Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/531 E. 2020/348 K. 02.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/531 Esas
KARAR NO : 2020/348

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 16/05/2018
KARAR TARİHİ : 02/07/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/07/2020
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Yurtdışında yerleşik müvekkilin %20 payına sahip bulunduğu davalı şirketin İstanbul Ticaret Sicilinin ……. sicil sayısında tescilli 190.000 TL nominal sermayeli bir aile şirketi olup tekstil sektöründe faaliyet göstermekte olduğunu, davalı şirketin hem ticari performansı hem de organlarının yolsuz işlemleri sebebiyle paydaşlarına hiçbir fayda sağlamayan bu nedenle de tasfiye edilmesi gereken bir yapıda olduğunu, şirketin ticari faaliyetleri sonucu elde ettiği kardan sadece şirketin hakim ortağı olan ve yönetimini elinde tutan …… ve ailesinin yararlanabileceğini, 15.11.2016 tarihli genel kurulda, yönetim kuruluna (yönetim kurulu geçmişten bu güne …… ve aile bireylerinden oluşur) heyet olarak her ay brüt 12.000 TL ve ayrıca bu tutar üzerinden 3 defaya kadar ikramiye ödenmesine karar verildiğini, daha önceki yıllarda da Genel Kurul tarafından Yönetim Kuruluna bu şekliyle ödemeler yapılmasına karar verildiğini, paydaşlarına uzun yıllardır kar dağıtmayan davalı şirketin, şirketin hakim ortağı konumundaki …… ve ailesine elde ettiği karı aktardığını, şirketin Genel Kurullarının toplanması ile Yönetim Kurulunun teşekkülünün, meseleyi ceza hukuku boyutuna sirayet ettirecek ölçüde yasa dışı olduğunu, zira müvekkilenin, şirketin halen Yönetim Kurulunu oluşturan üyelerinin seçildiği, 30.06.2015 tarihli Genel Kuruluna katılmadığı halde adına sahte imza atılarak asaleten Genel Kurula katılmış gibi gösterildiğini, 15.11.2016 tarihli Genel Kurul ile 17.12.2014 tarihli Genel Kurullarda da müvekkilenin asaleten Genel Kurul toplantılarına katılmış gibi gösterildiğini, bu hususta ihtiyaç duyulan Genel Kurul evraklarına müvekkili adına sahte imzalar atıldığını, bu yapı içerisinde davalı şirketin, Genel Kurallarını hukuka uygun biçimde toplayamadığı için …… ve ailesi tarafından fiilen el konulmuş vaziyette yönetilmekte olduğunu, bu kişilerin geçerli bir genel kurul kararı olmaksızın sözde Yönetim Kurulu üyeleri olarak davalı şirketten para çekmelerinin de hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davalı şirketin tasfiyesine, yargılama giderlerinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacının dava dilekçesinde adreste gösterildiği üzere ikametgahının İsrail Devletinde olduğunu, İsrail Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti arasında davacı veya davalının İsrail de ikamet etmesi halinde teminat gösterilmediğine dair herhangi bir anlaşma olmadığını, bu bakımdan HUMK’nun 96 ve 97. Maddeleri uyarınca davanın mahiyet ve ehemmiyetine göre teminat göstermek zorunda olduğunu, öncelikle bu hususun tamamlanması gerektiğini, davacı vekilinin dava dilekçesinde beyan ve iddia ettiği hususlara göre, şirketin feshini gerektirecek sebeplerin oluşmadığını, şirketin, hissedarlarına mutlak kar dağıtmasının gerekmediğini, şirketin kar dağıtmamasının nedenlerinin hem şirket sermayesinin kifayetsiz olması, hem de son zamanlarda Türkiye genelinde ekonominin dar boğazlardan geçmesi nedeni ile şirketin kar dağıtacak duruma gelemediğini, dava dilekçesinde …… ve ailesinin yararlandırıldığı iddiasının maksadını aşan bir beyan olduğunu, şirketi yönetim kurulu üyelerine ücret ve huzur hakkı verilmesi halinin fevkalade bir durum olmadığı gibi yasa hükümleri karşısında da aykırı bir durumun olmadığını, davacı vekilinin bu durumun ötesinde ile başlayan vakıaların da tamamen yanlış olduğunu, davalı şirketin dürüst biçimde yönetilmediği şüphesinin de gerçek dışı olduğunu, anonim şirketlerin TTK 531. Maddesine göre fesih kararı verildiği takdirde işbu fesih kararı ve tasfiye sonucunda 3. Kişi kurum ve kuruluşların da zarara göreceğini, zira şirketin kısa ve uzun adede yatırımları söz konusu olduğu, borçların ve alacakların bu uzun vadelerde olmasının da sorun yatarmayacağını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
İstanbul Ticaret Müdürlüğü şirket kayıtları, Ekonomi ve Finans Uzmanı ……, Sermaye Piyasaları ve Finans Uzmanı bilirkişi …… , Mali Müşavir bilirkişi ….. tarafından hazırlanan 01/08/2019 tarihli bilirkişi raporu ve Endüstri Mühendisi ……, Öğretim Üyesi Hukukçu bilirkişi …… , Mali Müşavir ….. , Yönetim Muhasebeci bilirkişi …… ve Marka Uzmanı …… tarafından alınan 17/03/2020 tarihli ek rapor ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İş bu dava, TTK 531. madde uyarınca anonim şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalı şirketin haklı sebeple feshi koşullarının oluşup oluşmadığı, fesih yerine kabul edilebilir başkaca çözüm yolları bulunup bulunmadığından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Konuyla alakalı 6102 sayılı TTK’nun 531. maddesi uyarınca: ” Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir”. denmiştir.
Dosyaya celp edilen ticaret sicil kayıtları uyarınca davalı şirketin merkezi Bakırköy Ticaret Mahkemeleri yetki alanında olup, mahkememiz iş bu uyuşmazlığa bakmakta görevli ve yetkilidir.
Davacının davaya konu anonim şirketteki hisse oranı toplam % 20 olup dava açma konusunda yeterli çoğunluğun bulunduğu anlaşılmıştır.
Somut olayda davacı tarafından fesih için haklı sebep olarak ileri sürülen hususlar teknik incelemeyi gerektirdiğinden teknik bilirkişiler eliyle şirket kayıt ve belgeleri incelenmiş ve kök ve ek raporlar dosyaya sunulmuş ve mahkememizce yapılan tespitler yerinde görülerek hükme esas alınmıştır.
Şirketin haklı sebeple feshi, ikincil bir çözümdür. Bu talebin ikincilliği hem davanın açılması hem de davada verilecek hüküm bakımından geçerlidir. Haklı sebeple fesih davasının diğer hukuki yollarla ilişkisi konusu çok net bir biçimde ortaya konulmuş değildir. Ancak İsviçre doktrininde bugün hakim olan ve Türk doktrininde de benimsenen görüş davanın ikincil niteliğinin bu davaların açılmasının haklı sebeple fesih davasının ön şartı olmadığı yönündedir. Gerçekten de davanın ikincil nitelikte olması diğer davalar ile arasında bir bağlılık bulunduğu ve azlığın bu davaları açmadan haklı sebeple fesih davası açamayacağı anlamına gelmez.
Bilindiği üzere anonim şirketlerde; şirketin haklı sebeplerle feshi ve şirket ortaklığından çıkma için haklı sebep teşkil edecek nedenlerin hangi haller olduğu hususu Türk Ticaret Kanununda sayılmamış olup, doktrinde ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin emsal içtihatlarında “şirketin kötü yönetilmesi ve ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıklar bulunması”, “şirketin kuruluş gayesini gerçekleştirmesinin imkansız olması”,”şirket varlıklarının yanlış kullanılması veya israf edilmesi”,”azınlığa karşı fiili veya manevi güç baskı uygulanması”, “azınlığın meşru taleplerinin devamlı olarak reddedilmesi” ve “pay sahiplerinin şirketteki hareket kabiliyetinin ortadan kalkması”, şirketin feshi açısından haklı sebep olarak örnek olarak sayılmış olup haklı sebep, kanunda tanımlanmamıştır. Somut olayın özelliğine göre hakim haklı sebebin varlığını takdir edecektir. Haklı sebep, şirketin devam etmesini çekilmez bir hale getiren veya şirket ilişkisini sona erdirmeyi gerektiren herhangi bir olgudur. Objektif veya subjektif bir neden olabilir. Şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kuruluş ve gayesinin gerçekleşmesine imkan kalmaması, ortağın bakiye sermaye borcunu ödemekte temerrüdü gibi, sebepler anılan maddede yer alan haklı sebeplere örnek olarak sayılabilir. Ancak, haklı nedenlerle fesih davası açılabilmesi için, davacı ortağın, haklı nedenlerin ortaya çıkmasında kendilerinin eylem ve işlemlerinin katkısının bulunmaması, diğer bir anlatımla feshe dayanak gösterilen haklı nedenlerin diğer ortaktan kaynaklandığının kanıtlanması gerekir. Hakim, çoğunluğun davranışının haklı sebep olup olmadığını değerlendirirken TMK md. 2’de yer alan dürüstlük kuralını ve hakkın kötüye kullanımı yasağını esas almalıdır. Haklı sebepler yorumlanırken ikili sözleşmelerde uygulanan kriterlerden yararlanılabilirse de şirketler hukuku alanında bu kriterlerin birebir kullanılmasının mümkün olmadığına dikkat edilmelidir. Pay sahipleri arasında kişisel çekişmeler sermaye şirketlerinde kural olarak haklı sebep teşkil etmezler. Haklı sebebin nesnel olması aranır. Bununla birlikte bazı durumlarda şahıslar arasındaki ilişkiler de belirli bir ölçüde dikkate alınır. Örneğin aile tipi şirketlerde boşanmalar, aile üyeleri arasındaki çekişmeler, mirasçılar arasındaki anlaşmazlıklar, yine az sayıda ortağı olan küçük şirketlerde ortaklar arasındaki şahsi nitelikteki husumet ya da eşit paylara sahip olunan şirketlerde pay durumu haklı sebep olarak kabul edilebilir. Haklı sebep olduğu iddia edilen olayın, şirketin feshine neden olacak nitelikte olup olmadığı değerlendirilirken, şirketin yapısı, ortak sayısı, ortaklar arasındaki ilişkileri dikkate alınmalıdır.
Bu genel açıklamalar ışığında huzurdaki dava değerlendirildiğinde; davalı şirketin 2013-2015 yılları arasında her yıl artış gösterir şekilde kar elde ettiği ancak uzun bir süreden berri kar payı dağıtmadığı ve elde edilen yıllık kar karşılığında yönetim kurulu üyelerine yapılan ödemelerin oldukça yüksek olduğu, bu sebeplerden dolayı TTK’nun md. 531 anlamında haklı sebeple fesih şartlarının oluştuğu kanaatine varılmıştır. Zira bir ortaklık yapısına dahil olan ortağın, o ortaklıktan kar elde etmek amacı taşıması doğal bir olgu olup, taraflar bu hususta bir karar almak üzere dahi bir araya gelemediğinden, artık ortaklık ilişkisinin zedelendiği kanaati edinilmiştir. Zira, bir kimseyi şirket ortağı olmaya yönelten nedenlerin, ortaklık maksadının gerçekleşmesini imkansız kılan yahut aşırı derecede güçleştirecek biçimde ortadan kalkması durumunda çekilmezlik olgusunun gerçekleştiği sonucuna varılmalıdır.
TTK md. 531 hakime istem yerine duruma uygun çözüm konusunda geniş bir takdir hakkı verdiğinden mahkeme kural olarak bu talep ile bağlı değildir. Haklı sebeple fesih davasının arkasında yatan düşünce, hakimin kendiliğinden hatta davacının alternatif çözüm yönünde bir talebi olmadan dahi fesih yerine başka alternatif çözümler araması gerektiğidir. Hakim ortakların dengeleştirilmiş menfaati, ortaklığın mali yapısı, şirketlerin faaliyetinde devam etmesinin gerek ortaklar gerekse şirketin ilişkisi bulunduğu üçüncü kişiler yönünden etkisi de gözetilmelidir. Davalı şirketin bilirkişi raporu ile değerlendirilen ekonomik yapısı ve mali varlığı gözetildiğinde, şirketin feshinin hakkaniyetle bağdaşmayacağı açıktır. Davacının fesih ile elde edeceği sonuca çıkma ile de ulaşabileceği değerlendirilmiş, davalı şirketin ekonomiye katkısını sürdürmeye devam etmesi hakkaniyete uygun bulunmuştur. Bu sebeple, alternatif çözüm olarak davacının ortaklıktan çıkartılmasına karar verilmesinin yerinde olacağı kanaatine varılmış ve bu alternatif çözüm yönteminin iki taraf lehine olacağı değerlendirmesi yapılmıştır. Bu kapsamda, bilirkişi kurulunca denetime ve hüküm kurmaya elverişli raporda belirtilen karar tarihine en yakın reel değerler üzerinden yapılan hesaplamaya göre, davacının davalı şirketteki çıkma payının 215.985,96 TL olduğu sonucuna varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ İLE,
Davalı şirketin haklı nedenlerle feshi koşullarının gerçekleştiği anlaşılmaka birlikte TTK 531/son maddesi hükmü gözetilerek fesih yerine davacının İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün …… numarasına kayıtlı …… SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKET’indeki ortaklığından ÇIKMASINA İZİN VERİLMESİNE,
215.985,96 TL ortaklıktan çıkma payının karar tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalı şirketen tahsili ile davacıya verilmesine,
492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 54,40-TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 35,90-TL peşin harcın mahsubu ile eksik kalan harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafça yatırılan 35,90-TL başvurma harcı, 35,90.-TL peşin harç ile dosyada yapılan 7100,00.-TL bilirkişi ücreti ve 298,00-TL posta gideri olmak üzere toplam 7.469,80-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
Bakiye avansın karar kesinleşince yatırana iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.02/07/2020

Başkan …
¸E-imzalı
Üye …
¸E-imzalı
Üye …
¸E-imzalı
Katip …
¸E-imzalı