Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/913 E. 2022/884 K. 27.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/913 Esas
KARAR NO : 2022/884

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/10/2021
KARAR TARİHİ : 27/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 05/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından sahte senede istinaden Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün …. E. sayılı dosyası(Dosya yenilenmeden önce Küçükçekmece ….. İcra Müdürlüğü’nün …. E. sayılı dosyası olarak takip başlatılmıştır) ile başlatılan takipte öncelikle teminat aranmaksızın takibin durdurulması, icra takibine konu 30.000-TL. Tutarlı senet yönünden imza inkarı nedeniyle davalı tarafa borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf cevap dilekçesi sunmamıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, davacının dava konusu senet nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Taraflar arasında davaya konu 30.000,00TL bedelli senetteki imzanın davacıya ait olup olmadığı, davacının bu senet yönünden borçlu olup olmadığı noktasında uyuşmazlık olduğu tespit edilmiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran; iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur. (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi)
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu, ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira, davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir. (Hukuk Genel Kurulunun 17.12.2003 gün ve E:2003/19-781, K:2003/768; 12.10.2011 gün ve E:2011/19-473, K:2011/607; 04.12.2013 gün ve E:2013/19-89, K:2013/1645; 14.05.2014 gün ve E:2013/19-1155, K:2014/660 sayılı ilamları)”
“Menfî tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalıya(alacaklıya) düşer.” (Arslan, Yılmaz, Taşpınar Ayvaz, Hanağası; İcra ve İflas Hukuku, Ankara 2019, s.227)
Mahkememizce bilirkişi incelemesi yapılmış olup alınan bilirkişi raporunda; borçlu imza ve yazılarının davalı eli ürünü olmadığı belirtilmiş, ATK raporunda ise mevcut yazıların tarafların eli ürünü olmadığı, imzaların ise taklidi kolay olması nedeniyle tespit edilemediği belirtilmiştir.
Mahkememizce davacının eli ürünü olup olmadığına dair bilirkişi incelemesi yapılmak üzere imza incelemesine esas belge asılları toplanmış ancak senet aslı olmadığından rapor düzenlenememiştir. Senet aslını sunmak üzere ispat yükü üzerinde olan davalı tarafa ihtaratlı kesin süre verilmiştir ancak senet aslı sunulamadığından inceleme yapılamamıştır.
HMK’nin ispat yükünü düzenleyen 190. maddesine göre ispat yükü; kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. İşbu menfi tespit davası yönünden ispat yükü davalıda ulunduğundan ve verilen kesin süreye rağmen senet aslı sunulmadığından davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, davalı tarafın kötüniyetli olduğu ispatlanmadığından kötüniyet tazminat talebinin ise reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile; takibe konu 10/11/2016 düzenleme, 20/02/2017 vade tarihli 30.000,00TL tutarlı senet nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline,
2-Davacı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 2.049,30TL ilam harcından peşin alınan 512,33TL harcın mahsubu ile bakiye 1.536,97TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen 900,00TL bilirkişi ücreti, 224,30TL posta masrafı, 59,30TL başvuru harcı, 512,33TL peşin harç olmak üzere toplam 1.695,93TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.200,00TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
6-HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra artan avansın taraflara iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/09/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır