Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/726 E. 2023/345 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/726
KARAR NO : 2023/345

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satıma Konu Malın İadesi)
DAVA TARİHİ : 11/08/2022
KARAR TARİHİ : 13/04/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/04/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satıma Konu Malın İadesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin, uzun yıllardır toptan gıda satışı işi yapan, çokça firma ile distribütörlük anlaşması bulunan hatırı sayılır ve köklü bir şirket olduğunu, davalı şirket ile de aralarında “Bayilik Sözleşmesi” ve “Ek Protokol” akdettiklerini, sunulan bahse konu sözleşme incelendiğinde görüleceği üzere; anlaşmaya göre sözleşme feshedildiğinde iade malların davalı tarafından geri alınacağı düzenlendiğini, bu anlamda davalı … hem son kullanma tarihi geçmiş ürünleri hem de hatalı ürünleri almayı taahhüt ettiği gibi anlaşma sonlandığı takdirde müvekkil şirket depo stoklarında bulunan ürünleri iade almayı da kabul ve taahhüt ettiğini, taraflar arasında akdedilen anlaşma davalı … tarafından sona erdirilmiş olup müvekkil şirket artık davalı … distribütörlüğünü yapmadığını, dolayısıyla da taraflar arasındaki anlaşma gereği malların davalı … iade alınması alınmıyorsa da malların bedelinin ödenmesi gerektiğini keşide edilen ihtarname ve müvekkili şirketin iyi niyetli çabaları bir sonuç vermemiş ve mallar iade alınmadığını, dolayısıyla da müvekkil şirketçe bedeli ödenen fakat davalı yanca her şeye rağmen iade alınmayan malların bedelinin alınması amacı ile icra takibi yapıldığını ancak davalı yanca haksız şekilde bu takibe itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, bilindiği gibi; bayilik sözleşmesinde üreticinin amacı (karşı yan) ürettiği malların düzenli, sürekli ve güvenli bir sistem ile alıcıya ulaşması olduğunu, bunu sağlayacak olan dağıtıcı veya satıcı taraf (müvekkil şirket) bakımından ise önemli olan, bu sistemi oluşturmak, malların sürümünü arttırmak için faaliyetlerde bulunmak, örneğin ikmal yapmak, müşteri taleplerini karşılamak ve bu sırada üreticiden satacağı malları temin etmektir. Bayiin bu yükümlülüğü layıkıyla yerine getirebilmesi üreticinin kendisine göstereceği destek ve işbirliği ile mümkün olabileceğini, müvekkili şirketin bu anlamda üzerine düşeni fazlası ile yaptığını, sahada oluşan sıkıntıları davalı … yük haline getirmeden kendi imkânları ve büyük bir özveri ile çözüme ulaştırdığını, ancak karşılığını davalı …. göremediğini, bayilik sözleşmeleri her ne kadar kanunda açıkça düzenlenmese de yerleşik Yüksek Yargı içtihatları ve doktrin ile de çerçevesi çizildiği üzere; süreklilik arz etmesi gereken ve haklı bir neden olmadıkça sürdürülmesi lazım gelen sözleşmelerdir. Her iki taraf da bu ilişkinin aniden ortadan kalkmayacağına dair güven duyması gerektiğini, bu sürekli nitelik tarafların asli edim yükümlülüklerinin süreklilik taşımasından ileri geldiğini, mal verme borcu, malların sürümünü arttırma borcu, tarafların karşılıklı menfaatleri koruma borçları, sözleşmeye süreklilik niteliği verdiğini, dolayısıyla müvekkili şirket sözleşmenin sebepsiz bitirilmesinden dolayı zaten bir zarara uğradığını, (Bu husustan doğan zararlarımız için tüm talep ve dava haklarımızı saklı tutuyoruz.) bir de sözleşmeye aykırı olarak iade malların alınmaması, iade malların bedellerinin müvekkil şirkete ödenmemesi hem kötü niyetlidir hem de basiretli bir tacirin yapacağı türden iş ve işlemlerden olmadığını, hal böyle iken davalı yanca bayilik sözleşmesi haksız nedenle bitirilmekle kalmamış bir de; ürünler adeta bayilik sözleşmesi bitirilmesi düşünülen müvekkil şirket üzerinde bırakılmaya çalışıldığını, davalı yanın bir yükümlülüğü de iade alınan malların teslim alınması veya bedellerinin ödenmesi olduğunu, ancak davalı yan bu yükümlülüğe aykırı davrandığını, bayilik sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen, sürekli bir borç ilişkisi doğuran kendine özgü yapısı olan bir sözleşme olduğunu, müvekkili şirket üzerine düşen borçları yerine getirmiş iken davalı …. bu şekilde davranmadığını, bununla alakalı olarak bir ihtarname keşide edildiğini, müvekkilinin zararının karşılanması bu yolla talep edilse de bir sonuç alınamadığını, bunun üzerine Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün …. E. Sayılı dosyası ile bir takibe girişildiğini, davalı … takibe itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu, safahatta anlatılan olaylar da nazara alındığında davalı yanın yapmış olduğu işlemler basiretli bir tacirin yapacağı türden iş ve işlemler olmayıp bu anlamda davalı Türk Borçlar Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu genel hükümlerine aykırı davrandığını, müvekkili şirketin, ekteki cari hesap ekstresi raporundan da anlaşılacağı üzere, davalıdan 149.757,18 TL alacağı bulunduğunu, bu alacak iade alınmayan ve müvekkilce davalı …. parası ödenen malların bedeli olduğunu, davalı, borca haksız ve hukuka aykırı olarak itiraz ettiğini, sunulan anlaşma, ticari defter ve faturalar ile cari ekstreden anlaşılacağı üzere müvekkilinin alacaklı olduğunu, takip konusu alacak, likit alacak olduğunu, bu durumda likit alacağa haksız şekilde itiraz eden borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekeceği Yargıtay Kararlarıyla da sabit olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu; 14.06.2006 tarihli … E. sayılı ve … K. sayılı ilamında “alacak, başta bilinebilir (likit) nitelikte olduğundan, davacı yararına icra ve inkar tazminatına da hükmedilir.” şeklinde hüküm tesis ettiğini, açıklanan nedenlerle, davanın kabulü ile davalı- borçlunun Küçkçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazının iptaline, takip konusu alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte takibin devamına, likit alacağa haksız ve kötü niyetli itiraz eden borçlu aleyhine dava konusu miktarın %20’sinden aşağı olmamak üzere lehimize icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddia ettiği gibi davalı müvekkille arasında bayilik sözleşmesi olmadığını, kabul etmemekle birlikte davacı şirketin dava dilekçesinde sunduğu sözleşmede yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olduğunu belirterek öncelikle davanın yetkisizlik kararı verilmesini talep etmiştir.
Dava, İİK’nun 67. Maddesi gereğince itirazın iptali talebine ilişkindir.
Mahkememizce yapılan yargılama, dava ve cevap dilekçeleri, taraf vekillerinin mahkememiz huzurundaki beyanları ve tüm kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Taraflar arasında düzenlenen Bayilik Sözleşmesi incelendiğinde taraflar arasında doğacak uyuşmazlıkların çözümünde İstanbul Mahkemeleri’nin yetkili kılındığı anlaşılmıştır.
HMK’nun 17. maddesinde; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır” hükmüne yer verilmiştir.
Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … esas, … karar sayılı ilamındaki; “taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa, dava, yalnızca yetki sözleşmesi ile belirlenen (yetkili) mahkemede açılır. Bu durumda, yetki sözleşmesi, kanunen yetkili kılınan genel veya özel mahkemelerin yetkisini ortadan kaldırmaktadır.” şeklindeki kararından yola çıkara tarafların aralarında çıkacak olan uyuşmazlıklarda sözleşme ile yetkili olacak mahkemeyi kararlaştırdığı, yetkili olacak olan mahkemenin İstanbul(Şişli) mahkemelerinin olduğunun anlaşıldığı, her iki tarafın tacir olması sebebiyle bu durumun yetki sözleşmesi olarak kabul edilmesi gerektiği, yetki sözleşmesinin kanunen yetkili kılınan genel veya özel mahkemelerin yetkisini ortadan kaldırdığı, davalı vekilinin cevap dilekçesinde yetki itirazında bulunmuş olduğu da göz önüne alınarak yetkili mahkemenin İstanbul(Şişli) Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu kanaatine varılarak HMK.nun 17. Maddesi uyarınca mahkememizin yetkisizliğine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nun 114/1-ç ve 115/2 maddeleri gereğince mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE, yetkisizlik nedeniyle davanın usulden REDDİNE,
2- Yetkili mahkemenin ŞİŞLİ İSTANBUL ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ olduğunun tespitine, HMK. 20 madde gereği süresi içerisinde kararın kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kararın kesinleştiği tarihten itibaren, kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde ve taraflardan birinin kararı veren mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dava dosyasının görevli ŞİŞLİ İSTANBUL ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’ne gönderilmesine, aksi halde mahkemece davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğinin ihtarına
3-Yargılama, harç ve giderleri konusunda HMK. 331/2 madde gereğince görevli mahkemece değerlendirme yapılmasına
4-Davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın hükmün kesinleşmesinden sonra görevli mahkemeye aktarılmasına
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/04/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

*Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.