Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1175 E. 2018/618 K. 06.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/1175 Esas
KARAR NO : 2018/618

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 22/12/2015
KARAR TARİHİ : 06/06/2018
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 07/06/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili tarafından sunulan 22/12/2015 tarihli dava dilekçesinde ÖZETLE; Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 1998 yılından beri süregelen ticari ilişkinin mevcut olduğunu, 1998 ve 2000 tarihli sözleşmelerin ekte sunulduğunu, taraflar arası ticari ilişkinin konusunun, davacı müvekkilinin, üreteceği PVC kapı ve pencerelerin profil ve diğer aksesuarlarını yalnızca davalı firmadan alması, aldığı bu profil ve aksesuarlarla PVC kapı ve pencere sistemlerini kendi nam ve hesabına serbestçe üretmesi ve satmasından oluştuğunu, açık anlatımla müvekkil firmanın, davalının bayisi olduğunu, müvekkili firmanın her zaman, davalı firmanın bayileri içerisinde en çok satış yapan ilk 10 bayi arasında olduğu ve çoğunlukla 3. sırada yer aldığını, müvekkili firmanın, davalı firmanın bayiliğinden sonra sürekli büyüdüğü ve üretim kapasitesini artırdığını, 2005 yılına gelindiğinde yurtdışı müşteri sayısının 5’e yükseldiği ve 2005 yıllık satışının 5 Milyon Euro’ya ulaştığını, 2008 yılında ise yurtdışı satışının 10 Milyon Euro’ya ulaştığını, 2008 yılı itibarıyla müvekkilinin müşteri sayısı 30 firmaya ulaştığı, müvekkili firmanın müşteri portföyünün artması ile birlikte üretim kapasitesi yetersiz kalmaya başladığından yeni tesis kurma ihtiyacı duyulduğu ve yeni üretim tesisi yapılarak 2009 yılı itibarıyla faaliyetine başladığını, davalının haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin de 2007-2008 yıllarında başladığı; 2009 yılı sonundan itibaren artarak devam ettiğini, davalı firmanın ilk olarak 2007 yılında müvekkilinin yurt dışından müşterisi olan … isimli firmaya mal satmaya başladığını, bu durum üzerine müvekkilinin yaptırım gücü olmadığından davalı firma yetkisi ….ile görüşüldüğünü, müvekkili huzurunda bizzat … tarafından çalışanlarına müvekkili firmanın müşterilerine mal satılmaması konusunda talimat verildiğini, ancak verilen bu talimatın müvekkili oyalamak maksadıyla yapıldığı, davalının satış konusunda talimatının devam ettiğini, 2009 yılında davalı firma pazarlamacılarının müvekkili firmanın (yıllık 1 milyon Euro civarında satış yapılan) müşterilerini ziyaret etmeye başladığını, devamında müşteriler müvekkili firmaya bilgi vermiş ise de müvekkili firmanın davalı firmanın gücü karşısında yaptırım gücü olmaması nedeniyle çalışmasına bu şekilde devam ettiğini, sonrasında da davalı firma tarafından, müvekkili firmayı kötüleme, malı daha ucuza verme yoluyla müşteri koparılmaya başlandığını, 6762 Sayılı TTK 57.maddesi ile genel hatlarıyla haksız rekabet sayılan hallerin sıralandığını, kanunda somut olarak eylemler sayılmamış olup genel hatlarıyla belirtilmiş olmakla hangi eylemin haksız olduğunun takdirinin Mahkemeye ait bulunduğunu, somut olay ile eşleşen bir kısım hükümlerin sıralandığı; ( 6762 Sayılı Eski TTK 57/1, 57/2, 57.3, 57/8, 57/10.maddeleri; 6102 Sayılı Yeni TTK 55/1-a-5, 55/1-a-5, 55/1-b-1, 55/1-c-1 maddeleri) 2010 yılına gelindiğinde müvekkil firmanın müşteri kaybı nedeniyle işlerinin kötüleşmeye başladığı, davalı firmadan mal aldığı için onlara olan borçlarının da arttığını, bu esnada müvekkili firmanın fabrikasının davalı tarafından borçlara karşılık alınmak istendiğini, 2010 yılında yaklaşık 20 Milyon TL piyasa değerine sahip fabrika ve kurulu alanının davalı tarafından 5 Milyon TL’ye alındığını, bu rakamın borca mahsup edildiğini, müvekkili firma tarafından fatura tanzim edildiği ve 2010 yılına kadar vergi borcu bulunmayan bir firmanın 1 Milyon TL civarında vergi borcunun doğmasına sebep olduğunu, 2010 yılı Kasım ayında müvekkilinin fabrikayı terk etmek zorunda kalarak Arnavutköy’e taşındığını, bu tarih itibarıyla da müvekkilinin yurt dışı portföyünün davalı firma tarafından tamamen ele geçirildiğini, bir süre sonra da müvekkili firmanın çeklerinin yazıldığı ve zor günler geçirmeye başladığını, 2012 yılına kadar faaliyetine devam eden müvekkili firmanın, 2012 yılında davalı firma garantörlüğünde … 3600 dairelik işlerini müvekkili firmanın aldığı ve buradaki tüm alacaklarını davalı firmaya temlik ettiğini, gönderilen ihtarnamelerde görülen bildirilen borcun büyük bir kısmının da yapılan bu işten kaynaklandığını, davalı firma garantörlüğünde iş yapılmasına rağmen bütün maliyetin müvekkili firma üzerine yıkıldığını, alacağın temliki sebebiyle müvekkili firmanın kazanımı olmadığı gibi bu iş dolayısıyla alınan malların borcunun da müvekkili firmaya yazılarak müvekkilinin borcunun artırıldığını, 2015 yılı itibarıyla bu işin bitmesine müteakip davalı firmanın müvekkiline mal vermemeye başladığını, bu aşamada artık davalı firmanın alacağını kurtarmak adına bu işin yapımında garantörlük üstlendiğinin anlaşıldığını, davalı firmanın müvekkili firmayı, haksız eylemleri neticesinde sıfır noktasına getirmiş olup, müvekkili firma yetkililerince verilen ipoteklerin 2015 yılı itibarıyla paraya çevrilmesi yoluyla icra takiplerine başladığını, alacakların tahsili konusunda ihtarnameler gönderilmeye başlandığını, davalı firmanın eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespit, men’i ve ilanı için işbu davanın açılma zorunluluğunun hasıl olduğunu belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları ( özellikle maddi-manevi tazminat talep hakları) saklı kalmak kaydıyla davalının eylemlerinin haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, davalının haksız rekabetinin men’ine, işbu kararın ilanına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde ÖZETLE; Davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için müvekkili şirketin, davacının iddia ettiği gibi haksız rekabet içerisinde olduğu düşünülse dahi TTK 56. ve 60.maddelerine göre huzurdaki davada talep hakkının zamanaşımına uğradığını, zira dava dilekçesinde, iddia edilen eylemlerin 2007-2008 yıllarında başladığı, 2009 yılından sonra devam ettiğinin belirtildiğini, bu kadar uzun süre sonra dava açılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, davacı şirketin beyanlarının gerçek dışı olduğu ve kabul etmemekle birlikte davacının bir tacir olduğu ve kimsenin baskılar sonucu taşınmazı satmayacağını, hele ki 20 Milyon TL edecek bir taşınmazı 5 Milyon TL’ye satmayacağının maruf olduğunu, bununla birlikte söz konusu taşınmaz için satın alımdan önce ….’ne değerleme yaptırıldığını, dilekçe ekinde sunulu rapora göre taşınmazın 02.11.2009 tarihinde 3.020.000,00TL değerinde olduğunu, ayrıca yine dilekçe ekinde sunulu Beşiktaş ….Noterliği’nin …. yevmiye numaralı, 19.10.2010 tarihli Düzenleme Şeklinde Finansal Kiralama Kiracı Değişikliği ve Tadil Sözleşmesi’nden anlaşılacağı üzere, taşınmazın satın alındığında leasingli olduğu ve 962 Bin TL leasing borcunun bulunduğunu, söz konusu borcun müvekkili firma tarafından ödendiğini, dava dilekçesinde bahsi geçen ….Sözleşmelerinde davalı müvekkilinin, davacı şirketin değil dava dışı 3.Şahıs olan taşeron ….Ltd.Şti.’nin garantörü olduğunu, davacı şirketin anılan sözleşmenin tarafı dahi olmadığını, davacı tarafın halihazırda müvekkili şirkete faiz ve ferileri hariç 17.584.632,26.-TL borcunun olduğunu, paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçilen taşınmazlardaki ipotek bedeli toplamının ise 2.4 milyon TL olduğunu, taşınmazların icra marifetiyle rayiç bedelinden paraya çevrilmesi durumunda dahi müvekkili şirketin alacaklarının tahsil olunamayacağını, davacı tarafın tanık dinletmesine muvafakatlerinin olmadığını, davacı şirketin bilindiği kadarıyla yıllardır gayri faal olduğunu, bunun ticari defter incelemesi ile anlaşılacağını, davacı şirkette 2011 yılından bu yana 6 kez menkul haczi yapıldığı ve davacı şirketin çalışarak borcunu ödemesi amacıyla muhafaza yapılmayarak davacı şirket yetkilisine yediemin olarak bırakıldığı; taraflarınca son olarak 27.01.2016 tarihinde, Gaziosmanpaşa ….İcra Müdürlüğü’nün…. Tal. Sayılı dosyası ile menkul haczi yapılmak için davacı şirketin son faaliyet adresine gidildiğini, ekli haciz tutanağında görüleceği üzere davacı şirket yetkilisinin, kendisine yediemin bırakılan menkulleri adresten kaçırdığını, yedieminliği suistimal ile ilgili prosedürün taraflarınca işletildiğini, davacı tarafa münhasıran bir bölgede bayilik verildiği veya bir bölgeye münhasır tek satıcılık sözleşmesi imzalanmış veya bir bölgede satış tekeli tanınmadığını, taraflar arasında mal alım satım sözleşmesi imzalandığını, sözleşmelerin incelenmesi neticesinde, “Uygun görüldüğü takdirde … aynı bölge dahilinde başka yetkili imalatçılar tesis edebilir. ….bayilikleri ve yetkili satıcılıklar kurabilir.” dendiğini, …. Plastik şirketinin, direk PVC Pencere ve Kapı üretimi yapmadığı, Sözleşmelerde görüleceği üzere satıma konu malların alıcılara …. fabrikasında çıplak halde kamyona yüklenerek teslim edildiğini, bu andan sonra nakliye ve sigorta gibi tüm mükellefiyetlerin alıcılara ait olduğunu, gerekli koşullara haiz şirketlerin bu şekilde PVC Profilleri satın alabildiğini, davacı gibi tacirlerin de bu profilleri satın alıp işleyerek kapı-pencere haline getirip sattığını, dolayısıyla satın alacağı profilleri işleyip, kapı-pencere üretip pazarlamayı vaat eden davacı ile davalı arasında haksız rekabet gibi bir durumun olamayacağını, davacı tarafın hak arama niyetinde olmadığı, 2009 yılında başladığı iddia edilen haksız rekabet nedeniyle fiili ve hukuki mesnedinin bulunmadığını, yanı sıra 8 yıl sonra dava açılmasının suiniyetli olduğunu belirterek fiili ve hukuki mesnetten yoksun ve zamanaşımına uğramış davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflarca delil listeleri ve ekleri dosyaya sunulmuş, dava konusu itibariyle tanıkların mahkememiz huzurunda beyanları alınmıştır.
Davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise ne miktarda alacaklı olduğu hususlarında tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde mali müşavir vasıtasıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, bu kapsamda bilirkişi tarafından tanzim edilen raporda ÖZETLE; huzurdaki dava tarihi olan 22.12.2015 itibarıyla davalı şirket ticari defterlerine göre davacı şirket toplam borç tutarı (başka bir deyişle davalı şirketin davacı şirketten olan alacak tutarı) 17.590.443,38TL olduğu, davacı şirket tarafından 2015 yılı ticari defterleri ibraz edilmediğinden davacı şirket ticari defterlerinde B/A bakiyesi tespit edilemediği, davacı şirket tarafından sunulu 2011-2012-2013 yılı ticari defter ve belgelerine göre davalı yandan alacaklı görünmediği gibi 2011 yılında 640.217,21TL; 2012 yılında 1.348.762,81TL ve 2013 yılında 1.726.513,82TL borçlu olduğunun görüldüğü, davacı şirket beyanının, davalı şirketin haksız rekabet eylemlerinin 2007-2008 yılında başladığı, 2009 yılında ise artarak devam ettiği beyanı kapsamında davacı ve davalı şirketin 2007-2008-2009-2010-2011-2012-2013 ve 2014 yılına ilişkin olarak Gelir İdaresi Başkanlığına İnternet Ortamında sunulan ve onaylanan Kurumlar Vergisi Beyannameleri içeriğinde yer alan Bilanço ve Gelir Tabloları karşılaştırmalı olarak irdelendiği, davacı şirketin 2007-2008-2009-2010 kaydi değerler bilançolarına göre kayden borca batık durumda bulunmadığı, yani varlıklarının kısa vadeli yabancı kaynaklarını karşıladığı, ödenmiş sermayesinin özvarlıklar içinde korunduğu, 2007 ve 2008 yıllarında kar raporlayan davacı şirketin 2011, 2013 ve 2014 yıllarında zarar raporladığı, 2011-2012-2013-2014 kaydi değerler bilançolarına göre kayden borca batık durumda bulunduğu, yani ödenmiş sermayesinin öz varlıklar içinde korunamadığı gibi tamamen kaybedildiği, davacı şirket öz varlığının negatif raporlandığı ve aktif varlıklar toplamının, kısa vadeli yabancı kaynaklar toplamını karşılayamadığı, davacı şirketin varlık kaynak dengesinin 2011 yılından itibaren hissedilir derecede bozulduğunun anlaşıldığı, davacı şirkete ait karşılaştırmalı gelir tablolarında davacı şirketin en yüksek net satış rakamı olan 18.206.155TL raporladığı 2008 yılında, davalı şirket net satış rakamının 997.737.380TL olduğu; son olarak 2014 yılına bakıldığında anılan yılda 6.102.283TL net satış hasılatına sahip davacı şirkete karşın davalının 1.534.757.403TL satış hasılatı raporladığı ve davalı firmanın yüzlerce bayisi olduğu göz önüne alındığında rakamsal bazda karşılaştırma yapmak yani davacının net satış hasılatındaki azalış oranı ile davalının net satış hasılatındaki artış oranının haksız rekabet nedeni ile davacı zararına olacak şekilde bir değişim gösterdiği yönünde direk bir tespit yapmanın mümkün bulunmadığı, rapor içeriğinde yapılan tüm tespit ve değerlendirmeler neticesinde haksız rekabet olgusunun var olup olamayacağına ilişkin hukuki yorumun Mahkemeye ait bulunduğu rapor edilmiştir.
Davacı vekili Av. …. tarafından sunulan 05/06/2018 tarihli dilekçe ile davadan feragat edildiği görülmekle, dosyaya sunulan vekaletname incelendiğinde davacı vekilinin davadan feragate özel yetkisinin bulunduğu görülmüştür.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde HMK 311. maddesi gereğince feragat kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağından davacının davalıya yönelik açtığı işbu davasından feragat etmiş olduğu görülmekle açılan davanın feragat nedeni ile reddine karar verilmesi gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacının davasının feragat sebebiyle REDDİNE,
Feragat deliller toplandıktan sonra yapılmış olmakla 492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 35,90.-TL karar harcının 2/3’ü olan 23,93.-TL’nin peşin harçtan mahsubu ile hazineye gelir kaydına, bakiye kalan harcın karar kesinleşince ve talebi halinde davacı tarafa iadesine,
Davacı tarafından dosyada yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 2.180,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
Bakiye avansın karar kesinleşince yatırana iadesine,
Dair tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal sürede İstinaf Başvuru hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.. 06/06/2018

Katip …

Hakim …