Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/476 E. 2022/962 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/476
KARAR NO : 2022/962

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/10/2021
KARAR TARİHİ : 13/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı şirketin internet sitesinde yayınladığı haber içeriğinin gerçek dışı olduğunu, haber içeriğinin müvekkil şirket aleyhine kamuoyunda manipülasyon yarattığını, basın yoluyla kişilik haklarının, ticari itibarının zedelenmiş olduğunu belirtmekle, davacı şirketin medya sektöründe ilk sırada yer alan ve sektörün öncüsü konumunda olan Türkiye ekonomisine hizmet eden, katkı sağlayan, iktisadi ve ekonomik anlamda milli servet niteliğindeki yatırımları olduğunu bu konumunu ise toplumda ve sektörde oluşturduğu ticari ve şahsi itibar ve saygınlığını, yasalara, toplum değerlerine, sosyal sorumluluk ilkelerine ve etik kurallara daima bağlı kalmayı başarının ilk şartı olarak gördüğünü dürüst ve basiretli bir tacir olarak hareket etmesine borçlu olduğunu, davalı internet sitesinde yayınlamış olduğu haberde tarafsız ve kaynağından doğru haber ilkesinden ödün verdiğini asılsız ve karalayıcı söylemleri olduğunu müvekkil şirketin kişilik haklarına ticari itibar ve en temel haklarına ciddi anlamda zarar verdiğini bu sebeple davalı şirketten 0,03-TL manevi tazminat, davasının kabulü ile en büyük iki ulusal gazete ve davalı şirketin internet sitesinde yayımlanmasını ve vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin davalı şirket tarafından ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Bakırköy ….. Asliye Hukuk Mahkemesi ….. Esas ….. Karar sayılı ilamıyla görevsizlik kararı verilerek dosya mahkememize gönderilmiştir.
Davalı tarafın cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
Dava, manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davaya konu olayda davalı tarafından yazılan yazının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup olmadığı ve haksız rekabet teşkil edip etmediği, manevi zararın olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında basın ve ifade özgürlüğü asıl, sınırlandırılması istisna olduğundan, buna karşılık davacının kişilik haklarının da korunması gerektiğinden çatışan iki hakkın birinin diğerine üstün sayılmasına ilişkin olarak,
a) Anayasaya göre; kişilerin şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunmasını gerektirir durum bulunup bulunmadığı,
b) AİHS’ne göre, demokratik bir toplumda kişilerin şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli sınırlama bulunup bulunmadığı,
c) Haberde görünür gerçeklik şartının bulunup bulunmadığı,
d) Sınırlamanın (tazminatın) demoktarik toplum için gerekli olup olmadığı,
e) Yayında kamu yararına ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı,
f) Yayının devletin ya da toplumun herhangi bir kesimini inciten, gücüne giden, endişelendiren bilgi ve düşünce sınırını aşıp aşmadığı,
g) Yayında, itibarın korunmasına önem vererek ve görev ve sorumluluklarının bilincinde olarak haber yapılıp yapılmadığı,
h) Gazetecilik etiğine (basın ahlak esaslarına) uygun olarak kesin ve güvenilir bilgi sağlamak konusunda iyi niyet sahibi olup olmadıkları, yayının haber verme amacıyla yapılıp yapılmadığı,
i) Yayının belli bir dozda abartı ve provokasyon sınırını aşıp aşmadığı,
j) Basının, “kamu bekçiliği” rolü sınırını aşıp aşmadığı,
k) Normal bireylere göre daha fazla hoşgörü gösterilmesi ve eleştiriye katlanılması gereken durum bulunup bulunmadığı,
l) Yayındaki ifadelerin maddi olgu veya değer yargısı niteliğinde olup olmadığı,
m) Tazminatın hedeflenen meşru amaç ile orantılı olup olmadığı,
Şeklindeki genel kriterlerden olaya özel kriterlerin değerlendirilerek, ifade ve basın özgürlüğünün sınırlarının aşılıp aşılmadığı, kişilik hakkına saldırının davacının onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta ulaşıp ulaşmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun ….. Esas ….. Karar sayılı kararında “…Basının kamu görevi yapmasında göz önünde tutulan amaçla, kişilik haklarına verilen zarar arasında açık bir oransızlık varsa, yayımın hukuka aykırı olduğu kabul edilmelidir. Objektiflikten ayrılmak, haber sınırını aşmak, genişletici ve yanlış yorumlarda bulunmak, gerçek dışı haber vermek, yersiz şekilde onur kırıcı sözler kullanmak, dürüstlük kurallarına aykırı davranmak, kişisel nedenlerle salt sansasyon amaçlı yayım yapmak, hukuka aykırıdır” denilmiştir. Yine aynı kararda “…basın özgürlüğünün kişilik haklarına üstün tutulabilmesi için haberin görünür gerçekliğe uygun olması gerekir. Bu durumda, haberin iddiadan öteye geçmemesi ve gerçeklik unsuru taşımaması nedeniyle davacıyı yıpratmaya ve hedef göstermeye yönelik olduğunun kabulü gerekir. Yayında kullanılan bu sözler amacı ne olursa olsun başlı başına kişilik haklarına haksız bir saldırı oluşturduğundan manevi tazminata hükmedilmesi gerekir” şeklinde karar verilmiştir.
Manevi tazminat isteminin temelinde, davalının haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere haksız eylemin unsurları hukuka aykırı fiil, kusur, zarar ve fiil ile zarar arasında illiyet bağı bulunmasıdır.
Tüm bu açıklamalar doğrultusunda somut olaya bakıldığında; davalı tarafça yayınlanan gazete haberinde, “Demirören’in bankalarla pazarlığı sürüyor..” başlıklı yazı olup söz konusu yazının bankacılık kaynaklarından edinilen bilgiye göre hazırlandığı yazı içeriğinden anlaşılmaktadır. Söz konusu yazıda davacının kişilik haklarına saldırı oluşturabilecek bir yoruma yer verilmediği, davalının kişilik haklarına saldırı kastıyla hareket etmediği, dürüstlük kuralına aykırılık olmadığı değerlendirilmiştir. Bu durumda, çatışan yararlar dengesinin davacı yararına bozulmadığı, haber başlığı ile öz arasındaki denge gözetildiğinde; davalı tarafça yapılan yayının görünür gerçeğe uygunluk ölçütü ile yine ölçülülük (biçimle öz arasında denge) ölçütüne aykırı olmadığı, haber içeriğinin dürüstlük kuralını ihlale sebep olacak nitelikte ve kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı, buna göre manevi zararın da oluşmadığı değerlendirilmekle davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 80,70TL ilam harcından peşin alınan 59,30TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40TL harcın davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa göre alınan 1.560,00TL arabulucu ücretinin davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra artan avansın taraflara iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/10/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

*Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.