Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1150 E. 2019/679 K. 05.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BAKIRKÖY
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/1150 Esas
KARAR NO : 2019/679

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/11/2018
KARAR TARİHİ : 05/07/2019
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 28/07/2019
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; dava dışı … Ltd Şti ile davacı banka arasında ….. bir kredi sözleşmesinin yapıldığını, davalıların bu sözleşmede müteselsil kefil olduğunu, icra takibindeki Borçlu şirketin kullandığı kredinin geri ödenmemesinden dolayı hesabın kat edildiğini, müteselsil kefil olan davalılar ve borçlu şirket hakkında, Bakırköy …. İcra Müd. … E. dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, ödeme emri 10/02/2015 tarihinde tebliğ edildiği, 13/02/2015 tarihinde itiraz edildiği ve takibin davalılar yönünden durduğunu, davalıların itirazlarında haksız olduğunu, şirketin kredi kullandığını ve ödemediğini, davalıların ise müteselsil kefil olduğundan zamanında itiraz ettiğini, icra müdürlüğü tarafından yapılan itirazın davalıya tebliğinin yapılmadığı dolayısıyla davalıların Bakırköy …. İcra Müd. … E. dosyasındaki borca itirazın iptalini, takibin kaldığı yerden devamını alacağın işlemiş faiziyle birlikte ödenmesini, davalıların itirazında kötü niyetli olduklarından takip konusu olan alacağın %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatı hükmedilmesini, yargılama giderlerinin davalılara yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; Usulen; borçlunun ödeme emrine itirazının alacaklıya veya vekiline tebliğinden itibaren bir yıl içerisinde açılabileceğini, huzurdaki davanın yasal süreleri içinde açılmadığını, usulen reddini talep ettiğini, esasen, müvekkillerinin borçlu şirket ortaklığından ayrıldıktan sonra ileri sürülen borçlarından sorumlu olmadıkarını, bankanın yeni müşterisine çek karnesi verirken yeni bir sözleşme yapma ve çek bedellerini müşteriden nakit olarak depo etme yükümlülüğü bulunduğunu, davaya konu sözleşmede de depo yükümlülüğüne ilişkin hiçbir ibarenin bulunmadığından, kefaletin soyut olmasından, kefilin sorumlu olduğuna ilişkin sözleşmede açık bir geçerli bir sebep mevcut olmadığını, gayri nakdi alacak yönünden kefil müvekkillerden çek yaprak bedeli talep edilemeyeceğini, dava konusu sözleşmeler genel işlem koşullan haksız şart kapsamında olduğunu, banka tarafından müvekkillerin bilgilendirilmemiş, müzakere edilmemiş olmasından dolayı; davacının usul ve esastan reddi ile %20’den aşağı olmamak üzere lehte tazminata hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin lehte hükmedilmesini talep etmiştir.
Dava;Kefalet sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı takip dosyasının incelenmesinde; Davacı alacaklı tarafından davalı borçlular aleyhine 05.02.2015 tarihinde 1.164.59 alacağın tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı-borçluya tebliğ edildiği, borçlular vekilinin borcun tamamına, faiz ve fer’ilerine itiraz ettiği, itirazın yasal 7 günlük sürede yapıldığı, işbu itirazın iptali davasının da yasal 1 yıllık sürede açıldığı görülmüştür.
Bilirkişi Mali Müşavir ….. tarafından 09/04/2019 tarihinde düzenlenen bilirkişi raporunda özetle;
Takip tarihi itibariyle bankanın toplam alacağının 1.141,27 TL olarak hesaplandığı,
Davalıların, dava dışı asıl borçlu şirketin kullanmış olduğu kredilere 100.000,00 TL kredi limiti ile müteselsil kefil olması neticesinde asıl borçlu şirket ile birlikte borcun tamamından sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriği ile birlikte değerlendirildiğinde; Gerek Yargıtay, gerekse İsviçre Federal Mahkemesi kararlarında; kefaletin ferdileştirilmesinin zorunlu olduğu, asıl borcun belirli veya en azından kefalet anında belirlenebilir olmasının gerektiği, her ne sebeple olursa olsun ileride doğacak tüm borçlara kefaletin ise geçersiz olacağı kabul edilmektedir. Kefaletin mevcut borçlar yanı sıra daha sonra doğacak tüm borçlar için de verilmesi hâlinde kısmi hükümsüzlük söz konusu olacak, sadece belirli veya belirlenebilir borçlar açısından kefalet geçerli olacaktır.
5411 sayılı Bankalar Kanunu’nda “gayri nakdi kredi” kavramı tanımlanmamıştır. Ancak, 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 3. maddesi uyarınca; muhatap banka, süresinde ibraz edilen çekin karşılığının bulunmaması hâlinde yasal sorumluluk miktarına kadar ödeme yapmak; çekin karşılığının kısmen bulunması durumunda ise, kalan meblağı tamamlamakla yükümlüdür. Aynı maddede ödeme yükümlülüğü ile ilgili bu hususun, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdi kredi sözleşmesi hükmünde olduğu açıklanmıştır. Banka ile müşterisi arasında yapılan teminat mektubu veya çek hesabı açma sözleşmelerinde banka lehine risk gerçekleşmeden teminat mektubu bedeli veya karşılıksız çek bedelinden bankanın ödemek zorunda kalacağı meblağın depo edilmesini isteme yetkisi, söz konusu alacağın mevcut olduğunu göstermediği gibi, istenebilir olduğunu da göstermez (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun, 27.12.2017 tarih, …. E., …. K. sayılı kararı).
Tüm bu açıklamalardan ve yasal düzenlemelerden ortaya çıkan sonuç, kefaletin verildiği anda borcun belirli ya da belirlenebilir olması gerektiği, kefalet sözleşmelerindeki belirlilik ilkesi uyarınca kefil olunan açısından belirli yani ferdileştirilmiş bir borcun varlığının arandığı, kefilin yalnızca kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile bağlı olduğu, Çek Kanununun ödeme yükümlülüğü maddesi uyarınca, hesap sahibi ile banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayrinakdî kredi sözleşmesi hükmünde bulunduğu, henüz risk gerçekleşmeden alacağın mevcudiyetinden de söz edilemeyeceği, belirsiz alacak için kefalet sözleşmesi kurulamayacağı, bu nedenle çek depo bedelinden hesap sahibinin sorumluluğunun bulunduğu ancak kredi sözleşmesini imzalayan müteselsil kefilin risk altındaki çek yaprakları nedeniyle bankanın Çek Kanunu uyarınca ödemesi gereken asgari miktarlarla ilgili olarak depo talebinden sorumlu olabilmesi için kredi sözleşmesinde bu yönde açık bir hüküm bulunması gerektiğidir. (Yargıtay …. HD’nin …. E., ….K.; …. E., … K.;… E, … K. kararları da bu yöndedir.)
Genel kredi sözleşmesi uyarınca dava dışı borçluya verilen çek karnesinden dolayı bankanın ödemek zorunda olduğu zorunlu karşılıkların bankaya depo edilmesinin kefilden istenebilmesi için sözleşmede bu yönde açık hüküm olması gerekir.
İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporu, içeriğine göre; davacı bankanın dava dışı kredi lehtarı …Ltd. Şti. İle arasındaki genel kredi sözleşmesini, davalılar müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış iseler de davanın dava dışı kredi lehdarı şirkete verilen çek karnesi nedeniyle dava dışı şirketin keşide ettiği karşılıksız çeklerden dolayı bankanın ödediği garanti tutarların davalılardan tahsili istemiyle açıldığı dikkate alındığında, davalılar tarafından imzalanan kefalet sözleşmesinde kefillerin gayri nakdi kredilerin deposundan sorumlu olacaklarına ilişkin açık ve net bir düzenleme bulunmadığından kefillerin takip konusu alacaktan sorumlu olmayacakları kanaatine varılarak davanın reddine, davacının takibinde kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden davalıların kötüniyet tazminat taleplerinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40 TL red karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 35,90.-TL peşin harçtan mahsubu ile eksik kalan 8,50.-TL karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından dosyada yapılan 9,00.-TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
4-Davacı tarafından dosyada yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 1.164,59.-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
6-Davacı ve davalı tarafından dosyaya yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleşince ve HMK 333. maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı miktar itibari ile kesin olarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 05/07/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır