Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/765 E. 2020/315 K. 22.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/765 Esas
KARAR NO : 2020/315

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 15/08/2015
KARAR TARİHİ : 22/06/2020
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 09/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Müvekkili firma Çelik Kapı imalat ve montajı yaptığını, davalı şirket ise Ek Malzemeler üretimi ve pazarlaması yaptığını, Taraflar arasında uzun zaman süren bir ticari ilişki mevcut olduğunu, müvekkili firma gerek peşin gerekse çek vasıtası ile davalı firmaya ödemeler yaptığını, davalı firma çek ve ödemeler karşılığında müvekkili firmaya mal sattığını, mal ve emtia müvekkili firmaya teslim edildiğini, müvekkili firma Avans/ön ödeme yada teslim alacağı mallara ilişkin peşinat kabilinde 134.600.33 TL Çek ve nakit bedel ödemesine karşılık davalı taraf müvekkiline teslim etmesi gereken mal ve emtiayı teslim etmediğini, bunun üzerine taraflar arasında Cari Hesap ilişkisi sona erdiğini, davalı tarafa Denizli …… Noterlğinin 26.11.2014 tarih …… yevmiye numaralı ihtarname ile 31.05.2014 tarihi itibariyle 134.600.33 TL borcun ödenmesi için 7 gün süre verildiğini, verilen sürede borcun ödenmemesi üzerine davalı hakkında Denizli ……. İcra Md. ……. E Sayılı dosyasında 134.600.33 TL alacağın tahsili için icra takibi başlatıldığını, davalı yetkiye ve borca itiraz ettiği, ve takip durduğunu, takip dosyası Büyükçekmece ….. İcra Md …… E Sayılı dosyası tevzi edildiği, borçlu şirket işbu takip dosyasına kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, çekilen ihtarname şle davalı/borçlunun temerrüde düştüğünü, takibin dayanağı ve muhteviyatına yasal süre içinde itiraz etmemek suretiyle takip dayanağı münderacatı kabul etmiş olduğumdan borçlu olmadığım ileri sürmesinin kötü niyetini göstergesini, ticari defter ve kayıtlar ile müvekkilinin gerek kendisi tarafından keşide edilen çekler gerekse ciro yoluyla davalı firmaya geçen çekler ile banka kanalı ile yapılan her türlü ödeme ve davalı tarafından müvekkile keşide ve teslim edilen mal bedelleri kıyaslandığında Müvekkilinin davalı taraftan 134.600.33 TL alacaklı olduğu hususu kesinlik kazanacağı, davalı tarafın ticari kayıtlarına göre müvekkile teslim etmediği mallara ilişkin bedelleri tahsil ettiği, hakkında yapılan takipleri sürüncemede bırakmak için likit olana alacağa itiraz ettiğini, öncelikle Tedbir talebinin kabulüne, Fazlaya dair halar saklı kalması kaydıyla şimdi ik alacağın 10.000 TL’sının tahsili ve itirazın iptali için davalının icra takibine kötü niyetli itirazının iptalini, temerrüt tarihinden itibaren işlemiş ticari faiz alacağının hüküm altına alınmasını, % 20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini, masraf ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacı dilekçesinde, yapılan itirazın kötü niyetli olduğunu, İcra İflas Kanunu’nun tanıdığı hakkın kullanılmasını kötü niyet olarak değerlendirildiğini, ancak müvekkili şirket ile davacı şirket arasında her hangi bir hesap mutabakatı, bono, çek vs. olmadığından ve davacı/alacaklı davaya konu icra takibini cari hesaba dayanarak açmış olduğundan yani özetle taraflar arasında muaccel hale gelmiş bir alacak olmadığından itiraz etmek gerektiğini, iş bu itiraz müvekkilinin yasal hakkı olup kötü niyet ile ilişkilendirilmesi mümkün olmadığını, Mahkemenizce yapılacak yargılama neticesinde alacağın haklı olup / olmadığını, iddia edildiği gibi bir alacak mevcut olup/olmadığı tespit edileceğini, mahkemenizce de bilindiği üzere; HMK m. 6 uyarınca genel yetkili mahkeme davalı gerçek veya tüzel kişinin dava açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğunu, taraflar arasında akdedilmiş bir sözleşme ve yetki tespiti olmadığından davaya konu icra takibinde ve huzurdaki davada genel yetkili mahkemelerin yetkili olduğu aşikar olduğunu, bir an için taraflar arasında satış sözleşmesi olduğu düşünüldüğünde özel yetkiye ilişkin olan HMK m, 10 uygulama alanı bulacağını, bu hükme göre de sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi yetkili olacağından yine müvekkil / alıcı şirketin yerleşim yeri mahkemeleri olan İstanbul Anadolu İcra Müdürlükleri/Mahkemeleri yetkili olup; mahkemenizce yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle yetki itirazlarının kabulünü, davacının haksız olarak açtığı itirazın iptal davasının reddini, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacının davalıya avans olarak çek ve nakit ödediği ancak davalı tarafça malların teslim edilmediğinden bahisle alacağın tahsili istemi ile başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davası iken, davacı vekili, mahkememize sunmuş bulunduğu 28/12/2018 tarihli dilekçesi ile davayı ıslah ederek alacak davasına dönüştürmüş ve 10.000,00 TL dava değeri olarak göstererek kısmi olarak açmış bulunduğu itirazın iptali davasını 129.380,00 TL lik alacak talebi şeklinde talep ederek bu meblağın 30/11/2014 temerrüd tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı yan cevabında özet olarak, asıl olanın peşin satış olduğunu ve mal ve bedelin aynı anda verildiği yönünde yasal karine mevcut olduğu, çeklerin mal tesliminden önce avans olarak verileceğine dair bir sözleşme olmadığını bu nedenle bu karinenin aksinin iddia eden davacı tarafça yazılı ve kesin delillerle ispat etmesi gerektiğini savunmuştur.
Taraflarca gösterilen tüm deliller toplanmıştır.
Davalı yan cevabında ve ıslaha karşı itiraz dilekçesinde ayrıca zamanaşımı defi ileri sürmüş ise de taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmasa da sözleşme ilişkisi bulunduğu bu nedenle sözleşmesel alacaklar için öngörülmüş bulunan 10 yıllık zamanaşımı süresi geçmeden takip yapılıp dava açıldığı anlaşılmakla zamanaşımı definin reddine karar verilmiştir.
İtirazın iptali davasının tahkikat sona erinceye kadar ıslah yolu ile alacak davasına dönüştürülmesinde herhangi bir usule aykırılık bulunmadığından davaya ıslahla talep edilen miktara yönelik alacak davası olarak devam edilmiştir.
Tarafların 2009/2013 yılları arasında vergi dairesi BS-BA formları getirtilerek dosya arasına alınmıştır.
Mahkememizce tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde muhasebesel teknik inceleme gerektiğinden bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Davacı şirketin adresi mahkememiz yargı sınırları dışında kaldığında bilirkişi incelemesi talimat yoluyla yaptırılmış, sunulan 11/09/2017 tarihli SMMM bilirkişi raporunda özetle; davacının ticari defterlerine göre takip tarihi itibariyle davalıdan 129.389,88 TL tutarında alacaklı olduğunun tespit edildiği bildirilmiştir. Davalı tarafın ticari defterleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen 09/03/2018 tarihli Mali Uzman-Muhasebeci bilirkişi raporunda ise özetle; mal alış ve satışta 24/05/2012 tarih 1.279,30 TL bedelli fatura dışında diğer mal alış/satış faturalarının 2011, 2012, 2013 ve 2014 yılı kayıtlarında her iki taraf defter kayıtlarının birbirini doğruladığı, bu durumda taraflar arasındaki asıl ihtilafın davacı tarafından davalıya mal alışlarına karşılık yapmış olduğu ileri keşide tarihli çeklerden halen davalı elinde çek bulunup bulunmadığı, bulunuyorsa miktarının tespiti noktasında toplandığını, davalı ticari defter kayıtlarına göre davacıdan tahsil amaçlı alınan çeklerden bir kısmının karşılıksız kalması, bir kısmının ise işlemsiz olarak davacı yana iade edildiği, iade edilen çeklerin bir kısmı ise davacı ticari defterlerinde kayıtlı olmadığının anlaşıldığı, davalı kayıtlarında bulunan 4 adet toplam 170.000 TL lik iade çeklerin davacı kayıtlarında iade olarak kayıtlı olmadığını, ayrıca davalı ticari defterlerinde davacıdan tahsilat olarak alınan 36.400,00 TL bedelli çekin de davacı ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, iki tutar arasında 170.000 – 36.400 = 133.600,00 TL lik fark ortaya çıktığını, davacı tarafından keşide edilen veya ciro edilerek davalıya teslim edilen gerek davalı tarafından davacıya iade edildiği kayıtlarında tespit edilen 170.000 TL lik çekler gerekse yine davacı kayıtlarında olmayan 36.400,00 TL bedelli çek ve davalıda olduğu ve halen kendisine iade edilmediği veya davalı tarafından tahsil edildiği çeklerle ilgili olarak işbu çeklerin halen davalının elinde olduğunu veya davalı tarafından tahsil edildiğine ilişkin olarak ilgili bankalardan söz konusu tüm çeklerin sorgulanması, davacı yanın davalı yana ödeme olarak teslim ettiğini iddia ettiği çeklerin davalı tarafından tahsil edildiğini davacının ispatlaması gerektiği mütalaa edilmiştir.
17/06/2019 tarihli iki kişilik ek raporda ise davalı defterlerinin incelenmesi sonucu alınan 09/03/2018 tarihli kök rapordaki görüşün muhafaza edildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekiline mahkememizin 28/05/2018 tarihli celsesi ara kararı ile çeklerin iadesi ve tahsiline ilişkin banka kayıtlarını sunması için süre verilmiş, 08/10/2018 tarihli celsede her iki taraf vekiline de aynı konuda süre verilmiş, 14/10/2019 tarihli celsede davacı vekiline aynı konuda yeniden süre verilmiş ve fakat davacı vekili bu sürelerden sonra beyan dilekçesini ancak 07/02/2020 tarihinde sunmuş olup gerek dilekçenin verilen sürelerden çok sonra sunulmuş bulunması gerekse dilekçede belirtilen çeklerin miktarlarının 170.000 TL ‘nin çok üzerinde olup üstelik davalı tarafın ticari defterlerinde iade edildiği belirtilen çek miktarlarıyla ve kayıt tarihleri ile uyuşmaması nedeni ile bankalardan sorulmasına gerek görülmeden yargılama sürdürülmüştür.

Böylece mahkememizce yapılan yargılama sonucunda toplanan tüm deliller muvacehesinde; taraflar arasında süregelen ticari ilişki bulunduğu, davacının davalıdan mal satın aldığı, davacının davalıya avans olarak çek ve nakit ödemelerinde bulunduğu ancak buna karşılık gelen malların teslim edilmemesinden mütevellit davalıdan alacaklı olduğunu ileri sürdüğü, her iki tarafın da ticari defterlerinin kısmen usule uygun olduğu, taraf ticari defterinin birbirini doğrulamadığı, davacı tarafın öncelikli olarak teslim edilmediğini ileri sürdüğü malların bedellerini ödediğini ispatla mükellef olduğu, davacı tarafça davalıya teslim edilen bir kısım çeklerin davalı ticari defterlerinde iade olarak göründüğü, bu çeklerin iade edilmediğini/bedellerinin ödendiğini ispat külfetinin davacı tarafa ait olduğu, davacı tarafın bu hususu ispat edemediği anlaşılmakla ispatlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 54,40 TL red karar harcının mahkememiz veznesine yatırılan peşin harçtan mahsubu ile hazineye gelir kaydına, bakiye harcın kararın kesinleşmesini müteakip ve talebi halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerine bırakılmasına,
4-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgeri Ücret Tarifesi üzerinden hesaplanan 16.241,10 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
5-Davalı tarafın sarf ettiği 640,00 TL yargılama giderinin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
6-Davacı ve davalı tarafından dosyaya yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleşince ve HMK 333. maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
22/06/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır