Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1035 E. 2021/397 K. 19.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/1035 Esas
KARAR NO : 2021/397

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/12/2019
KARAR TARİHİ : 19/04/2021
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 19/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde ÖZETLE; müvekillerinin toptan gıda satışı için davalıya fatura kestiğini davalının ödemesini yapmadığını ve açılan icra takibinede haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiştir.

CEVAP
Davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmadığı anlaşılmıştır.

Bakırköy ……. İcra Müdürlüğü’nün ……. E. Sayılı takip dosyasının incelenmesinde; Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Bakırköy …… İcra Müdürlüğü’nün ……. E. sayılı dosyasının tetkikinde alacaklı tarafından borçlu yönelik 12.811,15 TL asıl alacağın tahsili için takip yapıldığı, borçlunun süresi içinde borca itiraz ettiği, takibin durduğu davanın İİK nun 67.Maddesinde belirtilen bir yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı tespit edilmiştir.

Bilirkişi tarafından düzenlenen rapor sonuç kısmında özetle; davacı tarafın defterlerinin incelendiğini, davacı taraf kayıtlarına göre davalıdan 11.811,15 TL alacaklı olduğu belirtilmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacının davalıdan satım sözlemesi uyarınca satılan toptan gıda ürünlerinden dolayı alacağının tahsili için başlattığı icra takibine vaki itiraz üzerine İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır.
Davalı tarafa usulüne uygun tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmış ve hukuki dinlenilme hakkı tanınmış, ancak davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmamış ve herhangi bir delil de bildirmemiştir. Davacı tarafça bildirilen ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek nitelikte bulunan tüm deliller toplanmıştır.
Taraflar arasında çözülmesi gereken uyuşmazlık, davacı tarafça davalı tarafa icra takibine dayanak yapılan faturalarda yer alan gıda ürünlerinin satılıp satılmadığı, teslim edilip edilmediği ve bu nedenle davacının davalıdan bakiye alacağı bulunup bulunmadığı hususu olarak tespit edilmiştir.
Tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, defter inceleme günü davalı tarafa usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş ancak davalı taraf ticari defterlerini sunmaktan imtina etmiştir. SMMM bilirkişinin davalının defterlerini ibraz etmemesi nedeniyle sınırlı olarak davacı taraf defterleri üzerinde yaptığı inceleme sonucunda düzenlenen 15/03/2021 tarihli tarihli bilirkişi raporunda davacı tarafın usulüne uygun olarak tutulan ticari defterlerine göre davacının davalıdan 11.811,15 TL asıl alacak tutarında alacağı göründüğünün saptandığı bildirilmiştir.
Dava konusu alacağın 11.811,15 TL’lik kısmının davacı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı bulunduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla taraflar arasında ticari mal satışı konusunda yazılı olmayan sözleme bulunduğu anlaşılmaktadır. Taraflar tacir sıfatlarının bulunması gereği TTK hükümleri uyarınca ticari defter tutmakla mükelleftirler. Davacı taraf, yasal yükümlülüğü gereği tutmakla yükümlü bulunduğu ticari defterleri mahkememize ibraz etmiş, ancak davalı taraf kendi ticari defterlerinin ibrazdan kaçınmıştır. Mahkememizce bu konudaki ara kararda, defterlerin ibraz edilmemesi durumunda diğer tarafın beyanını kabul edebileceği de belirtilmiş olup bu husus davalıya yapılan tebligata da şerh düşülmüştür. Kendi yükümlülüğünü yerine getirerek ticari defterlerini usulüne uygun olarak tutup mahkememize ibraz eden davacı taraf ile kıyaslandığında, kendi ticari defterlerini ibrazdan kaçınarak davacının alacağını ispatlamasını zorlaştıran ve basiretli tacir gibi hareketle mükellef olan davalı tarafın hukuk düzeni tarafından korunmaması gerekmektedir. Bu konuda Yargıtay 15.HD.’nin 13/06/2017 tarih ve 2016/2310 E 2017/2537 K sayılı kararı da benzer nitelikte olup, bu kararda “Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK’nın 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK’nın 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır” denilmiştir.
Keza TTK’nun 7251 sayılı kanunla değişik 222.maddesinin 3.fıkrası “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz” şeklinde olup, kanunun bilmemek mazeret sayılamayacağından ve davalı taraf ticari defterlerini yapılan ihtarata rağmen ibraz etmediğinden davacı tarafın usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının yasanın açık hükmü uyarınca davacı taraf lehine delil olarak kabul edilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Böylece mahkememizce yapılan yargılama sonucunda toplanan tüm deliller ve özellikle davacı tarafın ticari defter kayıtları ile davalı tarafın defter ibrazından kaçınması ve takip dayanağı faturaların davalı tarafça vergi dairesine BA bildiriminin yapılmış olması göz önünde bulundurulduğunda; davacının kendi ticari defterlerinin aleyhe kısımlarının da kendi aleyhine delil olabileceğinden davacı alacağının davacı defterlerinde görünen 11.811,15 TL’lik kısım yönünden ispat edildiği, fazlaya ilişkin kısmın ispat edilemediğinden reddi gerektiği, davalının bu miktar yönünden borca itirazının haksız olduğu kanaatine varılarak davanın kısmen kabulüne, alacağın miktarı likit olduğundan davacının icra inkar tazminatı talebinin de takdiren % 20 oranında olmak üzere kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile
Davalının Bakırköy ……. İcra Müdürlüğünün …… sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile, takibin 11.811,15 TL asıl alacak üzerinden devamına,
Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE
11.811,15 TL asıl alacağa takipten itibaren avans faizi uygulanmasına,
Davalı itirazında haksız çıktığı ve alacak likit olduğundan davacının icra inkar tazminatı talebinin kabulü ile, 11.811,15 TL asıl alacağın %20 si oranında hesaplanacak İcra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 806,81.-TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 154,73.-TL peşin harç ile icra veznesine yatırılan 64,06.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 588,02.-TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 44,40.-TL başvurma harcı ve 154,73.-TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
4-Davacı tarafından dosyada yapılan toplam 755,00.-TL yargılama giderinin kabul red oranına göre hesaplanan 696,06 TL’nin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 4.080,00.-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
6-6325 sayılı HUAK’nun 18/A-11-13.maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 660,00 TL arabuluculuk ücretinin kabul-red oranları dikkate alınarak 608,48 TL’lik kısmının davalıdan geriye kalan 51,52 TL’lik kısmının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,

7-Davacı tarafından dosyaya yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleşince ve HMK 333. maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.. 19/04/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır