Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/107 E. 2021/1040 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/107 Esas
KARAR NO : 2021/1040

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 14/08/2015
KARAR TARİHİ : 25/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/12/2021

Mahkememizin 28/03/2017 tarihli …….. E. …… K.sayılı ilamı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ……. Hukuk Dairesi’nin 30/12/2019 tarihli ……. E. …….. K.sayılı kesin nitelikteki ilamı ile kaldırılarak mahkememize iade edilmiş olup, 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun kapsamında mahkememizce re’sen esasa kaydedilen ve mahkememizin …… sayılı esasına kaydedilen dava dosyasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle, davacı …….. ve ……… ‘in çocukları diğer davacının kardeşi olan ………. ‘in 23/03/2014 tarihinde davalı ……. ‘ın kullandığı, …….. plakalı otomobilin çarpması nedeniyle vefat ettiğini, diğer davalının kaza yapan aracın zorunlu sigortacısı olduğunu, davacıların bu olaydan dolayı ruh sağlıklarının bozulduğunu, maddi zarara uğradıklarını, büyük acı ve üzüntü duyduklarını ileri sürerek davacılar anne ve baba için 25.000,00’er TL maddi, 50.000,00’er TL manevi tazminat ile davacı küçük………. için 20.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı ……… vekili, kusur oranını kabul etmediklerini, istenilen tazminat miktarlarının faiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, poliçe limiti ve kusur oranında sorumluluklarının bulunduğunu, kendilerinden manevi tazminat istenemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle trafik kazasından kaynaklı, destekten yoksun kalma ve manevi tazminat davasıdır.
Mahkememiz dosyası kaldırma kararı öncesi esası olan ……… E. …….. K.sayılı ilamı ile maddi tazminatın tespiti için alınan 01/02/2016 tarihli bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre; olay günü meydana gelen kazada davalı sürücü ………’ın %35 oranında kusurlu olduğu, ölen küçük …………’in %65 oranında kusurunun bulunduğu, küçüğün 5 yaşında olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre davacı olan annenin 7.372,45 TL davacı babanın ise, 6.985,55 TL destekten yoksun kalma tazminatının hesaplandığı anlaşılmakla, maddi tazminat yönünden bu miktarlar esas alınarak davanın kısmen kabulüne, manevi tazminat talebinin ise tarafların sosyal ve ekonomik durumu, olayın meydana geliş şekli, kusur oranı dikkate alınarak davalı ……… aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne, zorunlu sigortacı olan şirket aleyhine açılan manevi tazminat davasının ise reddine karar verilmiş ve mahkememizce verilen karar İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ……… Hukuk Dairesi’nin 30/12/2019 tarih ve ……… Esas …….. Karar sayılı ilamı “.. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre 23/03/2014 günü davalının sevk ve idaresindeki araç ile seyir halinde iken yoldan karşıya geçmek isteyen davacıların desteği olan …………’e çarparak vefat etmesine sebebiyet verdiği, kusur raporuna göre araç sürücüsünün %35 oranında kusurlu olduğu, olay tarihinde 4,5 yaşında olan yaya …………’in ise %65 oranında kusurlu olduğu, kaza esnasında anne- babasının gözetimi altında bulunmadığı, davacı anne babanın ceza dosyasındaki beyanlarına göre gözetim görevini tam olarak yerine getirmedikleri anlaşılmaktadır. Bu durumda olayın oluş şekli, kusur durumu, tarafların mali ve sosyal durumu, paranın alım gücü ile hak ve nesafet ilkesi nazara alındığında takdir edilen manevi tazminat miktarı fazla olmayıp; bu yöne ilişkin istinaf başvurusu yerinde değildir. Bilirkişi raporunda farazi desteğin 18 yaşından itibaren asgari ücret üzerinden gelir elde edeceği varsayımıyla hesaplama yapılmış olmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Yargıtay ……… HD’nin ilke kararlarına göre; desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi ihtiyaçları yarısını da anne ve babası için ayıracağı varsayılarak bu dönemde desteğe iki anne ve babaya birer pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem içinde anne ve babanın her birine %25 pay verilmesi gerektiği, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte desteğe iki, eşe iki, anne ve babaya birer pay verilerek, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak anne ve babaya ayrı ayrı %16 pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe, iki pay eşe, bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında anne ve baba için ayrı ayrı %14 pay verilmesi daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak anne ve babaya ayrı ayrı 12,5 pay verilmesinin uygun olacağı belirlenmiş olup destek tazminatlarının varsayımsal hesabının bu şekilde yapılması gerektiği açıklanmıştır. Yine, anne ve baba çalışıyorsa anne ve babadan ayrı ayrı %5, anne çalışmıyorsa sadece babadan yetiştirme gideri düşülmesi gerekmektedir.(YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2017/505E. 2019/9596 K. Sayılı kararı) Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda desteğin birinci ve ikinci çocuğu olacağı varsayımıyla ayrılan pay oranlarının yukarıda açıklanan ilke kararında kabul edilen pay oranlarına (düşük hesaplanarak) uygun düşmediği gibi çalışan anne babadan yüzde beş’ten daha fazla olacak şekilde yetiştirme gideri mahsup edilmiş olması ve ayrıca belirlenen tazminat miktarlarına 13 yılın iskonto katsayısı uygulanarak peşin değerinin hesaplanmış olması doğru değildir. Bilirkişi raporunun bu haliyle hükme esas alınması doğru olmamış, bu yöne ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmüştür. O halde, tazminat hesabının bilirkişiden, -sair kesinleşen hususlar aynen esas alınarak- yukarıda belirtilen ilke ve kurallar dahilinde yapılması istenilerek alınacak ek rapor doğrultusunda sonucuna göre bir karar verilmesi amacıyla HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına” karar verilmiş olup, mahkememize iade edilen dava dosyası 235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun kapsamında mahkememizce re’sen esasa kaydedilen ve mahkememizin ……… sayılı esasına kaydedilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kaldırıma kararı rapor aldırılan bilirkişiden ek rapor tanzimi istenmiş, ek raporun hüküm kurmaya elverişli olmaması nedeniyle, dosyanın aktüerya bilirkişisi ……… ‘a tevdi edilerek dosya kapsamı, Bölge Adliye Mahkemesi kaldırma kararındaki gerekçe gözetilerek ve yapılan ödemeler ile giderlerin güncellenmesi hususunda rapor tanzimi istenmiş, adı geçen bilirkişi 07/10/2020 tarihli raporunda özetle; ödeme tarihindeki verilere göre yapılan incelemede davacılara yapılan ödemelerin yetersiz olduğunun tespit edildiği, güncel verilere göre davacı ………’ in nihai ve gerçek maddi zararının 30.202,63 TL olduğu, güncel verilere göre davacı ………..’ in nihai ve gerçek maddi zararının 27.284,82 TL olduğu, temerrüt başlangıcının davalı sigorta şirketi yönünden 15.05.2015 kısmi ödeme tarihi, davalı sürücü ve işleten yönünden 23.03.2014 kaza tarihi ve işleyecek faizin yasal faiz olduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
Alınan rapora karşı yapılan vaki itiraz üzerine AYM nin ………. tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve ……… esas ……. sayılı kararına göre; Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği, iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu, Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmü uygulanamaz hale gelmiştir.
Bu kapsamda iş bu davanın konusu olan maddi tazminat talebi konusunda TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümleri, KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Bu halde AYM’ce verilen iptal kararı sonrasında, genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması, davacının veya müteveffanın dosya kapsamı itibariyle asgari ücret üstünde kazancı olduğunun tespit edilmiş olması halinde bu kazancı esas alınarak aktüerya bilirkişisinden ek rapor tanziminin istenilmesine karar verilmiş, bilirkişinin 26/04/2021 tarihli ek raporunda; “26.04.2016 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 6704 sayılı torba yasada 01.06.2015 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanan Sigorta Poliçesi Genel Şartlarına atıf yapılmakta ve anılan Genel Şartlarda ve ekinde cismani zarar hesaplarının TRH-2010 tablosu ve %1,8 teknik faiz uygulanarak hesaplama yapılacağı belirtilmektedir. Ancak; 09.10.2020 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesinin E. 2019/40, K. 2020/40, T. 05.03.2020 sayılı kararı ile 26.04.2016 tarihli 6704 sayılı kanunun 3. Maddesi ve 2918 sayılı KTK’ nun 90. Maddesinin 1. Cümlesinde yer alan “…… ve bu kanun çerçevesinde hazırlanan Genel Şartlarda…..” ibaresinin Anayasaya aykırı olduğundan bahisle iptal edilmiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 14.01.2021 T. 2020/2598 E. 2021/34 K. sayılı kararında özetle; “…….Gerçek zarar hesabı özü itibarı ile varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birlik sağlanması açısından yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında Dairemizce de 2020 yılı Aralık ayı itibarı ile tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH-2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir.…..davacının ve desteğin muhtemel bakiye yaşam süresinin TRH-2010 yaşam tablosuna göre belirlenmesi suretiyle tazminat miktarının hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınarak oluşan sonuca göre karar verilmek üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir” denilerek hüküm kurulmuştur. Yukarıda anılan Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 14.01.2021 T. 2020/2598 E. 2021/34 K. sayılı kararı dikkate alınarak; müteveffanın ve davacıların muhtemel bakiye ömürü TRH-2010 yaşam tablosu ile belirlenecek; ancak; davacıların maddi zararı %10 artış, %10 ıskontolu progressive rant yöntemine göre hesaplanacaktır. 9.08.2009 doğumlu olan müteveffa çocuk 23.03.2014 kaza ve vefat tarihi itibariyle (4) yıl (6) ay (24) günlük olup, (5) yaşında kabul edilerek, TRH-2010 Kadın işaretli yaşama tablosuna göre muhtemel bakiye ömrü (74) yıl ve bu olay sebebiyle ölmeyip sağ kalmış olsa idi muhtemelen (79) yaşına kadar yaşayacaktı. Kaza/vefat tarihinde (5) yaşında ve okul öncesi çağında olan müteveffa çocuk bu olay sebebiyle ölmeyip sağ kalmış olsa idi, ilk, orta ve lise eğitimini tamamladıktan sonra (18) yaşından itibaren, ya bir işverene ait işyerinde hizmet akdi ile veya diğer değişik işlerde çalışmaya ve kazanç sağlamaya başlayacağı kabul edilerek buna göre değerlendirme yapılacaktır. Yüksek Yargıtayın bu konudaki yerleşmiş içtihatlarına ve uygulamalara göre kadın-erkek ayrımı yapılmaksızın kural olarak aktif çalışma yaşı sonu (60) olarak kabul edilmektedir. Bu duruma göre müteveffa bu olay sebebiyle ölmeyip sağ kalmış olsa idi aktif çalışmasını (60) yaşına kadar devam ettireceği kabul edilerek (18) yaşından itibaren (60) yaşına kadar zarar gördüğü aktif hayat süresi (42) yıldır. Hak sahibi davacı anne ……… 09.07.1985 doğumlu ve kaza tarihi itibariyle (29) yaşındadır. Müteveffa kızının kaza tarihinden itibaren kendisine destek olmaya başlayacağı (13) yıl sonra ulaşacağı (42) yaşından itibaren TRH-2010 Kadın işaretli yaşama tablosuna göre muhtemel bakiye ömrü ve destek süresi (37) yıldır. Hak sahibi davacı baba ……….. 02.04.1983 doğumlu ve kaza tarihi itibariyle (31) yaşındadır. Müteveffa kızının kaza tarihinden itibaren kendisine destek olmaya başlayacağı (13) yıl sonra ulaşacağı (44) yaşından itibaren TRH-2010 Erkek işaretli yaşama tablosuna göre muhtemel bakiye ömrü ve destek süresi (31) yıldır. TÜİK 2015 verilerine göre kız çocuklarının ilk evlenme yaşı Türkiye genelinde (24) yaştır. Müteveffa bu olay sebebiyle ölmeyip sağ kalmış olsa idi, ömrünün sonuna kadar bekar kalmayacak ve muhtemelen (24) yaşına geldiğinde evleneceği kabul edilecektir. Bununla birlikte; evlendikten 1 yıl sonra 1. çocuğu, yine 2 yıl sonra ise 2. çocuğunun olacağı varsayılarak; gelirinin büyük bir kısmını kendi ihtiyacı ile muhtemel eşi ve çocuklarına; artanını da hak sahipleri davacı anne ve babasına ayıracağı kabul edilecektir. 17. HD’ nin 2014/21429 E. 2016/11892 K. 26.12.2016 T., 17. HD’ nin 2014/4903 E. 2016/532 K. 18.01.2016 T. ve 17. HD E. 2015/4747, K. 2017/11973, T. 21.12.2017 Kararlarında özetle; “desteğin bekar olduğu dönemde gelirinin yarısını anne-babasına, çocukları olduğu dönemlerde ise kendisine 2, eşine 2 anne, baba ve çocuklarına ise eşit olarak 1 pay ayrılmalıdır” denilerek hüküm kurulmuştur. Müteveffa çocuk bu olay sebebiyle ölmeyip sağ kalmış olsa idi, ilk, orta ve lise öğrenimini tamamladıktan sonra, muhtemelen (18) yaşından itibaren ya bir işverene ait işyerinde hizmet akdi ile ve işçi olarak ya da diğer değişik işlerde çalışmaya ve kazanç sağlamaya başlayacak; elde edeceği ücret ve kazançları da yasal asgari ücretlerin altında olmayacaktır. Müteveffanın bilinmeyen dönem kazançları Yüksek Yargıtayın bu konudaki yerleşmiş içtihatlarında belirtilen hususlar dikkate alınarak işbu raporun tanzim tarihi itibariyle uygulanan (3.577,50)TL. aylık brüt yasal asgari ücretten gerekli yasal kesintilerden sonra kalan (2.825,90)TL net aylık yasal asgari ücret hesaba esas alınacaktır. Yüksek Yargıtay 9.,10.,11.ve 21.Hukuk Dairelerinin bu konudaki Yerleşmiş içtihatlarında belirtilen hususlar da dikkate alınarak ortalama yıllık kazanç esasına göre değil, her yıl için ayrı ayrı % 10 Artış ve yine her yıl için ayrı ayrı % 10 iskontolama esasına göre değerlendirme ve hesaplama yapılacaktır. İşleyecek aktif devre başında net yıllık kazancı = 2.825,90 x 12 Ay = 33.910,80 TL dır. Medeni yasanın 327. Maddesine göre aile reisi ve veli durumundaki anne-baba çocuğunun infak ve iaşesini sağlamakla yükümlüdürler. Müteveffa çocuğun bu olayda vefat etmesiyle onun kendilerine destek olmaya başlayacağı tarihe kadar geçecek süre içinde yapması gerekli ve zorunlu olan bakım ve yetiştirme giderlerini tasarruf etmiş olmakta ve anne-babanın malvarlığında o nispette bir artış meydana gelmektedir. Yargıtay 17. HD. 28.02.2018 T., 2015/8085 E. 2018/1448 K. sayılı kararında özetle; “…Daire ilkelerine göre anne ve baba çalışıyorsa her birinden % 5’er, ancak anne çalışmıyorsa sadece babadan % 5 yetiştirme gideri düşülmesi gerekir…” denilerek hüküm kurulmuştur. Müteveffa çocuğun 18 yaşına erişeceği süredeki asgari ücretlerin %5 tutarının yetiştirme gideri olarak hesaplanması ve maddi tazminat miktarlarından tenzil edilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte; Esenyurt İlçe Emniyet Müdürlüğünce yapılan Sosyal ve Ekonomik Durum Araştırmasında davacı annenin çalıştığı ve gelir elde ettiği belirtildiğinden hem davacı anne hem de davacı baba yönünden hesaplanan maddi zarar tutarlarından yetiştirme gideri tenzili yapılacaktır. Davacı ailenin Yasal asgari ücretlere göre (13) yıllık gelirleri belirlenecek ve belirlenen bu gelirden müteveffa çocuk için yapılması gereli ve zorunlu olan bakım ve yetiştirme gideri tespit edilecektir. 17. Hukuk Dairesi 2015/9867 E. , 2018/4803 K. , 09.05.2018 T. kararında özetle; “….Kaza tarihinde 10 yaşında olan desteğin ölümü sebebi ile annenin çalışıyor olması halinde hem anne hem de baba yönünden hesaplanacak tazminattan, asgari ücretin %5’i oranında, annenin çalışmayıp aile ekonomisine katkısının bulunmadığının tespiti halinde sadece baba yönünden hesaplanacak tazminattan asgari ücretin %5’i oranında yetiştirme giderinin indirilmesi gereklidir” denilerek hüküm kurulmuştur. Sosyal ve ekonomik durum araştırmasında davacı annenin çalıştığı belirtildiğinden hem davacı anne hem de davacı baba yönünden hesaplanan maddi zarar tutarından yetiştirme gideri tenzil edilecektir. Olayın meydana gelmesinde davalı sigorta şirketin tarafından sigortalanmış olan araç sürücüsü %35 oranında kusurlu olduğundan %35 kusura isabet eden tutar davacılar yararına maddi tazminat olarak dikkate alınacaktır. Başka bir anlatımla %65 oranında kusur indirimi yapılacaktır. Dosyada ödeme makbuzu bulunmamakla birlikte; davacılara 15.05.2015 tarihinde toplam 10.398,62 TL maddi tazminat ödemesi yapıldığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacıların her birine yapılan ödeme tutarına ilişkin belge olmadığından davacıların her birine yapılan öde projektif olarak belirlenecek ve ödeme tarihinden rapor tarihine kadar işlemiş faiziyle güncellenerek hesaplanan maddi zarar tutarından tenzil edilecektir. …….. plakalı araç, 07.03.2013-07.03.2014 vadeli ve zeyilnameye bakılmaksızın ölüm halinde 268.000,00 TL teminatlı ZMSS poliçesi ile davalı sigorta şirketi tarafından sigortalanmıştır. Davacılara yapılan ödeme neticesinde bakiye teminat limiti davacıların maddi zararları toplamı 102.755,09 TL olup, 257.601,38 TL tutarındaki bakiye teminat limitinin altında kalmaktadır. Karayolları Trafik Kanunun 99.maddesinde; “….MADDE 99- Sigortacılar, hak sahibinin kaza veya zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi raporunu, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren (8) iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar…..” denmektedir. Davalı ……… Sigorta A.Ş’ dava öncesinde ihtar edildiğine dair dosyada belge bulunmamaktadır. Bununla birlikte ödeme gerçekleştiğine göre ihtar edildiği hususu sabittir. Bu durumda 15.05.2015 kısmi ödeme tarihi davalı sigorta şirketi yönünden temerrüt başlangıcını teşkil edecektir. Davalı sürücü/işleten yönünden ise temerrüt başlangıcı haksız fiilin başlangıcı olan 23.03.2014 kaza tarihidir. Sigortalı aracın tescil belgesinde kullanım amacının hususi olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle; işleyecek faiz nev’i yasal faizdir.” şeklinde rapor tanzim ettiği anlaşılmıştır.
Konu ile ilgili yasal düzenlemeler gözden geçirildiğinde; 6098 sayılı TBK.nun 51/1 maddesinde “Hakimin tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını gözönüne alarak belirleyeceği”, TBK. 52/1 maddesinde ” zarar görenin zararı doğuran fiile razı olması veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olması veya tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırması halinde hakim tazminatı indirebileceği veya tamanen kaldırabileceği”, TBK 53/3 maddesinde “ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıpların” ölüm halinde uğranılan zararlardan bulunduğu, 2918 sayılı KTK 85/1 maddesinde “Bir motorlu aracın işletilmesinin bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olması durumunda motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşübbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibinin doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulacağı”, 2918 sayılı KTK 85/son maddesinde ” işleten ve araç işleticisi teşebbüs sahibinin, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu”, olduğu, 2918 sayılı KTK 86/2 maddesinde “sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin, kazanın oluşumunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse hakimin durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebileceği”, 2918 sayılı KTK 91/1 maddesinde “işletenlerin bu kanununun 85. Maddesinin 1 fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmalarının zorunlu” bulunduğu, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumlluluk Sigortası Genel Şartlarının sigortanın kapsamı başlıklı A.1 maddesinde “sigortacının poliçede tamınlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı KTK ya göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği… ” öngörülmüştür.
Davacı tarafın maddi tazminat taleplerinin hesaplanması adına dosya aktüerya bilirkişisine tevdi olunmuş ve sigorta genel şartlarına ilişkin Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonraki değişiklik ile emsal Yargıtay 17 HD’nin ilamları dikkate alınarak yeniden hesaplama yapılması için dosya tekrar bilirkişiye tevdi olunmuş ve hazırlanan 07/10/2020 tarihli kök ve 26/04/2021 tarihli ek raporlar dosya içerisine alınmıştır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin …… Esas ve ………. Karar sayılı ilamı uyarınca muhtemel bakiye ömür TRH-2010 yaşam tablosuna göre belirlenecek ve maddi zarar iskontolu progressive rant yöntemine göre hesaplama yapılması gerektiğinden, bu metoda uygun olan 26/04/2021 tarihli ek rapor hükme esas alınmıştır. Buna göre; ödeme tarihindeki verilere göre yapılan incelemede davacılara davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemelerin yetersiz
olduğu, güncel verilere göre yapılan hesaplamada; davacı ………’in nihai ve gerçek maddi zararının 57.628,46 TL olduğu, ………..’ in nihai ve gerçek maddi zararının 45.126,63 TL olduğu hesaplanmıştır. Hesaplanan bu miktarlar ile davacılar davasını 52.755,09 TL daha ıslah etmiş olup, maddi tazminat talebi 102.755,09‬ TL olmak üzere davacı tarafın maddi tazminat talebinin aşağıdaki şekilde tam kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Manevi tazminata ilişkin talebin ise, gerek mülga B.K’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceğinin öngörüldüğü, hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarının adalete uygun olması gerektiği, hükmedilecek bu paranın, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıdığı, bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmediği, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmesi gerektirdiği, takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiği, 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterildiği, bunların her olaya göre değişebileceğinden hakimin bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermesi gerektiği, hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı, davacının sürekli iş göremezlik oranı, davacının yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez olduğu, bu ilkeler ve olayın oluş şekli, tarafların kusur durumu, vefat edenin desteklerin eşi ile babaları olması, desteklerin yaşları, paranın satın alma gücü, sosyal ekonomik durumlar dikkate alınarak davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Maddi tazminat talebinin 19.07.2021 tarihli ıslah dilekçesi uyarınca KABULÜ ile;
Davacı ……… için 57.628,46 TL ve davacı ……….. için 45.126,63 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan müşereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine,(davalı sigorta şirketinin poliçe limiti ile sorumlu tutulmasına)
Hükmedilen destek tazminatına davalı ……… için olay tarihi olan 23.03.2014 tarihinden itibaren, davalı ……… sigorta şirketi için ise kısmi ödemenin yapıldığı 15.05.2015 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına,
2-Davalı ……… aleyhine açılan manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile, davacı ……… için 10.000,00 TL, davacı ……….. için 10.000,00 TL, davacı………. için 5.000,00 TL manevi tazminatın 23.03.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
Fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Davacıların davalı sigorta şirketi aleyhine açtığı manevi tazminat davasının teminat kapsamında olmaması sebebiyle reddine,
Maddi Tazminat Talebi Açısından;
4-492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 7.019,20 TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 170,77’lik peşin harç (580,64 TL harcın maddi tazminat kısmına denk gelen miktar), 180,19 TL ıslah harcının mahsubu ile 6.668,24‬ TL harcın tüm davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, kaldırma kararı öncesi davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan 980,79 TL bakiye karar harcının talep halinde sigorta şirketine iadesi için ilgili vergi dairesine müzekkere yazılmasına,
5-Davacı tarafından yatırılan 27,70 TL başvurma harcı, maddi tazminat talebine ilişkin olarak yatırılan 170,77-TL peşin harç (580,64 TL harcın maddi tazminat kısmına denk gelen miktar), 180,19 TL ıslah harcı toplamı olan 378,66 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
6-Davacılar vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT m.13/1gereğince 13.711,73 TL vekalet ücretinin tüm davalılardan tahsili ile davacılara belirtilen miktarlarda verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan bilirkişi ücreti ve yazışma gideri 3.220,00 TL giderin maddi tazminat talebi ilgili gider olduğundan, bu talebin ret ve kabul oranına göre (tamamının) tüm davalılardan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
Manevi Tazminat Açısından;
8-492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.707,75 TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan davacı tarafından yatırılan harçtan manevi tazminat talebine tekabül eden 409,86‬TL’lik harcın mahsubu ile 1.297,89‬ TL’lik harcın davalı ………’tan alınarak hazineye gelir kaydına,
9-Davacı tarafından yatırılan 580,64TL’lik harçtan manevi tazminat talebine tekabül eden 409,86‬TL’lik harcın davalı ………’dan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
10-Davacılar vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT m.10/1gereğince 5.100,00 TL davalı ……..’ten tahsili ile davacılara verilmesine,
11-Davalı ……… kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükten olan AAÜT 10/2 gereğince 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı ……..’e verilmesine,
12-Davalı ……… Sigorta A.Ş vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT m.10/3 gereğince 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı ……… Sigorta A.Ş.’ne verilmesine,
14-Bakiye masrafın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair taraf vekillerinin ve davalı asilin yüzlerine karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 25/11/2021

Katip …….
¸e-imzalıdır

Hakim ……….
¸e-imzalıdır