Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/682 E. 2020/310 K. 22.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/682 Esas
KARAR NO : 2020/310

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/09/2019
KARAR TARİHİ : 22/06/2020
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 10/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Davalı aleyhine Bakırköy ….. İcra Müdürlüğünün ….. Esas sayılı icra dosyası ile icra takibi başlatılmıştır. Davalı, vekili kanalıyla dosyaya sunmuş olduğu itiraz dilekçesinde; öncelikle icra Müdürlüğünün yetkisine ve borcun tamamına kötü niyetli itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, huzurdaki dava açılmadan önce 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 5/A maddesi uyarınca İstanbul Arabuluculuk Bürosuna ….. büro dosya numarası ve ….. arabuluculuk numarası ile müracaat yapıldığını, Davalı taraf ile 10.09.2019 tarihinde ilk arabuluculuk görüşmesi gerçekleştirildiğini, İlk arabuluculuk görüşmesinde ortak bir nokta bulunamamış ve anlaşma sağlanamadığını, yine 10.09.2019 tarihli “Anlaşmama Tutanağı” düzenlendiğini, borçlunun yetki itirazı, TBK 89/1’e göre taraflar arasında aksine bir anlaşma bulunmadıkça para borçları alacaklının yerleşim yerinde ifa edilmesi gereken borçlardan olduğunu, taraflar arasındaki borcun kaynağı cari hesap alacağı (para alacağı) olduğu için alacaklının yerleşim yerinin bulunduğu Bakırköy icra daireleri yetkili olup icra takibi de burada açıldığını, bu sebeple borçlunun yetki itirazı yerinde olmadığını, müvekkili şirketin borçludan alacağının kaynağı satılmış olan ürünlerin fatura bedellerinin tahsiline dayalı cari hesap alacağı olduğunu, alacaklının ikametgahında ödenmesi gereken götürülecek borç olduğunu yerleşik Yargıtay içtihatları bu yönde olduğunu, müvekkil şirketin Ticaret Sicil adresi ….. Mah. …… Cad. No…….. Bahçelievler – İstanbul’ dur. Müvekkil alacağının kaynağı para alacağı olup. Borçlar Kanunu madde 89/1 gereği alacaklının ikametgahında ödenmesi gereken borçlardandır. Belirtilen nedenlerle borçlunun yetkiye yönelik itirazı yerinde olmadığını, müvekkil şirketin tüm ticareti resmi olup gayri resmi satışının olmadığını, müvekkil satışa ilişkin faturaların tamamı irsaliydi fatura olarak kesmekte, ürünler fatura birlikte ve imza karşılığı teslim edildiğini, davalıya satıian ürünlerin tamamı tek fatura olan 12,02.2019 tarihli irsaliydi fatura olduğunu, bu faturadaki ürünlerde bu fatura ile birlikte imza karşılığı davalıya teslim edildiğini, davalı vekili borca itirazında sadece ” Müvekkil şirketin icra takibine konu edildiği gibi bir borcu bulunmamaktadır” ifadesi ile horca itiraz etmiş esasen salt bu itiraz bile davalının kötü niyetli olduğunun en büyük delili olduğunu, Davalı takip dayanağı cari hesap ekstresine konu faturada belirtilen ürünleri imza karşılığı aldığını, takip tarihi itibariyle de müvekkile 4.516,56-TL, borçlu olup bu husus yargılama safhasında tarafların ticari defterlerini incelenmesi neticesinde de ortaya çıkacağını, açıklanan nedenlerle davalının yetki itirazının reddine, haksız ve kötü niyetli itirazın iptaline, alacağa kötü niyetli itiraz eden icra takibinin durmasına neden olan kötü niyetli borçlunun %20 ‘den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; Davacı dilekçesinde, yapılan itirazın kötü niyetli olduğunu, İcra İflas Kanunu’nun tanıdığı hakkın kullanılmasını kötü niyet olarak değerlendirildiğini, Ancak müvekkil şirket ile davacı şirket arasında her hangi bir hesap mutabakatı, bono, çek vs. olmadığından ve davacı/alacaklı davaya konu icra takibini cari hesaba dayanarak açmış olduğundan yani özetle taraflar arasında muaccel hale gelmiş bir alacak olmadığından itiraz etmek gerektiğini, iş bu itiraz müvekkilinin yasal hakkı olup kötü niyet ile ilişkilendirilmesi mümkün olmadığını, Mahkemenizce yapılacak yargılama neticesinde alacağın haklı olup/olmadiği,iddia edildiği gibi bir alacak mevcut olup/olmadığı tespit edileceğini, mahkemenizce de bilindiği üzere; HMK m. 6 uyarınca genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin dava açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğunu, taraflar arasında akdedilmiş bir sözleşme ve yetki tespiti olmadığından davaya konu icra takibinde ve huzurdaki davada genel yetkili mahkemelerin yetkili olduğu aşikar olduğunu, bir an için taraflar arasında satış sözleşmesi olduğu düşünüldüğünde özel yetkiye ilişkin olan HMK m, 10 uygulama alanı bulacaktır. Bu hükme göre de sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi yetkili olacağından yine müvekkil/alıcı şirketin yerleşim yeri mahkemeleri olan İstanbul Anadolu İcra Müdürlükleri/Mahkemeleri yetkili olup; mahkemenizce yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, yetki itirazlarının kabulüne, davacının haksız olarak açtığı itirazın iptal davasının reddine, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükle t ilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Bakırköy ….. İcra Müdürlüğünün ….. esas sayılı dosyasının tetkikinde alacaklı … tarafından borçlu … Şirketine Yönelik 4.516,56 TL asıl alacağın tahsili için takip yapıldığı, borçlunun süresi içinde borca itiraz ettiği, takibin durduğu, itiraz dilekçesinin davacıya tebliğ edilmediği, davanın İİK nun 67.maddesinde belirtilen bir yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı tespit edilmiştir.
Bilirkişi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda özetle;Dosya mevcudu, davacı yan ticari defterleri, Dava ve icra Dosyası ile yine bu kayıtların dayanağı belgelerin muhasebesel yönden tetkiki sonucunda ve raporumuz içinde açıklanan nedenlerle; davacı Ticari Defterlerinin “Usulüne Uygunluk Yönünden” tetkik edilmesi: incelenen davacı şirkete ait 2019 yılına ait ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin yasal süresinde olduğu, defterlerden yevmiye defterinin kapanış tasdik süresinin henüz gelmediği bu anlamda sunulan ticari defterlerin usulüne uygun tutulmuş ve yasadaki tekemmülü kaydı-ile kendi lehine deli) olma özelliğine sahip olduğu, davalının Ticari defterleri : Davalı yan 23.01.2020 günü saat 15:30 da Mahkeme duruşma salonunda yapılan incelemeye katılmadığı, ticari defterlerini tarafıma sunmadığı, davalı vekilinin Sayın Mahkemeye hitaben arz ettiği 22.01.2020 tarihli dilekçesinde “aynen; Dava konusu alacağın oluşturduğu iddia edilen fatura 2019 yılında tanzim edilmiş olup inceleme için 2019 yılı defterlerinin sunulması gerekmektedir. Ne varki 2019 yılı ticari defterlerinin yazımı henüz tamamlanmamış olduğundan dosya kapsamında yapılacak incelemeye sunmayacağız,” Denmekte olduğu, bu husustaki VUK’nun 219 maddesine hükmüne göre; Vergi Usul Kanunu ve kayıt zamanı Vergi matrahlarının mükelleflerce beyanını esas alan vergi sistemimizde kayıt zamanı VUK’un 219’uncu maddesinde hükme bağlanmıştır. Muamelelerin nasıl ve ne zaman defterlere kaydedileceği gösterilmiştir. Maddede muameleler defterlere zamanında kaydedilir. Şöyle ki; Muamelelerin hacmine ve icabına uygun olarak muhasebenin düzen ve açıklığını bozmayacak bir zaman zarfında kaydedilmesi şarttır. Bu gibi kayıtların 10 günden fazla geciktirilmesi caiz değildir. Kayıtlarını devamlı olarak muhasebe fişleri, primanota, ve bordro gibi yetkili amirlerin imza ve parafım taşıyan mazbut vesikalara dayanarak yürütenlerde, muamelelerin bunlara işlenmesi, deftere işlenmesi hükmündedir. Ancak bu kayıtlar, muamelelerin esas defterlere 45 günden daha geç intikal ettirilmesine cevaz vermez, VUK’nun ilgili maddesinin takdiri tamamen Sayın mahkemeye ait olduğu, davacı Yanın incelemeye sunduğu 2019 yılına ait Ticari defterlerinde davalı yandan. 12.02.2019 tarihi itibariyle ve icra takip tarihi olan 21.06.2019 tarihi itibariyle 4.516.56 TL alacaklı olduğu, davacı yan 3095 sayılı yasaya istinaden icra takip tarihi olan 21.06.2019 tarihinden itibaren asıl alacağa %9 yasal faiz talep edebileceği sonuç ve kanaatine muhasebesel inceleme ile varılmaktadır. Ancak yanlar arasındaki ilişkinin “Ticari iş” olması hasebiyle, TC Merkez Bankası kısa vadeli avans işlemlerinde uygulanan faiz oranının takip tarihinden itibaren somut olaya tatbiki…” hususunda görüş bildirdiği görülmüştür.

DELİLLERİN DĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacı yanca davalı yana satılan malların bedellerinin tahsili amacı ile başlatılan icra takibine itiraz üzerine İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır.
Taraflarca gösterilen tüm deliller toplanmıştır.
Davayı yan cevap dilekçesinde, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisini inkar etmeyerek taraflar arasında hesap mutabakatı, bono-çek olmadığını ve takibini cari hesaba dayanarak açmış olduğundan taraflar arasında muaccel hale gelmiş bir alacak olmadığını savunmuş, ayrıca gerek icra takibine yaptığı itirazda icra müdürlüğünün yetkisine gerekme mahkememizin yetkisine itiraz ettiği görülmüştür.
Öncelikli olarak davalının icra müdürlüğünün ve mahkememizin yetkisine itirazının değerlendirilmesi gerekmiştir. Davanın sözleşmeden kaynaklanan para alacağına dayanması, davalının bu sözleşme ilişkisini inkar etmemiş olması nedeni ile İİK’nun 50, HMK’nun 10 ve TBK’nun 89.maddesi uyarınca sözleşmeden kaynaklanan para alacaklarında ifa mahalli yetkili bulunduğundan icra müdürlüğünün yetkili olduğu kanaatine varılarak bu konuda dava şartının mevcut olduğu ve yine mahkememizin de yetkili olması nedeni ile yetki ilk itirazının de reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Mahkememizce tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, davalı yan inceleme günü ticari defterlerini ibraz etmemiş, bilirkişi tarafından davacı yanın ticari defter ve belgelerinin incelenmesi sonucunda düzenlenen 31/01/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; takip tarihinde davacı yanın davalı yandan 4.516,56 TL alacağının bulunduğu mütalaa edilmiştir.
Dava konusu alacağın davacı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı bulunduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla taraflar arasında ticari mal alışverişi bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı taraf, yasal yükümlülüğü gereği tutmakla yükümlü bulunduğu ticari defterleri mahkememize ibraz etmiş, ancak davalı taraf kendi ticari defterlerinin ibrazdan kaçınmıştır. Mahkememizce bu konudaki ara kararda, defterlerin ibraz edilmemesi durumunda diğer tarafın beyanını kabul edebileceği de belirtilmiştir. Kendi yükümlülüğünü yerine getirerek ticari defterlerini usulüne uygun olarak tutup mahkememize ibraz eden davacı taraf ile kıyaslandıında, kendi ticari defterlerini ibrazdan kaçınarak davacının alacağını ispatlamasını zorlaştıran davalı tarafın hukuk düzeni tarafından korunmaması gerekmektedir. Bu konuda Yargıtay 15.HD.’nin 13/06/2017 tarih ve 2016/2310 E 2017/2537 K sayılı kararı da benzer nitelikte olup, bu kararda “Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK’nın 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK’nın 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır” denilmiştir.
Ayrıca davalı yan her ne kadar taraflar arasında borç mutabakatı, çek-bono bulunmadığı ve cari hesaptan kaynaklanan borcun muaccel olmadığını savunmuş ise de; taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesinin bulunmadığı, TTK’nun 89/2.maddesi uyarınca cari hesap sözleşmesinde yazılı şeklin sıhhat şartı olduğu, bu kapsamda davacının TTK 89 vd.maddelerinde öngörülen prosedürü işletmeden de alacağını talep edebileceği, yine davacının alacağının ispatı açısından hesap mutabakatı veya çek-bono bulunmasının zorunlu olmadığı kanaatine varılarak davalı yanın bu savunmasına itibar edilmemiştir. Kaldı ki davalı yanın cevap dilekçesinde bu şekilde savunmada bulunmasına rağmen bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ise bu kez malların teslim edilmediğini ileri sürerek savunmasını genişletmiş, davacı yanca bu konuda açık bir muvafakat bulunmadığından davalı yanın savunmasını genişletir ve ilk savunmaları ile çelişir yöndeki bu savunmasına da mahkememizce itibar edilmemiştir.
Böylece mahkememizce yapılan yargılama sonucunda toplanan tüm deliller ve özellikle davacı tarafın ticari defter kayıtları göz önünde bulundurulduğunda; davacı yanca alacağının ispat edildiği, davalının borca itirazının haksız olduğu ve işin ticari iş mahiyetinde olması nedeni ile takip tarihinden itibaren asıl alacağa avans faizi uygulanması talebinin haklı olduğu kanaatine varılarak davanın kabulüne, davalının itirazında haksız çıkması ve alacağın miktarının likit olması nedeniyle icra inkar tazminatı talebinin de kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ İLE
Davalının Bakırköy ….. İcra Müdürlüğünün ….. esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile, takibin aynen devamına,
Davalının itirazında haksız olması ve alacağın likit olması nedeniyle asıl alacağın %20 si oranında hesaplanacak İcra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 308,52-TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 54,56.-TL peşin harç ile icra veznesine yatırılan 22,58.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 231,38.-TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 44,40.-TL başvurma harcı ve 54,56.-TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
4-Davacı tarafından dosyada yapılan 636,20.-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
5-Davalı tarafından dosyada yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 3.400,00.-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
7-Davacı ve davalı tarafından dosyaya yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleşince ve HMK 333. maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda miktar itibariyle kesin olarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.22/06/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır