Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1115 E. 2023/158 K. 21.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/1115 Esas
KARAR NO : 2023/158

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/06/2022
KARAR TARİHİ : 21/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 02/03/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin …… üyesi olduğunu, ….. 2021 tarihleri arasında düzenlenmesi taahhüt edilen “…….. Fuarı”, müvekkilin üyesi olduğu …… ile …… A.Ş. arasında 29.5.2018 tarihli “,……. Fuarı’nın Organizasyonuna Dair Sözleşme” ve bu Sözleşme dayanak alınarak imzalanan 20.8.2020 tarihli “…… Fuarı’nın Yapımına İlişkin Ek Sözleşme”yle belirlenen fuar tarihi, fuar katılım sözleşmelerinin pandemi nedeniyle ifasının imkansızlığının tespiti ile bu sözleşmelerin Borçlar Kanunu uyarınca uyarlanması istemiyle açılan ve davalının kabulü nedeniyle konusuz kalan davalar sonunda, yine davalı tarafın tek yanlı iradesiyle belirlediği ileri tarihleri arasına ertelendiğini, ertelenen tarihlerin ise ……. fuar merkezinin en az talep gören tarihini içermesi ve bu nedenle fiyatlama olarak en uygun tarih olması nedeniyle davalı yanın kendi çıkarlarına, katılımcıların ise zararına davrandığının açık karinesi olması, keza bahse konu tarihin yurt dışından gelebilecek ziyaretçiler yanında yurt dışı tedarikçilerin dini bayramlarına rastlaması nedeniyle katılımlarının çok sınırlı olduğunun fuarcılık ile ilgili asgari bilgi seviyesine haiz her bireyin bilgisi dahilinde olduğu dikkate alındığında fuara ait ticari amaç ve beklentileriyle hiç bağdaşmaması karşısında müvekkilinin “fuardan çekilme hakkı” kullandığını ve İstanbul …… Noterliği 09.03.2022 tarihli, ……. yevmiye sayılı ihtarnamesiyle davalı tarafa duyurduğunu, ayrıca davalının fuar katılım bedeli olarak tahsil ettiği 109.704,55 TL’nın bu ihtarnamenin tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içinde müvekkilin banka hesabına iade edilmesi, aksi takdirde bu tutarın tahsili için gerekli yasal takip yollarına başvurulacağı, haklı nedenlerle fuardan çekilme nedeniyle “Katılımcı Sözleşmesi”ne dayanarak tarafımızdan cezai şart veya diğer bir yükümlüğün ifasının talep edilemeyeceği, bu sözleşmeden doğan hak ve alacakları ile maddi ve manevi tüm zararlarının tazminini talep hakkımız saklı olmak üzere belirtildiğini, davalı bu ihtara yanıt vermediği gibi, tahsil ettiği katılım bedelini iade etmemiş olup, bu durum karşısında müvekkil tarafından davalıya ödemiş olduğu çekişme konusu olmayan katılım bedeli ve ihtarname masrafının icra yoluyla davalıdan geri alınması için ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın itirazı üzerine takibin durduğunu beyanla; itirazın iptali ile takibin devamına, davalı borçlu şirketin %20 icra inkar tazminatı ödemesine, ihtiyati haciz kararı verilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket dava dilekçesinde haklılığını kanıtlamayı bırakarak ….. adlı derneği yaptığı işlemleri vs açıklamaya çalıştığını, davacı şirket ile müvekkili şirket arasında yapılan sözleşme sadece tarafları bağlayan bir sözleşme olup sözleşmede söz konusu derneğe ilişkin tek bir atıf dahi bulunmadığını, bu kapsamda dava dilekçesinde söz konusu dernek ile ilgili kısımların dikkate alınmaması, bu hususların ayrı bir yargılamaya muhtaç olduğunu taraflara arasında fuar katılım sözleşmesi bulunduğuna ilişkin herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığını, dava konusu fuarın iptal edilmediğini ertelendiğini yapılacak yargılama sonucunda ortaya çıkacağını, müvekkili şirkete karşı yine benzer fuarlar ile ilgili katılımcıların açmış oldukları davalar yerel mahkemelerce reddedildiğini, haksız, kötüniyetli ve hukuki mesnetten yoksun huzurdaki davanın esastan reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, fuar katılım sözleşmesinden kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasında ……. fuarın davalı tarafça 2022 yılı şubat ayına ertelenmesi bu tarihten de daha sonra 2022 yılı Aralık ayına ertelenmesinden kaynaklı taraflar arasındaki sözleşme ve dosya kapsamındaki belgeler dikkate alınarak davacının fuardan çekilme hakkını kullanıp kullanamayacağı, fuarın iptal edilip edilmediği noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda ) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır. İşte bu bağlamda hakim, somut olayın verilerine göre alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yaranına onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verilebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar. Bununla birlikte her talep vukuunda sözleşmeyi değişen hal ve şartlara uydurmak mümkün değildir. Aksi halde özel hukuk sistemimizde geçerli olan “irade özgürlüğü” “sözleşme serbestisi” ve “sözleşmeye bağlılık” ilkelerinden sapma tehlikesi ortaya çıkar. Sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai, tali (ikinci derecede) yardımcı nitelikte olup, ancak uyarlama kurumun şartlarının mevcudiyeti halinde anılan kurumun uygulanması gündeme gelebilecektir.
6098 sayılı T.B.K yürürlüğe girmesinden evvel, mevzuatımızda uyarlama kurumuna ilişkin bir düzenleme olmamakla birlikte, taraflar arasındaki sözleşme koşullarının daha sonra önemli ölçüde değişmesi halinde değişen bu koşullar karşısında (Clausula Rebüs Sic Stantibus -beklenmeyen hal şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması ) ilkesi bağlamında ve M.K. 2. maddesinden de yararlanılmak suretiyle sözleşmenin yeniden düzenlenmesinin mümkün bulunduğu ve karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin bozularak “işlem temelinin çökmesi” halinde M.K. 1, 2 ve 4’üncü maddelerinden yararlanılması gerektiğine dair öğreti ve uygulamada yerleşik bir kabul mevcut iken 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 138 nci maddesi ile bu husus yasal bir düzenlemeye de kavuşturulmuştur. Aşırı ifa güçlüğü başlıklı bu yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen, “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. Ancak az yukarıda ifade edildiği üzere “sözleşmeye bağlılık” ilkesi esas olup, sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai nitelikte bir kurum olmakla yasa koyucu tarafından da bu kurumun uygulanması ancak anılan madde de belirtilen dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar; sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkması, yine bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmesi ve borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halidir. Bu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi halinde ise borçlunun, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.2019 ve …… Esas, ……. Karar sayılı ilamına baktığımızda; “Kurulmuş bir sözleşmede sonradan ortaya çıkan bazı olgular nedeniyle değişiklik yapılabilmesi, bugün çağdaş tüm hukuk sistemlerinde kabul edilen, beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramının koşullarının gerçekleşmiş olması hâlinde mümkün görülmektedir. Bu kuramın, borçlunun şartları ne olursa olsun mutlaka akde sadık kalmasını zorunlu gören, bir bakıma artık eskimiş olarak nitelendirilebilecek ahde vefa veya pacta sunt servanda kuramını sınırlamak için konulduğu benimsenmektedir.
Beklenmeyen hâl kuramı, şöyle açıklanmaktadır: “Akit yapıldığı sırada mevcut bulunan şartlar önemli surette değişmişse taraflar akitle bağlı olmamalıdır. Buna “clausula rebus sic stantibus” (beklenmeyen hâl şartı) denmektedir. Bu görüş öğretide “emprevizyon teorisi” adıyla anılmaktadır. Öğretide, sözleşmenin, yapıldığı andaki durumun değişmeyeceği şeklindeki bir zımni kabul ile yapıldığı, aynen uygulanmasının taraflarca bu zımni şarta bağlı tutulduğu varsayılmaktadır (Tekinay, S.S./Akman, S./Burcuoğlu, H./Altop, A.: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 7.Bası,İstanbul 1993, s.1005).
Akitlerin ifasını şartların değişmemesine bağlayan fikir (clasula rebus sic stantibus) gerçeğe tam olarak uygun değilse de, ahde vefa prensibine kesin ve sıkı sıkıya bağlılığında her zaman adil olmadığı görülmektedir. Bugün İsviçre-Türk hukukunda çoğunlukla dayanılan esas, uyuşmazlıklara dürüstlük kuralı uyarınca çözüm bulunmasıdır (Oğuzman, K.: Borçlar Hukuku Dersleri,Cilt 1, 4.Bası, İstanbul 1987, s.123; Serozan, R.: Borçlar Hukuku, Genel Bölüm, İfa, İfa Engelleri, Haksız Zenginleşme 3.Cilt, İstanbul 1994, s.164; Kaplan, İ.: Hakimin Sözleşmeye Müdahalesi, Ankara 1987, s.112; Burcuoğlu, H.: Hukukta Beklenmeyen Hal ve Uyarlama, İstanbul 1995, s.4; İsviçre Hukuku için Bkz. Eugen Bucher, Schweizer Isch’es Obligationenrecbt Allgemeiner Teil, 2.Bası, Zürich 1988, s.385 vd. Henri Deschenaux, Le Titre Preliminaire Du Code Civil,Fribourg 1969, s.183).
Anlaşılacağı üzere hukukumuzda ahde vefa ilkesinin geçerli olduğu ancak bir kısım özel şartların bir araya gelmesi halinde TBK’nun 138. maddesi çerçevesinde sözleşmeyle bağlılık ilkesinin ihmal edilebileceği açıktır.
Taraflar arasındaki sözleşmeyi etkiler şekilde dünya genelinde ortaya çıkan COVİD-19 pandemisi ve bu bağlamda yasa koyucu tarafından alınan önlemler ve bu minvalde yapılan düzenlemelerin sosyal hayat ve doğal sonucu olarak iş hayatına etkileri hukuken meşhur ve maruf vakıalardandır. Bu vakıaların taraflar arasındaki davaya konu olan hizmet ilişkisine etkilerinin yukarıda özetlenen hukukun genel ilkeleri ve yasal düzenlemeler ışığında açılmış bulunan davada mahkemece değerlendirileceği açıktır. Ancak, söz konusu uyuşmazlığın değerlendirileceği yargılama sürecinde yine yukarıda izahı yapılan sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa – Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri ile beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği izahtan varestedir. (Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’nin 2021/632 esas-2021/668 karar)
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 136. maddesinde “Genel Olarak” madde başlığı altında “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.
Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.
Yeni koronavirüs (Covid-19) salgını Mart 2020 ayından itibaren ülkemizde görülmeye başlanmış ve bu kapsamda hastalığın yayılmasının kontrol altına alınması amacıyla çeşitli tedbirlere başvurulmuştur. Bu tedbirler kapsamında olmak üzere zaman zaman ve ihtiyaç durumuna göre sokağa çıkma yasağı uygulanması, iş yerlerinin kapatılması veya esnek çalışma, düğün törenlerinin ertelenmesi, evden çalışma gibi değişkenlik gösteren tedbirler uygulanmış olup, salgının etkilerinin ve yetkili kurumlarca alınan tedbirlerin halen devam ettiği bilinmektedir.
Yaşanılan salgın hastalık sürecinin olağanüstü bir durum olduğu ve taraflarca öngörülemeyeceği açıktır. O halde genel olarak salgın hastalık sürecinin Türk Borçlar Kanunu’nun 138.maddesinde belirtilen olağanüstü durum olarak kabul edilmesi, Türk Borçlar Kanunu’nun 136.maddesinde belirtilen borçludan kaynaklanmayan imkansızlık sebebi olarak kabul edilmesi gerekir.
Kaldı ki, her ne kadar imkansızlık geçici nitelikte olup, kural olarak borcu sona ermesine neden olmaz ise de, bu hususta tarafların farazi iradeleri esas alınmalıdır. İfanın muayyen bir zamanda yapılacak olması veya ifa zamanının alacaklı için önem taşıdığı hallerde borcun sona ermesi sonucunu doğurduğu kabul edilmelidir.
Somut olayda, davacı, ocak ayında yapılan ve kış aylarında ölgünleşen mobilya piyasasında hatırı sayılır bir hareketlilik yaratması sebebiyle fuarın tercih edildiğini, müvekkilinin iş yoğunluğunun zaten fazla olduğu yaz mevsiminde bu fuara katılmanın davacıya hiçbir faydası olmayacağı gibi aksine yaratacağı yükle müvekkilini zora sokarak zarara uğratacağını ve müvekkilinin bu fuara katılmakta menfaati kalmayıp, fuarın amacının müvekkili yönünden imkansızlaştığını beyan etmiş olup, davacının, iptal edilen tarihin kendisi için taşıdığı öneme dair iddiaları samimi bulunmuş ve borcun sona erdiği kabul edilmiştir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 136. maddesinde de belirtildiği üzere karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlüdür.
Fuarın ….. 2021 tarihinde yapılmasına ilişkin edimin …… 2022 tarihine ertelendiği, Şubat ayında düzenlenmesi gereken fuarın da 2022 yılı sonuna ertelendiği, bu şekilde sözleşmenin 2. maddesine dayanarak davacıyı ifaya zorlamanın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, katılımcının fuardan çekilme hakkının bulunduğu, davalı tarafça 2021 yılında gerçekleştirilen fuarların da bulunduğu, davalı tarafın cevap dilekçesinde dayandığı sözleşmenin 2. maddesi şartlarının oluşmadığı anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilmiştir. Alacağın likit olması nedeniyle icra inkar tazminatına da hükmedilerek aşağıda yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile; davalının İstanbul ……. İcra Müdürlüğü’nün …… Esas sayılı dosyasına yapılan itirazının 109.704,55-TL asıl alacak, 703,72TL noter ihtarname bedeli olmak üzere toplam 110.408,27TL üzerinden İPTALİNE, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanarak ve takip talebindeki diğer koşullar ile devamına,
2-Hükmedilen alacağın %20’i olan 22.081,65TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 7.541,98 TL ilam harcından peşin alınan 1.333,46TL harcın mahsubu ile bakiye 6.208,52 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Arabuluculuk Asgari Ücret tarifesine göre alınan 1.560,00TL arabulucu ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
5-Davacı tarafından sarf edilen 18,00TL posta masrafı, 59,30TL başvuru harcı, 1.333,46TL peşin harç olmak üzere toplam 1.410,76TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 17.561,24TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
7-HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra artan avansın taraflara iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/02/2023
Katip ……
¸e-imzalıdır
Hakim ……
¸e-imzalıdır