bu
kararların iptal edilebilir olmadıkları” görüşünün bildirildiği anlaşılmıştır.
Asıl ve birleşen davaya konu 7 nolu kararın iptali talebine ilişkin yapılan değerlendirmede; söz konusu karar, kârın kullanım şeklinin, kâr ve kazancın dağıtımı hakkındaki karardır. Yapılan mali incelemede davalı şirketin 2018 yılında 7.995.435,66 TL, 2019 yılında
11.104.983,01 TL ve 2020 yılında ise 5.951.141,08 TL dağıtılabilir kâr raporladığı, geçmiş
yıllar kârları hesabı bakiyesinin 2019 yılında 14.261.540,39 TL ve 2020 yılında 1.829.534,49
TL olduğu tespit edilmiştir.

Anonim şirketlerde pay sahibinin kâr payı hakkı TK m. 507
vd. hükümlerinde düzenlenmekte olup, TTK m. 507 hükmü uyarınca “Her pay sahibi, kanun ve
esas sözleşme hükümlerine göre pay sahiplerine dağıtılması kararlaştırılmış net dönem
kârına, payı oranında katılma hakkını haizdir.” TTK m. 509 hükmüne göre ise “Kâr payı ancak
net dönem kârından ve serbest yedek akçelerden dağıtılabilir.” Anonim şirket, kanunda ve
esas sözleşmede öngörülen yedek akçeleri ayırmakla yükümlüdür. Bu husus TK m. 523/1
hükmünde şu şekilde ifade edilmektedir: “Kanuni ve esas sözleşmede öngörülen isteğe bağlı
yedek akçeler ayrılmadıkça pay sahiplerine dağıtılacak kâr payı belirlenemez.” Öte yandan
anonim şirket, kanun ve esas sözleşme uyarınca ayrılması gereken yedek akçelere ek olarak
TK m. 523/2-3 hükümlerinde belirtilen şartları taşımak kaydıyla ayrıca yedek akçe ayırma
imkanına da sahiptir.
Dava konusu genel kurul toplantı tutanağında, davalı şirketin ne kadar kar elde ettiği, şirketin dağıtılabilir karının ne kadarının zorunlu yedek akçe ne kadarının TK m. 523 kapsamında
ihtiyari yedek akçe olarak ayrıldığı, dağıtılabilir karın ne kadarının dağıtıma konu edildiğine
dair herhangi bir bilgi yer almamaktadır. Söz konusu tutanakta yalnızca ne kadarlık kâr
dağıtımı yapılacağı hakkında karar alındığı görülmektedir. Oysa anonim şirket tarafından elde
edilen kâr TK m. 523/2 hükmü uyarınca ihtiyari yedek akçe olarak ayrılmak isteniyorsa, genel
kurulun bu yönde karar alması gerekmektedir.
Dava konusu genel kurulda, TK m. 523/2 kapsamında şirketin aktiflerinin yeniden sağlanabilmesi ya da şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı kar payı dağıtımı
yönünden haklı bir nedenin bulunduğu gerekçesi ile elde edilen karın yedek akçeye
ayrılmasına karar verilmediğinden, elde edilen karın dağıtılabilir olan kısmının dağıtılmamış
olmasının pay sahibinin kar payı alma hakkını ihlal ettiği, dolayısıyla söz konusu kararın
kanuna aykırı olduğundan bahisle iptal gerektiği takdir ve sonucuna varılarak, davalı şirketin 19/06/2020 tarihli genel kurulun (7) nolu kararının iptaline karar vermek gerekmiştir.
Davacının birleşen davada talep ettiği 3 ve 5 nolu kararların iptali talebine ilişkin yapılan incelemede; davalı şirketin bağlı şirket olmadığı, dolayısıyla faaliyet raporunun yönetmelik hükümlerine uygun olduğu, ayrıca bağlı şirket olmadığından finansal tabloların onaylanmasının iptali yönünde de iptali gerektirecek herhangi bir husus olmadığından davacının 3 ve 5 nolu gündem maddelerinin iptaline ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.

Davacının birleşen davada talep ettiği 12 ve 13 nolu kararların iptali talebine ilişkin yapılan incelemede;
yönetim kurulu üyelerine genel nitelikli bir iznin verilmesinin mümkün olduğu, TTK m. 395 ve TTK m. 396 hükümleri kapsamında yönetim kurulu üyelerine izin verilmesine ilişkin
(12) ve (13) nolu kararlar bakımından hukuka aykırı bir yön bulunmadığından bu talepler ile ilgili davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Asıl davanın tam KABULÜNE, birleşen davanın ise KISMEN KABULÜ İLE;

1-Asıl ve birleşen davaya konu 19/06/2020 tarihli olağan genel kurulunda alınan 7 nolu kararın iptaline,

Birleşen dava yönünden fazlaya ilişkin 3,5,12 ve 13 nolu kararlara yönelik iptal taleplerinin REDDİNE,
Asıl dava yönünden;
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 54,40-TL peşin harcın mahsubu ile eksik kalan 26,30-TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yatırılan 80,70-TL başvurma harcı, 80,70-TL peşin harç ile dosyada yapılan 4.500,00.-TL bilirkişi ücreti ve 203,00-TL posta gideri olmak üzere toplam 4.864,40 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
4-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
5-Bakiye avansın karar kesinleşince yatırana iadesine,
Birleşen Dava Yönünden;
6-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 54,40-TL peşin harcın mahsubu ile eksik kalan 26,30-TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
7-Davacı tarafça yatırılan 80,70-TL başvurma harcı, 80,70-TL peşin harç olmak üzere toplam 161,40TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre 80,70 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
8-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
9-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden ve davanın kısmen reddine karar verildiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
10-Bakiye avansın karar kesinleşince yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.30/06/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip…
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır