Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/789 E. 2020/191 K. 26.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/789 Esas
KARAR NO : 2020/191

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/08/2018
KARAR TARİHİ : 26/02/2020
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 28/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili tarafından sunulan 09/08/2018 tarihli dava dilekçesinde ÖZETLE; Davalının, müvekkili firmada direktör ve son olarak genel müdür pozisyonlarında çalıştığını, şirketin her türlü ticari sır, müşteri bilgileri, ürün ve üretim fiyat bilgilerine sahip olduğunu, işten ayrıldıktan sonra aynı sektörde başka bir firmada işe başladığını, bu iş yerinde ticari sırları kullanarak hareket ettiğini, müvekkili şirketin eski bir kısım çalışanlarının da işe alındığını, bu durumun taraflar arasındaki 06/07/2015 tarihli İş Sözleşmesinin 12. maddesi gereğince rekabet yasağını ihlal ettiğini, davalının sözleşmede ön görülen 2 yıllık süre dolmadan aynı sektörde faaliyet gösteren işveren bünyesinde çalışmaya başladığını belirterek ceza-i şart bedelinin, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde ÖZETLE; Müvekkilinin, davacı firmada son olarak pazarlama direktörü olarak çalışırken 22/02/2017 tarihinde haksız yere işten çıkarıldığını, TBK ve Anayasanın ilgili maddeleri uyarınca davanın haksız olduğunu, İstanbul …. İş Mahkemesinin …… Esas sayılı dosyasında açmış oldukları işe iade davası sonucunda işe iadesine karar verildiğini, bu nedenle davacının dava açma hakkı bulunmadığını, şuanda çalıştığı firmanın Denizli’de kurulu olduğunu, bölge dışında bulunduğunu, rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin işlerin türü bakımından belirli bir sınırlama içermediğini, rekabet yasağına ilişkin hükmün Anayasa ve TBK hükümlerine aykırı olduğunu, davacının iddialarını destekleyecek delil sunamadığını, davacı şirketle yapılan sözleşmenin kelepçeleme sözleşme niteliğinde olduğunu, ceza-i şart bedelinin ise fahiş miktarda olduğunu belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Tarafların delilleri kapsamında İstanbul …. İş Mahkemesinin ….. Esas sayılı dosyasının bir sureti, Başakşehir SGK ve Çatalca SGK’ndan bir kısım evrak ve belgeler dosyamız arasına celp edilerek incelenmiştir.

¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır
Dosyada ön inceleme aşaması tamamlanarak tahkikat aşamasına geçilmiş, dava konusu olay itibariyle davacı tanıkları … ve …’ın mahkememiz huzurunda beyanları alınmıştır.
Dosya, bir mali müşavir ve bir rekabet alanında uzman bilirkişiye tevdii edilmiş olup, bu bilirkişiler tarafından 26/09/2019 tarihli bilirkişi raporu tanzim edilmiş, akabinde dosya suni deri ve poliüretan konularında uzman bir kimyager bilirkişiye tevdii edilmiş, bu bilirkişi tarafından ise 08/01/2020 tarihli rapor tanzim edilmiş olup, işbu raporlar mahkememizce irdelenmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davacı vekili dilekçesinde özetle, davalının davacı firmada direktör ve son olarak genel müdür pozisyonlarında çalıştığını, şirketin her türlü ticari sır, müşteri bilgileri, ürün ve üretim fiyat bilgilerine sahip olduğunu, işten ayrıldıktan sonra aynı sektörde başka bir firmada işe başladığını, bu iş yerinde ticari sırları kullanarak hareket ettiğini, davacı şirketin eski bir kısım çalışanlarının işe aldığını, bu durumun taraflar arasındaki 06/07/2015 tarihli iş sözleşmesinin 12. Maddesi gereğince rekabet yasağını ihlal ettiğini, davalının sözleşmede ön görülen 2 yıllık süre dolmadan aynı sektörde faaliyet gösteren işveren bünyesinde çalışmaya başladığını beyan ederek ceza-i şart bedelinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili dilekçesinde özetle, davacı firmada son olarak pazarlama direktörü olarak çalışırken 22/02/2017 tarihinde haksız yere işten çıkarıldığını, TBK ve Anayasanın ilgili maddeleri uyarınca davanın haksız olduğunu, İstanbul ….. İş Mahkemesinin ….. Esas sayılı dosyasında açmış oldukları işe iade davası sonucunda işe iadesine karar verildiğini, bu nedenle davacının dava açma hakkı bulunmadığını, şuanda çalıştığı firmanın Denizli’de kurulu olduğunu, bölge dışında bulunduğunu, rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin işlerin türü bakımından belirli bir sınırlama içermediğini, rekabet yasağına ilişkin hükmün Anayasa ve TBK hükümlerine aykırı olduğunu, davacının iddialarını destekleyecek delil sunamadığını, davacı şirketle yapılan sözleşmenin kelepçeleme sözleşme niteliğinde olduğunu, ceza-i şart bedelinin ise fahiş miktarda olduğunu beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalının davacı şirketten ayrıldıktan sonra rekabet yasağını ihlal edip etmediği, bu kapsamda iş sözleşmesinde kararlaştırılan ceza-i şart bedelinin davacıya ödenmesi gerekip gerekmediği noktalarında toplanmıştır.
Dava, taraflar arasında düzenlenen hizmet sözleşmesine aykırı davranan davalıdan, sözleşme gereğince talep edilen cezai şartın tahsili talebine ilişkindir.
Somut olayda; davacı ile davalı arasında 06.07.2015 tarihli iş sözleşmesinin akdedildiği, bu sözleşme gereği davalının davacı yanında 06.07.2015 – 22.02.2017 tarihleri arasında çalıştığı, dosyada mübrez bulunan Belirsiz Süreli İş Sözleşmenin 12. Maddesi uyarınca; davalı 2 (iki) yıl süre ile işverenin açık yazılı izni olmaksızın İstanbul, Kocaeli, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Bursa, Ankara, Antalya, Mersin, Kayseri, İzmir, Gaziantep, Samsun, Trabzon, Adana ve Konya illeri ile sınırlı olmak üzere, işveren ile aynı veya benzer iş kollarında… hangi isim ve unvan altında olursa olsun iş verenle rekabet sayılabilecek şekilde kazanç getirici faaliyette bulunamaz.” Maddesi uyarınca rekabet yasağı sözleşmesi imzalamış olduğunu, rekabet yasağı yükümlülüğüne aykırılık halinde ise hizmet akdinin son bulduğu aydaki aylık brüt ücretinin 10 (on) katı tutarında ceza-i şart bedeli ödeneceği öngörülmüş ve davacı taraf iş bu sözleşme hükmüne dayalı olarak davalının rekabet yasağına aykırı davranması nedeniyle iş bu davayı açtığı anlaşılmıştır.
Bu kapsamda taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı ile davalı arasında imzalanan rekabet yasağını öngören sözleşme hükmünün geçerli olup olmadığı ve davalının çalışma ilişkisinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin rekabet yasağını ihlal edip etmediği noktasında toplanmaktadır.
Rekabet etmeme borcu, iş akdinin sonuçlarından olan; işçinin, işverene sadakat borcunun olumsuz yönünü ifade eder. TBK madde 444’te düzenlenen rekabet yasağı asli yükümlülük doğuran bir sözleşme değildir, iş akdine bağlı olarak fer’i nitelikte bir yükümlülük doğurmaktadır. Bu yasak taraflar arasındaki hizmet ilişkisi sona erdikten sonra hükümlerini doğuran bir borçtur. İş ilişkilerinden doğan rekabet yasağının düzenlenmesinin dayanağı iş ilişkisidir. Rekabet yasağı sözleşmesi, işçinin iş sözleşmesi devam ederken işverenin müşterilerini tanıması ya da iş sırlarını öğrenmesi sebebiyle, iş ilişkisi sona erdikten sonra belirli bir faaliyet alanında, belirli bir coğrafi alanda ve belirli bir zaman diliminde işverenle rekabet teşkil edebilecek herhangi bir faaliyette bulunmaması hususunu içeren sözleşmedir. TBK m,444/l’e göre, “fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir”. TBK m.444/2’ye göre, “rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır

Bu kanuni düzenlemeler uyarınca; rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, bir iş sözleşmesinin bulunması, işçinin fiil ehliyetine sahip olması, iş sahibinin menfaatinin bulunması, yasağın sınırlı olması, sözleşmenin yazılı olması ve rekabet yasağının zaman, YER ve konu bakımından sınırlandırılması gerekir. Tüm bu koşulların hepsinin gerçekleşmiş olması şarttır ve bu koşullar emredici nitelikte olduklarından bu koşullardan herhangi birisinin bulunmaması halinde sözleşme batıl olacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olayda taraflar arasında imzalanan rekabet yasağına ilişkin taahhütnamenin YER sınırlaması bakımından irdelenmesi gerekmektedir. TBK m.445/1 hükmüne göre, rekabet yasağının yer bakımından başka bir deyişle coğrafi alan bakımından işçinin iktisadi menfaatini hakkaniyete aykırı tehlikeye sokmayacak şekilde olması gerekir. Bu çerçevede işverenin haklı bir menfaatinden söz edilemeyeceği açık olan işverenin iş ilişkisi dışındaki bir coğrafi alanda işçinin rekabet edemeyeceği şeklinde bir yasak geçerli olmayacaktır. Başka bir deyişle yasak kapsamındaki coğrafi alan, işverenin faaliyet gösterdiği yer ve müşteri çevresi ile ilgili olmalıdır. Yargıtay uygulamasına göre, Türkiye sınırları içinde rekabet etmeme yönünden öngörülen düzenlemelere geçerlilik tanınmamıştır.
Davaya konu rekabet yasağı hükmü incelendiğinde sadece bir bölge ile sınırlı olarak değil davalının çalışma hürriyetini ortadan kaldıracak şekilde İstanbul, Kocaeli, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Bursa, Ankara, Antalya, Mersin, Kayseri, izmir, Gaziantep, Samsun, Trabzon, Adana ve Konya illeri rekabet yasağı kapsamına alınmıştır. Bu çerçevede davava konu rekabet yasağı hükmünün TBK 445/1 hükmü gereğince geçersiz olduğu takdir ve sonucuna varılarak davacı tarafın davasının reddine karar verilmiştir.
Davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil edip etmediği noktasında yapılan incelemede; kimyager bilirkişi, rekabet yasağının benzer konularda olduğunu belirtmiş, akabinde davalının çalıştığı dava dışı firmanın faaliyet alanlarını sıralamış ve bu faaliyet alanlarının rekabet hükmü kapsamında kaldığını rapor etmişlerdir. Ancak bilirkişi raporunda, davadışı şirket yöneticilerinin beyanlarını da esas alarak kanaate varmış ise de, dosya kapsamında bulunmayan ve delil niteliği olmayan bu beyanlara itibar edilmemesi gerektiği, dolayısıyla raporun denetime elverişli olmadığı, sunulan 26.09.2019 tarihli raporun denetime elverişli olduğu kanaatine varılmış olup aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davanın REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 54,40.-TL red karar harcının, mahkememiz veznesine yatırılan 2.984,80.-TL peşin harçtan mahsubu ile hazineye gelir kaydına, bakiye 2.930,40.-TL harcın karar kesinleşince ve talebi halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından dosyada herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 20.554,06.-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
6-Bakiye avansın karar kesinleşince yatırana iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 26/02/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

*Bu evrak 5070 sayılı kanun hükümleri uyarınca elektronik imza ile imzalanmıştır.*