Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/567 E. 2022/903 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/567 Esas
KARAR NO : 2022/903

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/09/2020
KARAR TARİHİ : 19/10/2022
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 15/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde ÖZETLE; Müvekkilinin davalı şirketle arasında yapılan 25.01.2019 imza tarihli sözleşme ile 01.02.2019-01.02.2020 tarihleri arasında geçerli Danışma ve Yönlendirme Hizmetleri Sözleşmesi ile, davalı şirketin …… Mah. …. Sk. No:… …İSTANBUL adresinde son olarak 6 danışma ve yönlendirme(ön büro elemanı) elemanı ile danışmanlık ve yönlendirme hizmetinin verildiğini, davalı şirketin taraflar arasında imzalanan 25.01.2019 imza tarihli sözleşmeyi, sözleşmeye aykırı olarak haksız ve usulsüz şekilde önce sözlü olarak daha sonrada sözleşme süresinin bitiminden yaklaşık 4 ay önce gönderdiği 12.0.2019 tarihli mail ile 30.09.2019 tarihi ile fesh edileceğine dair bir fesih bildirimi Davalı şirketin fesih bildiriminde şirketin küçülmeye gittiğini gerekçe olarak gösterdiğini, usulsüz ve haksız gerekçe ile gerçekleşen bu fesihe karşılık davalıya gönderilen maillerle usulsüz ve haksız feshin tüm sonuçlarından davalının sorumlu olacağının davalıya iletildiğini, davalının daha sonra gönderdiği 18.09.2019 tarihli maillede sözleşmeyi fesh ettiğini ikrar ettiğini, Müvekkilinin fesih tarihine kadar sözleşme ile yüklendiği edimlerini tam ve eksiksiz şekilde memnun olduklarının açıkça ifade edildiğini, basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğünde olan davalının 1 yıl süre için imzaladığı sözleşmeyi bilahare şirketin küçülmeye gitmesi gibi kendi işletmesel kararlarından dolayı fesh etmesinin haklı sebep teşkil etmediğini, fesihin usulsüz şekilde gerçekleştiğini, davalı tarafından müvekkiline gönderilen maillerde müvekkili şirketin çalışmalarından son taraflar arasında yapılan 25.01.2019 tarihli sebep olmaksızın sözleşme süresi içinde sözleşmeye aykırı şekilde fesh edilmesi halinde kalan süre için doğacak sözleşme bedelinin %50’sinin cezai şart olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalının fesih tarihi olan 30.09.2019 tarihinden sözleşmenin kalan 4 aylık süresi yönünden doğacak sözleşme bedelinin %50′ talep ettiklerini, bu sebeple tüm fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı kalması üzerine şimdilik 20.000,00 TL ceza-i şartın arabuluculuk tarihi olan 17.02.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödetilmesine karar verilmesine, sözleşmenin 12.4 maddesinde sözleşmenin hiçbir haklı müvekkilinin davalıya son olarak alt birim ve üst birim olmak üzere 6 çalışan ile hizmet verdiğini, müvekkilinin haksız fesih sebebi ile her işçi için kalan dönem yönünden şirket karından mahrum kaldığını, davalıya son olarak fatura edilen kişi başı KDV hariç 3.800,00 TL’den ücret, AGİ, SGK Primi, Stopaj, şirketin diğer teçhizat, Gelir Vergisi vs. gibi maliyetlerinin mahsubundan sonra kişi başı ortalama 450,00-500,00 TL şirketin kar kaybı için tüm fazlaya dair talep ve dava haklarının saklı kalması üzerine fesihten sonra sözleşmenin kalan ayları yönünden şimdilik 10.000,00 TL’nin en yüksek banka reeskont faizi ile birlikte ödetilmesine, Davacı vekili; taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından haksız ve usulsüz feshi nedeni ile 20.000,00 TL ceza-i şartın 17.02.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, 5.000,00 TL ticari kar kaybının 17.02.2020 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, tüm yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine”” karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde ÖZETLE; HMK 121 ve devam maddeleri gereğince davacının elinde bulunan belge ve delillerin örneğinin mahkemeye sunularak dava dilekçesi ile birlikte taraflarına tebliğe çıkartılması gerektiğini, taraflarına sadece dava dilekçe: edildiğini, bu nedenle taraflarına tebliğ edilmeyen davacı belge ve delillerine karşı itiraz haklarını saklı tuttuklarını ve bu eksikliğin giderilmesini talep ettiklerini, Müvekkili şirket ile davacı şirket arasında imzalanan 25.01.2019 tarihli sözleşme ile müvekkiline …. Mah. ……. Sk. .. No:…..-İSTANBUL”’ adresindeki işyerlerinde (3)üç danışma görevlisi ile Danışmanlık/Yönlendirme hizmetinin yerine getirilmesi hususunda taraflarca imza altına alınan sözleşmenin haksız yere taraflarınca fesh edildiği iddiasının tamamen iyi niyetten uzak ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkili şirket tarafından davacı şirkete atılan mail ile sözleşmenin 30.09.2019 tarihinde fesh edilebileceğinin bildirilmekle davacı şirket ile müvekkili şirketin karşılıklı mutabakat sağlanamamasından sözleşmenin hiçbir şekilde fesh edilemediği ve bu durumun karşılıklı olarak da sözlü olarak defalarca görüşüldüğünü, bu durumun dosya kapsamında dinletilecek tanıklarla ispat edilebilece;i davacı şirket tarafından iddia olunduğu üzere hiçbir zaman G(altı) personelin aynı anda hizmet vermediğini, iki tanesinin sabit bir tanesinin dönüşümlü olarak toplamda üç personelin müvekkili işyerinde çalıştığını, bu nedenle davacı şirketin iddia ve taleplerinin kabul etmediklerini, Davacı şirket ile müvekki nda akdedilen sözleşmenin devam ettiği süreçte davacının şirket çalışanlarına davacı taral de Danışmanlık/Yönlendirme için görev yapmakta olan davacı çalışanları 29.09.2019 günü saat 23:30’da müvekkili şirkete ait işyerini haber vermeksizin terk ettiklerini, müvekkili şirketin defalarca davacı çalışanları geri çağırıp iş yapmaları konusunda davet edilmesine rağmen davacı çalışanlarının işverenlerinin talimatlarının kesin ve net olması nedeni ile geri dönmelerinin mümkün olmadığının bildirildiğini ve 30.09.2019-01.10.2019-02.10.2019 tarihlerinde işe gelmedikleri Davacı şirketin her ne kadar “………sözleşmenin haksız ve hukuksuz olarak önce sözlü olarak daha sonra da sözleşme süresinin bitiminden 4 ay önce gönderdiği 12.09.2019 tarihli mail ile 30.09.2019 tarihinden itibaren fesh edileceğine dair bir bildiri yapılarak fesh edildiği ” İddia edildiğini, dilekçe içeriğinde de açıklandığı üzere müvekkili şirket tarafından davacı şirkete atılan mail ile sözleşmenin 30.09.2019 tarihinde fesh edilebileceğinin bildirildiğini, davacı şirket ile müvekkili şirketin karşılıklı mutabakat sağlanamamasından dolayı sözleşmenin hiçbir şekilde fesh edilemediğini, ayrıca taraflarına tebliğ edilmeyen dava dilekçe eklerine karşı cevap, beyan ve itiraz haklarını da saklı tuttuklarını, dava dilekçesinde belirtilen mail içeriklerini kabul etmediklerini, müvekkili şirket tarafından gönderilip gönderilmediğinin belli olmadığını, bu nedenle davacı tarafın iddialarını kabul etmediklerini, Davacı şirkete gönderilen 30.09.2019 tarihli ihtara ve tüm sözlü uyarılara rağmen davacı çalışanlarının işi devam etmediğini ve davacı şirket tarafından TMK madde 2 ve TMK madde 3 olarak sözleşmeye uygun ifa edil yerine getirilmediğini ve sözleşmenin tarafından fesh edildiğini, bu hususa ilişkin tüm yasal haklarını saklı tuttuklarını, taraflar arasında imzalanan Danışma ve Yönlendirme Hizmetleri Sözleşmesinde yer alan “Sözleşmenin Süresi ve Feshi” başlıklı maddesinde açıkça “…….taraflar sözleşme süresi içerisinde herhangi bir zamanda 60 gün önceden yazılı bildirim yapmak koşulu ile hiçbir sebep göstermeksizin ve hiçbir ceza-i şart, tazminat ve benzeri yükümlülükler altına girmeden sözleşmeyi tek taraflı olarak fesih edebilir. hükmüne yer verildiğini, davayı kabul manasına gelmemek kaydıyla ilgili madde gereğince tarafların herhangi bir zamanda sadece 60 gün önceden yazılı bildirmek şartıyla sözleşmeyi fesh etme hakkına sahip olmasına rağmen müvekkili şirketin davacı şirket ile irtibat kurmak sureti ile karşılıklı mutabakat sağlanamaması nedeni ile sözleşmeyi fesh edemediğini, Davacı şirketin dava dilekçesinde; Fesih tarihine kadar sözleşme ile yüklendiği edimlerini tam ve eksiksiz şekilde yerine getirmiş olduğu……. ”hususuna yer verildiğini, bu durumun tamamen iyi niyet ve kuralına aykırı olduğunu, davacı şirket basiretli bir tacir gibi hareket etmiş olsa idi davacı şirket çalışanlarının müvekkili şirket işyerini terk etmeyeceğini, müvekkili şirketin çağrılarına olumlu dönüş yapacaklarını, açıklanan nedenlerle davacı şirketin hiçbir şekilde sözleşme yükümlülüklerini Davacı şirketin müvekkili şirketin usulsüz fesih yaptığını ve işletmesel kararlarından bahisle sözde feshin haksız olduğunu iddia etmiş ise de müvekkili şirketin piyasalardaki ekonomik konjektür sebebi ile şirket varlığını devam ettirebilmek adına küçülmeye gitme kararının keyfilik arz etmemekte olduğunu, mevcut piyasa şartlarının getirdiği bir zorunluluk haliyle ortaya çıktığını, davacı şirketin hizmet verdiği müvekkili şirketin işyerinin zorunlu ve mali sebeplerle kapatıldığını, bu nedenle davacı tarafın iddialarının usul ve yasaya aykırı olduğunu, sözleşmenin fiilen davacı tarafça fesh edildiğini, hiç senin kendi kusuruna dayalı olarak dava açamayacağı gibi bu durumun mevcut hukuk kuralları gereğince korunmadığını, davacı şirketin iyi niyet ve dürüstlük kuralına açıkça ihlal ettiğini, Davayı ve iddiaları kabul manasına gelmemek kaydıyla kural olarak tarafların ceza-i şart miktarını tayinde serbest olduklarını, ancak; kararlaştırılan ceza-i şartın borçlu üzerinde adalete aykırı sonuçlar doğurmaması gerektiğini, Borçlar Kanunu’nun 161/3 maddesi hükmü uyarınca Hakimin fahiş gördüğü cezaları indirmekle yükümlü olduğunu, bu hükmün emredici nitelikte olduğundan Hakim tarafından resen gözetilmesi gerektiğini, Davacı tarafından dava dilekçesinin 4.maddesi kapsamında taraflarınca sözde şirket kar kaybına ilişkin talepte bulunulmasının açıkça hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kar kaybının müspet zarar olduğunu, davayı ve iddiaları kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacı tarafça talep edilen kar kaybının müspet zarar olduğunu ve 25.01.2019 tarihli sözleşmede hiçbir şekilde müspet zararın ödeneceğine dair bir hükmün yer almadığını, davacı tarafça kar kaybı için talep edilen faiz miktarının fahiş olduğunu, Davacı şirketin sözleşmenin haksız ve hukuksuz olarak önce sözlü olarak daha sonra da sözleşme itiminden 4 ay önce gönderilen mail ile müvekkili şirket tarafından feshedildiğinin, taraflarına tebliğ edilmeyen ve iddia edilen mailleri kabul etmediklerini, beyanda bulunma haklarını saklı tuttuklarını sirketin davacı tarafla mutabık kalması halinde sözleşmenin karşılıklı fesh edilmesinin ancak; mutabakat sağlanamadığından sözleşmenin fesh edilemediğini, davayı ve iddialarına gelmemek kaydıyla bu duruma rağmen davacı şirket çalışanları …… ve …’ın iş akitlerini davacı şirket tarafından fesh edilmesi nedeniyle ilgili çalışanların Büyükçekmece Arabuluculuk Bürosu’na 30.09.2019 tarihinde …. ve ….. başvuru numaralıyla başvuruda bulunduklarını, davacı şirketin işçilerinin müvekkiline ait işyerini 30.09.2019 saat 23:30’da terk ettiklerini, bu durumun dahi davacı şirket tarafından sözleşmenin fiilen davacı şirket tarafından fesh edildiğinin ispatı olduğunu, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla hak kaybına uğramamak ve davayı kabul manasına gelmemek kaydıyla takas-mahsup def’ini ileri sürdüklerini beyan ettiklerini, davacı tarafça açılan haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline” karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin feshinden kaynaklı cezai şart ve kar mahrumiyeti talebine ilişkindir.
Davacı tarafın dava dilekçesinden özetle; taraflar arasındaki sözleşme ile 6 danışma ve yönlendirme elemanı ile danışmanlık hizmeti verilmesine ilişkin sözleşme imzalandığını, sözleşmenin önce sözlü olarak daha sonra ise sözleşme bitim tarihinden 4 ay önce gönderilen 12.09.ç2019 tarihli mail ile 30.09.2019 tarihinde fesih edileceğine ilişkin bildirimin yapıldığı, davalıya haksız ve usulsüz feshin sonuçlarından sorumlu olunacağına ilişkin bildirim yapıldığını, davalın 18.9.2019 tarihli mail ile de sözleşmeyi fesih ettiği ikrar ettiğini, davacının edimlerini yerine getirdiği, feshin usule uygun olmadığından cezai şart ile birlikte kar kaybı talebinde bulunulduğu,
Davalı tarafın cevap dilekçesinden özetle; taraflar arasında danışmanlık sözleşmenin 30.09.2019 tarihinde fesih edileceği bildirilmekle birlikte şirketler arasında mutabakatın sağlanamamasından kaynaklı sözleşmenin fesih edilmediğini, davacı tarafça iddia edildiği gibi 6 personelin aynı anda hizmet vermediğini, iki kişi sabit bir kişi dönüşümlü olarak 3 personelin işyerinde çalıştığını, davacı tarafın iddia ve taleplerini kabul etmediğini, davacı çalışanların 29.09.2019 tarihinde haber vermeden işyerini terk ettiğini, 30.09.2019 ,01.10.2019 ve 02.10.2019 tarihinde işe gelmediğini, dava dilekçesinde gönderilen mail içeriklerini kabul etmediklerini, sözleşmenin fiilen davacı şirket tarafından fesih edildiğini cezai şartın fahiş olduğunu TBK 161/3 uyarınca indirilmesini kar kaybı talebinde bulunulmasının açıkça dayanaktan yoksun olduğunu, takas ve mahsup defi ileri sürüldüğünü davanın reddini talep ettiği,
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin davalı tarafça fesih edilip edilmediği sözleşmenin fiilen davacı tarafça fesih edilip edilmediği davacı tarafın davalı taraftan cezai şart ve kar mahkumiyeti sözleşme hükümelri uyarınca talep edip edemeyeceğine ilişkin olduğu
6102 sayılı TTK’nun 18/2 maddesinde “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.” hükmü yer aldığı,
Ancak 4721 sayılı TMK’nun 2. maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmü ile hak ve borçların kullanımı ve ifasında da dürüstlük kurallarına uyulması gerektiğine işaret edildiği,
Yargıtay …. Hukuk Dairesinin… E. ….. K. 27/04/2016 tarihli ilamı “…Genel olarak kişiler, özel hukuk alanında diğer kişilerle olan ilişkilerini hukuk düzeni içinde kalmak şartıyla diledikleri gibi düzenler, diledikleri konuda, diledikleri kişiler ile sözleşme yapabilirler. Bu olanak, Borçlar Kanunu’nda öngörülen sözleşme özgürlüğü ilkesinin bir sonucudur ve Anayasa’nın 48. maddesi ile de teminat altına alınmıştır. Sözleşme özgürlüğü, sözleşmeyi yapma, sözleşmenin karşı tarafını seçme, sözleşmenin içeriğini düzenleme ya da değiştirme, sözleşmenin tabi olacağı şekli belirleme ve nihayet sözleşme ile bağlı kalmama, yani sözleşmeyi sona erdirme özgürlüğünü de içerir. Var olan bir sözleşmeyi sona erdirmenin yollarından birisi de, sözleşmenin feshidir. Dolayısıyla sözleşme özgürlüğü, sözleşmenin tek taraflı tasfiyesine yönelik olarak sona erdirilmesini amaçlayan fesih hakkını da içermektedir. Görüldüğü üzere, kural olarak kişinin sözleşmenin feshi yoluna gitme konusunda irade özerkliği sonucu takdir hakkı bulunmakla birlikte, feshin haksız olması halinde, karşı tarafın bundan doğan zararlarından sorumluluğunun da bulunacağı tabiidir. Dairemizin 22/10/2014 tarih, …. E – ..K. ilamında da belirtildiği üzere sözleşmede herhangi bir sebep gösterilmeksizin fesih hakkının bulunduğuna dair bir hüküm olması halinde dahi, sözleşmenin feshi için haklı bir sebebin bulunması gerekmektedir…” şeklinde olduğu,
TMK’nun 2. maddesi gereğince, hak ve borçların kullanımı ve ifasında dürüstlük kurallarına uyulması gerektiği, bu ilkeye somut dosyada olduğu gibi taraflarca imzalanmış sözleşmenin yürütümü ve feshi sürecinde de uyulması gerektiği, her ne kadar sözleşme ile sebep göstermeksizin feshi hakkı tanınmış ise de, Yargıtay …. Hukuk Dairesinin ….E. … K. 27/04/2016 tarihli ilamında da belirtildiği şekilde, böyle bir fesih yetkisinin bulunması halinde dahi haklı bir sebebin bulunması gerektiği, (emsal İstanbul BAM 45 HD’nin DOSYA NO : 2020/186 ,KARAR NO : 2021/298 ilamı)
TBK’nın 112. ve devamı maddesine göre; alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerektiği, Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet (olumlu) zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabileceği,
Borcun, bir sözleşme ilişkisinden yüklenilen edimlerle sınırlı olmadığı, bu edimlerin yerine getirilmemesinden veya sözleşme dışı haksız eylemden doğan tazminat alacağının da borç kavramı içinde olduğu,
Müspet zararın; Borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark olduğu, diğer bir anlatımla, müspet zararın, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarar olduğu, kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine aldığı, borcun yerine getirilmesinin kusurla olanaksız hale gelmesinde, temerrüde düşen borçludan, gecikmiş ifa ile birlikte gecikme dolayısıyla tazminat istenmesinde, yahut borçlunun temerrüdü halinde ifadan vazgeçilip, ifa yerine tazminat istenmesinde ve sözleşmenin olumlu biçimde ihlalinde, müspet zararın giderimi söz konusu olacağı,
Kâr mahrumiyeti ve cezai şart talep edilebilmesi için davalının borca aykırı davranması ve bu borca aykırı davranış nedeniyle davacının sözleşmeyi feshetmesi ya da davalının haklı sebep olmadan sözleşmeleri feshetmiş olması gerektiği,
İSTANBUL BAM 16 HD, DOSYA NO: 2017/3642 ESAS, KARAR NO: 2020/82 KARAR SAYILI EMSAL İLAMINDA; “..sözleşmenin feshi halinde müspet zarar olan kar kaybı talep edilemeyeceğinden bu yöndeki talebin reddine karar verilmiştir. “
YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİNİN 05/07/2012 TARİH 2012/5110 E. , 2012/11227 K, SAYILI İLAMI ÖZETLE ” … 818 sayılı borçlar kanununun 108 maddesine göre sözleşmenin feshi halinde karşı taraf sadece menfi zararını talep edebilecek, kara mahrumiyetini içeren müspet zararınını ise talep edemeyecektir.”
Cezai şartı düzenleyen TBK’nın 179/1 (BK,’nın 158/1). maddesinde; “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.” hükmünü içerdiği, aynı Kanun’un 182/1.(BK,’nın 161/1) maddesinde; “Taraflar, cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler.” denilmekte ise de bu serbestliğin sınırsız olmadığı, maddenin son fıkrasında yer alan; “Hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.” hükmüne yer verildiği,
6102 sayılı TTK’nın 22 maddesi uyarınca; “Tacir sıfatını haiz bir borçlu Borçlar Kanunu’nun 161. maddesinin 3. fıkrasında yazılı hallerde, fahiş olduğu iddiasıyla cezai şarttan indirim yapılmasını mahkemeden isteyemez.” Ancak kararlaştırılan cezai şart miktarının ekonomik yönden borçlunun mahvına sebebiyet verecek ölçüde yüksek olduğunun saptanması durumunda cezai şarttan makul oranda indirim yapılabileceğinin kabul edildiği, bu şekilde bir indirime gidilebilmesi için borçlunun ekonomik durumu yönünden inceleme yapılması ve kararlaştırılan cezai şartı ödemesinin ekonomik yönden mahvına sebep olup olmayacağı hususunun belirlenmesi gerektiği,
Davalı yönünden, cezai şarttan 6098 sayılı BK 161.maddesine göre mahkemece tenkisat yapılabilir ise de, bu konu yönünden hükmolunacak cezai şartın şirketin mahvına (yokolmasına) neden olacaksa makul oranda indirim yapılması gerektiği,
Dosyanın yapılan incelemesinde; davacının delil dilekçesi ile taraflar arasındaki ihtar , tebliğ evrakı, işçi bilgileri, ödemeler, mail içerikleri ile sözleşmeyi sunduğu,
Danışma ve yönlendirme sözleşmesinin hizmetin 3 danışma görevlisiyle yerine getirileceğinin belirtildiği, sözleşme feshi ve süresinin 12. Maddede dört bent halinde düzenlendiği, bu düzenlemeye göre; sözleşmenin bitiminden 60 gün önce yazılı bildirim ile sözleşme tek taraflı olarak fesih edilebileceği gibi sözleşmeye aykırılığın 15 gün içerisinde giderilmesine ilişkin ihtardan sonra bu aykırılığın devam etmesi halinde de sözleşmenin tek taraflı fesih edilebileceği, mücbir sebeb nedeniyle ifanın yerine getirilemediği ve bunun düzeltilemediği durumunda da sözleşmenin fesih edilebileceği, sözleşmenin aykırı bir şekilde fesihi durumunda ise kalan süre için doğacak sözleşme bedelinin %50’sinin cezai şart olarak düzenlendiği, ücretin sözleşmenin 17 . Maddesinde düzenlendiği,
Mail yazışmalarında şirketlerin isimlerinin yer aldığı, 12.09.2019 tarihli davalı tarafça gönderilen mailde davalı şirketin küçülmeye gittiğinden dolayı alınmış olan danışmanlık hizmetinin 30.09.2019 tarihi itibariyle karşılıklı fesih edileceği bilgisinin verildiği, davacının mail yazısına ilişkin 13.09.2019 tarihinde cevap verdiği, cevaptan özetle çalışanların iş akitlerinin taraflarından fesih edilmeyeceğini, işyeri devri koduyla çıkışlarının yapılacağını, çalışanların aynı iş ve görevlerinde çalışmaya devam etmelerinin sağlanmasını, aynı zamanda sözleşmenin 12.4 maddesindeki talep ve dava haklarını saklı tutulduğunun belirtildiği, davalı tarafın 18.09.2019 tarihli mail yazısından özetle; davacı firmadan ekonomik koşulların daralması sebebi ile ayrılmak istenildiğini, davacı firmadan memnuniyetsizliğin bulunmadığını, şartların kısa sürede iyileşmeye doğru gitmeyeceğinden fesih bildirimi yapıldığını, personelin zor durumda kalmaması için fesih tarihinin 31.10.2019 tarihine kadar uzatılabileceğinin belirtildiği, davacı tarafın bu maile 19.09.2019 tarihinde verdiği cevaptan özetle; çalışanların 30.09.2019 tarihinden itibaren aynı iş ve görevlerinde doğrudan davalı şirkete bağlı çalışmaya devam etmelerinin sağlanmasını belirterek , sözleşmenin 12.4 maddesindeki haklarını saklı tuttuklarını belirttiği,
Davalı tarafın 30.09.2019 tarihli mailde davacı tarafa ihtarname gönderdiği, her iki tarafın mutabık kalmamaları nedeniyle sözleşmenin fesih edilmediğini, çalışanların 29.09.2019 tarihinde işyerini terk ettiğini, 30.09.2019 tarihinde iş yerine gelinmediğini, davacı şirket çalışanlarının işyerini terk etmelerine ilişkin taleplerinin olmadığını, personellerin tekrar işbaşı yapmalarını aksi takdirde zarar talebinde bulunulacağının belirtildiği, davacı tarafın 2.10.2019 tarihli mail ile ihtara cevap verdiği, cevaptan özetle, çalışanlara projenin 30.09.2019 tarihinde sonlanacağı ancak iş akitlerinin fesih edilmeyeceği üst işveren işyeri devri yapılacağına dair yasal tebligatların yapıldığını, hizmetin 30.10.2019 tarihine kadar devam ettirilmesi talebinin kabul edilmediğini, 3 kişi danışma/yönlendirme görevlilerinin bünyelerinde çalıştırılmasına devam ettirilmesine rağmen iki kişi personelin sgk girişlerinin yapılmadığının anlaşıldığı, davalı tarafın bu maile karşılık 2.10.2019 tarihli cevap verdiği, cevaptan özetle; iki ayrı tüzel kişiliğe sahip davalı şirket ile … şirketine verilen hizmetleri birleştirilmesinin kabul edilmediğini, şirketlerin mutabık kalamadığından 30.09.2019 tarihinde feshin yapılamadığını, çalışanların 30.09.2019, 01.10.2019, 02.10.2019 tarihlerinde işe gelmediğini, üç kişi çalışanın davalı şirketten işe başlamadığını, davalı şirkete hizmet verilen esnada 5 güvenlik görevlisinden 3’ünün değişken olduğunu, rotasyon ile çalıştığını, sözleşmenin davalı şirket tarafından fesih edilmediğinin belirtildiği,
Davalı tarafın cevap dilekçesi ile sözleşmeyi ve ihtarları sunduğu, tarafların aynı sözleşme ve ihtarlara dayandıkları,
Dosyada, arabuluculuk dava şartının gerçekleştiği, taraflar arasındaki sözleşmeye dayalı haklar için zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğu, zamanaşımı süresinin dolmadığı, SGK kaydının, banka kaydının Vergi kayıtlarının celp edildiği, çalışan kişi sayısına ilişkin tanıkların dinlenildiği, toplanan deliller uyarınca bilirkişi …… ile …..’den oluşan heyetten rapor alındığı, raporun denetime elverişli olduğu, 12.09 ve 18.09 mail içeriklerinden ve ihtar içeriklerinden sözleşmenin davalı tarafça fesih edildiği, feshin karşı tarafa ulaşması ile sonuç doğuran işlem olduğu, bu nedenle davalı tarafından fesih işleminden sonra davacı taraf çalışanlarının işe devam etmemesinin davacı tarafın eylemli feshi olarak değerlendirilemeyeceği, sözleşmede fesihe ilişkin şartların 12. maddede düzenlendiği, davalı tarafın sözleşmenin bitim tarihinden 4 ay önce fesihinin usule uygun olmadığı, sözleşmedeki cezai şartın ifaya ekli cezai şart olmadığı, 6098 Sayılı TBK 179. maddesi uyarınca sözleşmenin hiç ve gereği gibi ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılan cezai şart olduğu, davacının cezai şart seçiminde bulunduğu, dosya içeriğinden davacı tarafın cezai şart talep edebileceğinin değerlendirildiği, sözleşme içeriğinden cezai şart ile birlikte kar kaybının talep edilebileceğine ilişkin açık hüküm olmadığı, kar kaybının müspet zarar olduğu, cezai şart miktarının, hesaplanan kar kaybı miktarından fazla olduğu, bu nedenle davacı tarafın ayrıca müspet zarar olan kar kaybını talep edemeyeceği, dosyada hesaplanan cezai şart miktarının davalı tarafın ekonomik olarak mahfına yol açacak miktarda olmadığı, bu nedenle TTK 22 ve TBK 161 madde şartları oluşmadığından davalının tenkis talebinin yerinde görülmediği, takas mahsuba ilişkin yasal şartlarında oluşmadığı değerlendirilerek aşağıdaki şekilde hüküm kuruldu.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine,
-davacının cezai şarta ilişkin talebinin kabulü ile 45.600,00TL miktarın 17.02.2020 tarihnden itibaren işleyecek ticari temmerrrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2- davacının kar kaybı talebinin reddine,
4-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 3.114,94.-TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 426,94.-TL peşin harç ile 580,00.-TL ıslah harcın mahsubu ile eksik kalan 2.108,00.-TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 54,40.-TL başvurma harcı ile 426,94.-TL peşin harç ile 580,00.-TL ıslah harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan toplam 1.597,90.-TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre hesaplanan 1.236,14.-TL’sının davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından dosyada herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 9.200,00.-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
9-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre red edilen miktar üzerinden hesaplanan 9.200,00TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
10-Bakiye avansın karar kesinleşince yatırana iadesine,
11-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00TL arabuluculuk ücretinin kabul ve red oranına göre hesaplanan 1.021,16.-TL’sının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, bakiye kısmın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Dair davacı vekilinin ve davalı taraf vekilinin yüzüne karşı verilen kararın, gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 19/10/2022

Katip …..
¸e-imzalıdır

Hakim …..
¸e-imzalıdır