Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/496 E. 2021/923 K. 25.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/496 Esas
KARAR NO : 2021/923

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/08/2020
KARAR TARİHİ : 25/10/2021
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 12/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde ÖZETLE; davalının aralarındaki ticari ilişkiden dolayı müvekillerine cari borçları olduğunu, davalının borcunu ödemediğini, açılan icra takibinede haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiştir.

Davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmamıştır.

İstanbul ….. İcra Müdürlüğü’nün …… E. Sayılı takip dosyasının incelenmesinde; Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. İstanbul ……. İcra Müdürlüğü’nün ….. E. sayılı dosyasının tetkikinde alacaklı tarafından borçlu yönelik 29.104,70 TL asıl alacağın tahsili için takip yapıldığı, borçlunun süresi içinde borca itiraz ettiği, takibin durduğu davanın İİK nun 67.Maddesinde belirtilen bir yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı tespit edilmiştir.

Bilirkişi tarafından düzenlenen rapor sonuç kısmında özetle ; yapılan ticari defter incelemesi, takip tarihinden sonraki ödemeler ve faizlerin hesaplanması sonucu davacının davalıdan 4.480,21 TL alacaklı olduğu belirtilmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacının davalıdan alacaklı olduğundan bahisle bu alacağının tahsili istemi ile başlattığı icra takibine davalının vaki itirazı üzerine İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır.
Davacı tarafça, davalıdan faturalı mal satışı nedeni ile alacağının tahsili amacıyla takip başlattıkları, davalı tarafça icra takibinden sonra davalı borçlunun toplamda 28.800,00 TL ödeme yaptığını belirterek yapılan bu ödemenin düşülmesinden sonra icra takip dosyasındaki bakiye borç, icra takip harç ve masrafları, işlemiş faiz ve icra vekalet ücreti yönünden itirazın iptali istemi ile işbu davayı açtıkları anlaşılmıştır.
Davalı tarafça icra dosyasına yapılan kısmi ödemeler nedeniyle icra müdürlüğünden bu ödemeler sonrası oluşan kapak hesabı çıkarttırılarak dosyaya dahil edilmiştir.
Davalının icra dosyasına kısmi ödeme yapması, ödeme yapmayan bakiye borcu kabul ettiği anlamına gelemeyeceğinden, tarafların tacir sıfatını taşımaları ve bu nedenle ticari defter tutmakla mükellef bulunmaları nedeni ile tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, defter inceleme günü davalı tarafa usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş ancak davalı taraf ticari defterlerini sunmaktan imtina etmiştir. SMMM bilirkişinin sınırlı olarak davacı taraf defterleri üzerinde yaptığı inceleme sonucunda düzenlediği tarihsiz (08/03/2021 teslim alınma tarihli) bilirkişi raporunda davacı tarafın usulüne uygun olarak tutulan ticari defterlerine göre davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 29.104,70 TL (takip asıl alacağı) tutarında alacağı göründüğünün, davalı tarafça icra dosyasına yapılan ödemelerin mahsubu neticesinde borcun 4.480,21 TL kaldığının saptandığı bildirilmiştir.
Dava konusu alacağın davacı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı bulunduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla taraflar arasında ticari mal alışverişi bulunduğu anlaşılmaktadır. Taraflar tacir sıfatlarının bulunması gereği TTK hükümleri uyarınca ticari defter tutmakla mükelleftirler. Davacı taraf, yasal yükümlülüğü gereği tutmakla yükümlü bulunduğu ticari defterleri mahkememize ibraz etmiş, ancak davalı taraf kendi ticari defterlerinin ibrazdan kaçınmıştır. Mahkememizce bu konudaki ara kararda, defterlerin ibraz edilmemesi durumunda diğer tarafın beyanını kabul edebileceği de belirtilmiş olup bu husus davalıya yapılan tebligata da şerh düşülmüştür. Kendi yükümlülüğünü yerine getirerek ticari defterlerini usulüne uygun olarak tutup mahkememize ibraz eden davacı taraf ile kıyaslandığında, kendi ticari defterlerini ibrazdan kaçınarak davacının alacağını ispatlamasını zorlaştıran ve basiretli tacir gibi hareketle mükellef olan davalı tarafın hukuk düzeni tarafından korunmaması gerekmektedir. Bu konuda Yargıtay 15.HD.’nin 13/06/2017 tarih ve 2016/2310 E 2017/2537 K sayılı kararı da benzer nitelikte olup, bu kararda “Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK’nın 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK’nın 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır” denilmiştir.
Keza TTK’nun 7251 sayılı kanunla değişik 222.maddesinin 3.fıkrası “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz” şeklinde olup, kanunun bilmemek mazeret sayılamayacağından ve davalı taraf ticari defterlerini yapılan ihtarata rağmen ibraz etmediğinden davacı tarafın usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının yasanın açık hükmü uyarınca davacı taraf lehine delil olarak kabul edilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Böylece mahkememizce yapılan yargılama sonucunda toplanan tüm deliller ve özellikle davacı tarafın ticari defter kayıtları ile davalı tarafın defter ibrazından kaçınması göz önünde bulundurulduğunda; davacı tarafça icra takibiyle talep edilen alacağının ispat edildiği, davalının borca itirazının haksız olduğu, ancak davalı tarafça icra dosyasına yapılan ödemelerin mahsubu neticesinde borcun 4.480,21 TL kaldığı, davacı tarafça 5.300,53 TL dava değeri gösterilerek ve bu meblağ üzerinden harç yatırılarak dava açılmış olunması nedeni ile fazlaya ilişkin talebin reddi gerektiği, devamına karar verilen alacağa davalı borçlunun son ödeme tarihindeki ödemesinin ve önceki diğer ödemeleri önceki işlemiş faize mahsup edildiğinden davalının son ödeme tarihi olan 10/06/2020 tarihinden itibaren avans faizi uygulanması gerektiği, davalının takip tarihinde icra takibinde talep edilen asıl alacak kadar borçlu bulunduğunun saptanmış olması ve borcun tamamına itiraz etmiş olması nazara alındığında davacı tarafın asıl alacak üzerinden icra inkar tazminatına hak kazandığı sonuç ve kanaatine varılarak davanın kısmen kabulüne, alacağın miktarı likit olduğundan davacının icra inkar tazminatı talebinin de kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile
Davalının İstanbul …… İcra Müdürlüğünün …… esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 4.480,21 TL bakiye asıl alacak ve bu meblağa 10.06.2020 tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak sureti ile devamına,
Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE
Davacının icra inkar tazminatı talebinin kabulü ile takipte talep edilen 29.104,70 TL asıl alacağın %20 si oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
10/06/2020 tarihine kadar olan icra takip giderleri ile icra vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilmiş olması nedeni ile icra dosyasında yeniden tahsil edilmemesine,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 306,04.-TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 54,40.-TL peşin harcın mahsubu ile eksik kalan karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 54,40.-TL başvurma harcı ve 54,40.-TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
4-Davacı tarafından dosyada yapılan toplam 668,90.-TL yargılama giderinin kabul red oranına göre hesaplanan 565,37 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 4.080,00.-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
6-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin kabul/red oranı dikkate alınarak 1.115,71 TL’sinin davalıdan, geriye kalan 204,29 TL’lik kısmının ise davacıdan alınarak hazineye irad KAYDINA,
7-Davacı tarafından dosyaya yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleşince ve HMK 333. maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda miktar itibari ile kesin olarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
25/10/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır