Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1178 E. 2021/454 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1178 Esas
KARAR NO : 2021/454

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 20/12/2017
KARAR TARİHİ : 29/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/05/2021
Mahkememizde görülmekte olan Anonim Şirketin Haklı Sebeple Fesih davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket 06.05.1976 da kurulduğunu, kurucu ortaklarından biri de davacı müvekkil … olduğunu, şirketin halen faaliyette bulunmakta olduğunu, yaşlanan davacı şirketteki aktif yükünü işi yıllarca öğrettiği kardeşlerine ve yeğenlerine bırakarak daha sonra Mudanya’ya yerleşmiş olduğunu, Mudanya’ya yerleşmesi sonrasında şirketle adeta bağlarının koparılmaya çalışıldığını, kızının da (diğer davacı …) şirkette aktif şekilde yer almasını istemişse de bu diğer ortaklar tarafından kabul görmediğini, İstanbul’ a geldiğinde şirkete uğradığında, şirket yönetiminde bulunan kardeşleri ve yeğenleri tarafından öncelikle güler yüzle karşılanarak bu işlerle kendisini yormaması gerektiği söylendiğini, bir süre kendisine genel kurul toplantılarına ilişkin evraklar gönderilerek imzalatıldığını, 2008 sonrasında ise, şirketin yönetim kurulu toplantılarından, genel kurul toplantılarından haberdar dahi edilmeden yavaş yavaş kendisi şirketten tamamen uzaklaştırılmış ve hiçbir sorusu yanıtlanmamaya istediği bilgi ve belgeler kendisiyle paylaşılmamaya başlanmış olduğunu, diğer davacı …’ye de aynı muamelede bulunulmuş ve müvekkiller böylelikle şirkete alınmayan, şirketin hiçbir işinden, evrakından haberdar edilmeyen adeta istemeyen ortaklar haline getirilmiş olduklarını, imzaları sahte olarak atılmış, yönetim kurulundan …… haberi olmadan çıkarılmış olduğunu, eski fabrika binası satılıp, satıldıktan hemen sonra bankadan yüklüce bir kredi çekilmiş olduğunu, bütün bunlar davacıların bilgisi ve oluru dışında gerçekleştirilmiş olduğunu, davacı …’e aylık geçinebileceği kadar bir para ödenmiş olduğunu, bu paranın huzur hakkı adı altında ödendiği belirtilmiş olduğunu, oysa yasal olarak huzur hakkı yönetim kurulu üyelerine verilebilecek yasal bir ödeme olduğunu, Yönetim kurulu üyesi olmayanlara böyle bir ödeme yapılması mümkün olmadığını, şirket bu bakımdan da iyi idare edilmediğini, müvekkil yönetim kurulundan çıkarıldığını bilmediği için bu bedelleri almış olduğunu, şirkete girmesi ve bilgi alması engellendiği gibi müvekkillerin imzasına muhtaç kararlarda kendilerinden bunca zamandır imza alınmaması göz önünde bulundurularak varsa herhangi bir kararda imzaları bunlara ilişkin de imza incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, ibraz ettikleri belge ve sahte imzalar dışında bütün genel kurul toplantılarının usulüne uygun yapılıp yapılmadığının çağrıların yasanın emrettiği şekilde gerçekleşip gerçekleşmediğinin, müvekkillerimizin imzalarının gerçek imzalarıyla karşılaştırılıp imza taklidinin olup olmadığının, müvekkillere ödenen paraların huzur hakkı kapsamına girip girmediğinin, girmiyorsa hangi yasal çerçeve içerisinde ödendiğinin, her yılsonunda ortaklara belli bir oranda kar marjı dağıtılıp dağıtılmadığının dağıtılmamış ise bunun yasal olup olmadığının, özellikle şirketin eski fabrika binasının satılma kararının ve akabinin de bankadan kredi alma kararının TTK ‘da belirtilen şarta uygun olarak alınıp alınmadığının, davacıların şirketin genel durumundan malumattar kılınmamasının sebebinin açıklanmasını ve muhterem mahkemenizce resen yasanın amir hükümlerine aykırı bir davranışın bulunup bulunmadığının tespit edilmesini, taleplerinin kabulü ile tedbiren muaccel olarak şimdi veya delillerden sonra dava esnasında tedbiren kayyum atanmasını, haklı nedenlerle şirketin feshini, olmadığı takdirde yine haklı nedenlere müsteniden şirketten bugüne dek hak ettiğimiz hissemize tekabülen değerlerin paraya çevrilerek tarafımıza fazlaya ait haklımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL hakkettiğimiz tarihten itibaren, kabul edilmediği takdirde dava tarihimizden itibaren işleyecek en yüksek ticari faiz ile birlikte davalı şirketten alınarak davacılara verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Şirketin kuruluş sermayesi dağılımı ise 500.000,00 TL (beşyüzbin TL) olup bunun 290.000,00 TL si yani %58 si ….. ’a, 120.000.-TL si yani %24 …..’a, 80,00 TL si yani %16 ……’e 10.000,00 TL yani %2 ise …….’a ait olarak yapılmış olduğunu, Zamanla şirketin ismi …… Tekstil A.Ş. olarak değişmiş ve …… kendi hisselerinin bir kısmını yeğeni ve davacı …’e bedelsiz yani karşılığında herhangi bir para almadan vererek onun hisse oranını %22 ye çıkartmış olduğunu, kendi hissesini de %50 ye düşürmüş olduğunu, Tüm bunların sebebi babasız yeğenini sahiplenmek olduğunu, onu iş sahibi yapmak, onu motive ederek işe tutunmasını sağladığını, davacı … alkol bağımlılığını aşamamış, bu yüzden iyice bozulan sağlığı neticesi sosyal yaşamdan kopmuş, ailesi, annesi ve tüm çevresi ile olumsuz ilişkiler yaşamış ve bunların sonucu olarak da 2000’li yılların başından itibaren şirketteki görevlerini yerine getirememiş olduğunu, davacının, dayanağı olmayan, hiç bir delil ve belgeye dayanmayan suçlamaları ile şirketin feshi talep edilemeyeceğini, tedbir olarak şirkete kayyum atanmasını gerektirecek bir durum olmadığını, şirket tüm organları ile toplanmakta ve kararlar alabildiğini, ortaklar arasındaki uyumsuzluklar, şirkete kayyum atanmasını gerektirecek bir sebep olmayıp Kayyum tayini şirketin organsız kalması halinde müracaat edilebilecek istisnai bir durum olduğunu, bu nedenle tedbir talebi de yerinde olmadığını, Ticaret Kanunumuza göre şirkete kayyum atanmasını gerektirecek hukuki sebepler de bulunmadığını, müvekkil şirket, hem tekstil, hem turizm sektöründe yaşanan bu zorluklara rağmen, halen ticari faaliyetini sürdürmekte, tekstil bölümü yurtdışına ihracat yapmakta, turizmde ise 2 apart otel ile yurdumuza gelen turistleri başarılı şekilde ağırlamaya devam etmekte olduğunu, bu nedenle de, çalışan ve tüm organları ile toplanıp kararlar alan bir şirkete kayyum tayin edilmesinin hukuki gerekçesi olmadığını, hiç bir hukuki gerekçeye dayanmayan ve tamamen asılsız ve gerçek dışı iddialarla açılmış olan iş bu davada ki tüm taleplerin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü şirket kayıtları, K.Çekmece CBS’nin ……. soruşturma sayılı dosyası, …… Bankası …. Şubesi yazı cevabı, ….. Bankası yazı cevabı, Tekstil Mühendisi …., Sektör Bilirkişi ….. ve SMM Bilirkişi ….. ‘tan oluşan 3 kilişik bilirkişi heyetinden alınan bilirkişi raporu, Tekstil Mühendisi …… , Sektör Bilirkişi ….. ve SMM Bilirkişi …. , Gayrimenkul Değerleme Uzmanı …. , Makine Mühendisi …. , Endüstri Mühendisi ….. .Banka Müdürü ……’dan oluşan 7 kişilik bilirkişi heyetinden oluşan ek bilirkişi raporu, kayyım raporları, dinlenen tanıklar ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6102 sayılı TTK’nun 531. maddesi hükmü uyarınca davalı anonim şirketin haklı sebeplerle feshi istemine ilişkindir.
Davalı şirketin ticaret sicil kayıtlarına göre şirket merkez adresinin; ” …. Mah. ….. Cad. ….. İş merkezi No:12/l Sefaköy-Küçükçekmece / İSTANBUL” olduğu, adresin mahkememiz yargı alanı içerisinde kalması sebebiyle mahkememiz yetkili ve görevlidir.
TTK. 531 hükmü uyarınca anonim ortaklığın haklı sebeple feshi hakkını, azınlık yani kapalı anonim ortaklıklarda sermayenin %10’unu ve halka açık şirketlerde %5’ini temsil eden pay sahipleri kullanabilir. Somut olayda davalı şirketin ticaret sicil kayıtları uyarınca davacıların şirket ortağı oldukları ve kanunda aranan %10 oranında sermayeden daha fazlasına sahip olduğu ihtilafsızdır. Bu halde davacıların haklı sebeple fesih dava açma hakkı bulunduğu görülmektedir.
Somut olayda davacı taraf haklı nedenle şirketin fesih koşullarının oluştuğundan bahisle evvela şirketin fesih ve tasfiyesini talep ettiği, bu talebinin kabul edilmemesi halinde ise tehditli olarak çıkma payı karşılığında şirketten çıkma talebinde bulunduğu anlaşılmıştır. Mahkememizce davalı şirketin haklı sebeple fesih koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında davalı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir. Hazırlanan ek ve kök rapor uyarınca davalı şirketin karlılık ve mali yönden durumunun negatif eğilimli olduğu, özetle davalı şirketin mali tablolarına göre şirketin 2015,2016 ve 2017 yıllarında zarar ettiği tespit edilmiştir.
Yargılama sırasında 09.12.2020 tarihinde davalı şirketin yapılan genel kurul toplantısında şirketin fesih ve tasfiyesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu deliller ışığında; gerek bilirkişi incelemesi ve gerekse de davalı şirket tarafından yapılan genel kurulda alınan fesih ve tasfiye kararı uyarınca davalı şirketin haklı nedenle fesih koşullarının oluştuğu, davacı tarafın dava tarihi itibariyle iş bu davayı açmakta haklı olduğu takdir ve sonucuna varılmıştır. Davalı şirket tarafından fesih ve tasfiye kararı alındığı için iş bu dava konusuz kalmakla karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir.
Davacı taraf dava tarihi itibariyle iş bu davayı açmakta haklı bulunduğundan yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına ve kendisini vekil ile temsil eden davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL red karar harcının mahkememiz veznesine yatırılan 85,39-TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 26,09-TL karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davanın haklılık durumu gözönünde bulundurularak davacı tarafça yapılan 7.500TL kayyım ücreti, 7.900 TL bilirkişi ücreti, 200 TL posta gideri olmak üzere toplam 15.600 TL yargılama giderinin davalı şirketten alınarak davacı tarafa verilmesine,
4-Davacı tarafın haklılık durumu gözönünde bulundurularak A.A.Ü.T. Gereğince kendisini vekil ile temsil eden davacı taraf lehine 4.080,00-TL vekalet ücretine hükmedilmesine, bu ücretin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
5-Bakiye avansın karar kesinleşince yatırına iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.29/04/2021

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır