Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/8 E. 2018/279 K. 21.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/8 Esas
KARAR NO : 2018/279

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 08/03/2011
KARAR TARİHİ : 21/03/2018
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 19/04/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili 08/03/2011 havale tarihli dava dilekçesinde özetle ; Davacı şirketin Kahramanmaraş ilinde pamuk ipliği ticaretiyle iştigal ettiğini, başta İstanbul olmak üzere ülkenin değişik şehirlerine iplik satımı yaptığını, davacı şirket yetkilisi … ile irtibata geçerek adını …olarak veren … Ltd. Şti ünvanlı firması olduğunu belirten şahsın pamuk ipliği siparişi verdiği, başlangıçta verilen 9.000,00 TL’lik çekin gününde ödendiği, daha sonra adı geçenin daha büyük ölçekte ticari faaliyet yapmak istediğini, alıncak mallara karşılık firmasının çekleriyle, şahsi çekleri ve müşteki çekleri ile ödemek istediğini, güvence olması için firması ve şahsı adına kayıtlı kamyon ve tır dorselerinin plakalarını devretmek istediğini, ödeme yapılması halinde araçların tekrar kendilerine devir edilmesini istediğini, adı geçenin ilk ödemelerinin düzenli olması, verilen çeklerin gününde tahsil edilmesi, bir kısım gayrimenkullerin tapuda devredilmesini müteakip davacıya bir kısım yarı römork motorsuz araçların devrinin yapıldığını, toplam ticaret hacminin 5.000.000 TL civarında olduğunu, tahsile alınan çeklerin bankaya ibrazında karşılıksız olduğunun anlaşılması üzerine … aleyhine icra takipleri başlatıldığını, tebligatı alan ve gerçek …. olduğunu söyleyen şahsın nüfus cüzdanını kaybettiğini, kimliği bulan şahsın kendi resmini yapıştırarak bankalara hesap açtığını belirterek takiplere itiraz ettiğini, bu durumda ticaret yapılan kişinin asıl adının … olduğunun tespit edildiğini, bu kişinin sahte kimlikle …. Ltd. Şti’ den hisse aldığını, bankalara sunulan vergi levhasında şirketin 2005 yılından beri faaliyette bulunduğunun gösterildiğini, … ismi ile bu kişinin 27/06/2008 tarihinde …Bankası … Şubesi’nde …adına hesap açtırdığını ve 10/07/2008 günü de çek talebinde bulunduğunu, adı geçen bankaca yapılan istihbarat çerçevesinde müşterinin çek talebinin uygun bulunduğunu, … sahte kimlikli şahsın, şahsi çek ve hissedarı olduğu şirketin çekleri dışında üçüncü şahıslara ait değişik banka çeklerini de ciro ederek teslim ettiğini, bu üçüncü kişilerin de sahte kimlikle …Bankası … şubesinin çeklerini kullandıklarını, … sahte kimlikli kişinin 13/08/2008 tarihinde 49 adet çekin rızası hilafına elinden çıktığından bahisle davalı bankaya ödemeden men talimatı verdiğini, ancak davalı bankanın bu kadar fazla sayıda çekin ödenmemesinin yasaklanması durumunda keşideciden gerekli izahat ve çeklerin zayi sebebiyle ilgili belge vs. İstemediğini, davalı bankanın basiretli tacir gibi hareket ederek kendisine çek karnesi verilmesi bankacılık açısından mümkün olmayacak kişi ve firmalara çek teslim etmesi nedeniyle ağır kusurlu olduğunu, davalı bankanın … şubesinin … numaralı hesaptan … çek numaralı 20/12/2008 keşide tarihli ve 45.000 USD bedelli olarak tanzim edilen çekin ibrazında karşılığının bulunmaması nedeniyle zarar gördüğünü belirterek mağduriyetinin tazmini için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile zararının şimdilik 10.000 TL’sinin çekin ibraz günü olan 28/10/2008 tarihinden itibaren ticari faiz ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin 06/04/2011 tarihli dilekçesi ile ; Öncelikle davanın zaman aşımına uğraması nedeni ile reddine, ayrıca esasa cevap süresinin ilk celse tarihine kadar uzatılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin 09/05/2011 tarihli davaya cevap dilekçesinde özetle ; Davanın öncelikle BK.60. Maddesi gereğince zaman aşımına uğramış olması sebebiyle usulden reddedilmesi gerektiğini, zararın ve failin öğrenilme tarihinden çok sonra iş bu davanın açıldığını, davaya konu çekin zaman aşımına uğramış olup kambiyo senedi vasfını yitirmiş olduğunu bu nedenle bu çek yaprağına dayalı olarak tazminat talebinde bulunulamayacağını, tazminat sorumluluğunun doğması için herşeyden önce bir zarar meydana gelmiş olması gerektiğini, bu nedenle çek borçluları hakkında takip yapılarak acizleri saptanmadan zarar tazmininin bankadan istenemeyeceğini, davalı bankanın sorumlu tutulabilmesi için davacının zararının gerçekleşmiş olması gerektiğini, bunun için de davacının önce dava konusu üç adet çek ile asıl borçlu olanları takip etmesi ve tüm yasal girişimlere rağmen çeklerin bedelini tahsil edememiş olması gerektiğini, davacının diğer çekte imzası bulunan sorumlular hakkında tüm hukuki yolları tüketmiş olmasının zorunlu olduğunu, müvekkil bankanın 3167 sayılı yasa gereği çek karnesi verirken gereken basiret ve özeni göstermiş ve yasanın aradığı tüm belgeleri tedarik ettiğini, resmi kurumların görev ve yetkileri dahilinde düzenledikleri bu belgelere istinaden çek karnesi verdiğini, müvekkil bankanın gerekli özeni göstererek söz konusu şahsa peyderpey çek karnesi verdiğini, davacının banka nezdinde bulunan hesabından usulüne uygun olarak düzenlenmiş vekaletname, nüfus cüzdanı ve davacı şirkete ait imza sirkülerine dayanılarak paranın ödenmesinde davalı bankanın BK.nun 96 maddesinde öngörülen kusursuzluğunun kanıtlanmış olmasına rağmen davalı banka hakkındaki davanın kabulüne karar verilesi doğru görülmediğinden kararın bu nedenle de davalı banka yararına bozulması gerektiğini, müvekkil bankanın davranışı ile zarar arasında uygun illiyet bağı bulunmadığını, 3167 sayılı çek yasasının 10.maddesi bankaların 2. Maddeden kaynaklanan sorumluluklarını sınırladığını, bu şekilde bankaların yasanın 2.maddesine istinaden karşılıksız çekten kaynaklanan hukuki sorumlulukları 10. Maddede belirtilen miktar ile sınırlandırıldığını, bu nedenle bankaların, karşılıksız kalan çekler nedeniyle özen ve basiret yükümünün ihlaline istinaden 10.Maddede belirtilen miktardan başka bir sorumlulukları bulunmadığını, davacının henüz çek borçluları hakkında takip yollarını tüketerek borçlular hakkında aciz vesikası almadığını, müvekkil bankanın çek hesabı açarken yükümlü olduğu özen borcunun kapsamı 3167 sayılı yasanın 2. ve 9.maddesinde açıkça belirlendiğini, davacının dava dilekçesindeki müvekkil bankaya ilişkin iddiaları asılsız olduğu gibi hukuki temelide olmadığını, ayrıca dava dilekçesindeki pek çok iddianın ve bilginin de iş bu dava ile doğrudan bir ilgisinin de bulunmadığını, müvekkil banka tarafından çek keşidecisinin özellikle davacı ile olan ticari ilişkisi de dikkate alınarak ve bu ilişki olumlu referans olarak kabul edilerek firma ile kredi ilişkisine giriliş ve bu nedenle müvekkil bankanın zararı oluştuğunu, bu zarar nedeniyle davacıya yönelik tüm tazminat haklarını saklı tutmak kaydı ile davacının açmış olduğu usul ve yasaya aykırı, haksız ve kötü niyetli davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davaya konu… nolu hesaptan … çek numaralı 20/12/2008 keşide tarihli ve 45.000 USD bedelli çekin bankaya ibraz edilip edilmediği, ödeme yapılıp yapılmadığı hususunda ilgili banka şubesine yazı yazıldığı, gelen cevabi yazıda ilgili çekin … Ltd. Şti’ ne ait olup çekin ibrazına ilişkin herhangi bir işlem bulunmadığının bildirildiği görülmüştür.
Davacı vekilinin delil listesinde sunmuş olduğu deliller hususunda ilgili yerlerle yazışmalar yapılarak gelen cevabi evraklar dosya arasına alınmıştır.
Dosyanın davacının tazminat isteminin yerinde olup olmadığı, taraflara atfı kabil bir kusur bulunup bulunmadığı ve tazminat miktarına ilişkin olarak bankacılık konusunda uzman bir bilirkişiye tevdii edilmiş olup, tanzim edilen bilirkişi raporunda özetle ; Davacının, … şirketi ve… ile ticari ilişkisinin başlamasında veya gelişiminde davalı bankanın verdiği çeklerin bir etkisinin olmadığını, davacının tamamen kendi insiyatifi ile adı geçenlerle alış-verişte bulunduğunu, uygun gördüğü güvenceleri aldığı ve çalışmaya devam ettiğini, dolayısıyla tacir olan davacının TTK.20. maddesi gereğince basiretli bir iş adamı gibi davranmış olması gerekeceğini, sahte ….’ nın elindeki sahte nüfus cüzdanları ile noterden imza sirküleri çıkarttığı, ticaret sicil gazetesinde ilanlar yaptırdığı, vergi dairesine başvurduğu ve işlem yaptırdığı, buna rağmen sahteciliğin anlaşılamadığı nazara alındığın, nüfus cüzdanında yapılmış sahteciliğin kolaylıkla anlaşılacak nitelikte olmadığını, bu durumda hiçbir resmi kurumun fark edemediği bir sahteciliğin davalı bankaca fark edilmemesi gerekçe gösterilerek TTK.md.20. Gereğince sorumluluğuna gidilemeyeceğini, ….tarafından Aralık 2008 de keşide edilen ihtarnamenin davacıya tebliği ile birlikte zararın ve failin öğrenildiği nazara alındığında, BK.60. maddesinde belirtilen zamanaşımı süresi geçtikten sonra talepte bulunulduğu anlaşılmakla davacının talebinin zaman aşımına uğramış olduğunu, nihai takdirin sayın mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir.
Dosya kapsamı, davacı ve davalının beyanları ile bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde, davacı taraf dava dilekçesi ile, davalı bankanın …Şubesi’nce … sahte ismini kullanan gerçek ada …. adlı şahsın hissedar olduğu…. Ltd. Şti.’ne çek karnesi verdiğini, çek karnesi verilirken basiretli tacir gibi hareket etmeden gerekli piyasa araştırması yapılmadan çek karnesinin verildiğini, özellikle … adına düzenlenen sahte nüfus cüzdanı ile işlemin yapıldığını, davalı tarafın meydana gelen zarardan sorumlu olduğunu belirterek zararın tazminine yönelik mahkememizde dava açtığı görülmüştür.
Dosyaya davalı bankaya ait belgeler ve evrak ile çek verilmesine ilişkin esaslı belgeler de celbedilmiş, tarafların delilleri ile beraber yaptırılan bilirkişi tarafından yapılan inceleme ve mahkememizde kabul edildiği üzere, davalı bankanın banka olarak kendisine yapılan çek karnesi alımına yönelik başvuruya ilişkin usullere ilişkin olarak inceleme ve araştırma yaptığı, bu inceleme neticesinde olayda kullanılan sahte nüfus cüzdanının belirlenemediği anlaşıldığından, eski TTK’nın 20. Maddesi gereğince basiretli bir tacir gibi davrandığı, benzer konuda daha verilen Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere, (Yargıtay 11. Hukuk 2008/4090 Esas, 2009/7912 Karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2009/13610 Esas, 2011/8722 Karar ilamlarında da belirtildiği gibi), davacı bankanın gerekli sorumluluklarını yerine getirdiği, buna rağmen sahteliği farkedemediği, dolayısıyla verilen çek karnesinin kullandırılması suretiyle davacıya verilen zarardan sorumlu olduğunun kabul edilemeyeceği kanaatiyle davacının davasının reddine karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderilmiş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/12237 Esas , 2014/20101 Karar sayılı kararı ile bozma kararı verilerek dosya mahkememize iade olunmuş, mahkememizce yeni esas sırasına kaydı yapılmış ve bozma ilamına uyulma kararı verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Dosya, banka hukukundan anlayan bilirkişiye tevdii edilmiş ve bilirkişi tarafından tanzim edilen raporda ÖZETLE; Somut olayda, davalı bankanın kendisine yapılan çek karnesi talebine yönelik başvuruyu eksik incelediği ve gerekli araştırmayı basiretli bir tacir gibi yerine getirmediği, dolayısıyla çek kanuna göre bankanın sadece hesap sahibinin sunduğu belgelerle yetinmeyip, hem hesap sahibinin hem de çek hesabı açacak şirketin yetkilisinin adresinden ekonomik durumlarını araştırması ve sonuca göre işlem yapması gerektiği, eksik inceleme ve istihbarat yaptığı, davalı bankanın bu ağır kusuru nedeniyle meydana gelen zarardan %75 oranında sorumlu olabileceği, davacı şirket de çekin hamili de ticari ilişkide bulunduğu, kişilerin ekonomik durumu ve ödeme kabiliyetini araştırıp sonucuna göre ilişki kurmak, bu suretle özenli davranmak sorumluluğunu taşıdığı, borçluları hakkında yeterince takip yapmak suretiyle ticari ilişki içinde bulunduğu firmaların gerektiğinde detaylı araştırma, soruşturma ve bilgi toplama hususlarında ve yasa hükümleri karşısında davacının da basiretli bir iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğümü yeterince yerine getirmediği, bu nedenle davacının bu kusuru nedeniyle meydana gelen zarardan %25 oranında sorumlu olabileceği, buna göre oluşan zararın 10.000 TL çekin davalı bankanın ağır kusuru nedeniyle sorumluluğun %75 oranına tekabül eden 7.500 TL çekin ibraz günü olan 28.10.2008 tarihinden itibaren tarafların tacir olması sebebiyle ticari reeskont faiziyle birlikte davalıya iadesinin istenilebileceği rapor edilmiştir.
Davacı tarafın 14/12/2015 tarihli dilekçesi ile davayı 56.375,00.-TL daha ıslah ettiği görülmüştür.
Dosya kapsamı, davacı ve davalı tarafın beyanları, bilirkişi raporu göz önüne alındığında yukarıda özetlenen dava dilekçesi, cevap dilekçesi, mahkememizce verilen karar, bozma ilamı ve bilirkişi raporları itibariyle dosya bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı bankanın dava dışı … Ltd. Şti.’ne vermiş olduğu çek karnesinin şirket temsilcisinin gerçek adı… olan, ancak sahte olarak şirket temsilcisi … kimliği ile davalı taraftan şirket adına çek karnesi almış olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Mahkememiz tarafından yapılan yargılama neticesinde, söz konusu çek karnesinin dava dışı şirket adına düzenlenmesi işleminde davalının gerekli prosedüre uyduğu anlaşılmasıyla, davalı tarafın kusurunun bulunmamasından dolayı davalının sorumluluğuna yönelik açılan davanın reddine karar verilmiş olup, yapılan temyiz üzerine yukarıda da özetlenen ve mahkememizce de uyulan Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin kararı itibariyle davalı bankanın çek karnesi düzenlerken sadece 3167 sayılı kanunun 4818 sayılı ile değişik 2. Maddesine göre, şirketi araştırmak yeterli olmadığı, ayrıca şirket adına hareket eden temsilci olduğunu beyan eden kişi ile ilgili de gerekli araştırmaları yapması gerektiği noktasında bozulmuş olmakla mahkememizce bozma ilamı doğrultusunda yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde davalı bankanın şirket adına hareket eden kişi ile ilgili olarak herhangi bir araştırma yapmadığı gibi basiretli tacir olarak kanunen yapması gereken soruşturmaları da yapmamış olduğu anlaşılmış olup, her ne kadar bu eksik inceleme itibariyle bilirkişi, davalı bankanın %75 oranında kusurlu olduğunu beyan etmiş ise de, davalı bankanın basiretli tacir gibi özellikle çek karnesini alan şirketle ilgili yasal prosedür kapsamında gerekli incelemeleri yapmış olduğu ve bu doğrultuda çek karnesinin sahte kimlik ile hareket eden dava dışı …’a vermesi eylemi itibariyle mahkememizce %50 oranında kusurlu bulunduğu kabul edilmiş olup, bu kusur oranı itibariyle davacı tarafın da kabulü olduğu da dikkate alınarak davacının meydana gelen olayda zararın %50’sini oluşturan 66.375,00.-TL’nin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesi gerekmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderilmiş, Yargıtay …. Hukuk Dairesinin … Esas , … Karar sayılı kararı ile bozma kararı verilerek dosya mahkememize iade olunmuş, mahkememizce yeni esas sırasına kaydı yapılmış ve bozma ilamına uyulma kararı verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Dosya kapsamı, davacı ve davalı tarafın beyanları, bilirkişi raporu, Yargıtay bozma ilamı göz önüne alındığında yukarıda özetlenen dava dilekçesi, mahkememizce verilen karar ve yargıtay bozma ilamı itibariyle bozma ilamından sonra yapılan ıslah isteminin kabul edilemeyceğinden davacının davasının mahkememizin kabulüle ilişkin gerekçesi itibiariyle 10.000 TL dava değeri itibariyle kabulüne fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmes igerektiği kanaati gelmiş olmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile;
Davacının davasının 10.000 TL’lik kısmının KABULÜ ile dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizle birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
Davacının davasının 56.375,00.-TL’lik kısmının usulen açılmış bir dava bulunmadığından REDDİNE,
492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 683,10.-TL karar harcının mahkememiz veznesine yatırılan 148,50.-TL peşin harç ile 962,75.-TL ıslah harcından mahsubu ile hazineye gelir kaydına, bakiye 428,15.-TL harcın karar kesinleşince ve talebi halinde davacıya iadesine, (Bozmadan önce 3.422,83.-TL harcın davalıdan tahsili için harç tahsil müzekkeresi yazıldığı anlaşılmakla, harç tahsil edilmişse harcın iadesini, tahsil edilmemiş ise harç tahsil müzekkeresinin işlemsiz bir şekilde mahkememize iadesine ilişkin karar kesinleşince ve davalı tarafça talep edilmesi halinde ilgili vergi dairesine müzekkere yazılmasına,)
Davacı tarafından yatırılan 18,40.-TL başvurma harcı, 148,50.-TL peşin harç ile 279,65.-TL ıslah harcının davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
Davacı tarafından yapılan 288,00.-TL posta gideri, 123,60.-TL temyiz yoluna başvurma harcı ve 900,00.-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.311,60.-TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre hesaplanan 196,74.-TL’sının davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan 74,75.-TL posta gideri ve 143,50.-TL temyiz yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 218,25.-TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre hesaplanan 185,51.-TL’sının davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 2.180,00.-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre red edilen miktar üzerinden hesaplanan 6.551,25.-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
Bakiye avansın karar kesinleşince yatırana iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük yasal sürede Yargıtay Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 21/03/2018

Katip …

Hakim …