Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/630 E. 2018/1185 K. 13.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

BAKIRKÖY
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/630 Esas
KARAR NO : 2018/1185

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 25/06/2016
KARAR TARİHİ : 13/12/2018
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 19/12/2018
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından sunulan 25/06/2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilin davalı şirketin yaklaşık % 17 hissesine sahip ortağı olduğunu, şirket yönetim kurulu tarafından müvekkile gönderilen davet sonrası 25.03.2016 tarihinde yapılan olağan genel kurula katıldığını, bu toplantıda alınan kararlara itirazı kayıt düşürülmüş olduğunu, söz konusu genel kurul ve bu genel kurul öncesinde yaşananların, toplantıda huzur hakkı olarak her bir yönetim kurulu üyesine her ay ödenmesi kararlaştırılan 15.000,00 TL.nin fahiş olduğunu ve iptali gerektiğini, şirketlerde yönetim kurulu üyelerine yapılan huzur hakkı ödemesinin TTK 394 maddesinden doğmakla birlikte şirketlerin kendi iç dinamiklerine bırakılarak rakamsal bir veri sınırlaması yapılmadığını, ancak şirketin fınansal verileri incelendiğinde 2015 yılında 3.250.495,14 TL kar ile kapatıldığına göre aylık 15.000,00 TL.’ den üç yönetim kurulu üyesine aylık 45.000,00 TL. ( net ) ödeme yapılması ve bunun yıllık bazda 540.000,00 TL. ye varan bir büyüklükte olmasının 2016 yılının şimdiden kötü bir yıl olması için yönetim kurulu üyelerinin ellerinden gelen çabayı harcadığını gösterdiğini, aynı şekilde … A.Ş tarafından ödenen hedef performans priminin %10’u kadarının yönetim kurulu üyelerine dağıtılması yönünde alınan kararın eşitlik ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu, şirkette kar dağıtılmaksızın söz konusu ödemelerin yapılmasının mümkün olmadığı iddiası ile alınan 8 no.lu kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; Davanın esasına girilmeden usulen reddine karar verilmesi gerektiğini, Genel Kurulun iptali sebeplerinin TTK 446. Maddesinde açıkça sınırlanarak sayıldığını, bu hüküm kapsamına girmeyen bir hususun da Genel Kurul’ un iptali davasının dinlenemeyeceğini, mezkur maddenin ( 1 ) ( a ) bendinde açıkça “ Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten “ pay sahiplerinden bahsettiğini, bu maddenin üç şartının bir arada barındırdığını, bu şartlardan ilkinin toplantıya katılmak, İkincisinin olumsuz oy vermek ve üçüncüsünün de muhalefetini tutanağa geçirmek olduğunu, bununla birlikte davacının iptalini talep ettiği genel kurulda, olumsuz görül bildirerek olumsuz oy kullanmış olduğunu fakat muhalefetini tutanağa geçirtmediğini, bununla beraber ortada böyle bir muhalefet şerhi bulunmadığı için, huzurdaki davanın açılabilmesi için yasanın amir hükmünün aradığı şartların oluşmadığını, dolayısı ile huzurdaki davanın esasa girmeden usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, esasa ilişkin olarak ise; davacının müvekkil şirketteki hisse oranının %17 olmadığını, davacının mezkur şirkette sahip olduğu hisselerin devrinin iptali için Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin ….Esas sayılı dosyasından devam etmekte olan bir dava mevcut olduğunu, davacının mezkur şirkette dahi, ileri sürdüğü kadar hisseye sahip olup olmadığının dahi ihtilaflı olup yargılamaya muhtaç olduğunu, huzur hakkının yönetim kurulunun kanundan doğan bir hakkı olduğunu, huzur hakkı, prim vs gibi Yönetim Kuruluna tanınan mali hakların, kaynağını TTK 20. Maddesinde bulduğunu, bu maddeye göre tacir olan veya olmayan bir kişiye ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacirin, uygun bir ücret isteyebileceğini, bu maddenin daha özel bir yansımasının ise TTK 394’ de bulunduğunu, bu maddeye göre yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kardan pay ödenebildiğini, diğer bir deyişle yönetim kurulu üyelerinin mali haklarının kanundan doğmakta olduğunu, bu mali hakların tespit edilmesinde ise çeşitli faktörlerin rol almakta olduğunu, bu faktörlerin her YK üyesinin kişisel başarısı, YK’ daki konumu, kişisel olarak taşıdığı riziko ve fırsat maliyeti olarak sıralanabileceğini, huzur hakkı verilmesi için şirketin kar etmesine dahi gerek olmadığını, huzur hakkının fahiş olduğuna ilişkin iddianın asılsız olduğunu, huzur hakkının müvekkil şirketi zarara uğratacağına ilişkin iddianın asılsız olduğunu, huzur hakkının amacının tamamen harcanan emek karşılığı olduğu için, bunun verilmesi için şirketin kar etmesi dahi aranmaz iken, huzur hakkı verilmesi sebebiyle şirketin zarar ettirildiği iddiasının kanuna, doktrin ve içtihatlara aykırı olduğunu, şirketin içinin boşaltıldığına ilişkin iddianın asılsız olduğunu, müvekkil şirketin imalatçı bir işletme olmayıp, yatırım yapmak yerine likiditesini aktif tutarak ticari sirkülasyonunu güçlendirmekte olduğunu, bunun tüm mali çevrelerce kabul edilecek bir gerçek olduğunu, bu sebeple şirketin büyümesi nedeniyle ortaklara kar payı ödenmeyerek banka borçlarının artmasını önlemekte ve şirketin sermaye yapısının güçlendirilmekte olduğunu, bunun bir sonucu olarak da, ortakların kar paylarının sermayeye ilave edilen bedelsiz hisse olarak kendilerine ödendiğini, başka bir deyişle davacı …’ nin şirkete ortak olduğunda ödediği sermaye payı değeri ile bugünkü sermaye payı değerinin % 400 arttığını, dolayısı ile şirketin değerinin arttığını, …’ nin kar paylarının da kendisine daha değerli yeni hisse olarak geri döndüğünü, otomotiv sektörünün % 25 kayıpta olduğunu, ancak müvekkil şirketin mali tabloları ve satış adetleri incelendiğinde müvekkil şirketin satışlarının ciro kar ve adet olarak arttığının görüleceğini, müvekkil şirketin, Yönetim Kurulunun çalışmaları sayesinde sektörün daralmada olmasına rağmen, şirketi büyütmüş olmaları ve hissedarların hisselerini değerli hale getirmiş olmalarının, davacı tarafından “ şirketin içinin boşaltılması anlamında “ yorumlanmasının, ancak davacının iddialarının kötü niyetli olduğunu ve bu davayı kötü niyetle açmış olduğunun ispatı olduğunu, prim oranlarının hakkaniyetli olduğunu ve başarının bir ödülü olduğunu, davacının kendi kendisi ile çelişerek, sadece müvekkil şirketi karalamaya yönelik iddialarının da kötü niyetinin göstergesi olduğunu, gerçekten de dava dilekçesinde belirtmiş olduğu ve daha önce açılmış davalarda olduğu gibi, bu davada da sadece olaylar değil, mali veriler ve rakamların dahi davacı yan tarafından kasıtlı olarak abartılmakta, şirket yöneticilerinin başarısız gösterilmeye çalışıldığını, genel kurul öncesi davacıya tebliğ edilen bilançolarda yer alan rakamların gizlenmeye çalışılıp bu davanın tarafı olmayan….Yatırım ve Pazarlama A.Ş.’ nin yine abartılmış ciro rakamlarının sanki bu davanın tarafı imiş gibi dava dilekçesine yazılmış, bu abartılmış rakamlar üzerinden bir takım hayali başka rakamlara ulaşılmış, alındığı iddia edilen primin ölçüsüz bir biçimde yüksek gösterilmesi ile açıkça Mahkemenin yanıltılmaya çalışılmış olduğunu, sözü edilen ciroların ve yapılan hesaplamaların davaya taraf olan şirketle ilgisi olmadığını, yönetim kurulunun başarılı olduğunun davacının kendi söylemleri ile dahi sabit olduğunu, davacı ile mutabık kalınan tek noktanın otomotiv sektöründeki küçülmenin % 25 lere ulaşmakta olduğunu, sektörün küçüldüğünün davacı yanca da kabul edildiğini, buna göre şirketin aralıksız bir şekilde yıllardır büyüme trendinde olduğunu, her geçen yıl satışları arttırdığı düşünülürse bu halde halen şirketin zarara uğratıldığı iddiasının gerçek olmadığının kendi söylemleri ile de kanıtlanmış bulunduğunu,….Yatırım ve Paz. A.Ş. ünvanlı şirket ve Hatay’ daki diğer şirketlerin, müvekkil şirketin dışında tüzel kişilikler olup, mezkur şirketler ile olan uyuşmazlıkların bu davada delil teşkil etmeyeceğini, ana sözleşmeye aykırı olarak kar payı dağıtılmadığına ilişkin iddianın mesnetsiz olduğunu, davacının kötü niyetli olduğunu, HMK 329’ un uygulanmasını talep ettiklerini, aynı şekilde TTK 451. Madde gereğince müvekkil şirketin bu sebeple uğradığı zararları talep etme haklarını saklı tuttuklarını, TTK 448/3 maddesi uyarınca davacının teminat yatırması gerektiğini beyanla; öncelikle esasa girmeden davanın usulden reddine, icranın geri bırakılması talebinin reddine, davacının teminat yatırmasına, davacının haksız ve mesnetsiz davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
Ticaret sicil kayıtları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalı şirketin 25/03/2016 tarihinde yapılan olağan genel kurulunun 8 nolu maddesi ile alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
Somut olayda; davacının davalı şirkette %17 oranda pay sahibi olduğu, şirketin 25.03.2016 tarihinde yapılan 2015 yılı olağan genel kurul toplantısının 8 nolu bendinde alınan yönetim kurulu üyelerine 15.000 TL net ücret ödenmesi ve … A.Ş tarafından ödenen hedef performans priminin %10’u kadarının yönetim kurulu üyelerine dağıtılması yönünde alınan kararın eşitlik ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu, şirkette kar dağıtılmaksızın söz konusu ödemelerin yapılmasının mümkün olmadığı iddiası ile alınan 8 no.lu kararın iptalini istemektedir. Davalı savunmasında ise davacının pay oranının %17 olmayıp %0,4 oranında olduğunu, muhalefetini zapta geçirmediğinden dava şartı bulunmadığını, alınan kararların şirketin mali durumu ile uygun olduğunu, yüksek olmadığını, yöneticilerin kişisel sorumluluk ve risk altında olduğunu, bu nedenle alınan kararların hukuka uygun olduğu savunmasında bulunarak davanın reddini talep etmiştir.
25/03/2016 tarihinde yapılan olağan genel kurulunun 8 nolu maddesi ile alınan kararların iptaline ilişkin şekil bakımından yapılan incelemesinde;

Dava şartları bakımından, iptal davası açabilecek olanlar, pay sahipleri, organ olarak yönetim kurulu ve yönetim kurulu üyelerinden her birisidir (TTK 446). Bu bakımdan davacının pay oranının ve dolayısıyla davalının, davacının %17 paya sahip olmadığı savunmasının bir önemi bulunmayıp tek bir paya sahip olan ortak dahi dava hakkını haizdir ve bu sebeple davalının husumet iddiaları yerinde olmayıp kabul edilmemiştir.
Pay sahipleri toplantıya katılmış ise karara olumsuz oy vermiş ve muhalefetini zapta geçirmiş olmalı; süre yönünden dava, genel kurul kararının alındığı tarihten itibaren 3 aylık süre içerisinde açılmalıdır. Üç aylık sürenin başlangıcı genel kurul kararının alındığı gün olup üçüncü ayın bu güne tekabül eden gününde tatil saati başlangıcında süre sona erer. 3 aylık süre hak düşürücü olup resen dikkate alınacaktır. Somut olayda genel kurul toplantısı 25.03.2016 tarihinde yapılmış ve dava tarihi ise 25.06.2016 olduğundan dava 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır.
Somut olayda muhalefet hususunda da uyuşmazlık mevzubahistir. Davalı muhalefetin bulunmadığı savunmasında bulunmaktadır, iptal davası açma hakkı pay sahiplerinin temel haklardan bir tanesidir. Bu hakkın kullanılmasını oldukça sınırlayıcı mahiyette yapılacak bir yorumun doğru olmadığı kanısındayız. TTK. 446/1, a hükmü pay sahibinin alman karara karşı olduğu ve kararın iptalini dava edebileceği iradesini tutanağa geçirterek ilgililerin dikkatini çekmeyi amaçlamaktadır. Karara ret oyu verildiğinin yahut muhalif kalındığının tutanağa geçirilmesi ile bu amaç yeterli şekilde gerçekleşir (…., Hükümsüzlük, s. 217). Muhalefetten ne anlaşıldığını da değerlendirmek gerekir. Bu hususta esasen kanunun aradığı karara ret oyu verilmesi, karşı olunmasıdır. Zira kimse kabul ettiği bir karar aleyhine iptal davası açarak çelişkili davranış yasağını ihlal edemez. TTK. 446 da bu yönüyle ret oyu verildiğini belgelemekten başka bir amaç içermemektedir. Burada sadece ret oyunun tutanağa dercedilmesi dahi yeterli olmalıdır. Karara ret oyu verilmesinin muhalefete geçirilmesi yanında ayrıca bu karara muhalif olunduğunun da zapta geçirilmesini aramak, iptal davası açma hakkının gereksiz yere zorlaştırılması sonucunu doğurur. Bunu TTK.’nın 446. maddesinin amacı ile bağdaştırmak mümkün değildir (…., Hükümsüzlük, s. 216-217). Bu bakımdan davacı sıfatının somut olayda bulunduğu kanaatindeyiz. Kaldı ki somut olayda davacı açık bir biçimde vekili aracılığıyla “kararlaştırılan huzur hakkı rayiçlerin çok üzerinde olup… hedef ve performans pirimi ödemesi yapılması kar payı dağıtmama gerekçesine ters düşmektedir ve reddi gerekir… ” demek suretiyle ve ayrıca olumsuz oy kullanmak ile karara muhalif kalmış ve muhalefeti zapta geçirmiştir. Özetle somut uyuşmazlıkta genel kurul toplantı tutanağı ve hazirun cetvelinin tetkikinden davacının pay sahibi sıfatını haiz ve genel kurul toplantısına katılmış olduğu, iptalini dava ettiği kararın altına muhalefetini toplantı tutanağına yazdırmış ve karara muhalif kalmış olduğu görülmektedir. Bu açıklamalar ışığında davalı tarafın usulü itirazlarının yerinde olmadığı takdir ve sonucuna varılmıştır.
25/03/2016 tarihinde yapılan olağan genel kurulunun 8 nolu maddesi ile alınan kararların iptaline ilişkin esas bakımından yapılan incelemesinde;
İptal davası açılmasının maddi hukuka ilişkin şartlarından ilki ise ortada bir genel kurul kararının bulunmasıdır. Ortada şeklen dahi geçerli bir genel kurul kararı yok ise bu halde yokluk yaptırımı ile karşılaşılır. İkinci olarak kararın kanuna, ana sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılık taşıması iptal için gerekli bir diğer maddi hukuk şartıdır (TTK 445). Üçüncü olarak aranacak şart ise karar ile aykırılık arasında illiyet bağı bulunmasıdır. 6762 sayılı ETK 381 karar ile aykırılık arasında illiyet bağından söz etmemiş, daha doğrusu illiyet bağını varsaymış ise de TTK 446/1’in b bendi toplantıya katılmış olsun olmasın her bir pay sahibine iptal davasmı çeşitli şartlarla açma hakkı tanımış ancak hakkın kullanılmasını sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olmasına bağlamıştır (BAHTİYAR, Ortaklıklar, s. 191). ….. söz konusu yeniliği “etki kuralı” olarak nitelendirmekte, etki kelimesinin ifade ettiği anlamı, “ileri sürülen kanuna aykırılık yapılmasa idi iptali istenen GK kararı alınamazdı veya GK başka şekilde karar verirdi” şeklinde açıklamaktadır. (Ü……, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul, 2013, N. 15-06 vd.) Sonuç itibariyle, kararın iptal edilebilmesi için kararın kanuna, ana sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılık taşıması gerekir.
İptali talep edilen 8. Madde, şirket yönetim kurulu üyelerine 15.000 TL huzur hakkı ile %10 prim dağıtılmasına ilişkindir. Bu hususta kanuna, ana sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılık olup olmadığı noktasında davalı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde teknik bilirkişiler eliyle inceleme yapılmış ve genel kurulları farklı ancak konuları aynı olan Bakırköy …. ATM’nin … -… K sayılı ilamı dosya arasına alınmıştır. Buna göre; 2014 yılı olağan genel kurulunda alınan aynı yöndeki kararların iptal edilmiş olması, davalı şirketin mali yapısı ve kârlılık durumu gözönünde bulundurulduğunda, söz konusu karar ile kârın büyük kısmının yönetici ortaklara eşitsizlik yaratacak şekilde dağıtılacağı, bunun ortaklar arasında eşitsizlik doğuracağı, bu hususun kanuna, sözleşmeye ve dürüstlük kuralarına aykırılık teşkil edeceği takdir ve sonucuna varılarak, davanın kabulü ile davalı şirketin 25/03/2016 tarihinde yapılan olağan genel kurulunun 8 nolu maddesi ile görüşülüp alınan yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ve prim ödemesine ilişkin kararın iptaline dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın Kabulü ile,
Davalı şirketin 25/03/2016 tarihinde yapılan olağan genel kurulunun 8 nolu maddesi ile görüşülüp alınan yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ve prim ödemesine ilişkin kararın iptaline,
2-Alınması gereken 35,90-TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 29,20-TL peşin harcın mahsubu ile eksik kalan 6,70-TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı lehine takdir edilen 2.180,00-TL vekalet ücreti ile davacının yaptığı 2.255,00-TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
4-Bakiye avansın karar kesinleşince yatırana iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
13/12/2018

Başkan …
¸E-imzalı
Üye …
¸E-imzalı
Üye …
¸E-imzalı
Katip …
¸E-imzalı