Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/474 E. 2019/96 K. 28.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/474 Esas
KARAR NO : 2019/96

DAVA : Menfi Tespit (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/11/2017
KARAR TARİHİ : 28/01/2019
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 28/02/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili tarafından sunulan 07/05/2018 tarihli dava dilekçesinde ÖZETLE;2005 yılında müvekkilinin güven ilişkisi çerçevesinde açığa imza atmak suretiyle verdiği ve anlaşmaya aykırı olarak sonradan doldurulan dava konusu senede ilişkin olarak müvekkili davacı hakkında Büyükçekmece ….İcra Müdürlüğü’nün… esas sayılı dosya ile başlatılan icra takibinden dolayı borcunun bulunmadığının tespiti ile takibin iptali, haksız ve kötü niyetli icra takibinden dolayı davalı tarafın %20 den az olmamak kaydı ile tazminata hükmedilmesi, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.

Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde ÖZETLE;davacı tarafın yazılı delile dayandığını ve buna ilişkin beyanda bulunması gerektiğini, tanık dinletilmesinin mümkün olmadığını, davalı boş kağıda attığı imzanın üst tarafının aleyhine doldurulup, borçlandırıldığını savunduğunu, bu durum itibariyle uyuşmazlık itimadi muameleden doğduğunu, açığa imza atılmak suretiyle tanzim olunan senet anlaşmalara aykırı biçimde doldurulduğu usulen ve yasal delillerle kanıtlanmadığı takdirde hukuken geçerli olduğunu, bu nedenle doğacak tehike ve rizikoları ilk başta kabul etmiş sayılacağını, görülmekte olan davada, davacılar senetteki imzayı inkar etmediğini, davacılar, takibe konu yapılan bono nedeniyle davalıya borçlu bulunmadığını iddia ederek, borçlu olmadığının tespitini istediğini, davacı tarafından bono üzerinde yaş tespiti talebinde bulunmuş ise de söz konusu hususta bilimsel bir çalışma da bulunmadığını, davacının iddia ve beyanlarının temeli bulunmadığını, haksız beyanlar ile borçtan kurtulmaya çalıştığını, açıklanan nedenlerle, bonodaki davacı tarafından imza ikrarı bulunduğu nazara alınarak yazılı belgeye karşı yazılı belge sunulmadığından ayrıca tanık dinlenilmesi de hukuken mümkün olmadığından ve muvafakatı da bulunmadığından ispatlanamayan kötüniyetli davanın reddini, kötüniyetli davacının %20 den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün …. E. Sayılı takip dosyasının incelenmesinde; Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 18.07.02.2017 tarihinde dava konusu bonoya dayalı alacağın tahsili için kambiyo takibi başlatıldığı görülmüştür.

Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller ve tüm dosya içeriği ile birlikte değerlendirildiğinde; Davacı, senedin ön yüzündeki keşideci bölümünün altındaki imzanın kendisine ait olduğunu diğer imzanın kendisine ait olmadığını, senedin boş olarak tanzim edildiğini ve üstünün davalı tarafından sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu belirterek İİK 72. Maddesi gereği dava konusu senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

Davaya konu bononun 01.12.2008 tanzim ve 12.12.2014 vade tarihli olduğu ve nakden kaydını içerdiği bononun incelenmesinden anlaşılmaktadır

Davalı, davacı aleyhine başlattığı icra takibinde, borcun sebebi olarak “01.12.2008 tarihli 120.000 TL mik bono ” açıklaması gösterilmiştir. Bu hali ile, davalı davacıya borç para verdiğini ve ödenmediğini ileri sürerek, karz hukuki ilişkisine dayanmış, delil olarak da bonoya dayanmıştır.

Hemen belirtelim ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (TTK m 691/1). Bonoda şekil şartları TTK m 688’de sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir. Bu zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlarda vardır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Buna karşılık bonoya isteğe bağlı olarak, bedelinin nakden ya da malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir. (Prof Dr. Reha Poroy Kıymetli Evrak Hukuku Esasları 11. Bası İstanbul 1989 s. 237 vd.)
Yerleşik Yargıtay İnançlarında kabul edildiği gibi, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması, senedin bono niteliğini etkilemez. Bu tür kayıtlar, bonoyu düzenleyenin, “lehdardan karşı edimi aldığını” belirtmeğe yarar. Kambiyo hukuku yönünden önemi yoktur. Bedel kayıtları daha çok bonoyu düzenleyenle, lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda (HUMK. md. 290) önem kazanır ve kişisel defi nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır. Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır. Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (Y.İBK. 12/4/1933 gün ve 1933/30-6 sayılı ilamı).
Somut olayda, davacı keşideci davalı lehtar aleyhine menfi tespit davası ikame etmiştir. Davacı açığa imza atmak suretiyle boş senedi imza ettiğini borç para almadığını ileri sürerek akdi ilişkiyi inkâr etmektedir. Bu iddia TMK:’nun 6. maddesi hükmü gereğince davacı tarafından yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. Bono metninin incelenmesi sonucunda “nakten ahzolunmuştur” ifadesinin bulunduğu açık olup davalı tarafından bu nakden ifadesi talil olunmamıştır.
Açıkça görüleceği üzere taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliği (karz) gözönüne alındığında ta’lil söz konusu değildir. Hal böyle olunca; tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde davacının iddiasını ve davasını ispatlayamadığı kanaati mahkememizde hasıl olmuştur.

Tüm bu nedenlerle; Davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40 TL red karar harçtan mahkememiz veznesine yatırılan 2.049,30 TL peşin harcın mahsubu ile hazineye gelir kaydına, bakiye 2.004,70 TL’nin karar kesinleştiğinden davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacının üzerine bırakılmasına,
4-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi üzerinden hesaplanan 12.350,00 TL nispi vekalet ücretini davacı tarafından alınarak davalı tarafa verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının HMK 333. Maddesi gereğince ve karar kesinleştiğinden davacı tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
28/01/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır