Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/438 E. 2021/361 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/438 Esas
KARAR NO : 2021/361

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 27/03/2013
KARAR TARİHİ : 08/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/04/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve ıslah dilekçesinde özetle, taraflar arasında 03/03/2012 tarihli makina alımı konusunda sözleşme yapıldığını, sözleşmedeki makina bedelinin davalıya ödendiğini, ancak makinanın kendilerine süresinde teslim edilmediğini ileri sürerek sözleşme nedeni ile davalıya ödenmiş bulunan 170.000 Amerikan Dolarının iadesini , ayrıca davacının uğradığı, zararın ve sözleşmedeki gecikme durumunda uygulanacak cezai şartın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Karşı dava yönünden ise davanın reddini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sözleşme kapsamında davalının edimini yerine getirdiğini, makinayı hazır etmelerine rağmen davacı tarafın makinayı teslim almadıklarını savunarak davanın reddini istemiş, karşı dava olarak makina için tevdi mahalli tespiti ve muhafaza giderlerinin tespitini talep etmiştir.
DELİLLER:
İddia ve savunmalar, taraf vekillerinin 06/03/2014 tarihli celse de alınan imzalı beyanları, taraflar arasında düzenlenen 03/03/2012 tarihli sözleşme, sunulan ve toplanan deliller ile talimat yolu ile yaptırılan keşif sonucu alınan bilirkişi heyeti raporları, dinlenen tanık beyanları, Mahkememizin ……. Esas ve …… Karar sayılı ilamı, Yargıtay ….. Hukuk Dairesinin 10/05/2018 tarih, ….. Esas, …… Karar sayılı bozma ilamı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibari ile, eser sözleşmesine dayalı alacak, tazminat ve tespit davasıdır.
Mahkememizin ……. Esas ve …… Karar sayılı ilamı ile;”…. taraflar arasında 03/03/2012 tarihli sözleşmenin yapıldığı konusunda ve bu sözleşmenin bedeli olan 170.000 Amerikan Dolarının davalıya ödendiği konusunda bir uyuşmazlığın bulunmadığı, her ne kadar davalı taraf 15/07/2012 tarihli ikinci bir sözleşme yapıldığını ve ilk sözleşmenin bu nedenle geçersiz olduğunu savunmuş ise de, ibrazının istenmesine rağmen sözleşme aslının sunalamadığı, bu nedenle 03/03/2012 tarihli sözleşmenin uyuşmazlıkta esas alındığı, sözleşmenin satışı içerse de, esasında makina yapımı ile ilgili eser sözleşmesi olduğu, davalının toplanan delillere göre makinaların üretimini belirlenen süre içinde tamamladığı, ancak bu tesisin kurulabilmesi için montajının yapılacağı yerde alt yapının tamamlanmasının gerektiği, sözleşmeye göre teslim yerinin Isparta olduğu, davacı tarafın gelip makinaları teslim almadığı, davacı iş sahibinin bu durumda temerrüde düştüğü, dolayısıyla davaya konu bedelin iadesini isteyemeyeceği, hem bedelin hemde ifaya ekli cezai şartın birlikte istenmesinin zaten mümkün olmadığı anlaşılmakla asıl davanın reddine,
Karşı dava yönünden ise, talep tespit niteliğinden olduğundan ek rapor ve davacı tarafa gönderilen ve 03/04/2013 tarihinde tebliğ edilen ihtarname ve karşı dava tarihi dikkate alınarak toplam 21 günlük muhafaza gideri olarak 1400 TL nin tespitine karar vermek gerekmiş, tevdi mahalli tayinine ilişkin talep ise, dava şartı yokluğundan usulden reddine..”dair karar verilmiş ve mahkememiz kararı davacı-karşı davalı tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay …… Hukuk Dairesinin 10/05/2018 tarih, ……. Esas, ……. Karar sayılı bozma ilamı “Taraflar arasındaki uyuşmazlık sözleşme tarihine göre uygulanması gereken 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu 355 ve devamı maddelerde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
818 sayılı BK’nın 365 ve devamı maddelerine göre götürü bedelli işlerde yüklenici işi kararlaştırılan bedelle yapmak zorunda olduğundan Dairemizin yerleşik içtihat ve uygulamalarında, hak edilen ve ödenmeyen bedelini hesaplanması ya da fazla ödeme olup olmadığının tespiti için gerçekleştirilen imalâtın eksik ve kusurlar da dikkate alınıp düşülmek suretiyle işin bütününe göre fiziki oranının tespit, bu oranın götürü bedele uygulanarak hak edilen bedelin bulunması ve kanıtlanan ödemelerle mukayese edilmek suretiyle yapılacağı kabul edilmektedir.
Somut olayda davacı iş bedeli olarak ödenen 170.000,00 TL’nin iadesi talebinde bulunmuş olup sözleşmeye konu makinaların imâl edildiği, montajının ise yapılmadığı, montajın götürü olarak kararlaştırılan iş bedeline dahil olduğu, bu durumda yapılmayan montaj nedeniyle eksik iş bulunduğu, bu durumda iş bedeli olarak belirlenen miktarın ne kadarlak bölümünün montaj işine ait olduğunun fiziki oran kurularak belirlenmesi ve bu miktar yönünden eksik bırakılan kısım karşılığı olan fazla ödenen bedelin iadesine karar verilmesi gerekirken talebin tümüyle reddine karar verilmesi doğru olmamış ve kararın temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.” gereğince dosya bozularak mahkememize gönderilmiştir.
Mahkememizce bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuş ve Isparta Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne talimat yazılarak bir makine mühendisi bilirkişi refakatinde mahallinde keşif yapılarak önceki keşifte tespit edilen ve davaya konu olan makinenin davalı uhdesinde olmadığı tespit edilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 136/1. Maddesinde; “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.” ve 138/1. maddesinde ise; “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.” hükümleri bulunmaktadır.
Somut olaya geçmeden önce konunun detaylı bir şekilde ortaya konulması yararlı olacaktır. İfa imkansızlığı kurumu yukarıda belirtildiği üzere TBK’nın 136. maddesinde düzenlenmiş olup, borcun ifasının borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsız olmasını ifade etmektedir. Diğer bir deyişle; ifanın imkânsız hale gelmesi, borçlunun edimini yerine getirmesine engel olan, giderilmesi imkânı bulunmayan bir engelin ortaya çıkması hali olarak ele alınmaktadır. Bu imkânsızlık geçici olabileceği gibi sürekli ve kesin de olabilmektedir. İmkânsızlık halinin, maddi, hukuki yada ekonomik sebeplerden doğması mümkündür. Bu imkansızlık haline doktrinde “KUSURSUZ SONRAKİ İMKÂNSIZLIK” da denilmektedir. Aslında bu hükmün kaynağı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ve 4. maddesinde düzenlenen hakimin hukuka ve hakkaniyete göre karar verme ilkesine dayanmaktadır.
Borçlunun sorumlu olmadığı sonraki imkânsızlığın unsurları şunlardır:
a)Borçlanılan edim sonradan imkânsız hale gelmelidir: Borçlanılan edimin yerine getirilmesinin sonradan ortaya çıkan olaylar nedeniyle objektif ve sürekli olarak mümkün olmamasına sonraki imkânsızlık denilir. Sonraki imkânsızlık da “fiilî imkânsızlık” şeklinde anlaşılmalıdır. İmkânsızlık, bir insan fiiline veya tabiat olayına dayanabileceği gibi, mantıki (tabiî), hukukî veya maddî sebeplere de dayanabilir. Edimin ifası, sözleşmenin kurulmasından önce imkânsız halde bulunmaktaysa, sonraki imkânsızlık değil, başlangıçtaki imkânsızlık söz konusu olur. Bu takdirde de borcun sona ermesinden değil, sözleşmenin butlanından söz edilir (TBK. m. 27/1).
b)Edimin ifası objektif olarak imkânsızlaşmalıdır. Borçlanılan edim borçlu da dahil hiçkimse tarafından ifa edilemiyorsa, objektif imkânsızlık söz konusu olur. Borçlanılan edimin yalnız borçlu tarafından ifasının mümkün olmamasına, sübjektif imkânsızlık denir. Kişiye sıkı sıkıya bağlı edimlerde borçlunun edimi ifası imkânsız hale gelirse, sübjektif değil, objektif imkânsızlık söz konusu olur.
c)Sonraki imkânsızlık sürekli olmalıdır. Geçici imkânsızlık borcu sona erdirmez. Sonraki imkânsızlık tam olabileceği gibi, kısmî de olabilir.
d)Borçlu imkânsızlıktan sorumlu olmamalıdır: Borçlu, edimin imkânsız hale gelmesinden sorumlu olmamalıdır. Edimin imkânsızlaşmasına yol açan sebepler borçluya yükletilemediği takdirde, borçlu sonraki imkânsızlıktan sorumlu olmaz. Borçlu imkânsızlığa kendi kusuruyla neden olmuşsa, mutlaka sorumludur.
Borçlu, sözleşmenin kurulduğu sırada edimin sonradan imkânsız hale geleceğini tahmin edebiliyorsa, kusurlu sayılır ve TBK. m. 112’ya göre sorumlu olur. Edimin imkânsızlaşmasına alacaklı kendi kusuruyla neden olmuşsa, borç borçlu yönünden sona erer; borçlu sorumlu olmadan borçtan kurtulur. TBK. m. 136/1 bu duruma kıyas yoluyla uygulanır.
Aşırı ifa güçlüğünün de sonraki imkânsızlıkla bir ilgisi yoktur. Aşırı ifa güçlüğünün müeyyidesi, sözleşmenin değişen şartlara uyarlanmasıdır. Burada TMK. m. 2’de düzenlenmiş bulunan dürüstlük kuralına dayalı olarak TBK m. 138’de hükme bağlanan uyarlama kuralı uygulanır. Kanun koyucu ayrıca eser sözleşmesi nedeniyle TBK m 480/II’de bu tür özel bir uyarlama hükmü öngörmüş bulunmaktadır. Bu hükümler uyarınca, aşırı ifa güçlüğü halinde şartları varsa, borçlunun başvurusu üzerine hâkim ya sözleşmeyi sona erdirir ya da yeni duruma uyarlar.
Tüm bu anlatımlar ışığında somut olaya gelince; taraflar arasında 170.000 USD bedel ile davaya konu makinelerin yapımı konusunda 03/03/2012 tarihli eser sözleşmesinin yapıldığı, sözleşme kapsamında davacı iş sahibi tarafından sözleşme bedeli olan 170.000 Amerikan Dolarının davalıya ödendiği, yargılama neticesinde toplanan delillere göre davalı yüklenici tarafın makinaların üretimini belirlenen süre içinde tamamladığı, ancak sözleşmeye göre teslim yerinin Isparta olduğu ve davacı tarafın gelip makinaları teslim almaması sebebiyle temerrüte düştüğü, dolayısıyla mahkememizce davaya konu bedelin iadesinin istenemeyeceğine hükmedildiği, Yargıtay tarafından yapılmayan montaj işlemine ilişkin fiziki oranlama metodunun uygulanması gerektiğinden bahisle dosyanın bozularak gönderildiği ve mahkememizce bozma ilamına uyarak yargılamaya devam olunduğu, ancak bu süreçte davalı yüklenicinin makineleri sattığı, dolayısıyla davalıdan kaynaklı sonradan ifa imkansızlığı söz konusu olmuştur. Dolayısıyla ifa imkansızlığı nedeniyle taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi sona erdiğinden sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca davalı yüklenici tahsil ettiği 170.000 USD bedeli iade ile yükümlü olup, bu talep yönünden davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi son bulduğundan, davacı tarafın sözleşmeden kaynaklı talep ettiği cezai şart talebi yerinde görülmemiştir. Davacı tarafın sözleşmeden kaynaklı zarar talebi ise dosya kapsamı itibariyle ispatlanamadığından reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl davanın ıslah dilekçesi doğrultusunda KISMEN KABULÜ İLE,
170.000USD’nin ıslah tarihi olan 23/12/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Karşı dava hakkında verilen hükmün kesinleşmesi nedeniyle yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
Asıl dava yönünden
3-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 24.49,90-TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 24,30-TL peşin harç ile 6.012,50-TL ıslah harcının mahsubu ile eksik kalan 18.013,10-TL karar harcının davalı karşı davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı-Karşı davalı tarafça yatırılan 24,30-TL başvurma harcı, 24,30-TL peşin harç, 6.012,50-TL ıslah harcı ile dosyada yapılan 1.600,00.-TL bilirkişi ücreti ve 201,00-TL posta gideri olmak üzere toplam 7.862,10-TL yargılama giderinin davalı-karşı davacıdan tahsili ile davacı-karşı davalı tarafa verilmesine,
5-Davacı-Karşı Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 33.094,90-TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan tahsili ile davacı-karşı davalı tarafa verilmesine,
6-Bakiye avansın karar kesinleşince yatırana iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde Temyiz Yasa Yolu hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.08/04/2021

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır