Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/410 E. 2022/135 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/410 Esas
KARAR NO : 2022/135

DAVA : Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 30/12/2018
KARAR TARİHİ : 17/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ……. ‘un , davalı …’nin 16 hisseli ortağı olduğunu, müvekkilinin, davalı şirketin 24.01.2011 tarihinde ticaret siciline tescil tarihinden bu yana ticari faaliyetleri, işleyişi, yine davalı şirketin başka şirketlerde olan ticari ilişkiteri, yapmış olduğu sözleşmeler vb. Hiçbir konuda bilgi sahibi olamadığını, Türk Ticaret Kanunu’nun 614. ve devamı maddeleri gereğince ortağı olduğu şirketin işleyişi hakkında bilgi sahibi olmak hakkına sahip olduğunu, müvekkilinin Beyoğlu Noterliği 10.06.2016 tarih ve ……. Yevmiye No.lu ihtamame ile özetle;
“a)Davalı şirketin ve …… ‘in şirketi temsilen taraf sıfatıyla imzalamış olduğu her türlü anlaşma, sözleşme vb. belgenin kesıniş olduğu faturaların birer suretinin muhatabın vekili olarak “ …. Mah. ……. Cad. …… Pasajı, No: …… , Beyoğlu/İstanbul” adresine gönderilmesi,
b) Şirketin işleyişi konusunda bilgi sahibi olmak için şirketin ticari defterlerinin yine işbu ihtarnamenin tebliği tarihinden itibaren 7 takvim günü içerisinde muhatabın vekili olarak “……. Mah. …… Cad. ….. Pasajı, No:25/70, Beyoğlu/İstanbul” adresindeki ofisle hazır edilmesi; Akşi takdirde şirketin ticaret siciline tescili tarihten bu yana elde etmiş olduğu tüm karın tespiti ve müvekkilin hissesine düşen kar payının mahkeme yolu ile talep ve tahsil edileceği, şirket ortağı …… ‘in şirket kayıtlarını müvekkilden gizlenmesinden dolayı şirkete kayyım atanacağı, yine muhatap şirket ortağı hakkında nitelikli dolandırıcılık ve ilgili suclardarnı dolayı hakkında suç duvurusunda bulunacağı”, bildirilmiş,
Ancak davalı şirket, müvekkilinin talebini reddettiğini, müvekkilinin, davalı şirketin birçok firma ile madencilik alanında rödövans sözleşmeleri imzaladığını öğrenmiş, yine davalı şirketin diğer ortağı ……. ‘in şirketin kazançlarının şahsi amaçları için kullandığını, harici olarak öğrendiklerine göre birçok firma ile ticari ilişki içerisinde olduğunu; ancak bu konuda kendisinin bilgilendirilmeyeceğini tespit ederek, davalı şirketin vergi borcunun ve gereksiz yere kredi çekmiş olduğunu öğrendiği bu sebeple müvekkilinin hisse sahibi olduğu, ancak şimdiye kadar herhangi bir şekilde bilgi sahibi olmadığını, kar payı alamadığı şirketle ilgili tam faaliyetlerinin ve müvekkile ödenmesi gereken kar payının tespiti ile tahsilini, söz konusu sürecin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla şirkele kayyım atanmasını talep ve dava etmişlerdir.
DELİLLER:
Esenyurt Vergi Dairesi yazı cevabı, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü yazı cevabı, Esenyurt İlçe Emniyet Müdürlüğü yazı cevabı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6102 sayılı TTK’nın 638. maddesi gereğince açılan limited şirket ortaklığından haklı nedenle çıkma istemine ilişkindir.
Somut olayda davacı …… ‘un, davalı …’nin 16 hisseli ortağı olduğu, şirket işleyişi ile alakalı bilgilendirilmemesi ve kar payı dağıtımı yapılmaması sebebiyle dava dilekçesinde kayyım atanması ve kar payının tahsili talebinde bulunduğu, 16/04/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini çıkma payı karşılığında haklı nedenle şirket ortaklığından çıkma olarak değiştirmiştir. Akabinde çıkma talebini atiye bırakarak sadece haklı nedenle şirket ortaklığından çıkma talebinde bulunduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce uyuşmazlığın çözümü adına davalı şirket kayıtları üzerinde teknik bilirkişiler eliyle incelemeler yaptırılmış ve hazırlanan rapor dosya içerisine alınmıştır. Buna göre; davalı şirketin vergi borçlarını ödemediği, şirketin öz kaynaklarının yıllar itibarı ile üretilen kar seviyesinde artış gösterdiği, ancak düzenli olarak kar elde etmesine rağmen kar dağıtımı veya sermaye arttırımı yapmadığı, dönem sonlarında şirketin nakdinin kasa hesabında atıl bırakılarak şirkete ait paranın takibinin sağlanamadığı ve 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu 352/1-3 maddesi gereğince davalı şirket kayıtları üzerinden yapılan vergi incelemesinde 2017-2018 kayıtlarının ve ilgili vesikalarının doğru bir incelemeye imkan vermeyecek şekilde noksan ve usulsüz ve karışık olduğu tespitlerinin yapıldığı anlaşılmıştır.
Konuya ilişkin yasal düzenlemeler ışığında limited ortaklık sürekli bir borç ilişkisidir. Ortağın ortaklıkla arasındaki hukuki bağ, sahip olduğu hak ve borçlar birlikte değerlendirildiğinde, sözleşmede çıkma hakkı tanınmadıkça ahde vefa ilkesi gereğince ortağın sebepsiz yere ortaklıktan ayrılması düşünülemez.Ancak sürekli borç ilişkisi doğuran sözleşmelerde tarafl arın MK m. 2’deki dürüstlük kuralı gereğince, devamı kendisi için çekilmez hâle gelen bir ilişkiyi sürdürmesi beklenemeyeceğinden, haklı sebeplerin varlığı hâlinde bu ilişkiyi sona erdirmesi mümkündür. Limited ortaklıklarda, haklı bir sebebin gerçekleştiğini düşünen her ortak TTK m. 638/2 hükmüyle verilen imkândan yararlanarak haklı sebeple çıkma davası açabilir. Kanuni çıkma hakkı olarak da anılan haklı sebeple çıkma hakkı, sözleşmeyle çıkma hakkı tanınmış olsa dahi bâkidir. Nitekim haklı sebeple çıkma hakkı vazgeçilmez, mutlak bir haktır.
Haklı sebep uygulamada bahsi çok geçen temel bir kavramdır. Özel hukukun birçok alanında ve özellikle ticaret hukukunda yaygın kullanımı olduğu söylenebilir. Ortaklıklar hukuku anlamında bazı tanımlara göz atıldığında, örneğin ……. haklı sebebi, ortaklık ilişkisini çekilmez hale getiren ve dürüstlük kurallarına göre ortak açısından bu ilişkinin sürdürülmesinin kendisinden istenemeyeceği nedenler şeklinde ifade etmektedir. Limited ortağın çıkma gerekçeleri bağlamında bazı durumlara topluca işaret etmesi bakımından ifade edilecek olursa haklı sebep, ortak açısından ilişkinin objektif imkânsızlığına neden olan, ilişkinin sürdürülmesi imkânını ortadan kaldıran hâller şeklinde tanımlanabilir. Şirketler hukuku açısından Kanunda haklı sebebin tanımı genel hükümlerde veya limited şirketlere ilişkin hükümlerde yer almamaktadır. Sadece kollektif şirketlerin sona ermesi bölümünde TTK m.245’de haklı sebebin tanımı yapılarak numerus clausus olmayan haklı sebep hâlleri sayılmıştır. Bu maddeye göre haklı sebep: “şirketin kuruluşuna yol açan fiili veya kişisel sebeplerin şirketin işletme konusunun elde edilmesini imkansız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmış olması” şeklinde tanımlanmış, bir ortağın yönetimde, hesaplarda şirkete ihanet etmesi, kendisine düşen asli görev ve borçları yerine getirmemesi, şirket unvanını veya mallarını şahsi çıkarları için kötüye kullanması, şirket işlerini yapamayacak duruma gelmesi gibi hâlleri haklı sebebe örnek olarak dört bent halinde sıralamıştır. Bu örneklerden de açıkça anlaşılacağı üzere haklı sebep herhangi bir ortakla ilgili olabileceği gibi ortaklar arasındaki münasebetlerde de kendisini gösterebilir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde genel olarak denilebilir ki, ortaklığın devam etmesi, doğruluk ve güven kurallarına göre dava açan ortaktan beklenemiyorsa, haklı sebep gerçekleşmiştir. Elbette bu değerlendirmede davacı ortağın ortaklık ilişkisinin ortadan kaldırılması veya değiştirilmesi hususundaki menfaatiyle ortaklık ilişkisinin aynen devam ettirilmesinde çıkarı olan kimselerin menfaatleri karşılaştırılmalı ve somut olayda hangi menfaat daha üstün geliyorsa ona göre karar verilmelidir.(Ydr.Doç.Dr.Ali Haydar Yıldırım,Limited Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi,Bursa 2013,s.126-127)
Esasen haklı sebep, en geniş tarifiyle, sürekli bir borç ilişkisine devam etmeyi, dürüstlük kuralı gereği çekilmez hale getirdiği kabul edilebilecek hukuki olgudur.Haklı sebebin, genel manada, sürekli bir borç ilişkisine devam etmeyi dürüstlük kuralı gereği çekilmez hale getirdiği kabul edilebilen hukuki olgular olarak ifade edildiği göz önünde bulundurulacak olursa; ortaklıklar hukukunda haklı sebep tanımı yapılırken “çekilmezlik” olgusunun, yukarıda da belirtildiği gibi, “paydaşları ortak olmaya yönelten nedenlerin ortaklık maksadının gerçekleşmesini imkânsız yahut aşırı miktarda güçleştirecek biçimde ortadan kalkması” olarak somutlaştırıldığı söylenebilir. (ERDEM, s. 23 vd.).
Genel anlamda ortakların davranışları limited ortaklığın faaliyetlerini önleyecek, zarara uğratacak yahut karşılıklı güveni sarsmış ve ortaklar artık bir arada olamayacaklar ve ortaklık faaliyetlerini sağlıklı şekilde yürütemeyecekler ise haklı sebeplerin varlığını kabul gerekir (Baştuğ, s. 47).Yine, ortaklık anlayışını ortadan kaldıran, bireysel çıkarlara yönelen, ortaklar arasında kişisel ve grupsal çıkarların ön plana çıktığı ve ortaklık amacının gerçekleşmesinin olanağının kalmaması gibi hallerde haklı nedenlerin oluştuğunun kabulü gerekir.(Yüksek Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin 07/12/2015 gün ve 2014/15623 esas,2015/11122 karar sayılı ilamı)
Haklı sebebin gerçekleşip gerçekleşmediğini takdir yetkisi ise hâkime aittir. Şüphesiz hâkim söz konusu sebebin haklı olup olmadığını takdir ederken ilgili limited şirketin yapısını da göz önünde bulunduracaktır. Şöyle ki limited şirketler TTK m. 124 hükmünde açıkça sermaye şirketleri arasında sayılmış olmakla birlikte, anonim şirketlere kıyasla şahıs ortaklığı özellikleri gösteren nitelikleri de mevcuttur. Pay devrinin imzaları noter onaylı sözleşme mecburiyetiyle zorlaştırılmış olması, yan edim yükümlülükleri getirme imkânı,çıkma ve çıkarılma kurumlarının düzenlenmiş olması gibi hükümler limited şirketin bu yönünü göstermektedir. Dolayısıyla çok ortaklı, tüm ortakların şirket işleriyle bizzat ilgilenmeyip daha ziyade anonim şirketlerde olduğu gibi kişiliklerinin ön plana çıkmadığı, yaptığı yatırımın değerlenmesine önem verdiği “kapitalist karakterli” limited şirketlerde, ortakların şahıslarında meydana gelen sebepler her zaman haklı sebep sayılamayabilir. Bu hâlde ortaklar, ortaklık ilişkilerinden kaynaklanan, yani objektif nedenlerden dolayı haklı sebebe dayanarak çıkma haklarını kullanabileceklerdir. Ortaklığın sürekli zarar etmesi, uzun yıllar boyunca kâr dağıtılmaması, şirketin atıl durumda olması, ortakların birbirlerine duydukları güven ortamının kaybolması,amacın gerçekleşmesinde hukuki veya ekonomik imkânsızlıkların doğması şeklinde doktrinde birçok husus örnek olarak sayılmıştır.(Yrd.doç.Dr.Bünyamin Gürpınar,Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XX, Y. 2016, Sa. 2,http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/20_2_4.pdf,Erişim Tarihi: 25/11/2017)
Bu açıklamalar ışığında somut olayda olduğu gibi davacı ortağın kâr payı alamaması, şirket faaliyetleriyle ilgili bilgilendirilmemesi, vergi inceleme raporu uyarınca usulü dairesinde şirketin kayıtlarını tutulmayışı gibi nedenlerin birlikte değerlendirmesi sonucu davacı açısından ortaklıktan çıkmak için haklı nedenlerin mevcut olduğunun kabulü gerekir. Bu sebeple davacı tarafın ortaklıktan çıkma talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının ıslah dilekçesi gözönünde bulundurularak çıkma talebinin kabulü ile ,
Davacı …’un İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün ……. sicil numarası ile kayıtlı davalı ……. Maden ve İnşaat İç ve Dış Ticaret Ltd. Şti.’nde TTK’nın 636/3 maddesi uyarınca haklı nedenle ÇIKMASINA İZİN VERİLMESİNE,
2-Çıkma payı talebinin atiye bırakılması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına,
3-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 6.458,14-TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 95,20 TL peşin harcın ve 1.598,00 TL ıslah harcının mahsubu ile eksik kalan 4.765,00 TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 35,90-TL başvurma harcı, 95,20.-TL peşin harç, 1.598,00 TL ıslah harcının dosyada yapılan 750,00-TL bilirkişi ücreti ve 191,90TL posta gideri olmak üzere toplam 2,671,00-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
5-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
6-Bakiye avansın karar kesinleşince yatırana iadesine,

Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.17/02/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır