Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/49 E. 2020/204 K. 27.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/49 Esas
KARAR NO : 2020/204

DAVA : Ticari Şirket Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 21/01/2019
KARAR TARİHİ : 27/02/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/03/2020
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde ÖZETLE: … A.Ş.nin İstanbul Altın Borsası ve T.C. Hazine & Müsteşarlığının altın rafinerileri listesinde ilk resmi altın rafinerisi olarak kurulan ve davacılardan … ve … kardeşlerin babası, …’ın eşi merhum … tarafından 2002 yılında satın alınan bir şirket olduğunu, davacıları her birinin hali hazırda 1 TL beher değere sahip 7.909.030 adet olmak üzere toplamda 23.727.090 adet hisse ile, 100.000.000 TL sermayeli şirketin %23,72 oranına sahip olup, şirketin yönetim kurulu başkanı olan …’ın ise şirkete %13,82 şahsen, %47,03’lük bir oranda da hisselerinin tamamına sahip olduğu hissedarı …. San. ve Tic. A.Ş. ile toplamda %60,85’lik hisse oranı ile TTK m. 195 kapsamında hakim teşebbüs konumunda olduğunu, davalı şirketin 26/04/2018 tarihinde genel kurul yaptığını, tüm itirazlara ve daha önce benzer konularda verilmiş mahkeme kararlarına rağmen, yönetim kurulu başkanı …’ın hakimiyetinde olan oylar sayesinde yönetim kurulu üyelerine ve kendisine TTK 395-396. Maddeleri kapsamında izinler aldığını, işbu kararın iptali/butlanının ihtiyati tedbir talebi ile işbu kararın yürütmesinin geri bırakılmasının tarafça talep edildiğini, Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesinin …. E. Sayılı dosyasında 06.09.2018 tarihinde bu konuda bir karar verdiğini ve “2610412018 tarihinde yapılan 2017 yılı olağah genel kurulu toplantısında alınan 12 nolu kararın icrasının geri bırakılması yönündeki ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile dava sonuçlanıncaya kadar bu kararın yürütmesinin geri bırakılmasına” hükmettiğini, işbu karardan haftalar sonra olağanüstü genel kurul kararı alan davalı şirketin hakim teşebbüsü …’ın yönetim kurulundan 22.10.2018 tarihli genel kurul sabahı istifa ettiğini ve yönetim kuruluna yeniden aday olamadığını, yönetim kurulu üyelerinin şirketin hak ve menfaatlerine aykırı hareket edip etmediği, davalı şirketin yönetim kurulunda yer alan şahısların, davalı şirket ile aynı iş kolunda başkaca şirketler kurup, esasen şirketin elde etmesi gereken karı, kendi adlarına ya da 3. Dereceye kadar hısımlarının üzerine kurdukları şirketlere doğrudan ya da 3. Dereceye kadar hısımlarının üzerine kurdukları şirketlere doğrudan ya da dolaylı yolla aktarıp aktarmadığının, şirketin kullandığı kredileri şirket gerçekten de ihtiyacı olup olmadığı ve şirketin kullandığı kredilerin yönetim kurulu üyelerine ait şirketlere bir şekilde aktarılıp haksız menfaat sağlanıp sağlamadıkları, şahıslarına ve şirketlerine ait harcamaları şirkete aktarıp aktarmadıkları, görünüşte gerek ama şişirilmiş fatura ve giderler ile şirketi zarara uğratıp uğratmadıklarının, 26.04.2018 tarihinde yapılan 2017 yılı olağan genel kurulu toplantısında alınan 12 nolu kararın icrasının geri bırakılması kararından önce ve sonra, davaya konu 22.10.2018 tarihli genel kurulda ibrası oylanacak olan yönetim kurulu üyelerinin bu izinleri şirketi zarara uğratacak şekilde kullanıp kullanmadığının ve böylelikle şirketi zarara uğratıp uğratmadıklarının araştırılması için 19.10.2018 tarihinde davalı şirkete, TTK m.437 kapsamında bilgi ve inceleme talepli ihtarname gönderildiğini, genel kurul öncesi davalıya gönderilen ihtarnamede, bir takım konularda bilgi ve belge talebinde bulunulduğunu, belgelerin genel kurulda hazır edilmesi ve bir kısım şirket kayıtları üzerinde inceleme yapılmasına müsaade edilmesinin talep edildiğini, genel kuruldan 3 gün önce 19.10.2018 tarihinde tebliğ olduğunu ve araya haftasonu girdiği için cevap vermediklerini, hazırlık yapamadıklarını iddia etmiş ise de, ihtarnamenin tebliğ edildiği tarihten itibaren işbu davanın açıldığını 21.01.2019 tarihine kadar 3 ay geçmiş olmasına rağmen taraflarına yazılı herhangi bir cevap verilmediğini, müvekkillerin bilgi alma hakkının alenen ihlal edildiğini, 22.10.2018 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulda ihtarnameye konu edilen soruların yönetim kurulu tarafından cevaplanması için tarafça yenilendiğini ve genel kurulda incelemek için talepte bulunulan belge ve bilgilerin neden hazır edilmediğinin sorulmadığını, şirket adına cevap veren eski yönetim kurulu üyesi …’ın, hiçbir somut bilgi ve belgeye dayalı bilgi paylaşmadığını hissedarların bilgi alma hakkını engellediğini, soruların cevapsız bırakıldığını ve geçiştirildiğini, şirket yönetim kurulunun sırf vekil edenleri cezalandırmak ve onlar üzerinde sermaye artırım baskısı kurabilmek adına aldığı kayıtlı sermaye tavanının artırılmasına ilişkin gündem maddesini belirlediğini, davalı şirketin bu konuda önerge verdiğini, kayıtlı sermaye tavanının 200.000.000 TL olmasını önerdiğini, hissedarlardan ….’ın, kayıtlı sermaye tavanının 250.000.000 TL olmasını önerdiğini, davalı şirket yönetim kurulu kayıtlı sermaye için 120.000.000 TL ödemiş iken şirketin yönetim kurulu başkanı olan, Hakim Teşebbüs …’ın sahibi olduğu şirket hissedarı … San. ve Tic. A.Ş.’nin ise kayıtlı sermaye tavanının 300.000.000 TL olmasını önerdiğini, işbu 3 önergenin tekf tek oylandığını ancak hiçbir oy oranının, yasanın aradığı toplantıya katılanların çoğunluğunu alamadığını, vekil eden vekillerini her oylamaya olumsuz oy kullandığını ve muhalefet ederek muhalefet şerhlerini tutanağa geçirdiklerini, tarafça genel kurulda yapılan oylama sonucunda hiçbir teklifin yeterli oy alamadığı için reddedildiğini ve gündemin sonraki maddesine geçilmesi gerektiği beyan edilmiş ise de divan başkanı …’ın Bakanlık temsilcisinin uyarmasına ve muhalefete ve muhalefet şerhinin tutanağa yazdırılmasına rağmen, yasaya aykırı olarak ikinci bir oylama yaptırdığını, …’ın sahibi olduğu … A.Ş.nin 300 Milyon TL’lik teklifinin kabul edildiğini, oylamaya kimlerin katıldığının belli olmadığını, kimlerin oy verdiğinin tutanağa dahi yazılmadığını, gündemin 4. Maddesinde yer alan yönetim kurulunun ibrasına ilişkin karar ile ilgili olarak; bilgi alma hakkı kapsamında genel kurul öncesinde şirket tarafından, davacılara verilen bilgilerin önceki yıllara ait olup ibrası istenilen yönetim kurulu üyelerinin son dönemine ilişkin olmadığını, dolayısı ile yönetim kurulunun ne için ibra edildiği, ne için oylama yapıldığının dahi belli olmadığını, yeni yönetim kurulu seçime ilişkin gündemin 5. Maddesi ile ilgili olarak; Bakırköy …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. E. Sayılı dosyada verilen tedbir kararı nedeniyle yönetim kuruluna giremeyen …’ın, bu kez babası …’ı yönetim kuruluna dahil ettiğini, babasını yönetim kurulu başkanlığına kendi şirketlerinin de yöneticisi ve hissedarı olan …’i de şirketin yönetim kurulu başkan vekilliğine ve Genel Müdürlüğü’ne getirdiğini, … hakkında daha önce benzer konuda mahkeme kararları olmasına ve yasanın açık hükmüne rağmen, sahip olduğu şirketin kullandığı oylar sayesinde davalı şirkete seçtirdiği babası …. ve …’a ait davalı şirket ile aynı faaliyet konusunda iş gösteren şirketlerde yöneticilik yapan …’in genel kuruldan aldığı TTK m.394 ve 395’deki izinlerin, tedbiren icrasının geri bırakılmasına, her biri bakımından tek tek yapılacak inceleme ve değerlendirme neticesinde 22.10.2018 tarihinde yapılan 2017 yılma ait Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı’nda alman 3, 4, 5, 6 ve 7 numaralı maddede oylanan Yönetim Kurulu Üyelerine TTK m.395 ve 396 uyarınca izin verilmesine ilişkin keyfi kararının ana sözleşme, yasa ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı olduklarının tespitine ve ayrı ayrı butlanına, butlanına karar verilmemesi halinde ayrı ayrı iptaline ve her bir talep yönünden icrasının geri bırakılmasına, tüm yargılama giderler ve karşı vekalet ücretinin davalı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde ÖZETLE: iptali talep edilen olağanüstü toplantıda alınan kararların iptali için açılan bu davayı esastan etkileyecek Yargıtay İçtihatları ile tamamen denk bir karar verdiğini, …’ın davacıların murisi olup vefatı ile birlikte davacıların müvekkil şirkette miras yoluyla hissedar olduklarını, müvekkil şirketin dava konusu genel kurul toplantısına kadar yönetim kurulu başkanlığı yapan …ın müteveffanın kardeşi ve davacılardan … ve …ın amcaları olduğunu, …ın davacı … …. ın reşit olan oğlu …. yönetim kurulu üyesi olarak gösterdiğini, son genel kurulda …..ın yönetim kurulu üyesi olarak seçildiğini, davacının kendi oğlunun yönetim kurulu üyesi olarak seçildiği genel kurula karşı dahi dava açtığını, müvekkil şirketin 2010 yılından itibaren dava konusu genel kurul toplantısına kadar yönetim kurulu başkanı olarak görev yapan …ın önderliğinde doğru planlama ve ticari hamleler ile 2011-2018 yılları arasında yaklaşık yedi kat büyüdüğünü, hal böyle iken … ın başta … üyeliği olmak üzere tüm ideallerine ulaşmış olan müvekkil şirketin birtakım taleplerde bulunarak yıpratmaya, baltalamaya, hatta feshettirmeye kendisi ve çocukları lehine de olsa tüm genel kurul kararlarını iptal ettirmeye çalışmakta olduğunu, davacılar tarafından dilekçenin başında şirket eski yönetim kurulu başkanının Hakim Teşebbüs olduğundan bahsedildiğini, 6102 sayılı yasada Hakim Teşebbüs diye bir kavram olmadığını, yasada tarif edilen kavramın “…. Şirket” olup bunun da yasada tanımlanan “Şirketler Topluluğu” ile ilgili bir husus olduğunu, şu durumda da ortada bir şirketler topluluğu yokken bir gerçek kişiye hakin teşebbüs isminin takılmasının hukuki olmadığı gibi mahkemeyi yanıltmaya dönük beyanlar olduğunu, TTK 195. Maddesi Şirketler Topluluğu üst başlığını ve …. Şirket alt başlığını taşıdığını, öncelikle … A.Ş. ile şirkette pay sahibi olan diğer şirketler arasında TTK anlamında bir şirketler topluluğu ilişkisinin olmadığını, bu nedenle … A.Ş. ile bu şirkette pay sahibi olan başka şirketler arasında … Şirket-Bağlı Şirket ilişkisinin söz konusu olamayacağını, dava dilekçesinde müvekkil şirketin sermaye yapısı ve hissedarları hakkında bilgilerin hatalı verildiğini, müvekkil şirketin 2002 yılında … tarafından yalnız başına alınmadığını, müvekkil şirket hissedarları arasında kurucusu olan …, …. A.Ş., …. bank T.A.Ş. … Ticaret A.Ş. ve …. A.Ş. gibi kurumsal hissedarlar da bulunduğunu, davacı … ….Tn eşinin ölümünden sonra hak etmediği halde müvekkil şirket eski yönetim kurulu başkanından ve babasından bir takım taleplerde bulunmaya başladığını, bu taleplerin bazılarının karşılanmaması üzerine ise müvekkil şirketi çalışmaz hale getirebilmek için elinden gelen her şeyi yaptığını, davacılar vekili tarafından söz konusu genel kurul toplantısından önce şirket merkezinde şirket hesap ve belgeleri üzerinde incelemeler yapıldığını, her yıl olduğu gibi genel kurul toplantısından önce 19.10.2018 Cuma günü müvekkil şirkete ihtarname keşide edilerek bu haksız iddialara ilişkin sorular sorulduğunu, Genel Kurul Toplantı tutanağı incelendiğinde her konuya çok detaylı şekilde cevap verildiğini, davacılar tarafından açılan özel denetçi talepli davalarda, şirketin ya da pay sahiplerinin zarara uğratıldığına dair tek bir yazılı ya da geçerli delil sunulmamış olduğunu, davacı tarafça, dava dilekçesinin 4 no.lu paragrafında 26.10.208 tarihinde gerçekleştirilen olağan genel kurul toplantısında kayıtlı sermaye tavanının artışına ilişkin oylamanın iki kez yapıldığının iddia edildiğini ve bu nedenle butlanına veya iptaline karar verilmesini talep ettiğini, kararın alınmasına oylamanın teknik olarak ikinci kez yapılmadığını, önce üç ayrı önerge oylanarak, en çok oy alan önergenin tespit edildiğini sonra da genel kurul iradesine elemine edilen önerinin onaya sunulduğunu, nitekim davacılar vekilinin dava dilekçesinin 4 nolu paragrafı içinde yazmış oluğu her bir öneri için kullanılan olumlu oyların toplamının 68.205.971 olup, toplantıda hazır bulunanların toplam oy sayısının 99.842.091 oyun iradesini göstermediğini, sunulan öneriden hiç birisi için yeterli oy verilmemesinin ortaya kayıtlı sermaye tavanının yükseltilemeyeceği sonucunu da çıkardığını, davacı tarafça dava dilekçesinin 5 no’lu paragrafında müvekkil şirketin 22.10.2018 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alman yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin kararın butlanı veya iptaline karar verilmesinin talep edildiğini, bu talebin de haklı bir nedeni ve hukuki dayanağının bulunmadığını, toplantıda sorulan soruların sorulması ve de cevaplanması akabinde, yönetim kurulu üyelerinin ayrı ayrı ibrası hususuna geçildiğini, kaldı ki hiçbir yönetim kurulu üyesinin kendi ibrasında oy kullanmadığını, yapılan oylamalar ana sözleşmeye ve ilgili mevzuata ve afaki iyiniyet kurallarına uygun olduğunu, butlan kararı veya iptal kararı verilmesini gerektiren hiçbir olumsuz durumun gerçekleşmediğini, davacılar vekilinin iddiasının aksine müvekkil şirketin hissedarı olan …. A.Ş. temsilcisinin ibra oylamalarına katılmasında hukuki bir engel olmadığı gibi, davacılar tarafından bu konuda açılmış davalarda aksine verilmiş kesinleşmiş bir karar da bulunmadığını, davacılar vekili tarafından dava dilekçesinin 7 no’lu paragrafında yönetim kurulu üyelerine TTK madde 395 ve 396 uyarınca izin verilmesine ilişkin 6 ve 7 no’lu kararların icrasının geri bırakılarak butlan veya iptaline karar verilmesini talep ettiklerini, şirket yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396. Maddelerinde sayılan izinlerin verilmesine, dair alınan genel kurul kararı da yasaya, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına uygun olduğundan iptal edilemeyeceğini davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
Taraf iddia ve beyanları, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlğü’nün 07/02/2019 havale tarihli cevabi yazısı, Üsküdar ….. Noteriliği’nin 09/04/2019 havale tarihli cevabi yazısı, 19/11/2019 havale tarihli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İş bu dava, davalı şirketin 22.10.2018 tarihinde yapılan 2017 yılına ait Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı’nda alınan bir kısım kararların iptali talebine ilişkindir.
Eldeki davada uyuşmazlık konusunun; davalı şirketin 22.10.2018 tarihinde yapılan 2017 yılına ait Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı’nda alınan, 2. Kez oylama yaptırılan Kayıtlı Sermaye Tavanının artırılmasına ilişkin 3 nolu, Yönetim Kurulu Üyelerinin ibrasına ilişkin 4 nolu, yeni yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin 5 nolu, mahkemece verilmiş tedbir kararına rağmen yeniden yönetime seçilen Yönetim Kurulu Üyelerine TTK m.395 ve m.396 uyarınca izin verilmesine ilişkin 6 ve 7 nolu kararların ana sözleşme, yasa ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı olduklarının tespiti ve ayrı ayrı yok hükmünde sayılması taleplerinden ibaret olduğu anlaşılmaktadır.
TTK md. 445’e göre kanun esas sözleşme veya dürüstlük kuralına aykırı kararların iptali talep edilebilir. Somut olayda davacı tarafından iptal davası açabilmeye ilişkin TTK md. 446 da anılan toplantıya katılma halinde muhalif kalma ve muhalefeti zapta geçirtme ve iptal davasını genel kurul kararından itibaren 3 ay içerisinde açma koşulunun yerine getirildiği anlaşılmaktadır.
O halde alınan kararın içerik bakımından iptal koşullarının oluşup oluşmadığının incelenmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda aşağıda iptali talep edilen her bir karar kanuna, esas sözleşmeye veya afaki iyi niyet kurallarına aykırılık bakımından incelenip değerlendirilecektir;
İptali talep edilen gündemin 3. Maddesi kayıtlı sermaye tavanının yükseltilmesine ilişkindir. Davalı şirketin sicil kayıtlarından 2014 yılında kayıtlı sermaye sistemine geçtiği buna göre tavanın 100 milyon TL olarak belirlendiği ve yönetim kuruluna 5 yıllığına sermaye artışı için yetki verildiği yapılan artışlarla gerek süre gerekse sermaye tavanına ilişkin sınırın doldurulduğu anlaşılmaktadır. Halka kapalı anonim şirketlerde belirlenen süre dolduktan sonra yetki süresinin uzatılabileceği GTB Tebliği’nde açıkça öngörülmüştür. Yetki süresinin uzatılması esas sözleşme değişikliği niteliğinde olmakla beraber, esasen halka kapalı anonim şirketlerde yetki süresinin uzatılması Bakanlığın iznini gerektirmez (GTB Tebliği md. 5/7). Bununla birlikte davalı şirket bakımından Bakanlık izninin mevcut olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Anılan Tebliğin 6. Maddesine göre; “Üçüncü fıkranın (b) bendi uyarınca yönetim kuruluna tanınan yetki süresinin dolmasından sonra, yönetim kurulunun sermaye artırımı kararı alabilmesi için esas sözleşmenin değiştirilerek yönetim kuruluna yeniden yetki süresi belirlenmesi şarttır. En geç yetki süresinin dolduğu yıl genel kurul toplantısında yetki süresine ilişkin esas sözleşme değişikliği yapmayan şirketler kayıtlı sermaye sisteminden çıkmış sayılırlar. Esas sözleşmede belirlenen yetki süresi içinde yönetim kurulunun değişmesi, yönetim kuruluna verilen yetkiyi ortadan kaldırmaz.” Görüldüğü üzere davalı şirketin kayıtlı sermaye sistemi dışına çıkmaması açısından genel kurulda bu iznin verilmesi bir zorunluluktur. Mali müşavir bilirkişi eliyle davalı şirket mali kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde, sermaye artışına ilişkin verilen bu iznin gerekliliği tespit edilmiş olup iptali talep edilen bu gündem maddesi bakımından kanuna ve esas sözleşmeye aykırı bir durum söz konusu olmadığı gibi, dürüstlük kuralına aykırılıktan da bahsedilemez.
İptali talep edilen gündemin 4. Maddesi yönetim kurulunun ibrasına ilişkindir. Bilindiği üzere ibra, genel kurul tarafından yönetim kurulu üyelerinin söz konusu dönemdeki işlemlerini hukuka ve ortaklık açısından işin gereğine uygun bulduğunu beyan etmektedir. Genel kurul, ibra kararı ile, yönetim kurulu üyelerini ilgili dönemdeki faaliyetleri sebebiyle sorumlu tutmayacağını açıklamaktadır. İbra, ortaklık dışındakilere etkisi olmayan, tümüyle ortaklık içi bir hukuki işlemdir. Bu nedenle, ibra, İsviçre-Türk Hukukunda, sadece ortaklığı ve belli şartlarda bazı pay sahiplerini bağlar (Akdağ Güney, Necla, Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul 2008, s. 157). TTK md. 436 (2)’ye göre ibra bakımından sadece yönetim kurulu üyesinin değil yönetime dahil diğer üyelerin de oy kullanma yasağı bulunup onların da ibra oylamasında oy kullanmamaları gerekmektedir. Geçerli bir ibradan bahsedebilmek için ibranın TTK md. 436 (2)’de yer alan koşullara uygun yapılması gerekir.
Dosyanın incelenmesinden, anılan gündem maddesinde her ne kadar yönetim kurulu üyelerinin kendi ibralarında oy kullanmadıkları belirtilmişse de ibra bakımından sadece yönetim kurulu üyesinin değil yönetime dahil diğer üyelerin de oy kullanma yasağı bulunup onların da ibra oylamasında oy kullanmamaları gerekmektedir. Geçerli bir ibradan bahsedebilmek için TTK md. 436 (2)’de yer alan koşullara uygun yapılması gerekir. Bununla birlikte Yargıtay’ın da doğru bulduğumuz yerleşik uygulaması yönetimde görevli kimselerin oyları düşüldükten sonra geriye kalınan oylar ibra için yeterliyse aykırılığın iptale yol açmayacağı yönündedir.
Huzurdaki davada iptali talep edilen 4. Gündem maddesi bakımından yönetim kurulu üyelerinin birbirlerinin ibrasında oy kullanmış oldukları kabul edilse dahi bu oylar çıkarıldığında dahi davalı şirket ortaklarından … San. Ve Tic. AŞ nin sahip olduğu pay itibarıyla yönetim kurulu üyelerini ibra edebileceği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla anılan ibra kararında yasa veya esas sözleşmeye aykırılık bulunmamaktadır.
İptali talep edilen gündemin 5. Maddesi yeni yönetim kurulu seçimine ilişkindir. Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin seçimi münhasıran genel kurulun görev ve yetki alanında olup, davalı şirket genel kurulunda gerçekleşen yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin kararda herhangi bir yasaya, esas sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılığa rastlanmamıştır. Pay sahiplerinin oydan yoksunluk halleri yasa ile açıkça sınırlanmış olup Yönetim kurulu üyeliğinin seçiminde oydan yoksunluk söz konusu değildir. Yine istifa etmiş bir yönetim kurulu üyesinin yeniden seçimine de yasal bir engel bulunmamaktadır. Netice itibarıyla alınan kararın iptali koşulu oluşmamıştır.
İptali talep edilen gündemin 6 ve 7. maddeleri yönetim kurulu üyelerine TTK m.395 ve m.396 kapsamında izin verilmesine ilişkindir. Yönetim kurulu üyelerinin şirketle işlem yapma ve rekabet yasağı bakımından şunları söylemek mümkündür. Şirketle işlem ve rekabet yasağının amacı çıkar çatışması halinde şirketi korumaktır. Anılan yasaklar mutlak nitelikte olmayıp genel kurulun izni halinde yönetim kurulu üyeleri bu yasaklardan muaf olurlar. Burada sorun yönetim kurulu üyesinin, ortaklıkla işlem yapmasını ve rekabet etmesini mümkün kılan genel kurul kararına katılabilip katılamayacağı ve kendi lehinde oy kullanabilip kullanamayacağıdır. Bilindiği üzere, şirketle işlem yapma ve şirkete borçlanma yasağı TTK’nun 395. maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddenin 1. fıkrasına göre; “Yönetim kurulu üyesi, genel kuruldan izin almadan, şirketle kendisi veya başkası adına herhangi bir işlem yapamaz; aksi hâlde, şirket yapılan işlemin batıl olduğunu ileri sürebilir. Diğer taraf böyle bir iddiada bulunamaz.” Rekabet Yasağı ise TTK md. TTK’nun 396. düzenlenmiş olup, bu maddenin 1. fıkrasına göre; “Yönetim kurulu üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla da giremez. Bu hükme aykırı harekette bulunan yönetim kurulu üyelerinden şirket tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte serbesttir”.
Her ne kadar kanunda yönetim kurulu üyesinin, ortaklıkla işlem yapmasını veya rekabet etmesini mümkün kılan genel kurul oylamasına katılabilip katılamayacağı konusu açıkça düzenlenmemişse de konu öğretide tartışılmış ve olumsuz şekilde cevaplandırılmıştır. Yargıtay da bu sorunun olumsuz cevaplanması gerektiğini yani üyelerin yasağı kaldıran oylamada oydan yoksun olduklarını çeşitli kararlarında ortaya koymuştur (Y. 11.HD. 14.3.2011 tarih ve 2009/10138 E. 2011/2606 K. sayılı kararı; Y. 11. HD. 29.11.1994, E. 5250/K. 9136; 11. HD. 5.5.1981 E. 1267/K. 2213).
Bu durumda gündemin 6 ve 7. maddeleri yönetim kurulu üyelerinin oydan yoksunluğu dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Yukarıda ibraya ilişkin gündem maddesinde de belirtildiği üzere Yargıtaym doğru bulduğumuz yerleşik uygulaması oydan yoksunluk halinde bu kimselerin oyları düşüldükten sonra geriye kalan oyların kararın alınması bakımından yeterli olup olmadığına bakılarak bir sonuca varılması yönünde olup, huzurdaki davada yönetim kurulu üyeleri 6 ve 7. Gündem maddelerinin onaylanmasında oy kullanamazlar. TTK işlem yasağının ve rekabet yasağının kaldırılması bakımından ağırlaştırılmış bir nisap öngörmemiştir. Davalı şirketin esas sözleşmesinde de aksi bir düzenleme yoktur. O halde TTK md. 418 (2) gereği kararlar toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğu ile verilir. Bu durumda 6102 Sayılı YTTK’nın 436/1. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyeleri kendileri ile ilgili rekabet yasağının kaldırılması oylamasında, anılan yetkinin verilmesine ilişkin karar ortak ile şirket arasında şahsi bir işe ilişkin olduğundan, oy yoksunluğu hali uygulanmalıdır. Ancak buradaki oy yoksunluğu yönetim kurulu üyesinin kendisi ile ilgili karara ilişkin olup diğer üyelerin yasaklarının kaldırılmasında yönetim kurulu üyesi oy kullanabilir. Davalı Şirket Genel Kurulunda TTK md. 395, 396 daki izinlerin verilmesine ilişkin oylama sonuçlan davalı şirketin ortaklık yapısı ve pay oranları dikkate alınarak değerlendirildiğinde bu yasağın ihlal edildiği sonucuna götürmemektedir. Zira davalı şirket ortaklarından yalnızca …., …, … (Tüzel kişiyi Temsilen) ve ….’ın oyları sayım dışı bırakıldıktan sonra davacıların red oyuna rağmen geriye kalan oylar ile yasağın kaldırılması mümkündür.
Sonuç olarak davalı şirket genel kurulunda yönetim kurulu üyelerinin işlem ve rekabet yasağının kaldırılmasına ilişkin alınan kararların kanuna ve esas sözleşmeye aykırılık teşkil etmediğini, bu yasağın kaldırılmasının dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edebilmesi için azlığı zor durumda bırakmak onun menfaatlerini zedelemek için getirildiğinin ispatlanması gerektiği mevcut dosya kapsamından bu sonuca varılamamıştır.
Bu açıklamalar ışığında; davalı şirketin iptali talep edilen 22.10.2018 tarihli genel kurulunda alınan 3, 4, 5, 6 ve 7. Maddeleri bakımından yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere iptal koşullarının oluşmadığından davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davanın REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 54,40.-TL red karar harcının, mahkememiz veznesine yatırılan 44,40-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 10,00 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 51,50-TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
6-Bakiye avansın karar kesinleşince yatırana iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.27/02/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır