Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1152 E. 2019/603 K. 24.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1152 Esas
KARAR NO : 2019/603

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/11/2018
KARAR TARİHİ : 24/06/2019
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 26/06/2019
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; dava dışı asıl borçlu ….Ltd Şti ile davacı banka arasında …. numaralı bir kredi sözleşmesinin yapıldığı, davalıların bu sözleşmede müteselsil kefil olduğu, icra takibindeki Borçlu Şirketin kullandığı kredinin geri ödenmemesinden dolayı hesabın kat edildiği, müteselsil kefil olan davalılar ve Borçlu Şirket hakkında, Bakırköy … İcra Müd. …. E. dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığı, ödeme emri 19/01/2016 tarihinde davalı …’ya tebliğ edildiği, … yönünden ise takibe muttali olduklarından her iki davalı için vekilleri vasıtasıyla 25/01/2016 tarihinde itiraz edildiği ve takibin davalılar yönünden durduğu, davalıların itirazlarında haksız olduğu, şirketin kredi kullandığı ve ödemediği, davalıların ise müteselsil kefil olduğundan zamanında itiraz ettiği, icra müdürlüğü tarafından yapılan itirazın davalıya tebliğinin yapılmadığı belirtilerek
Davalıların Bakırköy … İcra Müd. …. E. dosyasındaki borca itirazın iptaline, takibin kaldığı yerden devamına alacağın işlemiş faiziyle birlikte ödenmesine, davalıların itirazında kötü niyetli olduklarından takip konusu olan alacağın %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatı ödemesine, yargılama giderlerinin davalılara yükletilmesine karar verilmesi talep edilmiştir.

Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; borçlunun ödeme emrine itirazının alacaklıya veya vekiline tebliğinden itibaren bir yıl içerisinde açılabildiğinden huzurdaki davanın yasal süreleri içinde açılmadığından usulen reddine karar verilmesi talep edilmiş, müvekkillerinin borçlu şirket ortaklığından ayrıldıktan sonra ileri sürülen borçlarından sorumlu olmadığından, bankanın yeni müşterisine çek karnesi verirken yeni bir sözleşme yapma ve çek bedellerini müşteriden nakit olarak depo etme yükümlülüğü bulunduğundan davaya konu sözleşmede de depo yükümlülüğüne ilişkin hiçbir ibarenin bulunmadığından, kefaletin soyut olmasından, kefilin sorumlu olduğuna ilişkin sözleşmede açık bir geçerli bir sebep mevcut olmadığından, gayri nakdi alacak yönünden kefil müvekkillerden çek yaprak bedeli talep edilemeyeceğinden,dava konusu sözleşmeler genel işlem koşulları haksız şart kapsamında olduğundan, banka tarafından müvekkillerin bilgilendirilmemiş, müzakere edilmemiş olmasından dolayı davacının usul ve esastan reddi ile %20’den aşağı olmamak üzere lehte tazminata hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin lehte hükmedilmesi talep edilmiştir.

Dava;Kefalet sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.

Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün …. E. Sayılı takip dosyasının incelenmesinde; Davacı alacaklı tarafından davalı borçlular aleyhine 14.01.2016 tarihinde 1166,31 TL alacağın tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı-borçluya tebliğ edildiği, borçlular vekilinin 22/01/2015 tarihinde borcun tamamına, faiz ve fer’ilerine itiraz ettiği, itirazın yasal 7 günlük sürede yapıldığı, işbu itirazın iptali davasının da yasal 1 yıllık sürede açıldığı görülmüştür.

Bilirkişi Mali Müşavir…. tarafından 09/04/2019 tarihinde düzenlenen bilirkişi raporunda özetle;
Takip tarihi itibariyle bankanın toplam alacağının 1.140,58 TL olarak hesaplandığı,
Davalıların, dava dışı asıl borçlu şirketin kullanmış olduğu kredilere 100.000,00 TL kredi limiti ile müteselsil kefil olması neticesinde asıl borçlu şirket ile birlikte borcun tamamından sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriği ile birlikte değerlendirildiğinde; Gerek Yargıtay, gerekse İsviçre Federal Mahkemesi kararlarında; kefaletin ferdileştirilmesinin zorunlu olduğu, asıl borcun belirli veya en azından kefalet anında belirlenebilir olmasının gerektiği, her ne sebeple olursa olsun ileride doğacak tüm borçlara kefaletin ise geçersiz olacağı kabul edilmektedir. Kefaletin mevcut borçlar yanı sıra daha sonra doğacak tüm borçlar için de verilmesi hâlinde kısmi hükümsüzlük söz konusu olacak, sadece belirli veya belirlenebilir borçlar açısından kefalet geçerli olacaktır.
5411 sayılı Bankalar Kanunu’nda “gayri nakdi kredi” kavramı tanımlanmamıştır. Ancak, 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 3. maddesi uyarınca; muhatap banka, süresinde ibraz edilen çekin karşılığının bulunmaması hâlinde yasal sorumluluk miktarına kadar ödeme yapmak; çekin karşılığının kısmen bulunması durumunda ise, kalan meblağı tamamlamakla yükümlüdür. Aynı maddede ödeme yükümlülüğü ile ilgili bu hususun, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdi kredi sözleşmesi hükmünde olduğu açıklanmıştır. Banka ile müşterisi arasında yapılan teminat mektubu veya çek hesabı açma sözleşmelerinde banka lehine risk gerçekleşmeden teminat mektubu bedeli veya karşılıksız çek bedelinden bankanın ödemek zorunda kalacağı meblağın depo edilmesini isteme yetkisi, söz konusu alacağın mevcut olduğunu göstermediği gibi, istenebilir olduğunu da göstermez (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun, 27.12.2017 tarih, 2016/1 E., 2017/6 K. sayılı kararı).
Tüm bu açıklamalardan ve yasal düzenlemelerden ortaya çıkan sonuç, kefaletin verildiği anda borcun belirli ya da belirlenebilir olması gerektiği, kefalet sözleşmelerindeki belirlilik ilkesi uyarınca kefil olunan açısından belirli yani ferdileştirilmiş bir borcun varlığının arandığı, kefilin yalnızca kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile bağlı olduğu, Çek Kanununun ödeme yükümlülüğü maddesi uyarınca, hesap sahibi ile banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayrinakdî kredi sözleşmesi hükmünde bulunduğu, henüz risk gerçekleşmeden alacağın mevcudiyetinden de söz edilemeyeceği, belirsiz alacak için kefalet sözleşmesi kurulamayacağı, bu nedenle çek depo bedelinden hesap sahibinin sorumluluğunun bulunduğu ancak kredi sözleşmesini imzalayan müteselsil kefilin risk altındaki çek yaprakları nedeniyle bankanın Çek Kanunu uyarınca ödemesi gereken asgari miktarlarla ilgili olarak depo talebinden sorumlu olabilmesi için kredi sözleşmesinde bu yönde açık bir hüküm bulunması gerektiğidir. (Yargıtay 19. HD’nin 2017/3176 E., 2018/4003 K.; 2016/13472 E., 2017/7537 K.;2016/753 E, 2016/7650 K. kararları da bu yöndedir.)

Genel kredi sözleşmesi uyarınca dava dışı borçluya verilen çek karnesinden dolayı bankanın ödemek zorunda olduğu zorunlu karşılıkların bankaya depo edilmesinin kefilden istenebilmesi için sözleşmede bu yönde açık hüküm olması gerekir.
İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporu, içeriğine göre; davacı bankanın dava dışı kredi lehtarı … Ltd. Şti. İle arasındaki genel kredi sözleşmesini, davalılar müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış iseler de davanın dava dışı kredi lehdarı şirkete verilen çek karnesi nedeniyle dava dışı şirketin keşide ettiği karşılıksız çeklerden dolayı bankanın ödediği garanti tutarların davalılardan tahsili istemiyle açıldığı dikkate alındığında, davalılar tarafından imzalanan kefalet sözleşmesinde kefillerin gayri nakdi kredilerin deposundan sorumlu olacaklarına ilişkin açık ve net bir düzenleme bulunmadığından kefillerin takip konusu alacaktan sorumlu olmayacakları kanaatine varılarak davanın reddine, davacının takibinde kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden davalıların kötüniyet tazminat taleplerinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40-TL red karar harcının, mahkememiz veznesine yatırılan 35,90-TL peşin harçtan mahsubu eksik kalan harcın davacı taraftan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından dosyada herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 1.166,31.-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
6-Bakiye avansın karar kesinleşince yatırana iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı 24/06/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır