Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/241 E. 2018/380 K. 13.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/241 Esas
KARAR NO : 2018/380

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 03/03/2018
KARAR TARİHİ : 13/04/2018
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 13/04/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili tarafından sunulan 03/03/2018 tarihli dava dilekçesinde ÖZETLE; müvekkilinin Katar’a jel yakıt satışı yapmak için davalı ile görüşmeden sonra 5.000 USD karşılığında anlaştıklarını ve bu bedeli 08/11/2017 tarihinde ödediğini, parasının peşin ödenmesine rağmen ürünü alamayan müvekkilinin sözleşmeden döndüğünü ve davalı ile ticari ilişkisini kesmiş olduğunu ve ödenen paranın iadesini talep ettiğini, davalının müvekkilinin müşterileri ile bu ürünler hakkında doğrudan görüşüp müvekkilini ekarte etmeye çalıştığını, davalıya yapılan havalenin iadesi için yapılan teşebbüslerin sonuçsuz kaldığını, müvekkilinin bu alacağa ilişkin olarak Bakırköy ,…. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yapılan takibe itiraz ettiğini ve itiraz sonucunda takibin durduğunu, davalının dayanak olarak gösterdiği faturaların ödeme tarihinde çok sonra hazırlandığınıve müvekkili adına bile düzenlenmediğini, açıklanan nedenlerle, dava ve şikayet hakları saklı kalmak kaydı ile Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün …esas sayılı dosyasına haksız ve mesnetsiz itirazın iptalini, davalı tarafın temerrüt tarihinden itibaren alacağa faiz yürütülmesini, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde ÖZETLE;öncelikle davanın görüleceğin yerin Asliye Hukuk Mahkemesi olması nedeniyle davanın görevsiz mahkemede açılması nedeniyle, görev yönünden reddini talep ettiklerini, esasa ilişkin beyanlarında ise, müvekkili şirketin 1993 yılından bu yana 25 yıldır davaya konu jel imalatını yapan ilk ve güvenirliği ile tanınan bir firma olduğunu, davacının müvekkili şirket ile iletişim kurarak Katar’da bir firma ile anlaştığını ve Katar’a jel ihracatı yapmak istediğini belirttiğini, bu konuda müvekkili firma ve davacı arasında sözlü anlaşma sağlandığını, davacı ile iş ortağı …müvekkili firmadan jeli alacak Katar’da bulunan iş ortakları …tarafından kullanıcıya ulaştırılacak ve herkes payını bu şekilde alacağını, işin bu şekilde olacağını ancak müvekkilinin davacı ve diğer ortakları arasındaki iç ilişkinin nasıl olduğunu bilmediğini, dava dilekçesinde her ne kadar 5.000 USD denmişse de müvekkili ile Katar firması arasında yapılan anlaşmaya göre bu bedelin 19.837,44 USD olduğunu, davacının belirttiği bedelin işin güvence bedeli olduğunu, ancak geri kalan tutar olan 14.837 USD’nin ne Katarlı şirket temsilcisinden ne de davacı tarafından tahsil edilemediği için malların gümrükte bekletildiğini, ancak sonrasında Katarlı firma ile görüşülmesi ile mallar 15/11/2017 tarihinde gönderildiğini, davacı tarafın iddiasının aksine alacaklı olan tarafın müvekkilinin olduğunu, bu durumda borçlu olan bir taraf varsa davacı ve iş ortaklarının olduğunu, müvekkili firma aleyhine haksız kazanç elde etme çabasında olduklarını, açıklanan nedenlerle, açılan haksız davanın reddini, karşı tarafa %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
GEREKÇE
Iş bu dava satım sözleşmesinden kaynaklı ödenen bedelin iadesine ilişkin yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir.
Somut olayda davacı tarafın davalı taraf ile Katar’a jel yakıt satışı yapmak için 5.000 USD karşılığında anlaştıklarını ve bu bedeli 08/11/2017 tarihinde ödediğini, parasının peşin ödenmesine rağmen ürünü alamayan davacının sözleşmeden döndüğünü ve ödenen paranın iadesi için takip başlattığını, takibe itirazın üzerine davacı tarafın iş bu dava ile itirazın iptalini talep ettiği, davalı taraf ise davacının tacir olmadığından bahisle görev itirazında bulunduğu anlaşılmıştır.
Görev hususu dava şartlarından olup, mahkemece resen davanın her aşamasında incelenmesi gereken dava şartıdır. 26.06.2012 tarih ve 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değiştirilen 6102 sayılı TTK’nın 5. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olup, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu düzenlenmiştir. Bir yerde asliye ticaret mahkemesi bulunduğu takdirde, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevi içinde bulunan ve anılan yasanın 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ve özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı da hüküm altına alınmıştır. Somut olayda uyuşmazlık, taşıma sözleşmesinden kaynaklanmıştır. Anılan bu tür uyuşmazlıklar 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde tahdidi olarak sayılan mutlak ticari davalardan değildir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22.09.2008 tarih ve 2007/7851 E., 2008/10258 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; TTK’nın 11. madde (6102 sayılı TTK 11.madde) hükmüne göre, ticarethane veya fabrika (md.12), yahut ticari şekilde işletilen diğer müesseseler (md.13) ticari işletme sayılır. Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir (md.14) (6102 sayılı TTK 12.m). Esnaf’ın tanımı 17. maddede yapılmış ve bunların tacir olmadıkları vurgulanmıştır. Esnaf’ın yaptığı işin hacim ve ehemmiyeti, ticari muhasebeyi gerektirdiği ve ona ticari veya sınai bir müessese şekil ve mahiyeti verdiği taktirde, bu müessesenin de ticari işletme sayılacağı 13. maddede hüküm altına alınmıştır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticari işletmenin, ticaret siciline kayıtlı olmaması, diğer anlatımla esnaf odasına kayıtlı olması, bu işletme sahibinin tacir sayılmamasını gerektirmez ve tacir olmamanın kesin bir kanıtı da değildir. Vergi mükellefi olup olmamak da tacir-esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak değerlendirilmez.
TTK’nın 17. maddesi (6102 sayılı TTK 15. madde) uyarınca, iktisadi faaliyeti, nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri esnaftır. 11.06.2002 tarih ve 24782 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu’nun 11 numaralı Kararı’nın 2. maddesinde, imalatla iştigal etmekle beraber, 5590 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanunu’nun 3. maddesindeki “Sanayici” tanımının kapsamına girenler ile TTK’nın 17. maddesi (6102 sayılı TTK 15. madde) dışında kalanların esnaf ve sanatkar sayılmayacağı belirtilmiştir.
Diğer yandan, TTK’nın 1463. maddesinde de (6102 sayılı TTK 11/2. madde), önce 17. maddeye gönderme yapılarak, 507 S.K. hükümlerinin saklı tutulduğu belirtildikten sonra “Bakanlar Kurulu’nun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz” denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir. Gerçekten, 19.02.1986 tarih ve 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK’nın 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. (21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 18.06.2007 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK’nın 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir.)
Buna göre;
1-Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 3 no’lu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
2-Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci maddede belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında ilgili Vergi Dairesine müzekkere yazıldığı ve cevabi yazıda davalının ticari faaliyetle ilgili mükellef kaydının bulunmadığı, ticaret sicil kaydının da bulunmadığı ve dosya kapsamı itibariyle birinci dereceden tacir sıfatının bulunmadığı ve yıllık beyannamesinin 6102 sayılı TTK’nın 11/2. maddesi uyarınca çıkarılan en son tarihli Bakanlar Kurulu kararınca belirlenen miktarın üzerinde gelirinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Buna göre davalının tacir sıfatının bulunmadığı, dava konusu uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hukuk davası (nispi ticari dava) niteliğinde bulunmadığı ve Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu takdir ve sonucuna varılmıştır. Bu nedenle dilekçenin görev yönünden reddi ile mahkememizin görevsizliğine, Bakırköy Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna ilişkin aşağıdaki hükmün kurulması gerekmiştir.(Yargıtay 23. HD 2015/6390 esas ve 2016/3589 karar sayılı ilamı)
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Dava dilekçesinin görev yönünden reddi ile mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE.
HMK nun 20. maddesi gereğince gerekçeli kararın tüm taraflara tebliği ile kararın kesinleşmesinden itibaren yasal iki haftalık süre içinde talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli BAKIRKÖY NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE.
Belirtilen iki haftalık süre içinde talepte bulunulmaması veya süresinden sonra talepte bulunulması halinde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar (ek karar) verileceğinin taraflarca bilinmesine.
HMK nun 331. maddesi gereğince harç, vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece bir karara bağlanmasına.
İşbu karar duruşma yapılmaksızın evrak üzerinden yapılan inceleme sonunda verildiğinden ve talep olmadan gerekçeli karar tebliğe çıkarılamayacağından gider avansından gerekli harcama yapılarak; davanın karara bağlandığı ve talep halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğe çıkarılabileceği hususlarının tüm taraflara tebliğine.
Artan gider avansının dosyasına aktarılmasına.
Dair, dosya üzerinden verilen görevsizlik kararının taraflara tebliğinden itibaren 15ş günlük süre içerisinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere evrak üzerinde yapılan inceleme sonunda karar verildi. 13/04/2018

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır