Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/374 E. 2019/982 K. 31.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/374 Esas
KARAR NO : 2019/982

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 10/04/2018
KARAR TARİHİ : 31/10/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/11/2019

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Davalı yanın İstanbul Ticaret Odası’na kayıtlı bir şirket olduğunu, müvekkilinin davalı şirketteki hisse oranının 62.500 adet olduğunu, şirket yetkilisinin ve yönetim kurulu başkanının ….. olduğunu, davalı şirketin kar amacı güden bu amaçla kurulmuş özel hukuk tüzel kişisi olmasına rağmen ana sözleşmesinin 16. Maddesi hükmünce; Genel kurulun tespit edeceği şekil ve surette kar dağıtılmadığı, 2000 ve 2001, 2002, 2003 ve 2004 genel kurullarında 19/03/2009 tarihinde yapılan 2005, 2006, 2007 ve 2008 yıllarına ait olağan genel kurul toplantısında yedek akçelere ayrılarak, 18/04/2012 tarihinde yapılan 2013 yılına ait olağan genel kurul toplandısında, 2014-2015 yılları olağan genel kurul toplantısında, şirketin 2014 yılında zarar ettiği gerekçesiyle, 2015 yılı karının ise tamamının dağıtılmamasına oy çokluğu ile karar verilmiş olduğunu, buna göre amacı kar elde ederek hissedarlarına kazanç sağlamak olan davalı şirketin, yıllarca müvekkiline kar dağıtımı yapmadığını, müvekkilinin davalı şirket hisselerine sahip olmakla amaçladığı haklı menfaati uzunca bir süredir elde edemediği ana sözleşme metni ile genel kurul kararlarına karşılaştırıldığında, hisse çoğunluğunu ve yönetimi elinde bulunduran diğer şirket hissedarlarının ana sösleşmeye, yasanın amir hükümlerine, şirket amacına ve dürüstlük ve iyiniyet kurullarına aykırı davrandığını, kar dağıtılmaması hususundan rahatsız olan müvekkilinin ve diğer hissedar …..nın 2013 yılı olağan genel kurul toplantısında kar payının dağıtılmasıyla ilgili ayrık görüş bildirdiğini ve oy çokluğuyla bu taleplerinin reddedildiğini müvekkilinin ve diğer hissedar ……’nın yönetim kurulu üyelerini de ibra etmediklerini, olumsuz oy kullandıklarını, davalı şirketin çoğunluk hisse sahipleri ve yönetim kurulu tamamen kötü niyetle, şirketin ve azınlık pay sahiplerenini zararına olmak üzere davalı şirketin içini boşaltarak birebir aynı sektörde faaliyet gösteren, dava dışı …. Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti üzerinden ticaret yaptıklarını, çoğunluğu ve yönetimi elinde bulunduran hissedarların bu nevi davranışlarının, rekabet yasağına, sır saklama yükümlülüğüne ayrıca TTK belirlenen amir nitelikteki hükümlere aykırı olduğunu, çoğunluk hisseyi oluşturan hissedarların, …. ve ….. isimli, davalı şirketle aynı sektörde faaliyet gösteren başkaca aile şirketlerine de sahip olup davalı firmanın adı, itibari, ticari potansiyeli, müşteri çevresi ve potrföyünün çoğunluk hisse sahipleri ve yönetimce sömürülmekte olduğunu, azınlık hissedarı konumunda olan müvekkilinin de mağdur edildiğini belirterek davalı şirkete kayyım atanmasını, bu talebinin kabul görmemesi halinde bağımsız denetçi atanmasını, davalı şirketin feshine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın genel kurul kararlarına karşı tek bir iptal davası açmadığını, davacı yanın yönetim kurulu üyeliği yaptığı yıllarda dahil olmak üzere, müvekkili şirketin neredeyse kuruluşundan beri kay dağıtımı yapmadığını, TTK 507. Maddede ifade edildiği üzere net dönem karına vurgu yapıldığını ve genel kurula asıl olarak yedek ve olağanüstü akçeleri belirleme olanağına sahip olan yönetim kuruluna ise dolaylı olarak kar dağıtımı sınırlandırma hakkı tanınmış olduğunu, müvekkili şirketin genel kurulunun bu sebeple de istihdam edilen çalışanları, pay sahiplerini, alacaklılarını, müşterilerini, tedarikçilerini ve kamusal borçlarından dolayı devleti düşünerek kar dağıtımına karar vermemeiş olup, işletmenin devamlılığını ve üretkenliğini sağlamaya çalıştığını, davacı tarafın aynı zamanda müvekkili şirketin hizmet akdine bağlı olarak çalışanı statüsüyle emekliye ayrılmış ve yaşlılık sigortasından aylık olarak hak kazanmış biri olduğunu, davacı tarafın müvekkili şirket yönetim kurulunun tamamen kötü nöyetle şirketin ve azlık pay sahiplerinin zararına olmak üzere davalı şirketin içini boşalttıklarını ileri sürdüğünü, ancak yönetim kurulu kararlarının batıl olduğu yönünde tek bir dava açmadığını, davacının müvekkili şirket çoğunluk hisse sahiplerinin ve yönetim kurulunun birebir aynı sektörde faaliyet gösteren …. Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi üzerinden ticaret yaptıkları gerekçesiyle müvekkili şirketin feshini talep etmiş oluduğunu, ancak rekabet yasağına aykırı davranış nedeni ile tek bir dava açmadıklarını, yönetim kurulu üyelerinin de rekabet yasağının mutlak bir yasak olmadığı, genel kurul kararlarıyla kaldırılabileceği hükmü de kanunda açıkça düzenlendiğini, davacının 29/12/2014 tarihli genel kurul toplandısında “…. isimli firma ile olan şaibeli ilişkilerinin dile getirildiğinden” bahsetse de her ne hikmetse dava açmayı tercih ettiğini, kaldı ki davacı yanın ve diğer pay sahiplerine istekleri halinde genel kurulun alacağı kararla yönetim kurulunun kendilerine bırakılacağının da söylendiğini, davacı tarafın yönetim kurulunun sorumluluğuna ilişkin hukuki bir dava açmadığını, şirketler hukukunda şirketin devamlılığının kural feshinin ise istisna olduğu hususunun genel ilkelerden biri olduğunun sabit olduğunu belirterek davanın reddini ve yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı yana hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
Taraf iddia ve beyanları, 27/04/2018 havale tarihli İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü cevabi yazısı, 03/10/2019 havale tarihli bilirkişi kurulu raporu ve tüm dosya kapsamı.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, 6102 sayılı TTK’nun 531. maddesi hükmü uyarınca davalı anonim şirketin haklı sebeplerle feshi istemine ilişkindir.
Davalı şirketin kar elde edip etmediği, kar payı yapıp yapmadığı, sürekli zarar halinde bulunup bulunmadığı, bunun yönetimsel problemlerden kaynaklanıp kaynaklanmadığı, şirketin içinin boşaltılıp boşaltılmadığı, yöneticilerin davalı … A.Ş aleyhine dava dışı …. Ltd. Şti. Lehine haksız rekabet eyleminde bulunup bulunmadığının tespiti için tanık beyanlarına başvurulmuş, taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve davalı şirketin ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi heyeti tarafından tanzim edilen 02/10/2019 havale tarihli raporda; 2005 yılından 2010 yılına doğru kar/zarar dengesinin normal olduğu, ortaklarca genel kurullarda kar dağıtılmamasının kararlaştırıldığı, son 2015 ve 2016 hesap yılı genel kurulunda yöneticilerin ibra edildiği, 2010-2016 yılları arasında şirketin konjonktüre bağlı olarak ticari borçlarının arttığı, öz kaynaklarının korunduğu, bir pazarlama firması olan dava dışı …. Ltd. Şti. ile üretici firma konumunda olan davalı şirket arasındaki faaliyet alanlarının farklılık arz ettiği davalı ve dava dışı şirket yöneticilerinin uzun yıllar bir arada görev yapmaları, aynı şirketlere hissedar ve yönetici olmaları, genel kurullarda oy birliği ile kar dağıtılmaması yönünde karar alınması ile ibra kararlarının birlikte alınmış olması gibi sebepler birlikte değerlendirildiğinde rekabete aykırılık hususlarının oluşmadığı, bu durumun davalı şirketin feshini gerektirecek bir durum olmadığı, 2005-2015 yıllarının her iki şirket bilanço ve Gelir tabloları üzerinden değerlendirildiğinde zararın konjonktürden kaynalanmış olabileceği, haklı sebeplerle şirketin feshinin istisnai bir çözüm yolu olması, ve şirketin tüzel kişiliğine son vermesi nedenleriyle son çare olarak uygulaması gerektiğinin usul ekonomisi ve şirketin devamlılığı bakımından tartışmasız olduğu rapor edilmiştir.
TTK m.531 çerçevesinde azınlığın açacağı fesih davasında ancak “haklı sebebin” veya “haklı sebeplerin” bulunması durumunda mahkeme tarafından feshe karar verilebilecektir. Dolayısıyla anonim ortaklığın bu maddede düzenlenmiş olan özel fesih nedeni “haklı sebep”tir. Esasen maddenin uygulanması bakımından tespiti gereken en önemli husus da, anonim ortaklığın feshini gerektirecek derecede öneme sahip sebep veya sebeplerin neler olabileceğidir.
TTK m.531’de anonim ortaklık bakımından fesih gerekçesi olabilecek “haklı sebep” konusunda herhangi bir tanım veya örnek gösterilmemiştir.
Anonim şirketler açısından azlığın haklı nedenle fesih davası, 6102 sayılı TTK ile ilk olarak Türk Hukukunda normatif bir düzenlemeye kavuşmuştur. Anılan düzenleme, İsviçre Borçlar Kanunun 736. maddesinden iktibas edilmiştir. Federal Mahkemenin bazı vakıları haklı sebep olarak benimsediğini görüyoruz. Bunlar: Şirketin sürekli kötü yönetimi, şirketin belirli bir ivme ile zarar etmesi ve bir süre sonra şirketin iflasın eşiğine gelecek olması, aile şirketlerinde, aile içi kavgaların veya bazı aile bireylerinin aileden dışlanması, şirketin uzun yıllar kâr etmemesi veya/ve kâr dağıtmaması (kronik kârsızlık), Yönetim Kulunun uzun yıllar huzur hakkı almaması, şirketin amacını yerine getiremez durumda olması ve/veya uzun süre de durumun böyle devam edeceğinin anlaşılması olarak sıralanabilir.
Haklı sebeple fesihte, ana öge ortaya çıkan sebebin ortaklığın yaşamasını imkânsız hale getirmesidir. Her davada, hukuki ve maddi olayların özelliği dikkate alınarak iddianın haklı sebep teşkil edip etmeyeceklerinin irdelenmesi gerekir. Şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kuruluş ve gayesinin gerçekleşmesine imkân kalmaması, ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıklar, ortağın bakiye sermaye borcunu ödemekte temerrüdü gibi hususlar haklı neden olarak kabul edilebilir. Kişisel sebeplerin yanı sıra elbette nesnel sayılabilecek olgular da şirketin feshine yol açabilirler. Söz gelimi şirketin kar elde edemez hale gelmesi, uzun süredir gayrı faal olması da şirketin feshine sebebiyet verebilir. (Yargıtay 11’nci Hukuk Dairesi’nin 01/12/2015 gün ve 2014/18024 esas,2015/12808 karar sayılı ilamı)
Bu genel açıklamalar ışığında huzurdaki dava değerlendirilecek olursa: davalı şirketin 2005-2010 yılları arasında kar/zarar dengesinin normal olduğu, 2010-2016 yılları arasında şirketin borçlarının arttığı, ancak bu durumun yönetimsel problemlerden ziyade konjektüre bağlı sektörsel problemlerden kaynaklandığı, nitekim ortaklarca son 2015 ve 2016 hesap yılı genel kurulunda yöneticilerin ibra edildiği, şirketin içinin boşaltılması gibi bir durumun tespit edilemediği; uzun süredir kar dağıtımı yapılmamasının sebebi ise ortaklarca genel kurullarda kar dağıtılmamasının kararlaştırıldığından kaynaklı olduğu; dava dışı …. Ltd. Şti. ile davalı şirket arasındaki faaliyet alanlarının farklılık arz etmesi, davalı ve dava dışı şirket yöneticilerinin uzun yıllar bir arada görev yapmaları, aynı şirketlere hissedar ve yönetici olmaları, bu hususun tanık beyanları ile de sabit olduğu üzere davacının bilgisi dahilinde olması sebebiyle haksız rekabet koşullarının oluşmadığı, dolayısıyla davacı tarafın fesih için ileri sürdüğü bu sebeplerin haklı neden olarak kabul edilemeyeceği takdir ve sonucuna varılarak davalı şirketin feshini gerektirecek bir durum bulunmadığından davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40 TL red karar harcının, mahkememiz veznesine yatırılan 35,90 TL peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 8,50 TL karar harar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından dosyada yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından dosyada yapılan 80,00 TL yargılama giderinin davacılardan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 2.725,00 TLmaktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
6-Davacı ve davalı tarafından yatırılan gider avanısının kullanılmayan kısmının karar kesinleşince ve HMK. 333. Maddesi uyarınca yatırana iadesine
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 31/10/2019

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır