Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/998 E. 2023/186 K. 28.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/998 Esas
KARAR NO : 2023/186

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 23/03/2015
KARAR TARİHİ : 28/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 06/03/2023
Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtirazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Temlik eden ….. Bankası A.Ş. Vekili mahkememize sunduğu 23/03/2015 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı …… Mağazacılık A.Ş. Arasında genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmesi imzalandığını, davalının sözleşmenin müşterek borçlu ve müteselsil kefili olduğunu, borçlunun borcunu ödememesi üzerine hesabın kat edilerek Bakırköy ……. Noterliğinin 20/10/2014 ve 21/11/2014 tarihli ihtarlarının gönderildiğini, borcun ödenmemesi üzerine Bakırköy ….. İcra Müdürlüğünün ….. Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe davalı itirazının haksız olduğunu, kefalet sözleşmesinin geçerli şekilde kurulduğunu, talep edilen miktarın kefalet limiti içerisinde kaldığını ileri sürerek, davalının haksız itirazının iptaline, takibin devamına, %20 oranından az olmamak üzerine icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki kefalet sözleşmesinin kanunda belirtilen şekilde kurulmadığını, esasen sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 484 ve devam maddeleri gereğince kefalet limitinin sözleşme tarihinde belirlenmiş olması gerektiğini, müvekkilinin 250.000,00TL bedel üzerinden dava dışı şirkete kefil olmadığını, borç kefalet sözleşmesinin sonradan doldurulduğunu, bu nedenle kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığını, müvekkilinin 17/12/2010 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararla şirketteki paylarını devrettiğini, bu hususun 30/12/2010 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlandığını, bu durumda müvekkilinin sözleşme ve şirketle ilişkisinin kalmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER: Dava, cevap dilekçeleri, Bakırköy ….. İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı takip dosyası, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.. vs.
Bakırköy …… İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde, 25/12/2014 tarihinde davacı tarafından GKS’ne dayalı olarak borçlu ve kefiller aleyhine toplam 54.008,40TL alacağın tahsili ve 23.741,71TL çek yükümlülüğünün depo edilmesi amacıyla takip başlatıldığı, ödemenin emrinin tebliğ üzerine süresinde davalı borçlu tarafından kefaletin geçersiz olduğu ileri sürülerek itirazda bulunulduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce taraflar arasında düzenlenen GKS getirtilmiş, incelenmesinde sözleşme tarihi olan 09/06/2010 tarihi itibariyle şirket ortağı olan davalının GKS’nin 250.000,00TL bedelle sözleşmeye kefil olduğu, kefalet miktarının yazı ve rakamla el yazısıyla yazılı olduğu anlaşılmıştır. Bankaca kat edilen hesaba ilişkin Bakırköy ….. Noterliğinin 22/10/2014 tarih ….. yevmiye nolu ihtarının aslı dosyaya sunulmuştur.
Mahkememizce GKS kapsamında kullanılan nakdi ve gayrinakde ilişkin belgeler getirtilip dosyaya konulmuştur.
Mahkememizce banka kayıtları üzerinde inceleme yapılmak suretiyle rapor düzenlenmesi için dosya bilirkişi kuruluna verilmiş olup, ibraz edilen 26/09/2016 tarihli raporda, davalının 7.895,00TL çek kredi borcundan sorumlu olduğu, diğer hususlar yönünden somut bir kanıt sunulmadığı bildirilmiştir.
Bilirkişi kurulu raporu taraflara tebliğ edilmiş olup, itiraz üzerine mahkememizce oluşturulan bilirkişi kurulundan 20/11/2017 tarihli ek rapor alınmıştır. Raporun incelenmesinde davacı banka tarafından çek nedeniyle toplam 8.240,00TL ödeme yapıldığı, bunun dışında ödeme yapıldığının tespit edilemediği bildirilmiştir.
Davacı vekilinin rapora itirazı bulunmadığı görülmüştür.
Davalı tarafından ileri sürülen kefaletin miktarının sonradan yazıldığına ilişkin iddianın değerlendirilmesi amacıyla sözleşme aslı üzerinde ATK Fizik İhtisas dairesince düzenlenen 08/10/2018 tarihli raporun incelenmesinde, GKS’indeki miktarın rakam ve yazıyıla belirtildiği yerlerin bir kalem, imzanın ise farklı bir kalem tarafından yazılı olduğu, yazının sonradan yazıldığına ilişkin tespit yapılamayacağı bildirilmiştir.
Yargılama sırasında davacı iş bankası alacağını …. A.Ş.’ye temlik etmiş olup, mahkememizce geçerli temlik sözleşmesi uyarınca temlik alan davacı sıfatıyla duruşmalara kabul edilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; “Dava, GKS uyarınca dava dışı borçluya kullandırılan nakdi ve gayrinakdi kredinin tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın hükümlerine göre dava dışı şirket ortağı olan davalı, kefalet sözleşmesine imza atmıştır. Bu durumda kural olarak kefalet sözleşmesi geçerlidir. Ancak kefalet sözleşmeisnin geçerli olabilmesi için kefilin sorumlu olduğu tutarın açık şekilde belirtilmiş olması gereklidir. Mahkememizce incelenen sözleşmede kefalet bedelinin yazı ve rakamla 250.000,00TL olarak yazıldığı görülmüştür. Davalı limitin sonradan yazıldığını savunmuş ise de, ATK Fizik İhtisas Dairesinde alınan raporda, imza ve kefalet limitinin farklı kalemlerle yazılı olmasına rağmen hangisinin daha önce yazıldığının, diğer bir anlatımla yazı yaşının tespit edilemeyeceği bildirilmiş olup, sözleşme tarihinde dava dışı şirket ortağı olan davalının sözleşmeyi imzaladığı ve imzalanan sözleşmede kefalet limitinin belirli olduğu anlaşılmakla, geçerli bir kefalet sözleşmesi bulunduğu kabul edilmelidir. Davalı tarafça itiraz dilekçesinde ibraz edilen Yargıtay ….. HD’nin 22/05/2007 tarih, …. Esas , ….. Sayılı kararına somut olarak uygun bulunmadığı, belirtilen kararda bir kefilin kefalet limitini sonradan diğer kefillerden ayrıştırmasının söz konusu olduğu görülmüştür. Diğer yanda davalının sözleşme sonrası dava dışı şirket ortaklığından ayrılması ile kefalet sözleşmesi geçersiz hale gelmez, diğer bir anlatımla geçerli şekilde kurulmuş olan kefalet sözleşmesinde istifa söz konusu değildir. Bu durumda mahkememizce davalının kefalet nedeniyle sözleşme konusu borçtan sorumlu olduğu kabul edilmiştir. Mahkememizce yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda, bankaca ödenen çekler nedeniyle 8.240,00TL davacı alacağı bulunduğu, bakiye kısım yönünden alacağın kanıtlanamadığı anlaşılmakla, davanın kısmen kabulüne, davalı itirazının 8.240,00TL asıl alacak üzerinden iptaline, alacak likit olduğundan %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, takibin sözleşme ile belirlenen temerrüt faiziyle birlikte devamına ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen bu hüküm İBAM …… HD. …. Esas ve …. Karar sayılı ilamıyla “Davalı vekili, kefalet sözleşmesinin TBK’nın 20 ve devamı maddeleri gereği genel işlem koşulları kapsamında denetlenmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davaya dayanak kefalet sözleşmesi ise 6098 sayılı TBK’nın yürürlük tarihinden önce imzalanmıştır. Bu nedenle söz konusu sözleşmenin, 818 sayılı BK’da bulunmayan ve sonradan yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’da düzenlenen genel işlem koşulları denetimine tabi tutulması mümkün değildir. Bu itibarla davalı vekilinin kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğu yönündeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Diğer yandan asıl borçlunun ekonomik durumunun kötüleşmiş olması aşırı ifa güçlüğü olarak değerlendirilemeyeceği gibi, müteselsil kefil olan davalının bu gerekçeyle kefalet sorumluluğunun sona erdiğinden söz etmeye de olanak yoktur.
Davacı tarafından takip talebinde ve dava dilekçesinde, ticari kart alacağı ile çek sorumluluk bedellerinden kaynaklanıp nakde dönüşen alacağın tahsili ile gayrinakit alacağın depo edilmesi talep edilmiştir. Hükme esas alınan ek bilirkişi raporunda ise davacı banka tarafından ödenmiş olan karşılıksız çek yasal sorumluluk tutarları tespit edilmiş olup, depo edilmesi gereken bakiye çek sorumluluk tutarı olup olmadığı değerlendirilmediği gibi davacının nakit alacak talebi değerlendirilmemiş, nakde dönüşen çek sorumluluk tutarlarından kaynaklanan akdi ve temerrüt faizi ile BSMV hesaplaması yapılmamıştır. Bu nedenle mahkemece sadece nakde dönüşen çek sorumluluk tutarından asıl alacağa hükmedilerek, davacının diğer alacak ve depo talebine ilişkin herhangi bir inceleme yapılmadan fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Bu nedenle hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü kapsamında takip ve dava konusu alacağın dayanağı, kredilerin nelerden ibaret olduğu, nakit alacak ve depo talebinin dayanaklarının davacı tarafa açıklatılması, mahkeme kasasında olduğu anlaşılan dayanak genel kredi sözleşmesinin bir örneğinin dosya arasına alınması, hesap ekstrelerinin okunaklı suretlerinin getirtilmesi suretiyle, bankacılık alanında uzman bilirkişi atanarak yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle; davalının genel kredi sözleşmesi ve sonra imzalanan ….. kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanan borçtan sorumlu tutulup tutulamayacağı, takip ve dava konusu nakit ve gayri nakit alacak tutarları ile akdi ve temerrüt faiz oranlarına göre talep edilebilecek alacak ferilerinin tespit edilerek sonucuna göre karar verilmelidir. ” gerekçesiyle kaldırılmıştır.
Bunun üzerine mahkememizce gerekli araştırmalar yapılmış olup yeniden bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Dava, genel kredi sözleşmesine dayalı alacağa yönelik takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Somut olayda; temlik eden davacı banka ile dava dışı …… Mağazacılık arasında 09.06.2010 tarihli genel kredi sözleşmesi ile 06.01.2011 tarihli business card üyelik sözleşmesi akdedildiği, davalının da 09.06.2010 tarihli genel kredi sözleşmesini müteselsil kefil olarak imzaladığı, sözleşmede asıl borçluya tanınan kredi limiti ile kefalet limitinin 250.000-TL olarak gösterildiği, borçlu şirket tarafından kredi borçlarının ödenmemesi üzerine hesabın 27.195,23-TL taksitli kredi borcu yönünden 22.10.2014 tarihinde, 2.014,23-TL kredi kartı borcu ve 23.741,71-TL çek yaprağı sorumluluk bedeli yönünden ise 21.11.2014 tarihinde kat edildiği; 22.10.2014 tarihli ihtarnamenin 28.10.2014 tarihinde, 21.11.2014 tarihli ihtarnamenin ise 02.12.2014 tarihinde tebliğ edildiği, bu nedenle davalı kefilin taksitli kredi borcu yönünden 05.11.2014 tarihinde, kredi kartı borcu ile çek sorumluluk bedeli yönünden ise 10.12.2014 tarihinde temerrüde düştüğü, davacı banka tarafından davalı aleyhine toplam 26.278,56-TL ödenmiş çek yasal sorumluluk bedeli, 2.036,14-TL nakit alacak ve 1.951,99-TL masrafın tahsili ile 23.741,71-TL çek yasal sorumluluk bedelinin depo edilmesi istemiyle 25.12.2014 tarihinde ilamsız takip başlatıldığı anlaşılmaktadır.
Kefalet sözleşmesinin imzalandığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı BK’nın 484. maddesi uyarınca kefalet sözleşmesinin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olduğu kefalet limiti, belirli bir miktarın gösterilmesi gereklidir. Müşterek borçlu ve müteselsil kefiller, asıl borçlunun borcundan (asıl borçlunun temerrüdü dahil) kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları ile sorumludur.
Somut olayda her ne kadar kefalet limitinin sözleşmeye sonradan eklendiği iddia edilmişse de, bu husus kanıtlanamamıştır. Kaldı ki istikrar kazanmış Yargıtay kararlarıyla da belirlendiği üzere, genel kredi sözleşmesinde kredi limiti açıkça gösterilmiş olduğundan, bu limitin aynı zamanda kefalet limiti olduğu kabul edilmelidir. Dolayısıyla somut olayda davalı kefil takip öncesinde temerrüde düşürülmüş olmakla, asıl borç ile birlikte kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olacaktır.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda; davacı ….. Bankası A.Ş. tarafından davalıdan olan alacaklarından sadece ödemiş olduğu çek taahhüt bedellerinden oluşan nakit alacağı ile kredi kartı kaynaklı nakit alacağını ….. A. Ş. ne devredildiği, çek taahhüt bedeli kaynaklı nakit depo edilmesi gereken gayri nakit alacağın devredilmediği. banka taahhüdü olan ve depo edilmesi talep edilen çek taahhüt bedeline ilişkin banka sorumluluğu, yukarıda geniş olarak anlatıldığı üzere çek kanununun ilgili maddeleri gereği 30.06.2018 tarihinde bitmiş olup, davalı tarafından bu bedelin depo edilmesinin istenemeyeceği, bankanın kredi kartı hariç tüm nakit alacağının çek taahhüt bedellerinin ödenmesi kaynaklı olup, anapara tutarının 8.240,- TL olarak belirlendiği, kredi kartı kaynaklı anapara alacağının ise 801,48 TL olduğu, akdedilen sözleşmenin 71. Maddesi uyarınca nakde dönen gayri nakdi krediler için nakde dönülen tarihten itibaren kısa vadeli kredilere uygulanan faiz oranının 2 katı kadar faiz aşınacağının hüküm altına alınmış olması nedeniyle ödenen çek garanti bedelleri için faiz talebinde bulunabileceği, akdedilen sözleşmenin 5 ve 70 maddesi gereği kredi kartı dahil kullandırılan tüm krediler kaynaklı alacağının da işbu sözleşme kapsamında olduğunun kabul edilebileceği, bu durumda davacının davalıdan toplam alacağının 22.525,13 TL olduğu belirtilmiştir. Alınan bilirkişi raporunun hükme ve denetime elverişli olduğu değerlendirilmekle davanın kısmen kabulüne dair aşağıda yazılı şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; davalının Bakırköy ….. İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasına yapılan itirazının 9.041,48TL asıl alacak, 10.982,53TL işlemiş faiz, 549,13TL BSMV, 1.951,99TL masraf olmak üzere toplam 22.525,13TL alacak üzerinden İPTALİNE, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanarak ve takip talebindeki diğer koşullar ile devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Hükmedilen alacağın %20’i olan 4.505,02TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 1.538,69TL ilam harcından peşin alınan 922,33TL harcın mahsubu ile bakiye 616,36TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen 27,70TL Başvuru Harcı, 922,33TL Peşin Harç olmak üzere toplam 950,03 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından sarf edilen 3.500,00TL bilirkişi ücreti, 355,20TL posta masrafı olmak üzere toplam 3.855,20TL’den kabul red oranına göre hesaplanan 1.607,87TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın iş bu davacı üzerine bırakılmasına,
6-Davalı tarafından sarf edilen 35,00TL’den kabul red oranına göre hesaplanan 20,40TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan kısmın iş bu davalı üzerine bırakılmasına,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.200,00TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
8-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.200,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
9-HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra artan avansın taraflara iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/02/2023

Katip ….
¸e-imzalıdır

Hakim ….
¸e-imzalıdır