Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/890 E. 2019/20 K. 07.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/890 Esas
KARAR NO : 2019/20

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 17/09/2018
DAVA TARİHİ : 17/09/2018
KARAR TARİHİ : 07/01/2019
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 06/02/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili tarafından sunulan 17/09/2018 tarihli dava dilekçesinde ÖZETLE; müvekkillerinin yedieminlik ve otopark işletmeciliği yaptığını, davalı ile bu doğrultuda süresiz protokol imzaladığını, davalının sözleşmeyi usul ve esasa aykırı olarak fesih ettiğini ve bildirim yaptığını, bu nedenle İl Trafik Tescil Müdürlüğünce tüm ilçe trafik tescil şube müdürlüklerine durum bildirilerek müvekkilinin yedinde bulunan araçların çekilip başka otoparklara çekilmesi işlemi başlatıldığını, bu durumun mağduriyetlerine sebebiyet verdiğini belirterek tedbiren yargılama bitinceye kadar muarazanın ve müdahalenin menine sözleşme geçerliliğini devam ettirdiğine, ihtiyati tedbiren yargılama bitinceye kadar 17.05.2018 tarihli yediemin otopark işletmeciliği sözleşmesinin geçerliliğini devam ettirdiğine dair karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde ÖZETLE;davacı şirketin 10.05.2018 tarihinde yediemin otopark işletmek amacı ile müvekkiline müracaat ettiğni, 11.05.2018 tarihinde otoparkın fiziki olarak incelenip tutanak tutulduğunu, daha sonra davacıya ait belgeler incelendiği ve sözleşme imzalanmasında bir sakınca görülmediğinden 17.05.2018 tarihinde bir protokol imzalandığı, davacının otopark dışında araçlardan bazılarını Kemerburgaz da depo diye tabir edilen bir yere taşıdığı, bazılarını ise 15 Temmuz Demokrası Otogarı yanında bulunan boş arazide etrafı tel çitle çevrili herhangi bir güvenlik kamerası kayıt defteri iop sistemi olmayan alanda muhafaza ettiğini ve bununla ilgili herhangi bir izni olmadığnın tespit edildiğini, ilgili raporlar ve Emniyet Müdürlüğü’nün ilgili müdürlükleri tarafından müvekkiline yazılan yazılar sonuunda gerekli inceleme başlatıldığını ve 01.08.2018 tarihinde müvekkili yetkililerince yerinde yapılan denetimde söz konusu raporlarda belirtilen hususların tek tek teyit edildiğini, davacı yetkililerinin de beyanları alınarak denetim sonucu tutanak altına alındığını, bu tutanak sonucunda da davacının sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini belirterek, hak ve alacakları saklı kalmak üzere davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Dava; Otopark işletmeciliği sözleşmesinin geçerliliğini devam ettirdiğine/yürürlükte olduğunun tespitine, feshin geçersizliğinin tespitine ve muarazanın meni istemine ilişkindir.

Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, tüm dosya içeriği ile birlikte değerlendirildiğinde;

Davacı, Otopark işletmeciliği sözleşmesinin geçerliliğini devam ettirdiğine/yürürlükte olduğunun tespitine, feshin geçersizliğinin tespitine ve muarazanın menini talep etmektedir. Davalının sözleşmeyi feshettiği hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır.

Sözleşmenin feshi iradi bir bildirim olup fesih durumunda sözleşmeyi haksız/haklı fesheden tarafın sözleşme yapma/yapmama ve feshetme özgürlüğü sözleşme özgürlüğü kapsamında kalmaktadır. Sözleşmenin haksız feshedilmesi durumunda ise haksız fesih nedeniyle davacının müspet veya menfi zarar talep etme hakkı bulunmaktadır. Davacı müspet veya menfi zarar talep etmeksizin sadece tespit talebinde bulunmuş olup eda davası açma olanağı varken sadece tespit davası açmıştır.

Medeni Usul Hukuku’nda, davacının mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir dava açılabilmesi için, bu davayı açmakta veya hukuki korunma istemekte haklı bir yararının bulunması gerekir.

Öte yandan, bu hukuksal yararın, “hukuki ve meşru”, “doğrudan ve kişisel”, “doğmuş ve güncel” olması gerekir.

Öğreti ve yargısal kararlarda, hukuki yarar, “dava şartı” olarak kabul edilmiştir. Bu şart, “dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri” olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan “olumlu dava şartları” arasında sayılmaktadır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.11.1982 gün ve 1982/7-1874 E., 1982/914 K.; 05.06.1996 gün ve 1996/18-337 E. 1996/542 K.; 10.11.1999 gün ve 1999/1-937 E. 1999/946 K. ile 25.05.2011 gün ve 2011/11-186 E. 2011/352 K. sayılı kararları)

Dava açmakta hukuki yarar olduğunun kabulü için; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca, açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir.Bir kimsenin, hakkına ulaşmak için, mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan sözedilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez. …. : Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, Ankara 2011, s.297)

Belirtilmelidir ki, mahkemeden istedikleri hukuki korunmaya göre davalar eda davaları, tespit davaları ve inşai davalar olarak ayrılmaktadır.

Eda davalarında; bir şeyin yaratılması istenir.İnşai (yenilik doğurucu) davanın kabulü ile yeni bir hukuki durum yaratılır ve hukuksal sonuç genellikle bir yargı kararı ile doğar.

Tespit davasında ise sadece tespit hükmü verilebilir.Tespit davasında verilen karar ile hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu kesin olarak tespit edilir, diğer bir anlatım ile davalının varlığını inkar ettiği ilişkinin var olduğu veya yokluğunu inkar ettiği hukuki ilişkinin yok olduğu hükme bağlanır.

Bir tespit davasının kabule şayan olabilmesi için, bu davanın konusunu oluşturan hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının menfaatinin (hukuki yararının) bulunması gerekir.

Tespit davasında; eda davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının böyle bir menfaatinin bulunduğu varsayılmaz.Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın, ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. Çünkü tespit davası, hukuki bir durum ya da hak henüz inkar ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır.

İşte davacının hukuki ilişkinin derhal tespitinde menfaatinin (hukuki yararının) varlığı için öncelikle, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel (halihazır) ve ciddi bir tehditle karşı karşıya olması gerekir.Bu tehdit çoğunlukla davalının davranışları ile ortaya çıkar.Bu tehdidin davacı için bir tehlike oluşturabilmesi, bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumunun tereddüt içinde olmasına ve bu hususun, davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmasına bağlıdır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.02.2012 gün ve 2011/10-642 E., 2012/38 K. sayılı kararı)

Bu doğrultuda, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı; bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı; yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır. Davacının tespit davası ile istediği hukuki koruma diğer dava çeşitlerinden birisi ile sağlanabiliyorsa, o zaman davacının tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur. Bu şartların bulunmaması halinde tespit davası dinlenmez, davanın usulden (dava şartı yokluğundan) reddi gerekir.

Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22.05.2013 gün ve 2013/22561 E., 2013/733 K. ile 12.06.2013 gün ve 2013/8-1013 E., 2013/816 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında davacının eda dava açma olanağı varken tespit davası açmış olması nedeniyle davanın dava şartı yokluğu(usulden) reddine karar verilmesi gerektiğine dair mahkememizde kanaat hasıl olmuştur.

Tüm bu nedenlelerle; davanın hukuki yarar dava şartı(HMK 114/h) yokluğu nedeniyle usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40-TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 35,90.-TL peşin harcın mahsubu ile eksik kalan 8,50.-TL karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
2-Davacı tarafından dosyada yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafın üzerine bırakılmasına,
3-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 2.725,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
4-Davacı tarafından dosyaya yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleşince ve HMK 333. maddesi uyarınca davacı tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaen 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru Hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.07/01/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim ……
¸e-imzalıdır