Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/822 E. 2019/1188 K. 12.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/822 Esas
KARAR NO : 2019/1188

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 06/09/2016
KARAR TARİHİ : 12/12/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/12/2019
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ÖZETLE; Müvekkili ile davalı şirket arasında akdedilen 29.10.2013 tarihli Hisse Alım Satım Taahhütnamesi gereğince müvekkilinin davalı şirketin %10’luk hissesi pay sahibi olduğunu, davalı şirketin de %10 pay sahibi olan müvekkile, şirket tarafından sağlıklı bir bilgi aktarımı olmaması, her yıl yapılması gereken Genel Kurul Toplantılarının yasada öngörülen süre içerisinde yapılmamasının, konu hakkında şifahi olarak bilgi talebinde bulunmasına rağmen, bu duruma şirket müdürünün duyarsız kalması üzerine TTK 614/1 uyarınca bilgi alma ve inceleme hakkını kullanması amacıyla, Bakırköy …… Noterliği’nin 22.02.2016 tarih ve ….. yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilerek şirket merkezine gidileceği ve gerekli bilgi ve belgelerin hazır edilmesinin ihtar edildiğini, söz konusu ihtara istinaden 02.03.2016 tarihinde davalı şirkete gidilerek TTK 614/1. Maddesi uyarınca bilgi alma ve inceleme hakkı kullanılmak istendiğini ancak söz konusu talebin Mayıs ayında genel kurulun yapılacağı gerekçesi ile reddedildiğini, söz konusu kanuna dayanan hakkı kullanma talebinin haksız olarak reddedildiğine ilişkin durumun tanıklar huzurunda 02.03.2016 tarihli tutanak ile imza altına alındığını, davalı şirket tarafından tarafa verilen bilgi ve belgeler incelendiğinde şirket müdürü ……’in hakim ortağı ve müdürü olduğu …… Hizmetleri Ltd. Şti. davalı şirketin 1.098.634,00 TL borçlu göründüğünü, bu borç dışında diğer tüm kurumlara ilişkin borçlarının kapatıldığının tespit edildiğini, söz konusu firmaya ne şekilde ve hangi amaçlarla davalı şirketin borçlandırıldığının 01.07.2016 tarihli genel kurulda tarafa hiçbir şekilde açıklanmadığını, söz konusu durumun şirketi borç altına sokan işlemler olduğu kabul edilerek ortaklık haklarının haleldar edilmesinden dolayı şirket müdürünün 2013-2014 ve 2015 yıllarına ilişkin ibrasına olumsuz oy kullanıldığını, davalı şirktin 2014 ve 2015 yılı faaliyet raporları incelendiğinde 2014 yılında toplam 1.590.681,27 TL ve 2015 yılında toplam 3.973.961,72 TL amortisman gideri ayrıldığının tespit edildiğini, davalı şirketin yıllık ciroları incelendiğinde ise bu denli harcamalar yapılması ve diğer yandan amortisman ayrılmasının şirketin kar etmesinin ve karın artmasının önüne geçerek ortaklık hakkı olan kar payı dağıtımının yapılmaması amacına yönelik oluğu yapılan kısıtlı inceleme sonucu tespit edildiğini, dolayısı ile söz konusu gündem maddesine olumsuz oy kullanılmış olduğunu, 01.07.2016 tarihli 2013-2014-2015 yıllarına ilişkin olağan genel kurul toplantısının usul, yasa ve dürüstlük kurallarına aykırı olması nedeniyle iptaline ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin 04.10.2016 tarihli cevap dilekçesinde özetle;Müvekkil şirketin 10.06.2013 tarihinde …… ticaret sicil numarası ile 10.000,00 TL esas sermaye ile kurulmuş, sağlık hizmetleri konusunda iştigal eden bir ticaret şirketi olduğunu, 31.05.2016 tarihli genel kurul toplantısının çağrısının, usulüne uygun şekilde yapıldığını, 31.05.2016 tarihli genel kurul toplantısının çağrısının, kanun ve esas sözleşmede öngörüldüğü gibi, toplantı gündemini de ihtiva eder şekilde, 12.05.2016 tarihli, 9074 sayılı TTSG’nin 736. Sayfasında ve şirket sözleşmesinde gösterildiği şekilde 06.05.2016 tarihli Gazete Bağcılar gazetesinde ilan edilmek suretiyle ve ayrıca pay sahiplerinin şirketçe bilinen adreslerine taahhütlü mektupla toplantı gün ve gündeminin bildirilmesi suretiyle süresi içerisinde yapıldığını, söz konusu çağrı prosedürünün tamamlanmasından sonra, şirket müdürü ……’in talimatı ile, davacı tarafa şirket mali işler direktörü …… tarafında toplantı günü ve saatinin bir kez daha hatırlatıldığını, ancak davacı tarafından çağrının usulsüz yapıldığı iddiasın dayanak olarak gösterilmek istendiğini, davacı tarafın, dava dilekçesindeki ifadelerinden de anlaşılacağı üzere, toplantıdan haberdar olduğu halde 31.05.2016 tarihli toplantıya katılmadığını, 31.05.2016 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında, şirket pay sahiplerinden olan dava dışı ……’ın, finansal tabloları detaylı incelemek istediğini belirterek toplantının ertelenmesini talep ettiğini, adı geçen pay sahibinin ortaklık paylarının 1/10’una haiz olduğunun toplantı başkanlığınca tespiti ile toplantının 1 ay sonraya bırakıldığını ve ikinci toplantının 01.07.2016 tarihinde yapıldığını, 01.07.2016 tarihinde yapılmış olan genel kurul toplantı çağrısının usulüne uygun yapılmadığını iddia eden davacı tarafın, söz konusu genel kurul toplantısında … tarafından vekaleten temsil edildiğini, toplantıya temsilcisi vasıtasıyla katıldığını, bu itibarla toplantı çağrısının usulüne uygun yapılmadığı yönündeki iddiasının da dinlenmesinin söz konusu olmadığını, davacı tarafın, 01.07.2016 tarihli genel kurul toplantısında, vekili ….. tarafından temsil edildiğini, davacı vekili …..’ın genel kurul toplantısının başında hazirun cetvelinin imzalanması aşamasında alınacak olan genel kurul kararlarına muhalefet şerhlerinin bulunduğunu, bu şerhlerin toplantı başlamadan önce şerhe etmek istediklerini aksi takdirde toplantının yapılmasına muvafakat etmeyeceklerini söyleyerek, muhalefet şerhlerini hazırladıklarını ve bir flash bellek ile yanlarında getirmiş olduklarını bildirdiklerini, söz konusu bellekte yer alan muhalefet yazılarının toplantı tutanağına işleneceğinin kabulü üzerine toplantıya geçildiğini ve toplantı başlamadan önce davacı vekilince hazırlanmış olan muhalefet şerhlerinin, flash bellekten kopyalanmak suretiyle genel kurul tutanağının sonuna eklendiğini, davacı tarafın diğer bir iddiasının ise, 01.07.2016 tarihli genel kurul toplantı gündeminin yönetmeliğe aykırı bir şekilde ilan edildiği olduğunu, öncelikle davacı tarafından iptali talep edilen sermaye artırımına ilişkin gündemin 8. Maddesinin oylanarak reddedildiğini, bu yönde alınmış bir karar bulunmadığından, iptali kabil bir kararın da bulunmadığını, genel kurulda alınmamış kararların usulüne uygun ilan edilmediği gerekçesiyle iptalinin mümkün olmadığını, davacının dilekçesinde müvekkil şirket tarafından bilgi alma ve inceleme hakkının kullanılmasının engellendiğini iddia ettiğini ancak müvekkil şirket tarafından gerekli bütün bilgilerin kendilerine verildiğini, kaldı ki dava dilekçesinde müvekkil şirket tarafından mizanlar ve yıllık faaliyet raporlarının kendilerine verildiğini ikrar ettiğini, genel kurul toplantılarının usulüne uygun yapıldığını, 31.05.2016 tarihli olağan genel kurul toplanışında, azınlık pay sahiplerinin inceleme yapmak amacıyla finansal tablolara ilişkin görüşmeleri erteleme taleplerinin de toplantı başkanlığınca kabul edildiğini, bu durumun müvekkil şirketin, pay sahiplerinin tüm yasal haklarına saygılı bir şirket olduğunu, pay sahiplerinin haklarını, kanunun izin verdiği ölçüde kullanmalarına olanak tanığını ortaya koyduğunu, ibra kararını usulüne uygun alındığını, şirketin finansal kayıtlarının usulüne uygun tutulduğunu, davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün davalı şirket kayıtları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, davalı şirketin 01/07/2016 tarihinde yapılan olağan genel kurulunun 8 nolu maddesi ile alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
Somut olayda davacı vekili, davalı şirkette %10 oranında paydaş olduğunu, 01/07/2016 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında usulsüz çağrı ve ilan söz konusu olduğunu ve ayrıca alınan 3-4-5-6-7-8 no.lu kararların yasa, ana sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğundan bahisle iptalini talep ettiği; dava taraf ise çağrının usulüne uygun yapıldığını, muhalefet şerhini toplantıdan önce hazırlamış ve toplantıya flash bellek ile getirilmiş olması sebebiyle geçersiz olduğunu, ayrıca 8. madde de davacı taraf olumlu oy kullandığı halde iptal isteminde bulunduğunu, bunun mümkün olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
TTK md. 536 uyarınca Limited Şirketlerde Genel Kurul kararlarının iptaline ilişkin olarak Anonim şirketlerin genel kurul kararlarının iptaline düzenleyen hükümler aynen uygulanır. Anonim şirketler hukukunda yokluk ve butlan hallerinin yanı sıra genel kurul kararlarının hükümsüzlük hallerinden birisi de iptal edilebilirliktir. Genel kurul kararlarına karşı iptal davasını açma hakkını düzenleyen TTK. m. 446 hükmüne göre: “a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren paysahipleri, … iptal davası açabilir”.
Söz konusu hükümden de açıkça anlaşıldığı üzere, kural olarak pay sahiplerinin iptal davası açabilmeleri için toplantıda hazır bulunmaları, iptale konu ettikleri karara karşı olumsuz oy kullanmaları ve bu muhalefetlerini tutanağa yazdırmaları gerekir. Toplantıda hazır bulunan, karara muhalif olan ve keyfiyeti zapta geçiren pay sahiplerinin açmış oldukları iptal davasının kabul edilebilmesi için ayrıca bu kararların yasaya, esas sözleşmeye veya iyiniyet kuralına aykırı olduklarının da kanıtlanması gerekir (TTK. m. 445).
Bu noktada taraflar arasındaki uyuşmazlıkta davacı vekili her ne kadar usulüne uygun çağrı yapılmadan genel kurul yapıldığı iddia etmiş ise de davacı toplantıya katılmış olduğundan bunu iptal sebebi olarak ileri süremez. Zira, çağrı usulünün sıkı koşullara bağlanmasının amacı pay sahiplerinin toplantıdan haberdar edilmesi ve toplantıya katılımının sağlanmasıdır. Bu sebeple toplantıdan haberdar olup toplantıya katılan pay sahibinin usuli eksikliklerden bahsederek kararların iptalini talep etmesi TMK md. 2 anlamında mümkün değildir.
Somut olayda davacı taraf iptalini talep ettiği kararlara karşı olumsuz oy kullanmış ve muhalefetlerini tutanağa yazdırmıştır. Genel kurul tarihinden itibaren 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde de iş bu davayı açmıştır. Dolayısıyla iptal davası açılması için ön koşulları yerine getirmiştir.
Bu açıklamalar ışığında iptali talep edilen kararların yasaya, esas sözleşmeye veya iyiniyet kuralına aykırı olup olmadıklarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu husus teknik incelemeyi ve davalı tarafın ticari kayıt ve belgelerinin incelenmesi ile ortaya çıkacak olması sebebiyle teknik bilirkişiler eliyle incelemeler yapılmış ve hazırlanan kök ve ek raporlar dosya içerisine alınmıştır.
Buna göre iptali talep edilen 3 ve 4 nolu gündem maddeleri bakımından yapılan değerlendirmede; gündemin üçüncü maddesinde yer alan ve genel kurulda okunarak müzakere edilen yıllık faaliyet raporuna ilişkin bir oylama yapılmadığı, dolayısıyla karara bağlanmayan bir maddenin iptali talep edilemeyeceğnden 3 madde bakımından iptal koşulları oluşmamıştır.
Bilançonun onaylanmasına ilişkin 4. Gündem maddesi bakımından ise mali bilirkişiler tarafından yapılan değerlendirme uyarınca kar ve zarar cetvelinin okunmasına ilişkin bakımından kanuna aykırılık yönünde bir tespitte bulunmadığından anılan maddenin iptali koşulları da oluşmamıştır.
İptali talep edilen 5 nolu gündem maddesi bakımından yapılan değerlendirmede; 5 nolu gündem maddesi ile 2013-2014-2015 yılları itibariyle şirket müdürünün ibra edilmesi hususunun müzakere edildiği, yapılan oylama sonucunda şirket müdürünün 800 olumsuz oya karşılık 1160 olumlu oyla ibra edildiği ve şirket müdürünün bu hususta yasaya uygun olarak oy kullanmadığı anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere ibra, genel kurulun, yönetim kurulu üyelerine karşı karar şeklindeki bir irade açıklamasıdır. Genel kurul bu kararı ile, yönetim kurulu üyelerinin söz konusu dönemdeki işlemlerini hukuka ve ortaklık açısından işin gereğine uygun bulduğunu beyan etmektedir. Genel kurul, ibra kararı ile, yönetim kurulu üyelerini ilgili dönemdeki faaliyetleri sebebiyle sorumlu tutmayacağını açıklamaktadır. Bu açıdan ibra bir menfi borç ikrarı niteliği taşır (Poroy/Tekinaip/Çamoğlu, N. 613). Ancak ibra, ortaklık dışındakilere etkisi olmayan, tümüyle ortaklık içi bir hukuki işlemdir. Bu nedenle, ibra, İsviçre-Türk Hukukunda, sadece ortaklığı ve belli şartlarda bazı pay sahiplerini bağlar (Akdağ Güney, Necla, Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul 2008, s. 157).
Genel kurul tarafından ibra kararı “açık” veya bilançonun onaylanması suretiyle “zımni” olarak verilebilir. Hesapların onaylanmasından bağımsız olarak ve genel kurulun gündeminde açıkça yer verilmek suretiyle alınan kararları “açık ibra”, bazı şartların gerçekleşmesi halinde ibra sonucunu doğuran hesapların onaylanmasıyla alınan kararları ise “zımni ibra” şeklinde ifade etmek mümkündür (Akdağ Güney, s. 159).
Huzurdaki davada bir açık ibra söz konusudur. Zira ihtilâf konusu genel kurul toplantı gündeminde “ibra” ayrı bir madde halinde yer almaktadır. Dosyanın incelenmesinden, her ne kadar davalı vekili tarafından gündem maddesindeki ifadeye dayalı olarak yönetim kurulu üyelerinin kendi ibralarında oy kullanmadıkları ileri sürülse de oylama sonuçları bakımından sadece davacının red oyu yazılmış olup geri kalan kısım için kullanılan diğer hissedarların oy çokluğu ibaresi sağlıklı bir sonuca varılmasını engellemektedir. Ayrıca ibra bakımından sadece yönetim kurulu üyesinin değil yönetime dahil diğer üyelerin de oy kullanma yasağı bulunup onların da ibra oylamasında oy kullanmamaları gerekmektedir. Geçerli bir ibradan bahsedebilmek için TTK md. 436 (2)’de yer alan koşullara uygun yapılması gerekir. Dava dışı şirket müdürünün ibra oylamasında kendi paylarından doğan oy hakkını kullanmadığı, şirkette bulunan diğer pay sahiplerinin oylarının çoğunluğu ile ibra edildiği anlaşılmakta olup bu durumda anılan ibra kararı geçerlidir. Dolayısıyla 5. madde bakımından da iptal koşulları oluşmamıştır.
İptali talep edilen 6 nolu gündem maddesi bakımından yapılan değerlendirmede;6 nolu gündem maddesi ile 2013-2014-2015 yılları itibari ile oluşan şirket kar/zarar durumunun ne şekilde değerlendirileceği müzakere edildiği, oluşan şirket karının geçmiş dönem zararlarının kapatılması için kullanılmasına, kar dağıtımı yapılmamasına 800 olumsuz oya karşılık 3200 olumlu oyla karar verildiği anlaşılmıştır.
Ticaret ortaklıklarının nihai amacı kar elde etmek ve bunu ortaklarına dağıtmaktır. Bu amaca ulaşmak için ortaklığın bütün organları çaba harcarlar. Şirketlerin nihai amacından doğan bu kar payı ortaklar açısından müktesep hak teşkil eder (TTK md. 331, 452). Şirket kar elde amacını terk edemez, saptıramaz, izlenmesini erteleyemez. Karın dağıtımına ilişkin karar münhasıran genel kurulun yetkisinde olup, istisnai hallerde karın dağıtılmamasına karar verilmesi mümkündür. Kar payı ortakların müktesep haklarından olduğundan bunu sınırlamaya yönelik istisnai düzenlemelerin dar yorumlanması gerekir.
Kâr dağıtımı kararının ilk şartı, usulüne uygun olarak düzenlenmiş ve bilançoya göre kâr sağlanmış veya daha önceki yıllar kârlarından bu amaç için kullanılabilecek yedek akçe ayrılmış bulunmasıdır (TTK md. 470, 469/2, 4). Yeterince kar edilemeyen veya zararla sonuçlanan faaliyet döneminde kar payı dağıtılabilmesi için geçmiş yıllarda bu amaçla yedek akçe ayrılmış olması gerekmektedir. Yine aynı kanunun 469. maddesinde kanuni ve ihtiyari yedek akçelerle kanun ve ana sözleşme hükümleri gereğince ayrılması gerekli diğer paralar safi kardan ayrılmadıkça kar dağıtımının yapılamayacağı öngörülmüştür. Bu şartlar yerine getirildiğinde TTK hükümlerine tabi şirketlerin genel kurulu karın dağıtılması veya işletmede bırakılması yönünde karar alabilmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olayda mali müşavir bilirkişiler eliyle yapılan incelemelerden anlaşılacağı üzere şirketin dağıtılabilir karı geçmiş yıllarda yedek akçe ayrılmasına bağlı olup, geçmiş yıllar zararı kapatılmadan kar dağıtılması mümkün değildir. Dolayısıyla anılan karar bakımından da iptal koşulları oluşmamıştır.
İptali talep edilen 7 nolu gündem maddesi bakımından yapılan değerlendirmede; 7 nolu gündem maddesi ile şirket müdürüne 2016 yılı için aylık net 10.000,00 TL ücret ödenmesine 800 olumsuz oya karşılık 3200 olumlu oyla karar verilmiştir. Sektör bilirkişiler eliyle yapılan inceleme neticesinde belirlenen bu miktarın emsal olarak bildirilen ücretlerin altında kaldığı, dolayısıyla kararlaştırılan ücretin makul olduğu takdir ve sonucuna varılmıştır. Bu sebeple alınan bu kararda da kanuna, esas sözleşmeye ve objektif iyi niyet kurallarına aykırılık bulunmamıştır.
Bu açıklamalar ışığında iptali talep edilen kararların kanuna, esas sözleşmeye ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olmaması sebebiyle davanın reddine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40.-TL red karar harcının, mahkememiz veznesine yatırılan 29,20-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 15,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 103,50-TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 2.725,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
6-Bakiye avansın karar kesinleşince yatırana iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.12/12/2019

Başkan …
¸E-imzalı
Üye …
¸E-imzalı
Üye …
¸E-imzalı
Katip …
¸E-imzalı