Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/237 E. 2020/371 K. 06.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/237 Esas
KARAR NO : 2020/371

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/04/2019
KARAR TARİHİ : 06/07/2020
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 27/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle;
Davacı şirketin araç kiralama hizmeti sunan bir şirket olduğunu, davalı şirketin …… firması olduğunu, aralarında işbirliği sözleşmesi imzaladıklarını, sözleşmeye İstinaden 39 rezervasyon yapıldığını, davalı şirkete 17.10.2017 tarihli, 49.880,57 TL bedelli e-fatura düzenlediklerini, davalının çeşitli tarihlerde 11.651,94 TL ödediğini ve 32.228,57 TL bakiye alacaklarının olduğunu, icra takibi başlattıklarını, davalıların itirazı ile takibin durduğunu, arabuluculuk görüşmesinde anlaşma sağlanamadığını belirterek itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacağın % 40 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı tarafından cevap dilekçesi sunulmamıştır.

Bakırköy ……. İcra Müdürlüğünün …… esas sayılı dosyasının tetkikinde alacaklı …… ve Servis Ltd Şti. tarafından borçlu …… ve Reklamcılık San ve Tic A.Ş. şirketine yönelik 35.228,63 TL asıl alacağın tahsili için takip yapıldığı, borçlunun süresi içinde borca itiraz ettiği, takibin durduğu davanın İİK nun 67.Maddesinde belirtilen bir yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı tespit edilmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacı şirket tarafından davalı şirkete sunulan online araç kiralama veri kullanım hizmetinden kaynaklanan alacağın tahsili istemi ile başlatılan takibe itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.
Taraflar arasındaki ilişkinin kira ilişkisi bulunmadığı, davacının kiralayan davalının kiracı sıfatında bulunmadığı, davacı tarafça davalı tarafa verildiği ileri sürülen hizmetin, davalı tarafın müşterilerine kiralık araç temin edebilmesi için internet üzerinden online hizmet sunulması olduğu anlaşılmış ve tarafların tacir olması da göz önünde bulundurularak bu nedenle mahkememizin görevli olduğu anlaşılmıştır.
Tarafların ticari defter ve belgeleri ile davacı tarafça davalıya verilen hizmet konusunda davacı tarafın bilgisayar otomasyon sistemi üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, defter inceleme günü davalı tarafa usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş ancak davalı tarafça ticari defterleri sunmaktan imtina ekmiştir. Bir SMMM ve bir bilgisayar mühendisi tarafından sunulan 09/12/2019 tarihli bilirkişi kök raporunda özetle; davacı defterlerine göre davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 35.228,63 TL tutarında alacağı bulunduğunun saptandığı bildirilmiştir.
Mevcut bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmaması üzerine, fatura karşılığı hizmetin davacı tarafça verilip verilmediği ve otomasyon sistemindeki kayıtların davacının ticari defter kayıtları ile uyumlu olup olmadığı hususundan bilirkişi heyetinden ek rapor aldırılmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi heyeti tarafından sunulan 10/02/2020 tarihli ek raporda özetle; davacı tarafın ticari defter kayıtları ile otomasyon sistemindeki kayıtlarının uyumlu olduğunun tespit edildiği bildirilmiştir.
Dava dilekçesine ekli yazılı sözleşmeye göre taraflar arasında davacı tarafça ileri sürülen hizmetin verilmesine ilişkin yazılı sözleşme yapılmış olduğu ve sözleşmenin 11.2 maddesinde “tarafların sözleşmeden doğabilecek ihtilaflarda kendilerine ait veritabanında tuttuğu elektronik ve sistem kayıtlarının, ticari kayıtlarının, defter kayıtlarının, mikrofilm, mikrofiş ve bilgisayar kayıtlarının bağlayıcı, muteber, kesin ve münhasır delil teşkil edeceğini, birbirlerini yemin teklifinden ber’i kıldığını ve bu maddenin HMK’nun 193.madde anlamında delil sözleşmesi niteliğinde olduğunu…” kabul edecekleri açıkça kabul edilmiştir. Davalı taraf davaya cevap vermeyerek dava konusu vakıaları inkar etmekle yetinmiş ancak söz konusu sözleşmedeki imzanın kendilerine ait olmadığına ilişkin herhangi bir savunmada da ileri sürmemişlerdir. Dolayısıyla sözleşme hükümlerinin davalı yanca bağlayıcı olduğu ve sözleşmeye göre davacı tarafın alacağını kendi defter ve veritabanındaki kayıtlarla ispat ettiği kanaatine varılmıştır.
Zira, dava konusu alacağın davacı tarafın ticari defterlerinde de kayıtlı bulunduğu anlaşılmıştır. Davacı taraf, yasal yükümlülüğü gereği tutmakla yükümlü bulunduğu ticari defterleri mahkememize ibraz etmiş, ancak davalı taraf kendi ticari defterlerinin ibrazdan kaçınmıştır. Mahkememizce bu konudaki ara kararda, defterlerin ibraz edilmemesi durumunda diğer tarafın beyanını kabul edebileceği de belirtilmiş olup bu husus davalıya yapılan tebligata da şerh düşülmüştür. Kendi yükümlülüğünü yerine getirerek ticari defterlerini usulüne uygun olarak tutup mahkememize ibraz eden davacı taraf ile kıyaslandıında, kendi ticari defterlerini ibrazdan kaçınarak davacının alacağını ispatlamasını zorlaştıran davalı tarafın hukuk düzeni tarafından korunmaması gerekmektedir. Bu konuda Yargıtay 15.HD.’nin 13/06/2017 tarih ve 2016/2310 E 2017/2537 K sayılı kararı da benzer nitelikte olup, bu kararda “Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK’nın 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK’nın 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır” denilmiştir.
Böylece mahkememizce yapılan yargılama sonucunda toplanan tüm deliller ve özellikle davacı tarafın ticari defter kayıtları ile taraflar arasındaki münhasır delil sözleşmesi uyarınca davacı tarafça tutulan otomasyon sistemindeki ticari defterlerle uyumlu veritabanı bilgileri göz önünde bulundurulduğunda; davacı alacağının ispat edildiği, bu borcun ödendiğinin davalı yanca ispat edilemediği, davalının borca itirazının haksız olduğu kanaatine varılarak davanın asıl alacak yönünden kabulüne, takip öncesi davalı tarafın temerrüde düşürülmemesi nedeni ile işlemiş faiz yönünden davanın reddine, alacağın miktarının otomasyon kayıtlarının teknik olarak incelenmesini gerektirmesi nedeni ile alacağın likit olmadığı kanaatine varılarak davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve netice itibariyle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
Davalının Bakırköy …… İcra dairesinin ……. esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin takipte talep edilen asıl alacak üzerinden üzerinden devamına,
İşlenmiş faiz yönünden fazlaya ilişkin talebin REDDİNE
Devamına karar verilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına,
Alacağın likit olmadığı kanaatine varılarak icra inkar tazminatı talebinin reddine,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 2.406,46.-TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 444,01.-TL peşin harç ile icra veznesine yatırılan 183,81.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 924,65.-TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 44,40.-TL başvurma harcı ve 444,01.-TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
4-Davacı tarafından dosyada yapılan toplam 1.535,40.-TL yargılama giderinin kabul red oranına göre hesaplanan 1.471,33 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.284,29-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
6-Davacı tarafından dosyaya yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleşince ve HMK 333. maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
06/07/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır