Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/84 E. 2018/1091 K. 19.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BAKIRKÖY
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/84 Esas
KARAR NO : 2018/1091

DAVA : Menfi Tespit (Alım Satım)
DAVA TARİHİ : 19/01/2018
KARAR TARİHİ : 19/11/2018
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 12/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Alım Satım) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili tarafından sunulan 19/01/2018 tarihli dava dilekçesinde ÖZETLE;dava konusu bonoda malen kaydı bulunmakla birlikte müvekkili ile davalı şirket arasında herhangi bir mal alışverişinin bulunmadığını, dava konusu senetin müvekkili tarafından teminat amaçlı imzalandığını, şayet davalı tarafın aksi yönde bir iddiası varsa ve davalı taraf müvekkile mal teslim ettiğini iddia ediyorsa davalı tarafın bu kapsamda düzenlemiş olduğu fatura, sevk irsaliyesi ve teslim – tesellüm fişini ibraz etmesi gerektiğini, dava konusu senedin dayanağı olan malın müvekkile teslim edildiğini ispat yükünün davalı tarafa ait olduğunu, bu kapsamda davalının dava konusu bonoya konu malın müvekkile tespit edildiğini ispat etmesinin zorunlu olduğunu, hiçbir şekilde iddia olunan borcu kabul etmemekle birlikte İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında işletilen faiz oranının fahiş olduğunu, senede konu alacağın yabancı para alacağı olmadığını, açıklanan nedenlerle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkilinin Bakırköy … İcra Dairesi’nin …. Esas sayılı dosyasında takibe konu edilen malen kaydı içeren bono nedeniyle borcunun bulunmaması, davalı ile aralarında mal alışverişi olmaması sebebiyle müvekkilin bakırköy …. icra müdürlüğü’nün …. esas sayılı icra dosyasın kapsamında borcu olmadığının tespitini, müvekkil aleyhine haksız ve kötü niyetli icra takibi başlatan davalı şirket aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı hükmedilmesini, Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı icra dosyasına ilişkin müvekkilin herhangi bir borcu olmadığından Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı icra dosyasındaki icra takibinin müvekkil açısından HMK’nın 389 ve devamı maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir yoluyla teminatsız olarak durdurulmasını, icra takibinin teminatsız olarak durdurulması talebinin kabul görmemesi halinde ise belirtilen icra takibinin müvekkil açısından mahkemenin tayin edeceği uygun teminat mukabilinde durdurulmasını, yargılama giderleri ve ücreti vekâletin davalı taraf üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
DELİLLER
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün ….. Ticaret Limit Şirketinin ticaret sicil kaydı sistem çıktısı, Bakırköy … İcra Dairesinin …. esas sayılı takip dosyası, ….Vergi Dairesi Müdürlüğünden davalı işyerine ait BS ve BA formları tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla yapılan icra takibinden dolayı borçlu bulunmadığının tespiti ile takibin iptaline ilişkindir.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 691/1. maddesi). Bonoda şekil şartları TTK’nun 688. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir. Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik unsurlar da vardır.
Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden ya da malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir (Reha Poroy, Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 11. Baskı, s.237 vd).
Yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide de kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, soyut bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin, eda edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Zira bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle, bir illete bağlı olması gerekmez.
Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel def’i nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır. Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespitini içeren davada ispat yükü, kural olarak senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi talil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. Senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir.
Hemen burada, menfi tespit (borçsuzluğun tespiti) konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi).İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir. Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir
Somut olaya gelince; dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının saptanması istemine ilişkin olduğuna göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir. Dava konusu bonoda davacı kefil, davalı lehtar olup, ihdas nedeni olarak “malen” kaydı bulunmaktadır. Görülmekte olan davada, davacı kefil senetteki imzayı inkâr etmemiş; davalının mal alış verişi gereğince mal teslimini yapmaması nedeniyle, davalının bedelsiz bir senedi icra takibine koyduğunu iddia ederek, borçlu olmadığının tespitini istemiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca malen kaydı bulunan bono karşılığında mal verilmediğini, bononun bedelsiz olduğunu iddia ettiğine göre ispat yükü bunu iddia eden davacı kefildedir. Mahkememizce yargılama sırasında bu ispat yükünün davacı tarafından yerine getiremediği kanaati oluştuğundan yemin hakkı hatırlatılmış ve davacının bu hakka dayanması üzerine sunulan yemin metni davalıya tebliğ edilmiş ancak davalı yemine iştirak etmemiştir. HMK’nın 229. Maddesi uyarınca yemin için davet edilen kimse, tayin edilen gün ve saatte mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın bizzat hazır bulunmaz yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağından davalının malın teslim edilmediği iddiasını ikrar etmiş kabul edilmiştir ve takibe konu bonodan dolayı davacının borçlu olmadığı takdir ve sonucuna varılarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ İLE
Bakirköy …. İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı takip dosyasından dolayı davacının davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine,
2-Dosya kapsamı itibariyle davalı tarafın kötü niyetli olduğu anlaşılamadığından kötü niyet tazminatının reddine,
3-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 9.659,03-TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 2.414,76-TL peşin harç ile icra veznesine yatırılan 724,78 peşin harcın mahsubu ile eksik kalan 6.519,49-TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 35,90.-TL başvurma harcı ve 2.414,76-TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
5-Davacı tarafından dosyada yapılan 119,50-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
6-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 14.062,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
7-Davacı tarafından dosyaya yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleşince ve HMK 333. maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
19/11/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır