Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1073 E. 2019/1025 K. 12.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1073 Esas
KARAR NO : 2019/1025

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 25/11/2016
KARAR TARİHİ : 12/11/2019
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 18/11/2019
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde ÖZETLE; Müvekkili firma tarafından 05/02/2014-28/12/2015 tarihleri arasında davalıya danışmanlık ve gözetim hizmeti sağladığını, bu hizmetin 28/12/2015 tarihinde davalı tarafın müvekkili firmanın 42 çalışanına her hangi bir bildirimde bulunmadan “öğleden sonra gelmeyin” diyerek sözleşmeyi şifahen feshetmesi ile sona erdiğini, sözleşmenin bu şekilde feshedilmesi neticesinde, müvekkili şirket ve çalışanlarının ciddi şekilde mağdur olduğunu, personellerin kısa sürede başka bir yerde görevlendirilmesi mümkün olmadığından kıdem, ihbar ve diğer yasal haklarının kendilerine ödenerek iş akitlerine son verilmek zorunda kalınmış olduğunu, dolayısıyla ilgili personellere ödenen toplam 49.796,48 TL ihbar tazminatından davalı yanın sorumlu olduğunu, ihbar tazminatının müvekkili tarafından Seri A Sıra Nosu….. olan 49.796,48 TL tutarındaki fatura ile davalı firmaya fatura edildiğini, ancak bu faturanın haksız bir şekilde iade edildiğini, ihbar tazminatı olarak personele ödenen meblağa ilişkin dekontların ve belgelerin dilekçeleri ekinde mahkemeye sunulduğunu, davalı tarafından müvekkilinin verdiği hizmetler nedeniyle sorumlu olduğu bedeli ödememek için müvekkili firmaya 23.600 tutarında ceza yansımalarına ilişkin asılsız faturaların tanzim edildiğini söz konusu fatura ve içeriği ile ilgili sadece danışmanlık ve gözetim hizmeti veren şirketlerinin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığından bu ceza faturalarının davalı tarafa iade edildiğini, davalı taraf hakkında Bakırköy …… İcra Müdürlüğü’nün …. esas numaralı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının açılan icra takibinede haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde ÖZETLE; Davac tarafından ileri sürülen iddiaların asılsız olduğunu, davacının yapılan sözleşmede gözetim ve güvenlik hizmeti vermeyi taahhüt ettiği halde müvekkili şirkete sertifika alıp sunmamaşı ve neticesinde de inşaat alanının terk etmiş olduğunu, sözleşmenin dikkatle incelenmesi halinde amaçlarının devam eden inşaat alanındaki şantiyenin gözetim ve güvenliğinin sağlanması olduğunu, sözleşme ekindeki ücretlendirme tablosunun dahi buna göre belirlendiğini, şantiye alanında sosyal hizmet ve danışmanlık olmayacağından davacı, müvekkili şirket şantiyesinin güvenlik ve gözetimini üstlendiğini, ancak süreç içerisinde davacı şirketin güvenlik yetkisinin olmadığı ve temizlik şirketi olduğunun anlaşıldığından kendisinden yasal güvenlik sertifikasyonunun tamamlanmasının estendiğini, gerekli yasal belgeleri temin edemeyen davacının aralık 2015 sonu haber vermeksizin şantiyeyi terk ettiğini, taraflar arasında 13 Şubat 2014 tarihinden başlanmak kaydıyla 31/01/2014 tarihli sözleşmenin imzalandığını, sözleşmenin 3.3. Maddesinde davacı tarafından çalıştırılan mevcut personelin iş mevzuatından kaynaklı tüm mali ve hukuki sorumluluğunun kendisi üzerinde olduğunu açıkça kabul ettiğini, davacı tarafın müvekkili şirketten hiçbir alacağının mevcut olmadığını, davacı tarafından taahhhüt edilen gözetim ve güvenlik işinin tam ve sağlıklı yerine getirilmediği halde, işyerini terk ettiği güne kadar olan tüm alacaklarının müvekkili tarafından kendilerine ödendiğini, 27/11/2015 tarihinde şantiye alanından iki atet kablo çalınması nedeniyle durum tespiti ile tutanak tutulduğunu, olayla ilgili ihmali bulunan davacı firmaya ceza faturalarının düzenlendiğini yine 20/12/2015 tarihinde davacı çalışanlarının henüz tam kurumamış özel zemin beton üzerinde ateş yaktıklarını ve betonun zarar gördüğünün tespit edildiğini, tutanaklarla tespit edilen bu hususunda davacı tarafa fatura edildiğini, 31 aralık 2015 tarihi itibariyle şantiye alanını terk eden davacının kusur ve ihmali nedeniyle kabul edip kayıtlarına aldığı faturalara karşılık yansıtma faturalar düzenleyerek müvekkiline göndermişse de taraflarınca kabul edilmeyerek iade olunduğunu belirterek davanın reddini, kötü niyet tazminatına hükmedilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
Taraf iddia ve beyanları, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün ….. esas numaralı dosyası, 14/11/2018 havale tarihli bilirkişi raporu, 30/05/2019 havale tarihli bilirkişi ek raporu, 23/10/2019 havale tarihli bilirkişi ek raporu ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, sözleşmeye dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.(İİK madde 67 )
Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasının tetkikinde alacaklı … tarafından borçlu …’ne yönelik 74.065,51 TL asıl alacağın tahsili için takip yapıldığı, borçlunun süresi içinde borca itiraz ettiği, takibin durduğu davanın İİK nun 67.Maddesinde belirtilen bir yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı tespit edilmiştir.
Somut olayda; davacının iddiası, davalıya danışmanlık ve gözetim hizmeti sağladığı, 28/12/2015 tarihinde davalı tarafın her hangi bir bildirimde bulunmadan sözleşmeyi haksız olarak feshedilmiş olduğu, bu nedenle çalıştırılan 42 adet personel için 49.796,48 TL ihbar tazminatı ödendiği ve yine cari hesaptan kaynaklanan 23.600 TL alacağın bulunduğu yönündedir. Davalının iddiası ise, davacının şantiyede güvenlik ve gözetim işini üstlenmiş olduğu ancak güvenlik yetkisinin olmadığını, kendisinden yasal güvenlik sertifikasyonun tamamlanmasının istendiğini, ancak bu yükümlülüğün yerine getirmediğini, sözleşme ilişkisinin davacının işyerini terk etmek suretiyle sona erdirildiği yönündedir. Ayrıca davalı, davacının işçilerinin beton üzerinde yaktıkları ateşten ve hırsızlık olayından dolayı zarara uğradığını, buna ilişkin fatura düzenlediğini ancak davacı tarafın haksız olarak iade ettiğini savunmuştur.
Mahkememizce uyuşmazlığın çözümü adına tarafların ticari kayıt ve belgeleri üzerinde teknik bilirkişi eliyle inceleme yaptırılmış, kök ve ek raporlar dosya içerisine alınmıştır. Tarafların fesih ve zarara ilişkin iddiaları hukuki fiil mahiyetinde olduğundan tarafların göstermiş olduğu tanıkların beyanlarına başvurulmuştur.
Teknik bilirkişi eliyle taraf ticari kayıt ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme de; davacı yasal defter kayıtları uyarınca icra takip tarihi itibariyle 73.396,49 TL alacaklı olduğu, davalı yasal defter kayıtları uyarınca ise davalının davacıya icra takip tarihi itibariyle herhangi bir borcunun bulunmadığı, hesaplar arası mutabakatsızlığın dava konusu ihbar tazminatına ilişkin fatura ve ceza bedeli ve yansıtma bedeli açıklamalı faturalardan kaynaklanmaktadır. Davacı tarafça davalıya kesilen 08.01.2016 tarihli faturaların davalı tarafça davacıya 08.12.2015 tarih ve 5.900,00 TL 08.12.2015 tarih ve 5.900,00 TL ve 31.12.2015 tarih ve 11.800,00 TL tutarındaki ceza bedeli yansıtma faturalarının iadesi olarak düzenlendiği görülmüştür. Davalı tarafça davacıya 08.12.2015 tarih ve 5.900,00 TL, 08.12.2015 tarih ve 5.900,00 TL tutarındaki yansıtma muhteviyatlı faturalara dayanak olarak davalı tarafça hırsızlık nedeniyle tutulan tutanakların mevcut olduğu görülmüştür. Davacı taraf söz konusu 2 adet faturayı yasal defterlerine işlemiş ancak 1 ay sonra Noter kanalıyla davalıya iade faturası keserek göndermiştir. Davalı tarafça davacıya kesilen 31.12.2015 tarihli …. nolu ceza Yansıtma Faturası muhteviyatlı 11.800,00 TL tutarındaki faturanın davacının personeli tarafından ateş yakılması nedeniyle zeminde hasar meydana geldiği iddiasıyla tutanak tutularak davacıya fatura edildiği görülmüştür. Davalının kendisi tarafından tutulan tutanak dışında dosyada başkaca bir belgenin bulunmadığı, söz konusu zararın nasıl giderildiği hususunda bir belgenin (tamirat faturası, sarfiyat fişleri vb. fotoğraflar vb. gibi) dosyada yer almadığı görülmektedir. Bu zararı davacı tarafın kabul edilmeyerek 08.01.2016 tarih …. nolu 11.800 TL tutarındaki fatura ile iade edildiği görülmektedir.
Bu tespitler neticesinde; somut olayda davalı taraf, davacının güvenlik sertifikasını alamaması nedeniyle sözleşmeyi haklı nedenle sona erdirilmiş olduğunu iddia etmektedir. İspat kuralına ilişkin MK. m. 6 hükmüne göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”. HMK. m. 190/1 hükmüne göre: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir “. Bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur. Dolayısıyla anılan hükümler uyarınca, davalı tarafından, davacının güvenlik firması olmadığını bilmediğini, sözleşmenin yapıldığı an bu hususun bilinmesi durumunda sözleşme yapılmasından vazgeçileceğini geçerli delillerle ispat edilmesi gerekmektedir. Oysa taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi incelendiğinde, davacının güvenlik firması olduğuna dair herhangi bir ibareye yer verilmediği, sözleşmenin her yerinde “danışmanlık ve gözetim” sözcüklerinin özellikle seçilerek kullanıldığı, davacının güvenlik sertifikası alması gerektiğine ilişkin herhangi bir taahhüdünün bulunmadığı görülmektedir. Bununla birlikte, davalı tarafından dosyaya sunulmuş olan bir takım tutanaklardan, davacının çalışanlarının kendilerini güvenlik personeli/amiri olarak nitelendirdikleri görülmektedir. Yine, sözleşmenin 4. maddesinde davacı için “gelen ziyaretçileri, verilecek talimat ile bildirmesi gereken yerlere bildirir, onayı aldıktan sonra geçişine izin verir, mümkünse refakat eder …. danışma personeli 24 saat içeri giren ve çıkan tüm sirkülasyonu takip eder, ziyaretçi ve araçların giriş çıkış kayıtlarını tutar” şeklinde yükümlülükler öngörüldüğü görülmektedir. Bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki sözleşmenin bir güvenlik sözleşmesi olduğu ve tarafların bu sözleşmeyi bilinçli olarak (muhtemelen davalının, güvenlik sertifikası olan şirketlerin ücretlerinin daha yüksek olması nedeniyle, bu tür şirketlere daha yüksek ücret ödememek amacıyla) yaptıkları, bir başka deyişle, davalının, davacının güvenlik şirketi olmadığım bilerek ve bu hususu kabul ederek sözleşmeyi akdettiği sonucuna varılmaktadır. Dolayısıyla davalının, davacının güvenlik şirketi olmadığını gizlemek suretiyle sözleşmeyi yaptığı, güvenlik sertifikasının alınmaması nedeniyle sözleşme ilişkisinin sona erdiği yönündeki iddiası yerinde değildir. Böyle bir iddianın, basiretli davranma yükümlülüğü nedeniyle de kabul edilmesi mümkün olmamaktadır. Bu durumda, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin davalının haksız tutumuyla sona erdirilmiş olduğu takdir ve sonucuna varılmıştır.
Bu çerçevede, taraflar arasındaki sözleşmede, işçi alacaklarından kaynaklanan her türlü yükümlülüğün davacıya ait olduğu hüküm altına alınmış ise de, bu hüküm işçilere karşı olan ücret ve diğer alacaklara ilişkin olup sözleşmenin haksız olarak feshedilmesi sonucu davacının uğrayacağı zararlardan dolayı davalının sorumluluğunun kaldırılmasına ilişkin değildir. Dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşmenin haksız nedenle davalının tutumu sonucu sona erdirilmiş olması dikkate alındığında; davalının, davacı tarafından ödenmiş olan 49.796,48.-TL tutarındaki ihbar tazminatından sorumlu olması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Yine, yukarıda tespit etmiş olduğumuz üzere, taraflar arasındaki sözleşme her ne kadar güvenlik sözleşmesi olarak nitelendirilmemiş ise de, tarafların gerçek maksat ve iradelerinin bir güvenlik sözleşmesi oluşturma yönünde olduğu, sözleşmede yer alan bir takım ibarelerden ve davacının çalışanlarının tutmuş oldukları bir takım tutanaklardan açıkça anlaşılmaktadır. Dolayısıyla yaşanan hırsızlık olayından dolayı, güvenlik hizmetlerini vermekle yükümlü olan davacının sorumlu olması gerekmektedir. Hırsızlık olayına ilişkin faturaların, davacı tarafından herhangi bir itiraza uğramadan ticari defterlere işlenmiş olması ve ticari defterlerin HMK. m. 222 hükmü uyarınca delil niteliğinin bulunması da varılan sonucu teyit etmektedir. Bu nedenle hırsızlık olayı nedeniyle düzenlenen 08.12.2015 tarih ve 5.900,00 TL, 08.12.2015 tarih ve 5.900,00 TL tutarındaki toplam 11.800 TL Tik bedelden davacı sorumlu tutulmuştur.
Davalı tarafça her ne kadar beton üzerine ateş yakılması suretiyle oluşan zarardan dolayı davalı aleyhine fatura düzenlemiş ise de, ateşin davacı işçileri tarafından yakıldığı ve betona zarar verildiğine ilişkin davalı tarafından tek taraflı tutulan tutanaklar dışında iddialarını ispata yarar dosyaya delil sunulmadığı, davalı tarafından tutulan tutanaklarda davacı veya çalışanlarının herhangi birisini imzasının yer almadığı göz önünde bulundurulduğunda davacımn kusurunun ispat edilememesi sebebiyle davalı tarafından tutulan 11.800,00 TL’lik fatura hükme esas alınmamıştır.
Bu açıklamalar ışığında; hırsızlık olayı nedeniyle düzenlenen 08.12.2015 tarih ve 5.900,00 TL, 08.12.2015 tarih ve 5.900,00 TL tutarındaki toplam 11.800 TL’lik bedelin davacının cari hesaplarından tenzili neticesinde icra takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 61.596,48-TL alacaklı olduğu takdir ve sonucuna varılarak bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne, davalı tarafın Bakırköy ….. İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı takip dosyasındaki itirazın kısmen iptali ile 61.596,48 TL asıl alacak üzerinden takip talebinde belirtilen faiz oranları üzerinden takip tarihinden itibaren faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı taraf her ne kadar icra inkar tazminatı talebinde bulunmuş ise de; alacağın varlığı ile miktarı yargılama sonucu davalının fesihte haksız olduğu kabul edilerek alınan teknik bilirkişi raporuyla saptanmış olduğu ve davalı itirazında tamamen haksız olmadığından koşulları oluşmayan icra-inkar tazminatının reddine dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile
Davalı tarafın Bakırköy … İcra Müdürlüğünün…. esas sayılı takip dosyasındaki itirazın kısmen iptali ile 61.596,48 TL asıl alacak üzerinden takip talebinde belirtilen faiz oranları üzerinden takip tarihinden itibaren faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına,
Fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Şartları oluşmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine,
3-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 4.207,65.-TL karar harcından mahkememiz veznesine yatırılan 1.264,86.-TL peşin harç ile icra veznesine yatırılan 370,33.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 2.572,46.-TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 29,20.-TL başvurma harcı ve 1.264,86-TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
5-Davacı tarafından dosyada yapılan 3.000,00.-TL bilirkişi ücreti ve 170,80.-TL posta gideri olmak üzere toplam 3.170,80.-TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre hesaplanan 2.636,83 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından dosyada yapılan toplam 145,80.-TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre hesaplanan 24,55 TL’sinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 7.125,61.-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
8-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 2.725,00.-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
9-Davacı ve davalı tarafından dosyaya yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleşince ve HMK 333. maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 12/11/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır