Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/64 E. 2022/724 K. 19.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/64
KARAR NO : 2022/724

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak)
DAVA TARİHİ : 19/01/2021
KARAR TARİHİ : 19/07/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/07/2022
Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin 19.01.2021 tarihli dilekçesinde özetle; Davacının …….. bank T. A. Ş. nin İstanbul ili Bahçelievler ilçesine bağlı ……… Şubesinin 26 yıllık müşterisi olduğu, davacının olmadan, ondan yazılı veya sözlü hiçbir talimat almadan banka şubesi yetkililerinin döviz hesabını TL ye çevirdikleri, diğer adı ile US Dolarını bozdukları, davacının durumu öğrendiğinde, düşük kurdan bozulan dövizler nedeni ile uğradığı zararın giderilmesi için defalarca Müracaat etmişse de bir sonuç alamadığı, olay nedeni ile bankanın kusurlu olduğu, arabuluculuk müessesesine başvurulduğu, sonuç alınamadığı belirtilerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00TL zararın faizi ile birlikte tazmini, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin karşı taraf yüklenmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı …….. bank T. A. Ş. vekilinin bila tarihli dilekçesinde özetle; dava dilekçesi incelendiğinde davalı yönünden davanın açık ve somut olmadığı, davalı banka hakkında hangi vaka ve gerekçeler ile dava açıldığı, bankadan talebin ne olduğunun somut bir şekilde ortaya konmadığı, dava somutlaştırılmadığından ayrıntılı savunma yapılamadığı, öncelikle bu usuli eksikliğin giderilmesi gerektiği, davanın banka yönünden somutlaştırıldıktan sonra davaya ilişkin savunma haklarını saklı tuttukları, dava dilekçesi eklerinin davalıya tebliğ edilmemesinin Hukuk Mahkemeleri Kanununa aykırı olduğu, belirsiz alacak davası olarak açılan huzurdaki davanın hukuki şart yokluğu nedeniyle reddinin gerektiği, yetki itirazları bulunduğu, bankanın merkezinin 4. Levent / İstanbul olması nedeniyle yetkili mahkemelerin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu, davacının talepleri yönünden zaman aşımı definde bulundukları, talebin zaman aşımına uğradığı, davalı banka tarafından hukuka aykırı veya eksik bir işlem tesis edilmediği, bankaya herhangi bir kusur yüklenemeyeceği, davacının iddiasının gerçeği yansıtmadığı, davacı tarafından oluşturulan talep neticesinde vadesiz USD hesabındaki 788.620,- USD bakiyenin o dönem TCMB döviz kuru üzerinden TL ye çevrildiği, elde edilen 3.678.124,- TL tutarındaki bedelin TL hesabına virman yapıldı akabinde de davacının vadeli hesabında bulunan 250.000,00TL nın da davacı talebi ile kapatılarak bu bedelin üzerine eklendiği, neticede toplam 3.928.124,00TL tutar üzerinden yeni bir vadeli mevduat tesis edildiği, bilindiği üzere banka nezdindeki işlemlerin imza, talimat veya sesli kayıt sistemi kullanarak yapılmasının esas olduğu, ancak yüksek hacir alınmak üzere istisnai olarak işlem yapılabildiği, davacı ile uzun yıllardır süregelen çalışma neticesinde banka personeli ile arasındaki iletişim kurgusunun teamül niteliği kazandığı, işlemlerin …….. yazışmaları ve işlem öncesi telefon görüşmeleri ile gerçekleştirildiği, Hatta davacı tarafından 4.000.000,- TL tutarlı mevduatın diğer bankaya gönderilmesi için yapılan EFT talimatının dahi ……….. uygulamasından resim çekilmek sureti ile gönderildiği, davacı ile banka müşteri memnuniyeti, iş birimi arasında gerçekleşt n görüşmede davacı tarafından telefon ile verdiği talimatla işlem yapılmasının bilgisi dâhilinde olduğu ve kendi isteği ile bu şekilde çalışıldığını açık bir şekilde ikrar ettiği, şifahen yapılmış başka işlemler de olduğu, 10 Temmuzda yapılan 800.000,- TL tutarlı işlemin da aynı şekilde gerçekleştiği, davacı tarafından muhtelif tarihlerde banka tarafından şubeye gelmek sureti ile işlem yapıldığı, 3.928.124,- TL nın virman yapıldığı vadeli hesaba bilgisi dışında yapıldığının beyan edilmediği, anılan hesabın vade dönüştarihinin 13.08.2018 olduğu, bu tarihte müşteriye 65.103,- TL net faiz ödemesi yapıldığı, müşteri tarafından da aynı tarihte şubeye gelinerek gişeden 5.000,- TL nakit çekim yapıldığı, tüm bu işlemler sırasında faiz de alınmasına karşılık davacı tarafından hiçbir beyanda bulunulmadığı gibi huzurdaki davanın ikame ettirilmesinin kötü niyetli olduğu, kaldı ki davacı tarafından 06.08.2018 tarihinde iş bu hesapta bulunan mevduat ile USD alınmak istendiği, ancak oluşan faiz kaybı nedeniyle vadeli dolar alınmaktan vaz geçildiği, tüm bu hususlar değerlendirildiğinde davacının döviz hesabını TL ye çevirdiğini bilmediği iddiasının gerçeği yansıtmadığı, tesis edilen işlemde bankanın herhangi bir kusurunun bulunmadığından davanın reddinin gerektiği, tesis edilen işlemlerde banka çalışanlarının eylemlerinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığından ve bu doğrultuda davacının davalı bankanın eylemleri kaynaklı zararının mevcut olmadığı, davacının kötü niyetli olduğu ifade edilerek; haksız ve mesnetsiz davanın reddi, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin karşı tarafta bırakılmasını talep etmiştir.
Mahkememiz dosyasına bankacı bilirkişiden rapor aldırılmış, bilirkişi ………. tarafından mahkememize sunulan 09/11/2021 tarihli kök ve 17/04/2022 tarihli ek raporlarında özetle; “Davalı bankanın yapılan işlemin müşteri talimatına dayandığı konusunda herhangi bir evrak sunamadığı, bunedenle davalı bankanın kusurlu olduğu, kusursuzluğunun ispatı noktasında delil ikame edemediği, aynı miktarda döviz almak için ilave olarak gereken tutarın (oluşan zararın) müşterinin işlemden haberinin olduğu tarih itibari ile 06.08.2018 tarihi itibarı ile 391.830,02 TL, 13.08.2018 tarihi itibarı ile 1.701.678,48 TL olduğunu” – “10.07.2018 tarihinde yapılan döviz bozum işleminin davacı bilgisi ve onayı dâhilinde yapıldığının kabulü halinde davalı bankanın bu işlemlerden sorumlu tutulamayacağı, Sayın Mahkeme’nin işlemin bankacılık kanunu ilgili maddeleri uyarınca yazılı ve /veya kayıtlı telefon ile yapılmasının gerek şart olduğu kanaatinde olması halinde, davacının hesabın dövize dönüşümünü sözlü olarak beyan ettiği 06.08.2018 tarihi itibarı ile zararının 391.830,02TL, vadeli hesabın kapatıldığı tarih itibarı ile 1.701.678,48 TL olduğu, davacının vadeli hesabından tasarruf yapmış olması nedeniyle 13.08.2018 tarihinde oluşan zararını bildiği bu tarihten sonra parasını şahsi tercihi ile yönlendirebileceği, bu tarihten sonra bankanın yükümlülüğü bulunmadığı” teknik kanaati olarak belirtmiştir.
Davacı taraf düzenlenen bilirkişi raporu doğrultusunda davasını ıslah etmiş ve ıslah harcını da yatırmış olması nedeniyle ıslah talebi kapsamında değerlendirme yapılmıştır.
Dava; davacının davalı bankada bulunan döviz mevduat hesabının bilgisi olmadan TL’ye çevrilmesi sebebiyle uğradığı zararın tazminine dair alacak davasıdır.
Davalı bankanın 10.07.2018 tarihinde davacının sözlü talimatı ve imzaların sonradan tamamlanmak üzere
işlem yaptığı ve 06.08.2018 tarihinde yine davacı tarafından verilen sözlü talimat ile işlem yapılamaması
üzerine 10.07.2018 tarihli işlemin imzasının tamamlanamadığı ve huzurdaki davaya konu edildiği
anlaşılmaktadır.

Mahkememizce hükme esas alınan bilirkişi raporunda; dosya muhteviyatı bilgilere göre davacının 788.620,-USD tutarındaki dövizinin 1 USD = 4,6640 TL kuru ile TL ye
çevrildiği ve TL karşılığının 3.678.124,- TL olarak hesapta bulunan 250.000,- TL ile birleştirilerek vadeli, mevduat
hesabı açıldığının anlaşıldığını, dosyada tarih bulunmamakla birlikte TCMB kurları incelendiğinde işlemin
10.07.2018 tarihinde yapılmış olmasının muhtemel olduğunu, davalı bankanın davacının bu döviz bozma işleminden haberdar olduğu, 06.08.2018 tarihinde tekrar USD almak istediği
ancak faiz kaybı olacağı nedeni ile döviz almaktan vazgeçtiğinin ifade edildiğini, 13.08.2018 tarihinde TL mevduatın vadesinin dolduğu, davacının şubeye gelerek tahakkuk eden 65.103,- TL dan 5.000,- TL çekim yaptığının ifade edildiğini, para çekmiş olması ve hesap için tasarrufta bulunması nedeniyle
davacının en geç 13.08.2018 tarihinde dövizlerinin TL ya çevrildiğinden haberi bulunduğu konusunda bir tereddütün bulunmadığını, bozumu yapılan dövizlerden elde edilen TL tutara hesapta bulunan 250.000,- TL eklenmek sureti ile 3.928.124,- TL tutarlı
vadeli hesabın açıldığını, net faiz gelirinin 65.103,- TL olduğunu, bozulan dövize isabet eden faiz gelirinin 60.959,61 TL olduğunu, aynı miktarda döviz almak için 06.08.2018 tarihinde 391.830,02 TL, 13.08.2013 tarihinde
1.701.678,48 TL ye daha ihtiyaç bulunduğunu tespit edilmiştir.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 6/1. maddesinde; Türkiye’de bir bankanın kurulmasına veya yurt dışında kurulmuş bir bankanın Türkiye’deki ilk şubesinin açılmasına, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun alacağı kararla izin verileceği belirtilmiştir. Aynı Kanun’un 3. maddesinde; yazılı ya da sözlü olarak veya herhangi bir şekilde, halka duyurulmak suretiyle ivazsız veya bir ivaz karşılığında, istendiğinde ya da belli bir vadede geri ödenmek üzere kabul edilen para, mevduat olarak tanımlanmış, anılan Kanun’un 60/1. maddesinde; Kredi kuruluşları ile özel kanunlarına göre yetkili olanlar dışında hiçbir gerçek veya tüzel kişinin, aslen veya fer’an meslek edinerek mevduat veya katılım fonu kabul edemeyeceği, ticaret unvanları ve kamuya yapacakları açıklamalar ile ilân ve reklamlarında bu izlenimi yaratacak ifade ve deyimleri kullanamayacağı düzenlenmiştir. Ayrıca aynı Kanun’un 63. maddesi gereğince, halkın parasının bankalarca değerlendirilmesi sırasında halka güven vermek için kredi kuruluşları (mevduat bankaları ile katılım bankaları) tasarruf mevduatı ve gerçek kişilere ait katılım fonlarının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından sigorta edileceği açıklanmıştır.
Bu düzenlemelerden anlaşılacağı üzere; bankalar, özel yasa ile kurulan ve kendilerine alanlarında çeşitli imtiyazlar tanınan, topladıkları mevduatı ve katılım fonlarını sahteciliklere karşı özenle korumak zorunda olan kuruluşlardır. Bankalar sahip oldukları bu vasıfları sebebiyle bankacılık işlemlerinin güvenilen tarafı konumundadırlar. Bu durum, bankaların bir güven kurumu olarak kabul edilmesini ve bankanın sorumluluğunun özel güven sebebiyle ağırlaştırılmasını gerektirir (Battal, Ahmet; Güven Kurumu Nitelendirmesi Işığında Bankaların Hukuki Sorumluluğu, Ankara, 2001, s. 106). O hâlde, bankalar, ağırlaştırılmış sorumluluğun bir gereği olarak objektif özen yükümlülüğü altında bulunmakta olup, buna karşılık hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. Ayrıca, bu sorumluluğu kaldırmaya yönelik sözleşmeler de geçerli değildir. Zira, sorumsuzluk sözleşmesi hükümlerine sınırlama getiren ve somut olaya uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 115/3. ve 116/3. maddeleri gereğince, özel yasa ile kuruldukları ve kendilerine alanlarında çeşitli imtiyazlar tanındığı için bankaların, hafif kusurlarından dolayı ortaya çıkan sorumluluğunu kaldıran sözleşme hükümleri geçersiz olacaktır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/2. maddesi gereğince; tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır. Ancak bankaların, tacir olarak bütün işlemlerinde basiretli davranma yükümlülüğü herhangi bir tacirden farklılık arz etmektedir. Bu sebeple bankalardan beklenen basiret ölçüsü ve özen yükümlüğü şüphesiz daha ağırdır. Özellikle birer itimat kurumu olan bankaların, aldıkları mevduatları sahtecilere karşı özenle koruma yükümlülüğünün daha da arttığının kabul edilmesi gerekmektedir.
Ayrıca bankalar, adam çalıştıran sıfatı ile de sorumludur. Adam çalıştıranın sorumluluğu 6098 sayılı TBK’nın 66. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde gereğince, adam çalıştıranlara genel nitelikte objektif bir özen yükümlülüğü yüklenmiş ve adam çalıştıranın bir özel hukuk ve bağımlılık ilişkisi içerisinde çalışanlarının kendilerine bırakılan işleri gördükleri sırada hukuka aykırı bir fiille üçüncü kişilere vermiş oldukları zarardan sorumluluğu düzenlenmiştir. Buna göre adam çalıştıranın sorumluluğu, kusursuz sorumluluk türlerinden özen sorumluluğudur. Başka bir deyişle adam çalıştıranın sorumluluğunun kaynağı, adam çalıştıranın çalışanlarını seçerken ve onları çalıştırırken çalışanlar üzerindeki denetim ve gözetim ödevini yerine getirmemesine, kanun tarafından kendisine yükletilen bu tür objektif bir ödevi ihlal etmesine dayanmaktadır (Eren, Fikret; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2017, s. 643).
Adam çalıştıran, yapılacak iş için uygun fikri, mesleki bilgi ve yeteneklere sahip bir kişi seçmekle yükümlüdür. Seçeceği yardımcı kişinin yapacağı iş için vasıflı, yeterli eğitim görmüş, yeni bilgi, yöntem ve tekniği özümsemiş ve izlemiş olmasını arayacaktır.
Adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmadığı için sorumluluk, kendisinin veya emrinde çalışan yardımcı kişinin kusurlu olup olmamasına bakılmaksızın, kusurdan bağımsız olarak doğmaktadır. Sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlâliyle meydana gelen zarar arasında, uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir (Eren, s. 644).
6098 sayılı TBK’nın 66. maddesinde ayrıca adam çalıştırana sorumluluğu kaldıracak nitelikte bir kurtuluş kanıtı getirme imkânı tanınmıştır. Buradaki kurtuluş kanıtı, niteliği itibariyle bir kusursuzluk kanıtı olmayıp, sorumluluktan kurtulma kanıtıdır. Bu nedenle, adam çalıştıran; zararın meydana gelmemesi için somut durumun gerektirdiği her türlü objektif dikkat ve özeni göstermiş olduğunu ispat ederse, sorumluluktan kurtulacaktır.
Sorumluluk şartları gerçekleştiği takdirde, zarar veren, zarar görenin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermek zorundadır. Maddi tazminatın amacı, zarar verici olay meydana gelmese idi, zarar gören hangi durumda bulunacak idiyse o durumun yeniden kurulmasıdır. Başka bir deyişle maddi tazminat zarar görenin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi karşılamalı ve zararın tamamını gidermelidir. Zira tazminatın amacı, zarar vereni cezalandırmak veya zarar göreni zenginleştirmek değildir. Ancak zararlı sonucun doğmasına zarar veren yanında zarar görenin kusuru veya bazı durum ve davranışları ya da umulmayan olaylar da katkıda bulunmuşsa tazminattan belirli bir indirim yapılması hakkaniyete daha uygun düşmektedir. Bu düşünce ile tazminattan indirim sebepleri TBK ve diğer bazı özel kanunlarda düzenlenmiştir.
Nitekim yasa koyucu, birer güven kurumu olan bankaların bazı sorumluluğunu kusursuz sorumlu olarak vasıflandırmıştır. TTK’nın 724. maddesi sahte ve tahrif edilmiş çekin ödenmiş olmasından doğan zararın muhatap bankaya ait olacağını hükme bağlamış, sahteciliğin inandırıcı olup olmadığını, iğfal kabiliyeti bulunup bulunmadığını kanuni unsurlar arasında saymamıştır.
Özet olarak denilebilir ki, birer itimat kurumları olan bankalar, aldıkları mevduatları sahtecilere karşı özenle korumak zorundadırlar. Bu konuda objektif özen borcunun gereği olarak hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. Öte yandan bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilerce istendiğinde veya belli bir vadede aynı veya misli olarak iade etmekle yükümlüdürler (TBK. 386, 387. md). Bankalar hiçbir gerekçe ve bahane ile yararlandıkları mevduatı mudilere iadeden kaçınamazlar. Bu taraflar arasındaki sözleşmenin bir gereğidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19/09/2019 tarihli 2017/153 E. 2019/916 K. sayılı ilamı ile 4. HD. 10/05/2015 tarih 2015/15217 E. 2016/6449 K. sayılı ilamı).
Tüm bu hususular bir bütün olarak değerlendirildiğinde; dosyada bulunan hem teftiş raporu hem de, dava ve beyan dilekçelerinde belirtildiği üzere müşteri imzasının sonradan
alınmak sureti ile işlemlerin yapılabildiği belirtilmektedir. İlgili kanun hükmüne aykırı uygulama yapmak,
sorumluluğu üstlenmek şartıyla bankanın tasarrufudur. Doğacak zararlardan bizzat sorumlu olduğu
açıktır.
Bankanın 10.07.2018 tarihinde yaptığı döviz bozum işlemi Bankacılık Kanunu ilgili maddesinde belirtilen
müşteri hesapları üzerindeki tasarrufların hesap sahibinin yazılı muvafakati veya talimatına istinaden
yapılmasının zorunlu olduğu hükmüne aykırı olarak yapılmış bir işlemdir.
İşleme ilişkin yazılı bir talimat veya kayıtlı telefondan alınmış bir teyit bulunmamaktadır. Bu tür işlemleri
daha önce de yapılmış olmasına karşılık, davalı banka bu işleme yönelik imzalı talimatını
tamamlayamamıştır.
Bankanın yaptığı işlem ilgili kanun hükümlerine aykırı olması nedeni ile sorumluluk bankaya aittir. Ancak
bu işlemlerin yapılageliyor olması ve daha sonra MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ BİRİMİ ile yapılan telefon
görüşmesinde davacının bilgisinin bulunduğunu ifade etmiş olması işlemin davacının bilgisi dahilinde
olduğu anlaşılmıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı zararı hesaplanmış, davacı tarafça 391.830,02 TL üzerinden dava değeri arttırılmıştır. İşlemin davacı tarafın bilgisi dahilinde yapıldığı aradaki süre göz önüne alındığında davacının hesabını kontrol etme yükümlülüğünün bulunduğu, zararın artmasına sebebiyet verdiği kanaatine varılarak mahkememizce %30 müterafik kusur indirimi yapılarak, hesabın kapatıldığı tarih olan 13/08/2018 tarihinden itibaren avans faizi uygulanarak davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Mahkememizce uygulanan müterafik kusur indirimi uyarınca reddedilen miktar yönünden Yargıtay …….. Hukuk Dairesi’nin …….. esas, …….. karar sayılı ilamına istinaden davacı aleyhine vekalet ücretine takdir edilmemiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; 274.281,01TL’nin 13/08/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 18.736,13TL ilam harcından peşin alınan 170,78TL harç ve 6.692,00TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 11.873,35TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine,
3-Davacı tarafından sarf edilen 59,30TL Başvuru Harcı, 170,78TL Peşin Harç, 6.692,00TL Tamamlama Harcı olmak üzere toplam 6.922,08TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa göre alınan 1.320,00TL arabulucu ücretinin kabul red oranına göre hesaplanan 924,00TL’nin davalıdan alınarak Hazineye İrat kaydedilmesine,
5-6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa göre alınan 1.320,00TL arabulucu ücretinin kabul red oranına göre hesaplanan 396,00TL’nin davacıdan alınarak Hazineye İrat kaydedilmesine,
6-Davacı tarafından sarf edilen 750,00TL bilirkişi ücreti, 92,60TL posta masrafı olmak üzere toplam 842,60TL den kabul red oranına göre hesaplanan 589,82TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın iş bu davacı üzerine bırakılmasına,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 27.649,67TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
9-HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra artan avansın taraflara iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.19/07/2022

Katip ……..
¸e-imzalıdır

Hakim………
¸e-imzalıdır

*Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.