Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/487 E. 2021/98 K. 01.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/487 Esas
KARAR NO : 2021/98

DAVA : İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki))
DAVA TARİHİ : 06/03/2020
KARAR TARİHİ : 01/02/2021
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 03/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili tarafından sunulan 06/03/2020 tarihli dava dilekçesinde ÖZETLE;Davalı şirket …… ile davacı arasında akdedilen 13/02/2014 tarihli Gayrimenkul Satış Sözleşmesi kapsamında İstanbul ili Esenyurt ilçesi ….. Mahallesi …… ada ……. parselde yer alan ……. Blok ……. kat …… Nolu taşınmazın 296.631,00 TL + KDV bedel ile satımı hususunda anlaşma sağladıklarını, taraflar arasında akdedilen sözleşme kapsamında işbu taşınmazın satış bedeli davacı tarafından ödenmiş olduğunu, davacı sözleşme kapsamındaki tüm edimlerini yerine getirdiğini, tapu masraf ve harçlarını da ilaveten ödendiğini, davacı taşınmazın satışına ilişkin davalılardan ….. herhangi bir borcunun bulunmadığını, taraflar arasındaki Konut Satış Sözleşmesi uyarınca davaya konu taşınmazın 31/12/2015 le davalı …… AŞ. Arasında konut satım sözleşmesinin akdedildiği, sözleşme kapsamında taşınmazın tarihinde davacıya teslimi kararlaştırıldığını , ancak teslimi 01/03/2017 tarihinde yapıldığını, söz konusu taşımaz natamam olarak teslim edildiğinden davacı tarafından birtakım masraflar yapılarak tamam hale getirildiğini, dava konusu taşınmaz 21/02/2019 tarihinde gerçekleştiğinde , tapu takyidatında taşınmaz üzerinde ipotek olduğu , sözleşmede 561. Nolu taşınmazın satışı konusunda anlaşma sağlanmışsa da tapu kaydında bağımsız bölüm 567. Nolu olarak geçtiğini, taşınmaz kaydı üzerinde …… bank A.Ş ve …lehine konulduğunu, bankanın ipotekleri fek etmediğini, …… İnşaat şirketinin sözleşmeye aykırı davrandığını, davacının telafisi mümkün olmayan zararların önlenmesi açısından davalılar …ve ………tarafından konulan ve tapu kaydında mevcut tüm ipoteklerin ve varsa diğer takyidatlarının paraya çevrilmesine yönelik yapılacak her türlü yasal takibin dava sonuçlanıncaya ve karar kesinleşinceye kadar durdurulmasına, ipoteklerin ve başkaca diğer hacizlerin terkin edilerek tüm ipoteklerin kaydının terkin edildiğinin ilgili tapu müdürlüğüne bildirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir
CEVAP
Davalı …….. vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde ÖZETLE;öncelikle eksik nispi harcın ikmali gerektiğini, harç eksikliğinin davacı tarafça tamamlanmaması durumunda davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, husumet, görev ve yetki itirazında bulunduklarını, dava konusu taşınmaz üzerine müvekkili şirket lehine, diğer davalı …… ile müvekkil şirket arasında imzalanmış finansal kiralama sözleşmelerinin teminatını teşkil etmek üzere ve tapu kaydına güvenilerek ipotek tesis edildiğini, davacı tarafça dava dilekçesinde, dava konusu taşınmazın alımına yönelik davalı …… ile aralarında gayrimenkul satış sözleşmesi imzalandığının belirtildiğini, üçüncü kişilere karşı aleniyeti sağlamak adına tapu devrine yönelik sözleşme ilişkisini TMK. 1009 maddesi uyarınca tapunun beyanlar hanesine şerh tesis etme imkanı bulunduğunu, ancak bunu yerine getirmeyen davacının, iyiniyetli olan müvekkili şirket karşısında ve onun zararına sebep olacak şekilde korunması menfaatler dengesine aykırı olduğunu, taşınmaz hukukunun temeli olan “tapuya güven ilkesine” de açıkca aykırı olduğunu, resmi şekil şartına aykırı şekilde adi yazılı yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunu, medeni Kanunun 2. maddesindeki iyiniyet kuralı şekil yokluğunu ortadan kaldırmaz ve resmi şekil yerine geçemez. Geçerli bir sözleşme kurulmadığı için sözleşmenin ifası da istenemeyeceğini, davacının ipoteğe yönelik haksız taleplerini oluşturan olay ile müvekkili şirket arasında herhangi bir kredi ilişkisi ve illiyet bağı bulunmadığını, Fazlaya ilişkin her türlü hak, dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla, yukarıda ayrıntıları ile açıklanan ve yargılama esnasında ortaya çıkacak sebeplerden dolayı; haksız ve hukuki mesnedi bulunmayan davanın ipotek hakkımıza yönelik aleyhe talepler yönünden reddini, davacının dava dilekçesi ve eklerine karşı savunma hakkımız saklı kalmak kaydıyla davacının ihtiyati tedbir taleplerinin de reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

GEREKÇE:
Dava, davacı tarafından davalı ………AŞ’den satın alınan konut niteliğindeki taşınmaz üzerinde diğer davalılar lehine konulmuş bulunan ipoteğin kaldırılması davasıdır.
Davanın ilk olarak Bakırköy ……… Tüketici Mahkemesinde açıldığı, bu mahkemenin 17/03/2020 tarihli ……… Esas …….. Karar sayılı kararı ile Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verildiği, bu karara karşı davalı ……..AŞ’nin istinaf başvurusu sonucunda İstanbul BAM ……… Hukuk Dairesinin 09/07/2020 tarih ……… Esas ………. Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi neticesinde dosyanın mahkememiz esas defterine kaydedildiği anlaşılmıştır.
Davacının tacir sıfatını haiz olmadığı, dava konusu taşınmazın tapuda “konut” cinsli olup tapuda yer alan kullanım şeklinden farklı olarak işyeri olarak kullanıldığının iddia edilmediği anlaşılmaktadır.
Davacı tarafça, satın aldığı taşınmaz üzerinde bulunan ipotek kayıtlarının hukuka aykırı olduğu ve kaldırılması gerektiği ileri sürülmüş olup, bu kapsamda dava, yüklenicinin davalıya vaad ettiği gibi hukuki ayıpsız mal teslim ve devir yükümlülüğüne aykırı davranması iddiasından kaynaklanmakta olup, talep hukuka aykırı tesis edilen ipoteklerin fekki yani hukuki ayıbın giderilmesi istemine ilişkindir. 6502 sayılı kanunun 8. maddesinde ayıplı mal tanımlanmış olup, 11. maddesinde ayıplı mal halinde tüketicinin hakları ve ayıplı maldan sorumluluğu düzenlenmiştir. Buna göre tüketici aldığı malın ayıplı olduğu iddiasında ise ayıbın giderilmesini ve giderilmemesi halinde de sözleşmeden dönme hakkını kullanabilir. Somut olayda da aynen bu şekilde tüketici davayı sözleşmenin tarafı olan satıcıya da yöneltmiş ve aldığı konutun tapu kaydındaki sınırlandırmalar nedeni ile ayıplı bulunduğunu ifade ederek bu ayıbın giderilmesini istemiştir. Bu ayıp niteliği gereği sınırlandırma alacaklılarını etkilediğinden zorunlu olarak dava bu kişilere de yöneltilmiştir. Taşınmazdaki hukuki ayıp niteliğindeki ipoteklerin kaldırılmasına yönelik açılan davada taşınmazın davacı adına tapuda tescil edilmiş olması davacının tüketici sıfatını kaldırmayacağı gibi yükleniciye karşı davanın yöneltilmiş olması nedeni ile tüketici işleminin sona erdiği sonucun doğurmamaktadır. Davacı tüketici olup, davalı yüklenici ile arasındaki ilişki tüketici işlemi olmakla davaya tüketici mahkemesinde bakılması gerekmektedir.
Her ne kadar Bakırköy ……… Tüketici Mahkemesinin 17/03/2020 tarihli …….. Esas ………. Karar sayılı kararı ile verdiği görevsizlik kararının istinaf edilmesi sonucunda İstanbul BAM …….. Hukuk Dairesinin 09/07/2020 tarih ……. Esas ………. Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek dosya mahkememize gönderilmiş ise de; İstanbul BAM ……… Hukuk Dairesinin 30/12/2020 tarihli ……… Esas ………. Karar sayılı (sadece davacısı farklı olup davalıları ve konusu tamamen aynı olan dosyada verdiği) kararında;
“Davada istem, davacı ile davalı …… İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi arasında imzalanan gayrimenkul satış vaadi ve borçlanma sözleşmesi gereğince mülkiyeti tapuda davacı adına devir ve tescil edilen dava konusu konut niteliğindeki taşınmaz üzerindeki iddiaya göre hukuka aykırı tesis edilen ipoteklerin fekki yani hukuki ayıbın giderilmesi istemine ilişkindir.
Dava dosyası içerisinde mevcut dava konusu taşınmaza ait tapu senedi ve tapu kaydının incelenmesinde; dava konusu taşınmazın davacı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Bu haliyle davalı yüklenici vaad ettiği şekilde hukuki ayıpsız bir taşınmaz devir etmemiş, ayıpsız teslim ve devir yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.
6502 sayılı kanunun 8. maddesinde ayıplı mal tanımlanmış olup 11. maddesinde ayıplı mal halinde tüketicinin hakları ve ayıplı maldan sorumluluğu düzenlenmiştir. Buna göre tüketici aldığı malın ayıplı olduğu iddiasında ise ayıbın giderilmesini ve giderilmemesi halinde de sözleşmeden dönme hakkını kullanabilir.
Eldeki davada da aynen bu şekilde tüketici davayı sözleşmenin tarafı olan satıcıya da yöneltmiş ve aldığı konutun tapu kaydındaki sınırlandırmalar nedeni ile ayıplı bulunduğunu ifade ederek bu ayıbın giderilmesini istemiştir. Bu ayıp niteliği gereği sınırlandırma alacaklılarını etkilediğinden zorunlu olarak dava bu kişilere de yöneltilmiştir. Bu durumda davalı yüklenici ayıpsız bağımsız bölüm devri yükümlülüğünü yerine getirdiğinden bahsedilemeyeceğinden davacı ile davalı yüklenici arasında tüketici işlemi kalmadığı ve davalılar arasında kredi sözleşmesi gereğince davalıların davacıya karşı ipoteğin kaldırılmasına yönelik açık taahhütlerinin bulunmadığı ve davaya ticaret mahkemesinde bakılması gerektiği yönündeki İDM değerlendirmesi doğru görülmemiştir.
Taşınmazdaki hukuki ayıp niteliğindeki ipoteklerin kaldırılmasına yönelik açılan davada taşınmazın davacı adına tapuda tescil edilmiş olması davacının tüketici sıfatını kaldırmayacağı gibi yükleniciye karşı davanın yöneltilmiş olması nedeni ile tüketici işleminin sona erdiği sonucuna varılamaz. Davacı tüketici olup davalı yüklenici ile arasındaki ilişki tüketici işlemi olmakla davaya tüketici mahkemesinde bakılması gerekir. İDM’nin görevli olduğu anlaşılmakla tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda tüm deliller toplanarak davanın esasıyla ilgili hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır” şeklinde sadece davacısı farklı olan davalıları ve konusu aynı olan dosyada vermiş güncel kararında görüş değişikliğine giderek Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğuna karar verdiği (Keza 30/12/2020 tarihli 2020/2075 Esas 2020/2069 Karar sayılı kararı ve diğer karaları da aynı doğrultudadır), görev hususunun kamu düzeninden olup davanın her aşamasında resen nazara alınması gerektiği ve daha önce istinaf incelemesinden geçen kararın görevin kamu düzeninden olması nedeni ile usulü müktesep hak teşkil etmeyeceği kanaatine varılarak mahkememizce davanın görev dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının HMK 114/1-c maddesi kapsamında mahkememizin görevli olmaması sebebiyle HMK 115/2 maddesi gereğince USULDEN REDDİNE,
2-HMK nun 20. maddesi gereğince gerekçeli kararın tüm taraflara tebliği ile kararın kesinleşmesinden itibaren yasal iki haftalık süre içinde talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli BAKIRKÖY 6. TÜKETİCİ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE.
3-Mahkememizce verilen iş bu kararın istinaf edilmeksizin kesinleşmesi durumunda mahkememiz ile Bakırköy ……… Tüketici Mahkemesi arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğacağından görev uyuşmazlığının giderilmesi açısından dosyanın İstanbul BAM ilgili hukuk dairesine gönderilmesine
4-HMK nun 331. maddesi gereğince harç, vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece bir karara bağlanmasına.
5-Artan gider avansının dosyasına aktarılmasına.
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 01/02/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır