Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/543 E. 2021/46 K. 18.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/543 Esas
KARAR NO : 2021/46

DAVA : İtirazın İptali (Yayımlama Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/06/2017
KARAR TARİHİ : 18/01/2021
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 17/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Yayımlama Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalıdan olan alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine taraflarınca İstanbul ……. İcra Müdürlüğünün ……. Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, söz konusu takibe ilişkin ödeme emri davalı şirkete 21/02/2017 tarihinde tebliğ edildiğini, ancak davalı şirketin takibe itiraz ettiğini ve icra takibinin davalının itirazı neticesinde durduğunu, takibe konu faturanın müvekkiline ödenmediğini, davalının borca itiraz ederek borcunu ödemekten kaçınmaya çalıştığını, kötü niyetli olarak müvekkilinin alacağını engellemeye çalıştığını, borçlunun haksız ve mesnetsiz itirazı nedeni ile müvekkilinin alacağını alamadığını ve zarara uğradığını, bu nedenlerle davalının itirazının iptaline, takibin devamına, davalının %20 ‘den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yetkili icra dairesinde takip yapılmadığından ve geçersiz takibe dayanılarak itirazın iptali davası açılamayacağından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin davacıya böyle bir borcu bulunmadığını, davacı tarafça buna rağmen icra takibi başlatıldığını, iş bu takibin haksız ve kötü niyetli olduğunu, bu sebeple davacı tarafın %20 ‘den az olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini, bu nedenlerle öncelikle yetkisizlik itirazlarının kabulü ile dosyanın yetkili Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri ‘ne gönderilmesine, haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bıkarılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

İstanbul …… İcra Müdürlüğü’nün ……. E. Sayılı takip dosyasının incelenmesinde; Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. İstanbul …… İcra Müdürlüğü’nün ……. E. sayılı dosyasının tetkikinde alacaklı tarafından borçlu yönelik 6.477,41 TL asıl alacağın tahsili için takip yapıldığı, borçlunun süresi içinde borca itiraz ettiği, takibin durduğu davanın İİK nun 67.Maddesinde belirtilen bir yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı tespit edilmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, davacının davalıdan faturalı mal alacağı bulunduğundan bahisle başlattığı icra takibine itiraz üzerine İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır.
Davalının yetki itirazı üzerine İstanbul ……. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02/03/2018 tarih ……. Esas ……. Karar sayılı kararı ile yetkisizlik kararı verilerek dosya mahkememiz esas defterine kaydedilmiştir.
Davalı tarafça her ne kadar icra müdürlüğünün yetkisine de itirazda bulunulmuş ise de; davalının icra takibine itirazında yetki itirazında bulunmadığı, dolayısıyla icra müdürlüğünün yetkisinin itiraz edilmeyerek kesinleştiği, icra müdürlüğünün yetkisine cevap dilekçesi ile itiraz edilemeyeceği anlaşılmakla bu yöndeki itirazın reddine karar vermek gerekmiş ve bu konudaki dava şartının mevcut olduğu anlaşılmıştır.
Tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, ancak davalı taraf ticari defterlerini sunmaktan imtina etmiştir. SMMM bilirkişinin sınırlı olarak davacı taraf defterleri üzerinde yaptığı inceleme sonucunda düzenlenen 05/02/2019 tarihli bilirkişi raporunda davacı tarafın usulüne uygun olarak tutulan ticari defterlerine göre davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 23.133,69 TL alacaklı göründüğünün saptandığı bildirilmiştir.
Mahkememizce tarafların bağlı bulundukları vergi dairelerinden ihtilaf konusu döneme ilişkin BA-BS formları celp edilmiş, bunun üzerine gelen kayıtlar da değerlendirilerek bilirkişiden 15/10/2020 tarihli ek rapor aldırılmış, bilirkişi tarafından takip konusu faturanın da aralarında bulunduğu faturaların davalı tarafça BA bildiriminin yapılmış olduğu bildirilmiştir.
Dava konusu alacağın dayanağı olan faturanın davacı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı bulunduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla taraflar arasında ticari mal alışverişi bulunduğu anlaşılmaktadır. Taraflar tacir sıfatlarının bulunması gereği TTK hükümleri uyarınca ticari defter tutmakla mükelleftirler. Davacı taraf, yasal yükümlülüğü gereği tutmakla yükümlü bulunduğu ticari defterleri mahkememize ibraz etmiş, ancak davalı taraf kendi ticari defterlerinin ibrazdan kaçınmıştır. Mahkememizce bu konudaki ara kararda, defterlerin ibraz edilmemesi durumunda diğer tarafın beyanını kabul edebileceği de belirtilmiş olup bu husus davalıya yapılan tebligata da şerh düşülmüştür. Kendi yükümlülüğünü yerine getirerek ticari defterlerini usulüne uygun olarak tutup mahkememize ibraz eden davacı taraf ile kıyaslandığında, kendi ticari defterlerini ibrazdan kaçınarak davacının alacağını ispatlamasını zorlaştıran ve basiretli tacir gibi hareketle mükellef olan davalı tarafın hukuk düzeni tarafından korunmaması gerekmektedir. Bu konuda Yargıtay ……. HD.’nin 13/06/2017 tarih ve ……. E …… K sayılı kararı da benzer nitelikte olup, bu kararda “Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK’nın 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK’nın 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır” denilmiştir.
Keza TTK’nun 7251 sayılı kanunla değişik 222.maddesinin 3.fıkrası “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz” şeklinde olup, kanunun bilmemek mazeret sayılamayacağından ve davalı taraf ticari defterlerini yapılan ihtarata rağmen ibraz etmediğinden davacı tarafın usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının davacı lehine delil olarak kabul edilmesi yasanın açık hükmü gereğidir.
Dava konusu faturanın davacı tarafça BS ve davalı tarafça BA bildiriminin yapılmış olduğu anlaşılmıştır. Davalı taraf söz konusu faturayı kayıtlarına işleyip BA bildirimini yapmakla ispat yükü yer değiştirmiş ve davalı tarafa geçmiştir. Davalı vekili her ne kadar davalı taraf delilleri arasında BS-BA formlarının olmadığını ve bu nedenle delil olarak dayanılamayacağını ileri sürmüş ise de, davacının delilleri arasında “Ticari defter ve belgeler” bulunduğu ve bu delil bildiriminin BS-BA formlarını da kapsadığı kanaatine varılarak davalının bu yöndeki savunmasına mahkememizce itibar edilmemiştir.
Böylece mahkememizce yapılan yargılama sonucunda toplanan tüm deliller ve özellikle davacı tarafın ticari defter kayıtları ile davalı tarafın defter ibrazından kaçınması ve söz konusu faturanın BA bildirimini yapmış olması göz önünde bulundurulduğunda; davacı alacağının ispat edildiği, davalının borca itirazının haksız olduğu kanaatine varılarak davanın asıl alacak yönünden kabulüne, takipten önce davalının temerrüde düşürülmesi söz konusu olmadığından işlemiş faiz yönünden fazlaya ilişkin talebin reddine, alacağın miktarı likit olduğundan davacının icra inkar tazminatı talebinin de kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile
Davalının İstanbul …… İcra Müdürlüğünün ……. sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile, takibin 6.477,41 TL asıl alacak üzerinden devamına,
İşlemiş faiz yönünden fazlaya ilişkin talebin REDDİNE
Asıl alacağa takipten itibaren avans faizi uygulanmasına,
Davalı itirazında haksız çıktığı ve alacak likit olduğundan davacının icra inkar tazminatı talebinin kabulü ile, asıl alacağın %20 si oranında hesaplanacak İcra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 442,47.-TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 168,47.-TL peşin harcın mahsubu ile eksik kalan 274,00.-TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 31,40.-TL başvurma harcı ve 168,47.-TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
4-Davacı tarafından dosyada yapılan 694,25.-TL yargılama giderinin kabul red oranına göre hesaplanan 455,85 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 4.080,00.-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 3.387,51.-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
6-Davacı tarafından dosyaya yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleşince ve HMK 333. maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
. 18/01/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır