Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/739 E. 2022/139 K. 07.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/739 Esas
KARAR NO : 2022/139

DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/08/2021
KARAR TARİHİ : 07/02/2022
KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/02/2022
Davacı tarafından mahkememizde açılan davada yapılan yargılama sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan dava dilekçesinde özetle; müvekkili ……. ve davalı/borçlu arasında “Bakırköy …… Noterliği’nin 07/11/2019 tarihli ……. yevmiye numaralı Düzenleme Şeklinde Taşınmaz Satış Vaadi ve Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi” imzalandığını, müvekkili tarafından sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerin eksiksiz ve tam olarak yerine getirildiğini, fakat borçlu tarafından sözleşme hükümlerinin ihlal edildiğini, bunun üzerine müvekkili adına davalıya gönderilen Beyoğlu …… Noterliği’nin 31/05/2021 tarihli ……. yevmiye numaralı ihtarname ile; 15/09/2020 tarihinde ödenmesi gereken 76.330,00-TL, 20/12/2020 tarihinde ödenmesi gereken 76.330,00-TL, 15/02/2021 tarihinde ödenmesi gereken 95.412,00-TL, 25/05/2021 tarihinde ödenmesi gereken 95.412,00-TL,30/07/2021 tarihinde ödenmesi gereken 38.165,00-TL olmak üzere toplamda 381.649,00-TL alacağının olduğunu, borçluya gönderilen ihtarnameye herhangi bir cevap verilmediği gibi bir ödeme de yapılmadığını, akabinde Bakırköy …… İcra Müdürlüğü’nün ……. Esas sayılı dosyası ile taraflar arasında akdedilen sözleşmeye istinaden icra takibi başlatıldığını ancak davalı tarafından 24/06/2021 tarihinde borca itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu, bu nedenlerle yapılacak tensip ile birlikte İİK’nın m. 257 ve devamı maddeleri uyarınca (dava değeriyle sınırlı olacak şekilde) davalının menkul-gayrimenkul ve 3.kişilerde bulunan hak ve alacakları ile ilgili olarak ihtiyati haciz-ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ederek İtirazın iptali ile takibin kaldığı yerden devamını, takip alacağının %20’sinden az olmamak üzere borçlunun icra inkar tazminatına mahkum edilmesini ve yargılama giderlerinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili tarafından mahkememize sunulan cevap dilekçesinde özetle; adresteki dairenin kendisine ait olduğunu, bu daire üzerinde şerh olduğunu, binanın kentsel dönüşüme girdiğini, bunun üzerine müteahhitin araya girdiğini, bu dairenin üzerine araştırmalar yaptıklarında dairenin yenilenmesi için kendisinden para istediklerini, kendisinin ise maddi durumunun olmadığını belirttiğini, dairenin üzerinde şerh olmasından ötürü daireyi satamadığını, müteahhit ve bina sakinleri ile birlikte noter huzurunda dairenin üzerindeki sorunları anlattığını, fakat müteahhit ve bina sakinleri noter huzurunda tarafına “daire satılana kadar biz seni idare ederiz.” şeklinde beyanda bulunduklarını, bu sözler üzerine ödeme koşulları adı altında bir sözleşmeye imza attığını, dairenin üzerindeki şerhin halen devam etmekte olduğunu, mahkeme sürecinin sonuçlanmadığını, davacı müteahhitin bu durumları bilmesine rağmen dava açtığını, haksız ve usulsüz dava açılan dava hukuka aykırı olduğunu, şerhin kalması ile birlikte tarafını dava eden davacıya daireyi satıp davacının vade farkı ile birlikte ödeme yapacağımı taahhüt ettiğini, bu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
DELLİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında akdedilen taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan alacağa bağlı başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olması yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunun veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.
Diğer taraftan 6102 sayılı TTK’nın 19/2 maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin, diğeri içinde ticari iş sayılması davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, 6102 sayılı TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar dışında, ticari davayı ticari iş esasına göre değil ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 Sayılı Kanununun 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı TTK’nın 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır.Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleriyle diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunununda ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 Sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkemelerce ve istinaf aşamasında Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından re’sen incelenir.
Bu durumda eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur.
HMK Madde 2’ye göre, “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk mahkemesidir.”
Dava konusu uyuşmazlıkta mahkememizce yapılan araştırmada davalı tarafın tacir sıfatının bulunmadığının anlaşıldığı, taraflar arasındaki sözleşmeye konu taşınmazın mesken niteliğinde olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari nitelikte olmadığından işbu dava açısından ticaret mahkemelerinin görevli olduğundan bahsedilemeyeceği, bu durumda HMK’nın 2.maddesi uyarınca uyuşmazlığın çözümünde genel görevli mahkemeler olan asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu anlaşılmakla; davanın görev şartı yokluğundan reddi ile Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM-Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK 114/1-c ve 115 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı yokluğundan davanın USULDEN REDDİNE,
2-HMK 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli BAKIRKÖY NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-HMK 331/2. maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-Süresinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde HMK’nun 20. Maddesi gereğince mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek yargılama giderlerinin hüküm altına alınmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.07/02/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır