Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/384 Esas
KARAR NO : 2021/560
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/12/2018
KARAR TARİHİ : 14/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/07/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilerinin davalıya taşıma hizmeti verdiğini, davalının hizmetten kaynaklanan borcunu ödemediğini, açılan icra takibinede haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini icra inkar tazminatına hükmedilmesini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep etmiştir.
Davalıya usulüne uygun olarak tebligat yapılmış, cevap dilekçesi ibraz etmediği görülmüştür.
İstanbul ……İcra Müdürlüğünün ……. Esas sayılı icra takip dosyasında davacının davalı aleyhine 961,90 USD fatura alacağı, 34,79 USD takip öncesi faiz, 1.715,00 Euro fatura alacağı ve 62,02 Euro işlemiş faiz talebinde bulunulduğu görülmüştür (Takip tarihinde TCMB’nın USD efektif satış kuru Türk Lirası karşılığının 3,7838 TL olduğu, Euro efektif satış kuru Türk Lirası karşılığının ise 4,6792 TL olduğu anlaşılmış ve harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin hesaplanmasında bu miktarlar esas alınmıştır).
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacının davalıdan alacaklı olduğundan bahisle başlattığı icra takibine vaki itiraz üzerine İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır.
Davacı şirket tarafından davalıya iki ayrı taşıma işi konusunda hizmet verilmesi nedeni ile alacaklı olunduğundan bahisle dava konusu icra takibinin başlatıldığı anlaşılmıştır.
Davalı tarafa usulüne uygun tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmış ve hukuki dinlenilme hakkı tanınmış, ancak davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmamış ve herhangi bir delil de bildirmemiştir.
Davacı tarafça delil olarak dayanılan faturalar, taşıma belgeleri, gümrük beyannamesi ve sair deliller toplanmış ve mahkememizce değerlendirilmiştir.
Mahkememizce, icra takibinin yetkili yerde başlatılmış olması yönündeki dava şartının mevcut olmadığından bahisle davanın reddine yönelik verilen 11/03/2019 tarih …… Esas ….. Karar sayılı kararına karşı davacı tarafın istinaf yoluna başvurması neticesinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 16/06/2020 tarih ….. Esas …… Karar sayılı kararı ile “…davacının sunmuş olduğu bu deliller incelenip, gerekirse ticari defterler üzerinde araştırma yapılamak suretiyle deliller eksiksiz olarak toplanıp hep birlikte değerlendirilerek taraflar arasında akdi ilişkinin varlığının saptanması halinde TBK 89/1 ve HMK 10 uyarınca davanın para alacağına ilişkin bulunması nedeni ile alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yeri icra dairesi de yetkili olduğu gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir” gerekçesiyle mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Kaldırma kararı sonrasında yapılan yargılamada, aşağıda belirtileceği üzere bilirkişi incelememesi yaptırılmış ve taraflar arasında taşıma konusunda akdi ilişki varlığının anlaşılması nedeni ile davacı alacaklının kendi yerleşim yerinde takip başlatmasının TBK 89/1, HMK 10 ve İİK 50.maddesi uyarınca usul ve yasaya uygun olduğu ve bu konudaki dava şartının mevcut olduğu kanaatine varılmıştır.
Tarafların ticari defter ve kayıtları ile taşıma ile ilgili dosyada toplanan tüm kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, defter inceleme günü davalı tarafa usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş ancak davalı taraf ticari defterlerini sunmaktan imtina etmiştir. SMMM bilirkişinin ve taşıma uzmanı bilirkişinin sınırlı olarak davacı taraf defterleri üzerinde yaptığı inceleme sonucunda düzenlenen 16/01/2021 tarihli bilirkişi raporunda davacı tarafın usulüne uygun olarak tutulan ticari defterlerine göre davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 961,90 USD ve 1.715,00 Euro tutarında alacakları göründüğünün (bu alacakların davacı defterinde kayıtlı bulunduğunun) saptandığı bildirilmiştir.
Mahkememizce tarafların ihtilaf konusu döneme ilişkin BS-BA formları ilgili vergi dairelerinden celp edilmiş, dava konusu faturaların her iki tarafça da KDV’siz olarak vergi dairesine ilgili BA-BS bildirimlerinin yapıldığı görülmüştür.
Dava konusu alacağın davacı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı bulunduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla taraflar arasında ticari mal alışverişi bulunduğu anlaşılmaktadır. Taraflar tacir sıfatlarının bulunması gereği TTK hükümleri uyarınca ticari defter tutmakla mükelleftirler. Davacı taraf, yasal yükümlülüğü gereği tutmakla yükümlü bulunduğu ticari defterleri mahkememize ibraz etmiş, ancak davalı taraf kendi ticari defterlerinin ibrazdan kaçınmıştır. Mahkememizce bu konudaki ara kararda, defterlerin ibraz edilmemesi durumunda diğer tarafın beyanını kabul edebileceği de belirtilmiş olup bu husus davalıya yapılan tebligata da şerh düşülmüştür. Kendi yükümlülüğünü yerine getirerek ticari defterlerini usulüne uygun olarak tutup mahkememize ibraz eden davacı taraf ile kıyaslandığında, kendi ticari defterlerini ibrazdan kaçınarak davacının alacağını ispatlamasını zorlaştıran ve basiretli tacir gibi hareketle mükellef olan davalı tarafın hukuk düzeni tarafından korunmaması gerekmektedir. Bu konuda Yargıtay 15.HD.’nin 13/06/2017 tarih ve 2016/2310 E 2017/2537 K sayılı kararı da benzer nitelikte olup, bu kararda “Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK’nın 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK’nın 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır” denilmiştir.
Keza TTK’nun 7251 sayılı kanunla değişik 222.maddesinin 3.fıkrası “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz” şeklinde olup, kanunun bilmemek mazeret sayılamayacağından ve davalı taraf ticari defterlerini yapılan ihtarata rağmen ibraz etmediğinden davacı tarafın usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının yasanın açık hükmü uyarınca davacı taraf lehine delil olarak kabul edilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Böylece mahkememizce yapılan yargılama sonucunda toplanan tüm deliller ve özellikle davacı tarafın ticari defter kayıtları ile davalı tarafın defter ibrazından kaçınması ve alacak dayanağı faturaların davalı tarafça vergi dairesine BA formu bildiriminin yapılmış bulunması göz önünde bulundurulduğunda; davacı alacağının ispat edildiği, davalının borca itirazının haksız olduğu kanaatine varılarak davanın asıl alacak yönünden kabulüne, alacağın miktarı likit olduğundan davacının icra inkar tazminatı talebinin de kabulüne karar vermek gerekmiş, takipte talep edilen işlemiş faizler yönünden ise takipten önce davalının temerrüdünün söz konusu olmaması nedeni ile davanın işlemiş faiz kısımları yönünden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
Davalının İstanbul …… İcra Müdürlüğünün ……. esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile, takibin takipte talep edilen asıl alacaklar üzerinden devamına,
Fazlaya ilişkin talebin(takipte talep edilen işlemiş faiz taleplerinin) REDDİNE
Takipte talep edilen asıl alacaklara takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunn 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının o yabancı para ile açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranının uygulanmasına
Davalı itirazında haksız çıktığı ve alacak likit olduğundan davacının icra inkar tazminatı talebinin kabulü ile, asıl alacakların takip tarihindeki efektif satışı kuru TL karşılıkları toplamı olan 11.664,47 TL’nin %20 si oranında hesaplanacak İcra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 796,80.-TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 273,16-TL peşin harcın mahsubu ile eksik kalan karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 35,90.-TL başvurma harcı ve 273,16-TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
4-Davacı tarafından dosyada yapılan toplam 1.462,70-TL yargılama giderinin kabul/ red oranına göre hesaplanan 1.411,65-TL’lik kısmının davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
6-Davacı tarafından dosyaya yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleşince ve HMK 333. maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 14/06/2021
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır