Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/188 E. 2022/845 K. 19.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/188 Esas
KARAR NO : 2022/845

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/02/2022
KARAR TARİHİ : 19/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil ile davalı arasında …. Tekstil Fuarı’na katılım sağlamak amacıyla Fuar Katılım Sözleşmesi imzalandığını, sözleşme gereği 167.400,00-TL ödeme yapıldığını, sözleşmeye göre 20-24 Eylül 2020 tarihleri arasında müvekkilin de katılacağı …. Fuarının gerçekleştirileceğinin kararlaştırıldığı, davalı fuar’ın açılmasına 10 gün kala 02/09/2021 tarihinde fuarın Mayıs 2022 ye ertelendiğini bildirdiğini, davalının geçerli bir erteleme gerekçesi bulunmadığını, müvekkil şirketçe Bursa ….. Noterliği 08.10.2021 tarih ve ….. yevmiye numaralı ihtarname keşide edilerek fuarın davalı şirketçe gerçekleştirilememesi nedeniyle, sözleşmeden dönüldüğü, ödenen 167.400-TL bedelin 3 iş günü içerisinde iadesini aksi halde yasal yollara müracaat edileceği hususu bildirildiğini, davalı tarafça müvekkile gönderilen Beyoğlu ….. Noterliği 20.10.2021 tarih ve …… yevmiye numaralı cevabi ihtarnameye göre müvekkilin talebinin kabul edilmediği bildirildiğini, ihtarnamede özetle fuar katılım sözleşmesinin 2. Maddesine göre davalı şirketin tek taraflı iradesi ile sebep göstermeksizin bahse konu fuarı erteleyebileceği , bu durumun katılımcılara sözleşmeden dönme hakkını vermediği, fuarın 1-5 Kasım 2022 tarihinde düzenleneceği ileri sürdüğünü ileri sürerek davalı tarafa ödenen fuar katılım bedeli olan 167.400,00-TL’sinin 26/10/2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Söz konusu fuarın 20-24 Eylül 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilmek üzere planlandığını ancak Covid 19 pandemisinin ortaya çıkması ile birlikte ülkemizde alınan önlemlerin başında fuarcılık faaliyetlerinin durdurulmasının geldiğini, Ticaret Bakanlığınca alınan karar ile ülkemiz genelinde yapılacak olan tüm fuarların 16 mart 2020 tarihinden 01 Eylül 2020 tarihine kadar durdurulduğunu, hal böyle olunca müvekkili şirketinde diğer fuarcılık şirketleri gibi gerçekleştirecek olduğu fuarları ertelemek zorunda kaldığını, söz konusu furam 20-24 Eylül 2020 tarihinde gerçekleştirilememesinin nedeninin ise Ticaret Bakanlığının fuar erteleme kararından dolayı müvekkili şirket tarafından yaz dönemlerinde gerçekleştirilen fuarın kış dönemine ertelenmesi olduğunu, davacının tüm iddialarının haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacının sözleşme bedelinin iadesi yönündeki talebinin kabulünün mümkün olmadığını, alım-satımı ile ilgili sözleşmeden tek taraflı olarak caydığını ve şirketini zarara uğrattığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında imzalanan fuar katılım sözleşmesinin sona erdiği iddiası ile ödenen fuar katılım bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca tahsili istemine ilişkindir.
6098 sayılı T.B.K yürürlüğe girmesinden evvel, mevzuatımızda uyarlama kurumuna ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, taraflar arasındaki sözleşme koşullarının daha sonra önemli ölçüde değişmesi halinde değişen bu koşullar karşısında (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması ) ilkesi bağlamında ve M.K. 2. maddesinden de yararlanılmak suretiyle sözleşmenin yeniden düzenlenmesinin mümkün bulunduğu ve karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin bozularak “işlem temelinin çökmesi” halinde M.K. 1, 2 ve 4’üncü maddelerinden yararlanılması gerektiğine dair öğreti ve uygulamada yerleşik bir kabul mevcut iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 138 nci maddesi ile bu husus yasal bir düzenlemeye de kavuşturulmuştur. Aşırı ifa güçlüğü başlıklı bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. Ancak az yukarıda ifade edildiği üzere “sözleşmeye bağlılık” ilkesi esas olup, sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai nitelikte bir kurum olmakla yasa koyucu tarafından da bu kurumun uygulanması ancak anılan madde de belirtilen dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar; sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkması, yine bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmesi ve borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halidir. Bu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi halinde ise borçlunun, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.2019 ve ….. Esas, …. Karar sayılı ilamına baktığımızda; “Kurulmuş bir sözleşmede sonradan ortaya çıkan bazı olgular nedeniyle değişiklik yapılabilmesi, bugün çağdaş tüm hukuk sistemlerinde kabul edilen, beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramının koşullarının gerçekleşmiş olması hâlinde mümkün görülmektedir. Bu kuramın, borçlunun şartları ne olursa olsun mutlaka akde sadık kalmasını zorunlu gören, bir bakıma artık eskimiş olarak nitelendirilebilecek ahde vefa veya pacta sunt servanda kuramını sınırlamak için konulduğu benimsenmektedir.
Beklenmeyen hâl kuramı, şöyle açıklanmaktadır: “Akit yapıldığı sırada mevcut bulunan şartlar önemli surette değişmişse taraflar akitle bağlı olmamalıdır. Buna “clausula rebus sic stantibus” (beklenmeyen hâl şartı) denmektedir. Bu görüş öğretide “emprevizyon teorisi” adıyla anılmaktadır. Öğretide, sözleşmenin, yapıldığı andaki durumun değişmeyeceği şeklindeki bir zımni kabul ile yapıldığı, aynen uygulanmasının taraflarca bu zımni şarta bağlı tutulduğu varsayılmaktadır (Tekinay, S.S./Akman, S./Burcuoğlu, H./Altop, A.: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 7.Bası,İstanbul 1993, s.1005).
Anlaşılacağı üzere hukukumuzda ahde vefa ilkesinin geçerli olduğu ancak bir kısım özel şartların bir araya gelmesi halinde TBK’nun 138. maddesi çerçevesinde sözleşmeyle bağlılık ilkesinin ihmal edilebileceği açıktır.
Taraflar arasındaki sözleşmeyi etkiler şekilde dünya genelinde ortaya çıkan COVİD-19 pandemisi ve bu bağlamda yasa koyucu tarafından alınan önlemler ve bu minvalde yapılan düzenlemelerin sosyal hayat ve doğal sonucu olarak iş hayatına etkileri hukuken meşhur ve maruf vakıalardandır. Bu vakıaların taraflar arasındaki davaya konu olan hizmet ilişkisine etkilerinin yukarıda özetlenen hukukun genel ilkeleri ve yasal düzenlemeler ışığında açılmış bulunan davada mahkemece değerlendirileceği açıktır. Ancak, söz konusu uyuşmazlığın değerlendirileceği yargılama sürecinde yine yukarıda izahı yapılan sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa – Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri ile beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği izahtan varestedir. (Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’nin 2021/632 esas-2021/668 karar)
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 136. maddesinde “Genel Olarak” madde başlığı altında “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.
Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.
Yeni koronavirüs (Covid-19) salgını Mart 2020 ayından itibaren ülkemizde görülmeye başlanmış ve bu kapsamda hastalığın yayılmasının kontrol altına alınması amacıyla çeşitli tedbirlere başvurulmuştur. Bu tedbirler kapsamında olmak üzere zaman zaman ve ihtiyaç durumuna göre sokağa çıkma yasağı uygulanması, iş yerlerinin kapatılması veya esnek çalışma, düğün törenlerinin ertelenmesi, evden çalışma gibi değişkenlik gösteren tedbirler uygulanmış olup, salgının etkilerinin ve yetkili kurumlarca alınan tedbirlerin halen devam ettiği bilinmektedir.
Yaşanılan salgın hastalık sürecinin olağanüstü bir durum olduğu ve taraflarca öngörülemeyeceği açıktır. O halde genel olarak salgın hastalık sürecinin Türk Borçlar Kanunu’nun 138.maddesinde belirtilen olağanüstü durum olarak kabul edilmesi, Türk Borçlar Kanunu’nun 136.maddesinde belirtilen borçludan kaynaklanmayan imkansızlık sebebi olarak kabul edilmesi gerekir.
Dosyanın incelenmesinde; davacı ile davalı arasında 20-24 Eylül 2020 tarihleri arasında düzenlenecek ….. Fuarı için fuar katılım sözleşmesi yapılmış ise de, Covid-19 pandemisinin 2. Dalgası kapsamında fuarın yapılıp yapılmayacağı hususu belirsiz hale gelmiş olup fuarın ertelendiği, belirtilen tarihlerde ifası konusunda borçlunun sorumlu tutulamayacağı değerlendirilmiştir.
Davalı taraf fuarın iptal edilmeyip, ertelendiğini, kısmi ifa imkansızlığı bulunmadığını iddia etmiştir.Her ne kadar imkansızlık geçici nitelikte olup, kural olarak borcu sona ermesine neden olmaz ise de, bu hususta tarafların farazi iradeleri esas alınmalıdır. İfanın muayyen bir zamanda yapılacak olması veya ifa zamanının alacaklı için önem taşıdığı hallerde borcun sona ermesi sonucunu doğurduğu kabul edilmelidir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 136. maddesinde de belirtildiği üzere karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlüdür.
Somut davada taraflar arasında fuar katılım sözleşmesi imzalanmıştır. Bu sözleşme kapsamında davacı fuar katılımcısı, davalı ise fuar düzenleyicisidir. Taraflar fuar katılım sözleşmesi kapsamında 20-24 Eylül 2020 tarihleri arasında düzenlenecek ….. fuarına katılım konusunda sözleşme imzalanmıştır. Ancak söz konusu sözleşme kapsamında kararlaştırılan fuar davalı tarafça covid 19 pandemisi sebebiyle gerçekleştirilmemiş davalı fuar’ın açılmasına 10 gün kala 02/09/2021 tarihinde fuarın Mayıs 2022 tarihine ertelenmiştir. Davacı taraf sözleşmeden döndüğüne yönelik ihtarname göndermiştir. Covid 19 pandemisi sebebiyle dünya genelinde ve ülkemizde tüm etkinliklerin kısıtlandığı hususunda ve davalının da kararlaştırılan tarihte edimini elinde olmayan sebeplerle yerine getiremediği hususunda tereddüt yoktur ve bu hususlarda taraflar arasında ihtilaf yoktur. Ancak davacı taraf 20-24 Eylül 2020 tarihlerinde gerçekleşecek olan fuara katılım için davalı ile sözleşme imzalamıştır ve bu nedenle yukarıda belirtilen yasal mevzuat gereği de davacının kendisi ile müzakere edilmeden farklı bir tarihte aynı ülkede veya başka bir ülkede düzenlenecek fuara katılmaya zorlanmasının kabul edilmesi hukuken mümkün değildir. Bu nedenlerle davacının sözleşmede belirtilen tarihlerde yapılmayan fuara ilişkin davalı tarafça sözleşmede belirtilen edim yerine getirilmediğinden davacı tarafça ödenen bedelin iadesini talep etmekte hukuken haklı olduğu kanaatine varılmış ve açılan davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı tarafça ifanın imkansızlaşmasına dayalı olarak sözleşmeden dönülmesi nedeniyle davalıya yapılan toplam 167.400,00 TL’nin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile; söz konusu sözleşme nedeniyle ödenen 167.400,00TL’nin 26/10/2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya iadesine,
2-)Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 11.435,09-TL ilam harcından peşin alınan 2.858,78-TL harcın mahsubu ile bakiye 8.576,31-TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-)6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa göre alınan 1.320,00-TL arabulucu ücretinin davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
4-)Davacı tarafından sarf edilen 21,75 TL posta masrafı, 80,70-TL başvuru harcı, 2.858,78-TL peşin harç, olmak üzere toplam 2.961,23-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-)Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 26.110,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
6-)HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra artan avansın taraflara iadesine,
Dair, tarafların Yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar verildi. 19/09/2022

Katip …..
¸e-imzalıdır

Hakim …..
¸e-imzalıdır

*Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.