Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/922 E. 2022/318 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/922 Esas
KARAR NO : 2022/318

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/10/2017
KARAR TARİHİ : 07/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/04/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE; Davacı …’nun İstanbul Ticaret Odasının ……. Ticaret Sicil No.sunda kayıtlı …’nin %50 paya sahip ortağı olduğunu, …’nin başlangıçta 05.10.2012 tarihinde …… Bilişim Teknolojileri San. ve Tic. Ltd. Şti. ünvanı ile o dönemde şirket ortaklarının davalı …, Dava dışı ……. ve ……. tarafından kurulduğunu, Ana Sözleşmenin 8. Maddesi ile kuruluş aşamasında şirket ortaklarından …’in 10 yıl süre ile şirket müdürü olarak görevlendirildiğini, şirket kurucu ortaklarından …….’ün şirketteki 500 paya isabet eden ortaklık hissesinden 336’sını davacı …’na kalan 164 hissesini ise …’a noter sözleşmesi ile devrettiğini, devir işlemi ortaklar kurulunca kabul edilerek pay defterine işlendiğini ve Türkiye Ticaret sicil Gazetesinin ……. tarihli nüshasında ilanının yapıldığını, Şirket kurucu ortaklarından …’in şirketteki 1000 paya isabet eden ortaklık hissesinden 200 payını davacı …’na noter sözleşmesi ile devrettiğini, devir işleminin ortaklar kurulunca kabul edilerek defterine işlendiğini ve Türkiye Ticaret sicil Gazetesinin ……. tarihli nüshasında ilanının yapıldığını, şirket kurucu ortaklarından …….’ün şirketteki 700 payından 200 payını …’e, 332 payını …….’ye, 168 payını …’a devrettiğini, Ortaklar kurulunca alınan 11.12.2014 tarih 2014/3 karar ile şirket sermayesinin 50.000,00 TL’den 225.000,00 TL’ye yükseltildiğini, pay oranlarının yeni sermaye miktarlarına göre yeniden düzenlendiğini, başlangıçta limited şirket olarak kurulan firmanın nevi değişikliği yapılarak Anonim Şirket şekline dönüştürülmesinden sonra şirket kurucularından ……. şirketteki 1494 payını tamamını davacı …… devrettiğini, devir işleminin Anonim Şirket pay defterine işlenmek suretiyle davacının şirketteki hissesinin %50 olarak tespit edildiğini, bu son değişiklikten sonra şirketin ortaklık yapısı ve pay oranlarının yeni şeklini aldığını, buna göre …’nun %50 pay, davalı …’in %30 pay ve …’ın %20 pay sahibi olmak suretiyle şirketin bugünkü geçerli yapısının oluşturulduğunu, şirket ortaklar kurulunun şirket türünün limited şirketten Anonim Şirkete çevrilmesine karar verdiğini, bu konuda alınan genel kurul kararının Büyükçekmece ….. Noterliğinin 31.03.2015 tarih ….. yevmiye numarası ile onaylanan kararın tescil ve ilanı yapılarak şirketin Anonim Şirkete dönüştürüldüğü, Şirketin Anonim Şirkete dönüştürülmesi hakkında alınan karar ile birlikte düzenlenen Ana Sözleşme zeyilnamesinin 8. Maddesi ile şirketin yönetimi temsil ve ilzamı konusunda şirket ortaklarından davalılar … ile …’ın müşterek imza ile yetkili olmak üzere görevlendirildiklerini, … ortaklarının 27.09.2016 tarihinde yaptıkları Olağan Üstü Genel Kurul Toplantısında alınan 2016/1 sayılı kararla eski yönetim kurulu üyeleri … ve …’ın yönetim kurulu üyeliklerinin düşürülmesine ve yönetim kurulu üyeliğine (Başkanlığına) şirket dışından …….’nun tek başına 3 yıl süre ile görevlendirilmesine karar verilerek bu karar tescil edilmiş Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 12.10.2016 tarihli nüshasında yayınlandığını, Şirketin limited şirket olarak kurulduğu 05.10.2012 tarihinden Anonim Şirkete dönüştüğü 13.04.2015 tarihine kadar geçen süre içerisinde şirket Ana Sözleşmesinin 8. Maddesi ve Geçici 1.maddesi ile, 10 yıl süre ile şirket müdürü olarak tek başına yetkili ve görevli kılınan …’in bu süre içerisinde şirket ortaklarına hesap vermediğini, mali tablolarla ilgili düzenleme yapmadığını, faaliyet raporu, bilanço ve gelir gider hesapları ile ilgili tablo düzenlemediğini; limited şirket ana sözleşmesinin 10. Maddesinde açıklandığı şekilde her yıl 1 Ocaktan başlayıp 31 Aralık sonuna kadar geçen süreye ait hesap dönemi ile ilgili olarak ortaklar kurulunu toplantıya çağırmadığını, arada bir yapılan toplantılarda ise pay devri, ana sözleşme değişikliği vb. konularla ilgili ……. maddelerinin görüşülerek karara bağlandığını, 06.10.2016 tarihinden itibaren göreve başlayan yeni yönetim kurulu başkanı tarafından hazırlanan 2013-2014-2015 ve 2016 yıllarına ait hesapların görüşüleceği Olağan Genel Kurul Toplantısına ait gündemin ortaklara tebliğ edildiğini ve Genel Kurul Toplantısının 27.03.2017 tarihinde yapıldığını, yönetim kurulu başkanı tarafından faaliyet raporu, detaylı bilanço, gelir gider tablosunun genel kurula sunularak ve seçilen divan başkanlığınca görüşmeye açıldığını, Faaliyet raporunun; ‘‘Kuruluş tarihinden itibaren limited şirket döneminde görevde bulunan şirket müdürünün ve anonim şirkete geçilmesinden sonra görev alan yönetim kurulunun görevde bulundukları süre ile ilgili olarak yıllık olağan ortaklar kurulu ve genel kurul toplantılarını yapmadıkları, şirket adına yapılan işlerle ilgili olarak faaliyet raporu düzenlemedikleri, bu yönetimler döneminde tutulan kayıtların düzenli olmadığı, yapılan çalışmalar ile ilgili olarak yeterli bilgi ve belgeye rastlanmadığı, bu nedenle genel kurula yeni yönetimin göreve başladığı 06.10.2016 tarihinden itibaren yapılan çalışmalarla ilgili olarak bilgi verilebileceği faaliyet raporunun buna göre hazırlandığı’’ şeklinde olduğunu, yeni yönetimin göreve başladığı 06.10.2016 tarihinden öncesine ait yönetim kurulu faaliyetlerinin ibra edilmemesi, eski yönetimin görevde bulunduğu 2013-2014-2015 ve 2016 yılı (06.10.2016) tarihine kadar olan dönemle ilgili olarak hesapların ve şirket kayıtlarının uzman bir bilirkişiye inceletilerek rapor alınması ve sorumlular hakkında yasal yollara başvurulması konusu ele alınmış yapılan görüşmeler sonucunda bu hususlar ile ilgili tekliflerin oy birliği ile kabulüne karar verildiğini, buna dair; genel kurul kararını kapsayan 12.05.2017 tarihi Ticaret Sicil Gazetesi örneğinin ekte olduğunu, Şirket genel kurulunun aldığı, 27.03.2017 tarihli karar kapsamında şirket ortağı … tarafından konunun uzmanı mali müşavir …… şirket kayıtları incelenmek sureti ile düzenlenen 05.10.2017 tarihli rapor alındığını, ve bu raporun yönetim kurulu başkanı ……. tarafından genel kurula sunulan faaliyet raporunda yazılı hususların yerinde ve doğru olduğunu ortaya koyduğunu, İlgili raporda; şirketin ortaklar … ile … ve Eski ortak …….’ye borçlu olduğunu, ayrıca; kredi alınan bankaya olan borcun devam ettiği, şirketin bankaya olan kredi borcu ve 3. Şahıslara olan senetli borçlarının devam ederken davalı …’in kendi mülkü üzerinden banka ipoteğini kaldırttığını ve davacı şirket ortağı …’na ait olan 2 adet taşınmaz üzerindeki ipoteğin devam ettiğini, limited şirket döneminde tek başına şirket müdürü olan, Anonim Şirket döneminde ise şirket yönetim kurulu başkanı olan davalı …’in şirkete 813.085,12 TL borcunun bulunduğu şeklinde tespit yapıldığını, Limited şirket döneminde tek başına şirketin temsil ve ilzama yetkili kılınan şirket müdürü …’in görevli bulunduğu döneme ait iş ve işlemler konusunda şirket ortaklarına hesap vermediğini, Anonim Şirket döneminde yönetim kurulu başkanı olarak yapılan işler hakkında da ortaklara hesap vermediğini, şahsi ihtiyaçları için şirket hesabından para kullandığını, yine şahsi ihtiyaçları için yaptığı bir kısım harcamaları şirket gideri olarak kayıtlara işlediğini ve bu şekilde şirkete borçlandığını, diğer davalı ile birlikte hareketle şirket adına alınan krediden dolayı ……. bank tarafından konulan ipoteğin kendi taşınmazı üzerinden kaldırttığını, davacı adına kayıtlı taşınmazlara konulan ipotekle ilgili her hangi bir işlem yapmayarak görevini ve yetkisini kötüye kullandığını, diğer davalı …’ın aynı dönemde yönetim kurulu üyesi sıfatıyla görevli bulunmasına rağmen yönetim görevini gereğini yerine getirmediğini, yönetim kurulu başkanı … ile birlikte hareket ederek şirket lehine verilen 1 adet teminat ipoteğinin kaldırılması konusunda bankaya verilen talimat yazısını birlikte imza ettiklerini, yönetim kurulu başkanının şirkete verdiği zararın önlenmesi konusunda her hangi bir girişimde bulunulmadığını, yönetim kurulu başkanı olan diğer davalının şirket hesabından şahsi ihtiyacı için para çekmesine ve aynı şahsın şahsi ihtiyacı için harcadığı paraları da gider olarak şirket defterlerine işlenmesine göz yumarak şirketin alacak ve borçları hakkında ortakları bilgilendirmediğini, her iki davalının anonim şirket yönetim kurulu başkanı ve üyesi bulundukları sırada ortaklar kurulunca (Genel Kurulca) alınmış bir karar olmadığı halde teminat karşılığı bankadan alınan kredi nedeniyle davalı … adına kayıtlı taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılması konusunda ilgili bankaya müştereken imzalayarak verdikleri talepname ile ipoteği fek ettirdiklerini ve banka kredisine karşı şirket ortağı davacı …’nun taşınmazlarının ipotekli olarak kaldığını, bu şekilde davalıların bankaya olan borçtan dolayı riskin tamamını davacı üzerinde bıraktıklarını, davacı vekili fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davanın kabulünü, davalı …’in limited şirket döneminde şirket müdürü olarak atandığı 05.10.2012 tarihinden bu görevin sona erdiği 13.04.2015 tarihine kadar geçen süre içinde şirkete verdiği zararlardan dolayı 5.000,00 TL tutarındaki maddi tazminatın bu davalıdan avans faizi ile birlikte tahsili ile …’ye ödenmesini, her iki davalının A.Ş. yönetim kurulu başkanı ve üyesi olarak görev üstlendiği 13.04.2015 tarihinden görevden ayrıldıkları 06.10.2016 tarihine kadar geçen süre içinde şirkete verilen zararlardan dolayı 5.000,00 TL tutarındaki tazminatın avans faizi ile birlikte her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsili ile …’ye ödenmesini, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …’in cevap dilekçesinde ÖZETLE; Davacının talepleri bakımından alacağın zaman aşımına uğramış olduğunu, zaman aşımına uğramış olan talepler bakımından söz konusu davanın usulden reddinin gerektiğini, Sayın Mahkeme’de ikame olunan davayı açmaya yetkili kişinin …’nun değil şirketin kendisinin olduğunu, iş bu sebeple husumet yönünden davanın usulden reddinin gerektiğini, TTK m.560 uyarınca ‘‘dava, davacının sorumluları ve zararı öğrenmesinden itibaren 2 yılda zaman aşımına uğrar’’ denildiğini, bu kapsamda davanın süresi içerisinde açılmamış olduğundan huzurda ikame edilen davanın zaman aşımı yönünden usulden reddinin gerektiğini, Davaya konu olan …’yi zarara uğratmış olduğu iddia edildiğini, söz konusu iddiaların hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davalı müvekkilinin şirketin limited şirketi olduğu dönemlerde şirket müdürü olarak 05.10.2012 tarihinden 13.04.2015 tarihine kadar görev yaptığını, Anonim Şirket olup yeni ortaklık yapısı oluştuktan sonra ise 13.04.2017 tarihinden 06.10.2017 tarihine kadar yönetim kurulu başkanı olarak görev yaptığını, müvekkilinin gerek şirket müdürü olduğu gerekse yönetim kurulu başkanı olduğu dönemlerde şirketi zarara uğratacak hiçbir eylemi olmamakla beraber oluşan zararlardan dolayı bir sorumluluğunu bulunmadığını, Yeni ortaklık yapısının oluşması ve şirketin Anonim Şirketi olması akabinde şirket hesaplarının ve şirketin muhasebe kayıtlarının davacı tarafın arkadaşı olan diğer davalı …’a devredildiğini ve bütün hesap kayıtlarını kendilerine ait olan muhasebe bürosu tarafından tutulduğunu, şirket Anonim Şirkete geçtikten sonra tüm hesapların incelendiğini ve müvekkilinin faaliyetlerinin denetlendiğini, dolayısıyla iş bu hususun müvekkilinin ibra edildiği anlamını taşıdığını, Şirketin sermaye yetersizliğine düşmesi sonucunda, şirket sermayesinin 50.000,00 TL’den 225.000,00 TL’ye artırılma yoluna gidildiğini, bu tarihlerde davacı tarafın kızı olan dava dışı …….’nun tek yetkili olarak yönetim kurulu başkanı olarak görevlendirildiğini ve şirketin tüm finansal akışının kendisi tarafından tutulduğunu, davacı tarafın müvekkilinin şirkete karşı borcu olduğuna ilişkin iddiaların tamamen gerçek dışı olmakla beraber tutulan kayıtlarda söz konusu borca ilişkin hiçbir hususun mevcut olmadığını, Davalı müvekkilinin; şirket hesabından şahsi hesabına hiçbir suretle para kullanmadığını, şirket anonim şirkete dönüştükten sonra diğer davalı …….’la müştereken yetkili olduklarını, dolayısıyla yapılan tüm işlemlerin iki imza ile yapılmakta olduğunu, yapılan tüm işlemlerin ve tüm harcamaların ortakların bilgisi dahilinde olduğunu, davacı taraf dava dilekçesinde şirketin bankaya kredi borcu ve 3. Şahıslara olan senetli borçları devam ederken davalı müvekkilinin kendi mülkü üzerine olan ipoteği kaldırdığını ve şirkete toplam 813.085,00 TL borçlu bulunduğunu iddia ettiğini, söz konusu iddiaların hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı tarafından bahse konu edilen taşınmaz üzerinde …… bank lehine ipotek kurulduğunu, müvekkili adına kullanılan 100.000,00 TL değerindeki konut kredisinin şirket hesabında kullanıldığını ve şirket için söz konusu bedelle işlem yapıldığını, iş bu hususun şirket hesabının tutulduğu muhasebe kayıtlarında da mevcut olduğunu, huzurdaki haksız ve dayanaksız davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin ise davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …’ın cevap dilekçesinde ÖZETLE;Limited şirket olarak kurulan şirketlerinin ortaklar kurulu kararı ile anonim şirkete dönüştüğünü, Ana szöleşmenin değişik 8. Maddesi ile diğer davalı … ile birlikte müşterek imza ile şirketin temsil ve ilzamı konusunda görevlendirildiklerinin doğru olduğunu, şirketin limited şirket olarak faaliyet gösterdiği dönemde tek başına şirket müdürü olarak görev yapan diğer davalı …’in hesap vermediği, yıllık olağan toplantıları yapmadığı, şirket faaliyetleri hakkında ortakları bilgilendirmediğinin doğru olduğunun, şirketin anonim şirkete çevrilmesinden sonra; 13.04.2015 tarihinden 06.10.2016 tarihine kadar geçen süre içinde şirket yönetiminde diğer davalı …’in yönetim kurulu başkanı olarak görev üstlendiğini, kendisinin ise sadece üye olduğunu, bu dönemde müdürlük görevini üstlenen …’in limited şirket yönetiminde olduğu gibi her hangi bir toplantı yapılmasına ve ortaklara hesap verilmesine ihtiyaç duymadığını, yeni şirket müdürü tarafından hazırlanan gündeme göre yapılan 27.03.2017 tarihli genel kurul toplantısına şirket ortağı sıfatı ile vekaleten temsil edildiğini, bu toplantıdan sonra düzenlenen tutanağı incelediğini, tutanakta açıklandığı gibi şirketin kuruluşundan itibaren Anonim Şirkete döndüğü tarihe kadar ve Anonim Şirkete dönüştükten sonraki dönemde ortaklar kurulu ve genel kurul toplantılarının yapılmayarak faaliyet raporunun düzenlenmediğini, şirketle ilgili kayıtların düzenli olmadığı yolundaki tespitleri incelediğini, yönetim kurulu başkanı tarafından hazırlanan faaliyet raporunda yazılı hususların yerinde ve doğru olduğunu değerlendirdiğini, genel kurulda şahsının temsil eden vekilinin de katılımı ile geçmiş yönetimin ibra edilmemesi şeklinde alınan karara bir diyeceğinin bulunmadığını, ancak genel kurul tutanağında sözü edilen ve diğer davalı eski yönetim kurulu başkanı …’in teminat olarak gösterilen taşınmazı üzerindeki ipoteğin kaldırılmasıyla ilgili olarak düzenlenen ve bankaya verilen yazıda şahsının imzasının bulunmadığını, bu imzaya açıkça itiraz ettiğini, serbest mali müşavir ……. tarafından şirket faaliyetleriyle ilgili olarak düzenlenen raporda yazılı olan hususlara bir diyeceğinin bulunmadığını, şirket; eski münferit yetkili şirket müdürü ve Anonim Şirket döneminde yönetim kurulu başkanı olan … döneminde davacı ile şahsına borçlandırıldığını, buna karşılık … şirkete borçlu kaldığını, bu borçlanma olayında her hangi bir katkısının olmadığını, şirkete bu hale getiren limited şirket döneminde müdür, Anonim Şirket döneminde yönetim kurulu başkanı olan ve fiilen şirketin yönetimini her iki dönemde de bizzat yürüten diğer davalı … olduğunu, diğer davalı şirket müdürü …’in taşınmazı üzerine konulan ipoteğin kaldırılması ile ilgili olarak hiçbir belgeye imza atmadığını, bu olayı 27.03.2017 tarihinde genel kurul toplantısı sebebi ile öğrendiğini, şirket; belge, kayıt ve defterlerinin şirket müdürü … tarafından tutulmakta ve muhafaza edilmekte olduğunu, bu belge ve kayıtlarda ne gibi işlemler yapıldığından haberinin olmadığını, kendisinin başka bir şahıs tarafından yürütülen muhasebe bürosunda maaşlı eleman olarak çalışmakta olduğunu, bu nedenle; hiçbir şekilde ve hiçbir zaman şirketin fiili yönetimi ile ilgilenme durumunun olmadığını, şirketin; borca batık duruma getirmiş olması sebebi ile bu durumdan yetkili ve görevli …’in sorumlu olduğunun anlaşıldığını, bu nedenle; genel kurul toplantısında temsilcisinin, bu şahıs hakkında yasal işlem yapılması lehine oy kullandığını, şirkete verilen zarardan her hangi bir sorumluluğunun olmadığını, yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde bu sıfatla şirketten huzur hakkı, ücret veya başka bir nam adı altında para almadığını, esas itibari ile şirketinin faaliyet konusu itibarı ve müşteri potansiyeli ile kar etmek durumunda iken sürekli olarak zarar gösterildiğini, bu durumun davacı ortağı olduğu kadar, ortak sıfatı ile kendini de rahatsız ettiğini ve mağduriyetine sebebiyet verdiğini, davalı; şahsı ile ilgili olarak, açılan davanın reddini ve yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
…… bank yazı cevabı, Büyükçekmece Kaymakamlığı İlçe Emniyet Müdürlüğü yazı cevabı, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İş bu dava, TTK 553 uyarınca şirket yöneticisinin sorumluluğunun tespiti ve tazminat talebine ilişkindir.
Dosyada mübrez ……. Bilişim Teknolojileri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin İTSM kayıtları uyarınca; ortaklarının …( 2700.pay, 67.500,00 TL), …(2700 pay, 67.500,00 TL), ……. (800 pay, 45.000,00 TL) olduğu, şirketi temsil ve ilzama davalı … ve …’ın müşterek imzalarıyla yetkilendirildikleri anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın dava dışı anonim şirket yetkilisi olan davalıların şirketi zarara uğratıp uğratmadıkları, bu hususta sorumluluklarının bulunup bulunmadığı, zarar miktarının ne olduğu, zararın davalıdan tahsilinin gerekip gerekmediği noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.
TTK m. 553 uyarınca yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu davası açma yetkisi şirkete ve her bir pay sahibine verilmiştir. Somut olayda davacı …, şirketin pay sahibi konumunda olduğundan davacı sıfatı mevcuttur.
TTK yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna tabi olacak kimseleri belirlediği 553. maddesinde “kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları” ifadesini kullanmıştır. Anonim şirketlerde yönetim kurulu başkan ve üyeleri şirketin idare ve temsile yetkili organı sıfatıyla sorumluluk hükümlerine tabidirler. Dolayısıyla dava dışı şirketin yöneticisi olan davalılara husumet yöneltilmesi ve sorumluluk davası açılması mümkündür.
Huzurdaki davada davacı, davalı yönetim kurulu üyelerinin şirketi uğrattığı zararın tazminini talep etmektedirler. Davacı tarafından açıkça hükmedilecek tazminatın şirkete ödenmesi talebi ile açılan bu dava hukuki niteliği itibarıyla pay sahiplerinin dolayısıyla zararına istinaden açılmış bir sorumluluk davasıdır. Esasen davacının doğrudan zarara uğradığına dair iddiaları da söz konusu olmakla birlikte buna ilişkin bir talepte bulunmayıp davalıların kanuna ve esas sözleşmeye aykırı davranışlarına ve kötü yönetime dayalı olarak şirketi uğrattıkları zararın tespitini ve tazminini talep etmektedir. Şirketin doğrudan zararı her ne kadar ortaklar tarafından da talep edilebilirse de bu durumda hükmedilecek tazminatın davacı ortağa değil dava dışı şirkete ödenmesi gerekir. Somut olayda davacının talebi de uğranılan zararın şirkete ödenmesine yöneliktir.
Esas yönünden yapılan inceleme değerlendirme uyarınca; BK md. 49 ve 114/2 uyarınca davalı yöneticinin hukuki sorumluluğunun doğması için dört şartın gerçekleşmesi gerekir. Bunlar, zarar, hukuka aykırılık, kusur ve illiyet bağıdır. Yönetim kurulu üyelerinin veya limited şirketlerde müdürlerin sorumluluğu ile amaçlanan, zarar verene isnat edilebilecek ve onun hukuk düzenince onaylanmayan bir davranışından kaynaklanan zararın giderilmesidir. Sorumluluğu düzenleyen TTK’mn 553. maddesine göre yönetim kurulu üyeleri, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. Bu hüküm uyarınca yönetim kurulu üyelerinin TTK’na istinaden hukuki sorumluluklarına hükmedilebilmesi için zarar, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılık, kusur ve illiyet bağı koşullannın gerçekleşmiş olması gerekir.
Bu tespitler ışığında somut olayda davalıların sorumluluğunun tespiti şirket kayıt ve belgeleri üzerinde teknik incelemeyi gerektirdiğinden bilirkişiler eliyle incelemeler yaptırılarak, sunulan kök ve ek raporlardaki tespitler denetime elverişli ve hüküm kurmaya yeterli bulunmuştur.
Bilirkişiler Ticaret Hukuku Uzmanı …., Hesap Bilirkişisi ……., SMM …..’ın 08/10/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Dava dışı ……. Bilişim Teknolojileri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin 2012 yılından 2016 yılına doğru düzenli olarak net satışlarının düştüğü, satılan malların maliyetinin, stokların, faaliyet giderleri ile faaliyet karı/zararının buna bağlı olarak artarak veya azalma gösterdiği, 2012-2016 yılları arasında daha yüksek brüt kar elde ederken,(2014: 410.691,60 TL, 2015: 424.792,08TL) 2016 yılında brütkarın 250.000 TL sevyesine indiği, yani şirketin 2016 yılında satış fiyatından daha yüksek bir üretim maliyetine katlandığı, zararına satış yaptığının da düşünülebileceği, dava dışı Şirketin 2012, 2013, 2014 yıllarında faaliyet zararının kayıtlandığı, 2015 yılında 56.927,83 TI faaliyet karı beyan ettiği, 2016 yılında faaliyet karlılığının (-)197.788,52 TL olduğu, buna karşın 2012 ve 2016 yıllarında net dönem zararı kaydedilmesinin temel sebebi finansman giderlerinin yüksek olmasından kaynaklandığı yönünde kanaate varıldığı, 2016 yılı sonu itibariyle şirketin özsermayesinin (-) 237.223,26 TL’ye kadar düştüğü dikkate alındığında 2016 yılında sermayesinin tamamını kaybettiği, aslında ana faaliyetlerinden tamamen zararda olduğu, davacının ve davalıların 27 EYLÜL 2016 tarihli Olağanüstü genel kurula katılarak yönetim kurulu üyelerinin görevlerinin sonlandırılması ile yeni yönetim kurulunun seçilmesi yönünde alınan kararlar oy birliği ile aldıkları, bununla birlikte ortakların borçlarının 2012 yılından itibaren herhangi bir artış göstermeden sabit kalması, (Davalı … ‘in 131. Hesaptaki borcu 2016 yılında kayıtlanmıştır) bir başka deyişle ortakların borçlarının 2016 yılından önce oluşması, 2012 yılından sonra herhangi bir borçlanma oluşmaması, tam aksine, ortakların bir kısmının borçlarında azalma meydana gelmesi, davacının da diğer ortaklar gibi şirkete alacaklı olması dolayısıyla da bu borçlanmanın eşit işlem ilkesine aykırılık teşkil etmemesi gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde bu borçlanmalar nedeniyle yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun doğmayacağı,
13.04.2015 tarihinde şirketin nevi değiştirerek Ltd.Şti. statüsünden Anonim Şirket statüsüne geçtiği, iş bu nevi değişikliği sırasında ortakların şirket hesaplarının incelenmesi sonucunda bilgi sahibi olduklarının kabulünün gerekeceği, şirket hesaplarının ortaklar tarafından sonradan öğrenildiği konusunun haklı ve yerinde olmayacağı yönünde sonuç ve kanaate ulaşıldığı,
Davacının davalıların yönetim kurulu üyeliği sırasında görevlerini ifa ederken kusurlu davrandıklarını ve bu kusur neticesinde şirketin uğradığı zararı da ispat etmesi gerekeceği gibi mevcut dosya kapsamı ile davalıların dava dışı şirketi zarara uğrattıkları yönünde somut kusur tespitinin yapılamadığı,
2016 yılı sonu itibariyle şirket özsermayesinin % 100’ünden fazlasını kaybetmiş olmasına karşılık, şirket ortaklarının şirkete hem borçlu hem de alacaklı oldukları, bir kısım ortak borçlarının 2012 yılından itibaren herhangi bir artış göstermeden sabit kalması, bir başka deyişle ortakların borçlarının 2016 yılından önce oluşması, 2012 yılından sonra herhangi bir borçlanma oluşmaması, tam aksine, ortakların bir kısmının borçlarında azalma meydana gelmesi, bir kısmının borç veya alacaklarında artış meydana gelmesi, davalının da diğer ortaklar gibi şirkete borçlu olması dolayısıyla da bu borçlanmanın eşit işlem ilkesine aykırılık teşkil etmemesi gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde; bu borçlanmalar ve yapılan sair işlemler nedeniyle davalıların yönetim kurulu üyesi olduğu yıllarda şirketi zarara uğrattıkları yönünde somut bir tespit yapılamadığı, yönündeki görüş ve kanaatini bildirmişlerdir.
Bilirkişiler Ticaret Hukuku ABD Başkanı …, SMM Mali Müşavir ….. ve Elektrik Elektronik Mühendisi …… ‘un 18/01/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; dava dışı ……. Bilişim Teknolojileri Sanayi ve Tic. A.Ş.’nin 31.12.2012-31.12.2013-31.12.2014 – 31.12.2015 tarihli kaydı değer bilançolarına göre Öz Varlık tutarı itibari ile borca batık olmadığı, ancak 31.12.2016 tarihli kaydı değer bilançosuna göre – 237.223,26 TL Öz Varlık tutarı ile Borca Batık olduğu,
Dava dışı ……. Bilişim Teknolojileri San. Tic. A.Ş.’nin 06.10.2016 tarihi itibari ile yasal defter kayıtlarında şirket ortağı davacı …’nun dava dışı şirketten 376.785,47 TL alacaklı olduğu, şirket ortağı davalı …’ın dava dışı şirketten 85.908,50 TL alacaklı olduğu, eski ortaklarından …….’nin dava dışı şirketten 72.360,50 TL alacaklı olduğu, şirket ortağı davalı …’in dava dışı şirkete 813.085,12 TL borçlu olduğu yönünde bakiyesinin bulunduğu, 131 Ortaklardan Alacaklar hesabında yer alan tutarlar ortağın şirketten aldığı ödünç paralar olup alınan bu tutarların ortağın finansman ihtiyacı için olduğu, dava dışı şirketin, ortağına bedelsiz olarak ödünç para verme işlemi sonucu elde edebileceği faiz gelirinden mahrum kaldığı,
Davacı iddialarında yer alan; limited şirket döneminde tek başına şirketin temsil ve ilzama yetkili kılınan şirket müdürü …’in görevli bulunduğu döneme ait iş ve işlemler konusunda şirket ortaklarına hesap vermediği, Anonim Şirket döneminde yönetim kurulu başkanı olarak yapılan işler hakkında da ortaklara hesap vermediği, şahsi ihtiyaçları için şirket hesabından para kullandığı, yine şahsi ihtiyaçları için yaptığı bir kısım harcamaları şirket gideri olarak kayıtlara işlediği ve bu şekilde şirkete borçlandığı hususunun irdelenmesinde, dosya münderecatında ve yasal defter kayıtlarında bu iddialara istinaden somut bir veriye rastlanamadığı bu nedenle ispata muhtaç olduğu,
Dosya münderecatında 19.07.2017 tarihli ….. bank A.Ş. …… Şubesi tarafından ……. Bilişim Teknolojileri San. ve Tic. Ltd. Şti.’ne adına düzenlenen yazıda 01.09.2015 tarihinde ipotek fek edilmesi talep edilen talimatın işleme alındığı, ipoteği fek edilen gayrimenkulün …’e ait olduğu 07.09.2015 tarihi itibari ile ipotek fek yazısının düzenlendiği görülmüş olup, bu nedenle; davalı …’in ipoteğinin 07.09.2015 tarihinde fek edildiği, davacı … tarafından …’in ipoteğinin fek edildiği tarihten sonra 01.11.2016 tarihinde ……. bank Kredi borcuna mahsuben 65.000,00 TL ödemek zorunda kaldığı, davalılardan … bakımından sorumluluk şartlarının oluştuğu ve davacının riski tek başına üstlenmesi dolayısıyla uğradığı zararın davalı tarafından tazmini gerektiği, davalılardan … söz konusu ipotek feki işlemi ile ilgili olarak imzanın kendisine ait olmadığını belirtmekle kusursuzluğunu ileri sürdüğünden anılan davalı bakımından sorumluluktan bahsedilebilmesi için imzanın kendisine ait olup olmadığı hususunun açıklığa kavuşturulması gerektiği görüş ve kanaatini bildirmişlerdir.
Aynı heyet 25/06/2021 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle; Davalı vekilince şirkette ortaklık yapısının oluşması ve şirketin Anonim Şirket olması akabinde şirket hesapları ve şirket muhasebe kayıtlarının davacı tarafın arkadaşı olan diğer davalı …’a devredildiğini ve bütün hesap kayıtlarının kendilerine ait olan muhasebe bürosu tarafından tutulduğunu, şirketin Anonim Şirkete geçtikten sonra tüm hesaplarının incelendiğini ve müvekkilinin faaliyetlerini denetlediğini, dolayısıyla işbu hususun müvekkilinin ibra edildiği anlamını taşıdığı ileri sürülmüş olmakla birlikte anonim şirketler hukukunda ibra genel kurulun münhasır yetkisi dahilinde olup ilgili yıla ilişkin olarak genel kurulda verilir. Bu ibra kararını anlamı şirketin doğrudan zararının ibra yapılan yıla ilişkin olarak şirket ve ibraya olumlu oy kullanan pay sahipleri tarafından talep edilemeyeceğidir. İbra kararı şirketi ve ibrada olumlu oy kullanan pay sahiplerini bağlar. Huzurdaki davada genel kurulun bu yönde bir ibrasına rastlanmamıştır. Kaldı ki huzurdaki dava kök raporda da belirtildiği üzere pay sahibinin doğrudan zararının tazminine ilişkin olup, bu durumda yönetim kurulu üyesinin ilgili faaliyet yılı dolayısıyla ibra edilmiş olması doğrudan zarar gören sıfatıyla pay sahibini bağlamaz. Kök raporda ileri sürülen hukuki görüşü değiştirecek bir bilgi belge bulunmadığı, mali tespitlerde bir değişiklik yapılmadığı dikkate alındığında kök rapordaki hukuki değerlendirmemizden ayrılmadığı görüş ve kanaatini bildirmişlerdir.
Tarafların sunduğu deliller ile mahkemece celp edilen kayıtlar ve dosya kapsamında alınan bilirkişi raporları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; yapılan işlemler sonucunda bir zararın oluşması halinde, bu zarar nedeniyle yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna gidilebilmesi için işlemi yapan yönetim kurulu üyelerinin kusurlu olduklarının da ayrıca kanıtlanması gerektiği, bir başka deyişle, basiretli davranmakla yükümlü olan bir yöneticinin yapmaması gereken işlemlerin davalılar tarafından yapılmış olduğunun ve bunun sonucunda da bir zararın meydana geldiğinin kanıtlanmış olması gerektiği, aksi takdirde enflasyon ve kur farkı da dahil olmak üzere şirketin uğramış olduğu her türlü işletme zararının yöneticilerden tahsili imkanı doğmuş olur ki, böyle bir sonucun, yöneticilerin sorumluluğuna ilişkin hükümlerin düzenlenme amacıyla bağdaşmadığı gibi ticari işletmenin kar edebileceği gibi yapmış olduğu faaliyetin taşıdığı ticari riskler nedeniyle zarar etme ihtimalinin de bulunması özelliğiyle de bağdaşmayacaktır.
Bu kapsamda somut olayda dava dışı şirketin yıllara göre karlılık durumunun değişkenlik gösterdiği, şirket kayıtları uyarınca davalıların yönetici olduğu dönemlerde şirketin zarar etmesinde davalı yöneticilerin somut kusur tespiti yapılamamıştır. Ortakların borçlarının 2012 yılından itibaren herhangi bir artış göstermeden sabit kalması, (Davalı … ‘in 131. Hesaptaki borcu 2016 yılında kayıtlanmıştır) bir başka deyişle ortakların borçlarının 2016 yılından önce oluşması, 2012 yılından sonra herhangi bir borçlanma oluşmaması, tam aksine, ortakların bir kısmının borçlarında azalma meydana gelmesi, davacının da diğer ortaklar gibi şirkete alacaklı olması dolayısıyla da bu borçlanmanın eşit işlem ilkesine aykırılık teşkil etmemesi gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde bu borçlanmalar nedeniyle yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun doğmayacağı takdirine varılmıştır. Ayrıca davacı … tarafından …’in ipoteğinin fek edildiği tarihten sonra 01.11.2016 tarihinde …… bank Kredi borcuna mahsuben 65.000,00 TL ödemek zorunda kaldığı, davalılardan … bakımından sorumluluk şartlarının oluştuğu yönünde bilirkişi tarafından tespit yapılmış ise de TTK 553 uyarınca talep edilecek zarar şirket zararı olup, bahse konu zarar olsa olsa davacı zararı olup, iş bu dava ile talep edilemeyeceğinden bu yöndeki kusur iddiası da yerinde görülmemiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olayda davalıların sorumluluğuna ilişkin atfedilecek bir kusur olmadığından davanın reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL red karar harcının, mahkememiz veznesine yatırılan 170,78 TL harçtan mahsubu ile bakiye 90,08TL harcın karar kesinleşince ve talebi halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından dosyada herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
6-Bakiye avansın karar kesinleşince yatırana iadesine,

Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.07/04/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır