Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/142 E. 2021/309 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/142
KARAR NO : 2021/309

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/02/2016
KARAR TARİHİ : 25/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/04/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin, Türkiye Tarım Kredi Kooperatifi iştiraki olup ….. yağı, mısır yağı, zeytinyağı, zeytin, pirinç, temizlik ürünleri ve her türlü karma hayvan yemi satışı yapan bir şirket olduğunu, davacı şirketin…… iştiraki olması nedeniyle davacı şirket bünyesinde…… Merkez Birliği Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından bir inceleme başlatılmış ve gerek davalı şirket gerekse davacı şirketin ticari ilişkide bulunduğu diğer firmalarla ilgili müfettiş raporları tanzim edildiğini, bu kapsamda yapılan inceleme sonucunda şirketin eski genel müdürü ……ve eski muhasebe müdürü ……’un şirkette görev yaptıkları dönem içerisinde ……Gıda San. Ve Tic. A.Ş. yetkilileri ile müşterek hareket etmek suretiyle davacı firmayı büyük miktarlarda zarara uğrattıklarını, davalı firmaların bu işlemleri nedeniyle haksız kazanç elde ettiğinin görüldüğünü, davalı firmanın borçlu olduğu firmalardan mal kaçırma eğiliminde olduğundan ve mevcut taşınmazlarını satışa çıkardığı bilgisine ulaşıldığından, davacı firmanın alacaklarını teminat altına almak ve daha fazla mağdur olmasının önüne geçmek açısından davalının mal varlığına öncelikle teminatsız olarak aksi halde uygun görülecek teminat mukabili işin aciliyetine binaen dosya üzerinde inceleme yapılarak; dava dilekçesinde ayrıntıları belirtilen gayrimenkul mallar üzerine ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini belirterek toplamda 12.414.621,02 TL zarar alacağın avans faizi ile birlikte olmak üzere davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, davalının mal kaçırma ihtimali ve davacının yüksek meblağlı zararları göz önüne alındığında, dava sonuçlanmasına kadar geçecek süre de nazara alınarak davalının malvarlığına 3.kişilere devrinin önlenmesi yönünden öncelikle teminatsız olarak, aksi halde uygun teminat mukabili ihtiyati tedbir konulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Vekilinin cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin baştan sona ekleriyle birlikte incelendiğini ve derdest davanın 27.11.2015 tarihli Kanuni Kovuşturma Raporu – İştirak Raporu adı altında düzenlenen rapora dayandığını, bu rapor ve ekleri dışında hiçbir dayanak sunulmadığını, davacı şirketin bahsi geçen rapor dışında hiçbir bilgi, belge, emare ya da delil olmadığı halde tamamen gerçek dışı ithamlarla davalı şirket ile Yönetim Kurutu Başkan ……’i haksız menfaat temin etmekle itham ettiğini, davacı firmanın paketli ürün olarak kendi markası adı altında rafine ürün üreten ve pazarlayan sektörel olarak bakıldığında büyük ölçekli bir firma olduğunu, davacı firmanın zaman zaman köylü üreticiden yüksek fiyattan ay çiçeği tohumu alımı yapan aynı zamanda piyasanın en yüksek fiyatı ile aldığı tohumu en ucuza satarak piyasa dengelerine de zarar veren bir firma olduğunu, tohum tedariki ve kırma kapasitesi olarak piyasanın en büyüğü olan ve tekel konumu itibari ile fiyat dikte etme durumunda olan davacı şirketin davalı şirket tarafından zarara uğratıldığı iddiasının tamamen gerçek dışı olduğunu, davacı şirketin davalı şirket tarafından değil tamamen kötü yönetim, bozuk maliyet yapısı ve finansman maliyetinin çok yüksek olması nedeni ile zarar ettiğini, davacı şirketin yönetimi aylar içinde defalarca değişmiş olup istikrarlı bir yönetimi de olmadığını, davacı şirktin yönetim zafiyet ve mali yapısındaki bozukluklar nedeni ile zararı günden güne arttığını, taraflar arasında kontratlara dayalı, kayıtlı ve yıllara yayılan 2008 yılından başlayıp 2015 yılı ortasına kadar devam eden bir ticaret olduğunu, bu dönemde yaklaşık 200.000.000,00 TL civarında alım-satım sözleşmesi mevcut olduğunu, davalı şirketin davacı ile yaptığı tüm ticari faaliyet birlikte değerlendirildiğinde davacı tarafın iddiasının hiçbir mesnedinin olmadığının görüleceğini, davacı şirketin Türkiye genelinde yem fabrikaları bulunan ve davalı şirket ile piyasada ham yağ kırdıran benzer firmalardan küspe tedarik eden bir firma olduğunu, 2012 ve 2013 yıllarında davalı şirketin kendisine ait tohum kırma tesisi bulunmadığı için kırma işi kapasitesi ve tohum tedarikindeki tekel konumu nedeniyle davacı şirkete yaptırıldığını, davacı şirketin her parti kırım işinden sonra ikinci ürün olarak çıkan ham küspeye talip olduğunu, davacının ham …… tohumunun kendi tesisinde kırıldığı ve küspenin de kendi tesisinde olduğu için ciddi bir nakliye maliyetinden kurtulduğunu, her kırma işleminden sonra çıkan küspeye davacı şirketin nakliye avantajı ve vadeli alım yapması nedeniyle talip olduğunu ve davalı ile aralarındaki kontratlar dahilinde davacıya satıldığını, davalı şirketin ham kanola yağı ile rafine kanola yağı üretimini de yaptığından kanola küspesinin ayrıca Pendik’te kurulu mısır kırma tesisinde elde ettiği mısır küspesinin de davacı şirket talebi doğrultusunda satılıp sevk edildiğini, davacı şirketin davalı şirketten sürekli ön avans alarak işe başladığını, kontratlar gereği teslimatı tamamlanmadan ödemelerin tamamlanmadığını, davalı şirketin peşin alınmalar ve vadeli satımlar nedeniyle ciddi oranda kredi kullandığını ve faiz yüküne katlandığını, davacı firmanın zarara uğratıldığı ticari faaliyette kendi maliyetlerinden hiç bahsetmediğini, davacı tarafın Eski Genel Müdürü ……ve ekibinin işine son verdiğini iddia ettiğini, davacı şirketin bahsi geçen kişilere görevden el çektirdikten sonra yeni bir yönetimi şirkete atadığını, …….’dan sonra gelen Yönetim Kurulunun davalı ile ticari ilişkiye devam ettiğini, davalı şirkete verilen vadeli çeklerin yeni yönetim tarafından hiçbir itiraz ileri sürülmeden ödendiğini, davalı şirkete verilen çeklerin ödenmemesi için hiçbir yasal girişimde bulunulmadığını, davacı şirketin zamanında davalıya ham yağ sevkiyatı yapamadığı için davalının da taahhütlerini yerine getirmediğini, bu durumla davalı şirketin hem ticari olarak zarar ettiğini hem de müşteri kaybettiğini belirterek davanın reddine, talep olunan ve reddedilen ihtiyati tedbir talebinin yargılamanın sonuna kadar dikkate alınmayarak reddine, davalı şirketin lehine davacı şirket aleyhine talep olunan alacağın %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 26/02/2016 tarihli yazı cevabı, Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığı Hazırlık Bürosunun …… soruşturma sayılı dosyası, Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığı Hazırlık Bürosunun 16/05/2018 tarihli yazı cevabı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
İş bu dava, taraflar arasında gerçekleşen ticari ilişkiye istinaden davacı Tarım Kredi şirketinin tahsil edemediği bedellerin ve Tarım Kredi’nin eski Genel Müdürü ……ve eski Muhasebe Müdürü …… ile davalı tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen fiktif işlemler nedeniyle uğranılan zararın tahsili talebine ilişkindir.
Dosyada mübrez …… Kurulu Başkanlığı Tarafından Sunulan 27.11.2015 Tarihli Kanuni Soruşturma Raporunda davalı ……Gıda San. Ve Tic. A.Ş. İle yapılan ticaret kapsamında toplamda davacı tarafın 12.414.621,02 TL zarara uğratıldığı tespit edilmiş ve mahallin Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.
Söz konusu suç duyurusu üzerine, davaya konu alacağın dayanağı olarak gösterilen fiktif işlemlere ilişkin olarak bir kısım davacı şirket yetkilileri ve davalı şirketi de içerisine alacak şekilde 21 şirket hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın …… Soruşturma Nolu Dosyası üzerinden soruşturma başlatıldığı ve soruşturma dosyası üzerinden alınan 30.07.2018 Tarihli Bilirkişi Raporunda özetle;”…… Tarım Kredi Gıda San. ve Tic. A.Ş. (….. Yem ve Yağ San. Tic. A.Ş.) 2010, 2011, 2012, 2013 ve 2014 (Ocak) yıllarında nakit ihtiyacını gidermek için bir kısım firmalara emtia satmış gibi fatura düzenlemiş ve Katma Değer Vergisi dahil fatura tutarlarını veresiye satış olarak, aynı cins ve tonajlı emtiayı aynı tarihte veya yakın bir tarihte yüksek fiyatlı satın almış gibi fatura alarak Katma Değer Vergisi dahil tutarlarını veresiye mal alışı kaydı yapmıştır. Düzenlenen kantar tartı fişlerinde taşınan emtia ağırlığının ortalama 19.000-20.000 kg olduğu anlaşılmaktadır.
Aynı cins ticari emtianın aynı gün veya çok yakın tarihli faturalar ile aynı firmaya ya da aynı miktarda başka firmaya, düşük fiyattan satış, yüksek fiyattan alış yapmak suretiyle gerçekte olmayan mal ya da para hareketlerinin kayıt üzerinde varmış gibi gösterilmesine fiktif işlem denilmektedir. Genellikle olmayan bir iş ya da eylem kâğıt üzerinde varmış gibi gösterilmektedir. Dosyamızda şirketin işletme sermayesinin negatif hale gelmesinin, başka bir deyişle şirketin hukuki metotlarla içinin boşaltılmasının, söz konusu olduğu görülmektedir. Dosya ekinde yer alan raporlarda değişik tarzlarda hesaplamalar ile fiktif işlemlerin kanıtlanmaya çalışıldığı görülmektedir. Şirketin Borsa veya piyasa ortalama fiyatlarından daha pahalıya mal alması veya Borsa veya piyasa ortalama fiyatlarının üzerinde mal satın alması yoluyla şirketin zarara uğratıldığı görülmesine rağmen, fiktif işlem olarak değerlendirilmeyip, aksi ispatlanana kadar, ticari işlemler olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu gibi işlemlerde aynı ya da yakın tarihli aynı miktarda mal alış ya da satışlarının, aynı ya da farklı firma ile olan işlemler tarafımızdan fiktif işlemler olarak kabul edilmiştir.
Müşteki bu şirketin bu kadar zararına yol açan işlemlerin, sadece finans sağlamak maksadına matuf olduğunu kabulü tarafımızdan mümkün görülmemektedir. Zira, yapılan işlemlerle …… Sanayi A.Ş. büyük ölçüde zarar ettirilmiş ve sermayesi negatif duruma getirilmiştir.
……ve ……’un yaptığı gizleme hareketlerinin asıl sebebinin, yaptıkları fiktif işlemlerle firmanın içinin boşaltıldığının anlaşılmasını önlemek olduğu kanaati güç kazanmaktadır. Bu işlemleri birlikte yaptıkları anlaşılan muhatap diğer firma yetkililerinin, iyi niyetle finans bulmak için iş birliği halinde hareket ettiklerini ileri sürerek kendilerini savunmaları, tarafımızdan makul bulunmamaktadır.
Şikâyet konusu 21 firmadan olan davalı ……Gıda San. ve Dış Tic. Ltd. Şti. ile ilgili olarak; “……. sanayi A.Ş.nin; 2013 yılında ……Gıda Sanayi Ve Ticaret A.Ş. nden ……. ayçiçeği yağı (mısır) satın alarak, aynı emtiaları aynı yıl içerisinde ……. Gıda Tarım ve Hayvancılık Sanayi Ve Dış Tic Ltd.Ş., …… Yağ, Yem Gıda San. Tic. Ltd.Şti., …… Gıda San. Ve Tic. A.Ş., A……. Yağ ve Gıda san. Tic.Ltd. Şti, …… Sanayi Tic. A.Ş.ne düşük bedelle satarak ( Fıktif işlem) 4.156.182,72 lira zarara sebebiyet verildiği belirtilmektedir. Bu tablo üzerinde ve 25.04.2014-1 sayılı Kanuni soruşturma Raporun 7 numaralı eklerinde yer alan emtia cinslerine göre alış ve satış tabloları ile yapılan kıyaslamada işlemlerin fiktif olduğu kanaati oluşmuş, ancak faturaları görülemediğinden, fatura bazında zarar olarak gösterilememiştir.
……Gıda San. Tic. A.Ş., ile ilgili olarak; Özel Amaçlı Bağımsız Denetim Raporunun 4.2.17 ……AŞ ve 4.2.18. . ……Limited Başlıklı Bölümünde; toplam 4.926 785,42 lira zarara sebebiyet verildiği belirtilmiş olup, 25.04.2014-1 sayılı Kanuni soruşturma Raporun 3/1 ve 7 numaralı eklerinde yer alan emtia cinslerine göre alış ve satış tabloları ile yapılan kıyaslamada işlemlerin birbiriyle örtuştuğu dolayısıyla fiktif olduğu kanaati oluşmuş, ancak faturaların tamamı görülemediğinden, yukarıda 16. sayfada belirtilen faturalar dışında diğer işlemler fatura bazında zarar olarak gösterilememiştir….
Aynı cins ticari emtianın aynı gün veya çok yakın tarihli faturalar ile aynı firmaya ya da aynı miktarda başka firmaya, düşük fiyattan satış, yüksek fiyattan alış yapmak suretiyle gerçekte olmayan mal ya da para hareketlerinin kayıt üzerinde varmış gibi gösterilmesine fiktif işlem denilmektedir. Bu işlemlere hukukumuza göre muvazaa denilmektedir. Genellikle olmayan bir iş ya da eylem kağıt üzerinde varmış gibi gösterilmektedir. Dosyamızda şirketin işletme sermayesinin negatif hale gelmesinin, başka bir deyişle şirketin hukuki metodlarla içinin boşaltılmasının, sözkonusu olduğu görülmektedir. Dosya ekinde yer alan raporlarda değişik tarzlarda hesaplamalar ile fiktif işlemlerin kanıtlanmaya çalışıldığı görülmektedir. Şirketin Borsa veya piyasa ortalama fiyatlarından daha pahalıya mal alması veya Borsa veya piyasa ortalama fiyatlarının üzerinde mal satın alması yoluyla şirketin zarara uğratıldığı görülmesine rağmen, fiktif işlem olarak değerlendirilmeyip, ?ksi ispatlanana kadar ticari işlemler olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu gibi işlemlerde Aynı ya da yakın tarihli aynı miktardaki mal alış ya da satışlarının, aynı ya da farklı firma ile olan işlemler tarafımızdan fiktif işlemler olarak kabul edilmiştir.
Ayrıca, Bu alış ve satış işlemlerinde firma yetkililerinin, hangi amaçla hareket ettikleri ve fahiş kâr ya da zarara (ki bu işlemlerle şirketin içinin boşaltılmış olduğu ortadadır.) neden razı geldikleri hususunun ilgili mahkemelerde açığa kavuşturulacağı da göz önünde bulundurulmaktadır.
Müşteki şirketin bu kadar zararına yol açan işlemlerin, sadece finans sağlamak maksadına matuf olduğunun kabulü tarafımızdan mümkün görülmemektedir. Zira, yapılan işlemlerle …… sanayi A.Ş. büyük ölçüde zarar ettirilmiş ve sermayesi negatif duruma getirilmiştir…..” şeklinde görüş bildirilmiştir.
Dosyada mübrez Vergi Müfettişi …… tarafından hazırlanan 13.12.2017 tarih ve …… sayılı Vergi Tekniği Raporunda ise yapılan işlemlerin ilgili mevzuata uygun olduğu değerlendirilmiş ve düzenlenen faturaların sahte belge olarak değerlendirilemeyeceği ve sahte belge düzenleme gerekçesi yönünden kurumlar vergisi ve katma değer vergisi için eleştirilecek bir husus bulunmadığı tespiti yapılmıştır.
Dosyada mübrez Vergi Müfettişi ……. tarafından hazırlanan 29.05.2018 tarih ve ……… sayılı Vergi Tekniği Raporunda ise sahte belge düzenleme gerekçesine ilişkin olarak kurumlar vergisi ve katma değer vergisi yönünden yapılması gereken herhangi bir işlem olmadığı, yapılan işlemlerle mükellef kurumun zarara uğratılıp uğratılmadığının ise yapılacak yargılamalar neticesinde karara bağlanması gerektiği yönünde görüş bildirdiği,
Davalı tarafın dosyaya sunulan MASAK Raporunda ise huzurdaki davaya ışık tutabilecek, bilgi ve belgelerin bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Davalı tarafından dosyaya sunulan Edirne Ziraat Odası Başkanlığının ……. Tarihli davalı şirkete ait görüş yazısında ise; “….sanayicilerimiz tarafından, hammadde temin edilmek suretiyle fason üretim yapılması modeli ticari faaliyetleri kapsamında özellikle ayçiçeği ve çeltik ürünlerinde yoğun olarak tercih edilmektedir. Sektör genelinde firmalar genel olarak yeni fabrika yatırımı yapmak yerel üreticilerin tesislerini kiralayarak fason üretim yapmayı tercih etmektedirler. Fason olarak gerçekleştirilen üretim faaliyetinin hizmet bedeli; gerek üretilen ürünün kendisi (ham yağ, pirinç vb) gerekse üretim sonucunda oluşan yan ürünleri (küspe, kabuk, kavuz, kepek vb) satılması vasıtasıyla ödenebilmektedir. Ödemeler peşin olabileceği gibi tarafların anlaşmasına bağlı olarak vadeli olarak da yapılabilmektedir. Diğer taraftan fason olarak üretilen ana ürünün, fason üretim hizmeti veren firmaya satılması da söz konusu olabilmektedir. Bu durum hem fason olarak iş yaptıran firmaya, hem de fason işi yapan firmaya, herhangi bir sevkiyata gerek olmaması nedeniyle nakliye avantajı sağlamaktadır. Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında şirketiniz tarafından gerçekleştirilen fason üretim ve satış faaliyetinin olağan ticari işleyişe ve piyasa koşullarına uygun olduğu değerlendirilmektedir..” şeklinde değerlendirme yaptığı anlaşılmıştır.
Davalı tarafın talebi üzerine …….’un tanık sıfatıyla beyanına başvurulmuş ve beyanında özetle; “…davacı şirkette 1995-2014 yılları arasında fiilen çalıştığını, ilk yıl işletme şefi olarak görev yaptığını, daha sonra şirket müdürlüğü yaptığını, 2014 yılında son yıl şirketin genel müdürlüğünü yaptığını, davalı şirketle ticari ilişkilerinin mal alım-satımı şeklinde karşılıklı olarak yapıldığını, bazen davalı şirkete mal verdiklerini, bazen de onların rafine tesisi olduğundan orada elde edilen ürünleri satın aldıklarını, ayrıca fason olarak rafine işlemi de yaptırdıklarını, çalıştığı dönemde ürünleri peşin olarak sattıklarını, banka aracılığıyla ödeme yapıldığını, mal alırken ise sermaye sıkıntısı olduğundan vadeli olarak mal alımı yaptıklarını, görevden ayrıldıktan sonra da davalı şirketin yaklaşık 30.000.000,00 TL’lik ödeme yaptığını, davalı şirketle yapılan alışverişte piyasa şartlarının dikkate alındığını, malın miktarı, ödeme şekli, nakliyesi değerlendirilerek fiyatların belirlendiğini, müfettiş raporlarında bu hususlar değerlendirilmeden inceleme yapıldığından şirketin zarara uğradığı şekilinde tespitler yapıldığını, ancak bir zararın mevcut olmadığı…” şeklinde beyan verdiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delil olarak dayandıkları ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş ve bu kapsamda incelenen taraf ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu ve dava tarihi (12.02.2016) itibariyle tarafların birbirlerinden borç/alacağının bulunmadığı, taraflar arasındaki ticari ilişkide gerçek bir alım ve satış işlemi olmadığı halde varmış gibi fatura düzenlendiği, faturalarda yazan ürün miktarlarının gerçekte (fiiliyatta) sevk edilmediği (depodan çıkışının yapılmadığı), aynı cins ticari emtianın aynı gün veya çok yakın tarihli faturalar ile aynı firmaya yada aynı miktarda başka firmaya, düşük fiyattan satış, yüksek fiyattan alış-vadeli alış yapmak suretiyle gerçekte olmayan mal yada para hareketlerinin kayıt üzerinde varmış gibi gösterildiği, dolayısıyla yapılan işlemlerin gerçek bir ticari işlem olmadığı, davalı şirketin mal ve hizmet verildiğini ispat edemediği, dolayısıyla davacı tarafın toplamda 12.414.621,02 TL zarara uğratıldığı yönünde kök ve ek raporda görüş bildirmiştir.
Tüm bu delillerin birlikte değerlendirilmesi neticesinde; Vergi Müfettişlerince düzenlenen ve yukarıda zikredilen raporlar ile Edirne Ziraat Odası Başkanlığının görüş yazısında; yapılan işlemlerin ilgili mevzuata uygun olduğu ve düzenlenen faturaların sahte belge olarak değerlendirilemeyeceği görüşü bildirilmiş ise de somut olayda dava konusu işlemlere ilişkin fatura ve muhasebe kayıtlarında herhangi bir sahtecilik, hile ve usulsüzlüğün bulunmadığı, asıl sorunun gerçekte var olmayan alım/satım işlemi (Fiktif) için varmış gibi fatura düzenlenmesi ve düzenlenen faturalarda, ayni ürünün ucuza satılıp, pahalıya alınmış gibi gösterilmesi sonucunda davacının zarara uğratılması iddiası olduğundan, bu hususta söz konusu müfettiş raporlarındaki tespitler davaya ışık tutacak mahiyette görülmemiştir.
Davalı şirket ile birlikte haraket ettiği iddia edilen tanık …… yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen savunmasında her ne kadar davalı şirkette olan ilişkinin gerçek bir ticari ilişkiye dayandığını, fiktif işlemlerle şirketin zarara uğratılmadığını ileri sürmüş ise de; ayni kişi ve diğer ilgililer ceza dosyasındaki ifadelerinde, sözkonusu fiktif işlemleri davacı şirketin bozuk olan finansman yapısına kaynak bulmak için yaptıklarını, yani vadeli almış gibi gösterdikleri bir malı peşin satmış gibi gösterip fatura düzenlediklerini, aradaki farkın vade farkı olduğunu beyan ettikleri anlaşılmıştır. Dolayısıyla tanık …….’un mahkememizce alınan çelişkili beyanlarına itibar etmek mümkün görülmemiştir.
Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürlüğü Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı Tarafından Sunulan 27.11.2015 Tarihli Kanuni Soruşturma Raporu ve mahkememizce alınan kök ve ek raporlardaki tespitlerin birbiriyle ve dosya kapsamı ile uyumlu olması sebebiyle hükme esas alınmıştır. Buna göre taraflar arasındaki ticari ilişkide gerçek bir alım ve satış işlemi olmadığı halde varmış gibi fatura düzenlendiği, faturalarda yazan ürün miktarlarının gerçekte (fiiliyatta) sevk edilmediği (depodan çıkışının yapılmadığı), aynı cins ticari emtianın aynı gün veya çok yakın tarihli faturalar ile aynı firmaya yada aynı miktarda başka firmaya, düşük fiyattan satış, yüksek fiyattan alış-vadeli alış yapmak suretiyle gerçekte olmayan mal yada para hareketlerinin kayıt üzerinde varmış gibi gösterildiği, dolayısıyla yapılan işlemlerin gerçek bir ticari işlem olmadığı, davalı şirketin mal ve hizmet verildiğini ispat edemediği, dolayısıyla davacı tarafın toplamda 12.414.621,02 TL zarara uğratıldığı ve bu zarardan davalı şirketin TBK 49 ve devamı maddeleri uyarınca haksız fiil hükümleri uyarınca sorumlu olduğu takdir ve sonucuna varılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı şirketin fiili nedeniyle ortaya çıkan tazmini talep edilen zararın haksız fiilden kaynaklanması nedeniyle TBK. m. 117/2 uyarınca hükmedilen tazminata haksız fiilin işlendiği tarihler itibariyle faize hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanacağı üzere;
1-Davanın KABULÜ İLE,
12.414.621,02 TL’nin, 628.961,60 TL’lik kısmına 06.08.2012 tarihinden itibaren, 375.000,00 TL’lik kısmına 08.10.2012 tarihinden itibaren, 8.690.808,35 TL’lik kısmına 29.11.2013 tarihinden itibaren, 2.719.851,07 TL’lik kısmına ise 27.12.2013 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa’nın 2/2. maddesi uyarınca avans faizi uygulanmak suretiyle davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 848.042,76 TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 212.010,70 TL peşin harcın mahsubu ile eksik kalan 636.032,06 TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yatırılan 29,20.-TL başvurma harcı, 212.010,70-TL peşin harç ile dosyada yapılan 6.000,00 TL bilirkişi ücreti ve 1.614,81 -TL posta gideri olmak üzere toplam 219.654,71 -TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
4-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 212.771,21-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
5-Bakiye avansın karar kesinleşince yatırana iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 25/03/2021

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır