Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/16 E. 2020/539 K. 01.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/16 Esas
KARAR NO : 2020/539

DAVA :Tenfiz
DAVA TARİHİ : 07/01/2019
KARAR TARİHİ : 01/10/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tenfiz davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE; Tenfiz davalarında görevli mahkeme, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunu’nun (MÖHUK) 51. Maddesinin 1. fıkrası uyarınca belirlendiğini, sair düzenleme uyarınca tenfiz kararları hakkında görevli mahkeme Asliye Mahkemelerinin olduğunu, uyuşmazlık ticari dava niteliğinde olduğundan 6102. Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinin 1. Fıkrası uyarınca; her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğunu, bu nedenle görevli mahkemelerin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, mahkemenizin yetkili olduğunu, Dubai Hükümeti Dubai Mahkemeleri Dubai Ticari Bidayet Mahkemesi’nin …… nolu, 25/02/2018 tarihli ve kesinleşen ilamının tenfizi, yargılama giderleri ve vekalet ücreitnin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ÖZETLE;Davalı tenfiz konusu edilen Birleşik Arap Emirlikleri’nde sürdürülen davadan hiçbir aşamada haberdar edilmediğini, davalıya usulünce tebliğ edilmiş bir dava dilekçesi, çağrı kâğıdı, duruşma tutanağı ve mahkeme kararı bulunmadığını, davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini gösterir tebligat belgelerini dosyaya sunmadığını, davanın öncelikle dava şartı yokluğundan reddedilmesini, mahkemece dava şartlarının bulunduğuna hükmedilmesi halinde teminat gösterilmesine karar verilerek teminat gösterilmemesi hallinde davanın reddedilmesini, her durumda davanın tenfiz şartlarını taşımadığından reddedilmesini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini beyan etmiştir.
Davacı vekili 01/10/2020 tarihli duruşmadaki beyanında; ellerinde Türkiye de ilgili Cumhuriyet Başsavcılığınca davalı tarafa tebligat yapıldığına ilişkin bilgi ve belge mevcut olmadığını beyan etmiştir.
Davalı vekili 01/10/2020 tarihli duruşmasındaki beyanında; iki ülke arasında herhangibir ikili anlaşmanın bulunmadığını, ayrıca BAE Lahey sözleşmesine taraf olmadığını, bu nedenle Adli Yardımlaşma kapsamında Tanıma ve Tenfiz yapılması mümkün olmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini beyan etmiştir.
DELİLLER:
Dava, Cevap, Yabancı Mahkeme ilamı ve ekleri, Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’nün 06/10/2020 tarihli yazı cevabı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, yabancı mahkeme kararının tenfizi istemine ilişkindir.
Somut olayda davacı taraf Dubai Mahkemeleri Dubai Ticari Bidayet Mahkemesi’nin ……. nolu, 25/02/2018 tarihli ve kesinleşen ilamının tenfizini talep etmiş; davalı taraf ise tenfiz konusu edilen Birleşik Arap Emirlikleri’nde sürdürülen davadan hiçbir aşamada haberdar edilmediklerini, davalıya usulünce tebliğ edilmiş bir dava dilekçesi, çağrı kâğıdı, duruşma tutanağı ve mahkeme kararı bulunmadığını, davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini gösterir tebligat belgelerini dosyaya sunulmadığını, bu sebeple davanın dava şartı yokluğundan reddini talep etmiştir.
Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak alınmış ve kesinleşmiş ilamlar hakkında, yetkili mahkemenin tenfiz kararı verebilmesi için 5718 sayılı Kanunun 54/c maddesi uyarınca, hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması gereklidir. Kanunda kamu düzeni kavramının zamana ve yere göre değişebilen niteliği gereği bir tanımlama yapılmaktan kaçınılmış ve konunun hakimin takdirine bırakılması tercih edilmiş, ancak kamu düzenine aykırılığın “açıkça” olmasının aranmasıyla bu konuda takdir hakkı bulunan hakime bir sınırlama getirilmek istenmiştir. Bu düzenleme, Türk tenfiz hukukunda, kamu düzeni kavramının izin verdiği ölçüde, yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi lehine bir eğilimin bulunduğunu göstermektedir. Doktrinde de bu konuda hakime yardımcı olması bakımından bazı kriterler verilmiştir. Buna göre örneğin Türk tenfiz hakimi “kural olarak” yabancı mahkeme kararının doğruluğunu inceleyemez (revision au fond yasağı). Zira aksinin kabulü, aynı davanın Türk mahkemesinde tekrar görülmesi ve yeni bir Türk mahkemesi kararının ortaya çıkması sonucunu doğurur. Ancak, örneğin Türk hukukunun vazgeçilmez kabul ettiği temel prensiplerini ihlal eden veya milletlerarası alanda geçerli olan ortak ilkelere aykırı bulunan yabancı mahkeme kararları tenfiz edilemez. Tenfiz hakimi takdir hakkını kullanırken, her somut olayın kendine mahsus özelliklerini de dikkate almalıdır.
O halde dava konusu uyuşmazlık yönünden somut olayın özelliklerine göre bir inceleme ve değerlendirme yapılmalıdır. Somut olayda davalı taraf, yabancı mahkemece kendisine herhangi bir bildirim yapılmadığından savunma hakkının kısıtlandığı ileri sürülmüştür. Davacı tarafça sunulan belgeler ve tenfizi istenen ilamdan davalıya tebligat yapıldığı anlaşılamamaktadır. Davacıya verilen kesin süre içerisinde de tebliğe ilişkin evrak sunulamamıştır.
Ülkemiz ile Birleşik Arap Emirlikleri ile aramızda adli iş birliğine ilişkin ikili bir anlaşma bulunmamakta olup, Birleşik Arap Emirlikleri, l954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesi ile l965 tarihli Lahey Tebligat Sözleşmesine taraf değildir. Dolayısıyla bu ülkeyle tebligatlar uluslararası adli yardımlaşma kuralları çerçevesinde yerine getirilmektedir.
Bu kapsamda Dubai Mahkemesi nezdinde yürütülen yargılama çerçevesinde davalıya yapılacak tebligatların Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün 63/3 numaralı, 16.11.2011 tarihli Genelgesinin 47. Maddesi uyarınca adli evrakın tebliği, davalının bulunduğu yerdeki Cumhuriyet başsavcılığı vasıtasıyla Tebligat Kanunu’nun 26’ncı maddesine uygun olarak yaptırılması gerekir. Ancak davacı tarafça bu şekilde tebligat yapıldığına ilişkin bilgi verilmediği gibi, son celsedeki beyanından da bu usulde tebligat yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu deliller ışığında yabancı mahkemece davalı tarafa herhangi bir bildirim yapılmadığı kabul edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında davalının savunma olanaklarından yararlandırılmayarak yabancı mahkemece savunma hakkının ihlal edildiği, bu hususun Türk hukukunun emredici hükümlerine aykırılık teşkil ettiği ve böyle bir kararın infazının kamu düzenine aykırı olacağı takdir ve sonucuna varılarak tenfiz için aranan ve ön şart niteliğinde olan savunma hakkı yoksunluğundan davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 54,40-TL red karar harcının, mahkememiz veznesine yatırılan 44,40 TL peşin harç ve 36.252,26 TL tamamlama harcından mahsubu ile fazla yatırılan harcın karar kesinleşince ve talebi halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından dosyada herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden ve dava usulden reddedildiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre alınması gereken 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
6-Bakiye avansın yatırana iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.01/10/2020

Başkan …
¸E-imzalı
Üye …
¸E-imzalı
Üye …
¸E-imzalı
Katip …
¸E-imzalı