Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/574 E. 2022/162 K. 09.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/574 Esas
KARAR NO : 2022/162

BİRLEŞEN DAVA BÜYÜKÇEKMECE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
2005/530 ESAS SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN;

DAVA : İhraç Kararının İptali
BİRLEŞEN DAVA : Men’i Müdahale, Ecrimisil, Tapu İptali Tescil Olmadığı Taktirde Tazminat
DAVA TARİHİ : 03/12/2001
BİRLEŞEN DAVA TARİHİ : 15/06/2005
KARAR TARİHİ : 09/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/02/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan ihraç kararının iptali, Tapu İptali Tescil, Men’i Müdahale, Ecrimisil davalarının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesine açmış olduğu dava dilekçesinde Özetle: Davacının davalı kooperatifin 31/08/2001 tarihli ve 36 sayılı kararı ile kooperatife olan üyelikten doğan borçlarının ödenmemesi gerekçesi ile üyelikten çıkarıldığını, bu kararın hem usül açısından hem de esas açısından hukuka aykırılık arzettiğini, davalı kooperatifin 8 Mayıs 2001 tarihinde Eyüp …… Noterliğinin …… yev. Numarası ile gönderdiği ilk ihtarında ana para borcunun nereden kaynaklandığı ve borcun sebebi ihtarta açıkça belirtilmediğinden bu ihtara cevaben İstanbul ……. Noterliğinden 16 Mayıs 2001 tarih …… yevmiye nolu karşı bir ihtar çekilerek borç iddiasının sebep ve kaynağının sorulduğunu bu ihtara bir cevap verilmediği gibi davacının 2. İhtarı tebellüğ etmediğini, ortaklıktan çıkarma kararının tebliğinde 2. İhtarın çekildiğini öğrendiklerini, böyle bir ihtardan haberleri olmadığını, noter kaydında 2. İhtarnamenin bizzat kendisine tebliğ edildiğini gördüğünü ancak tebligatı tebellüğ edenin davacı olmadığını, imzanın davacıya ait olmadığını, diğer yandan ortaklıktan çıkarılmaya ilişkin gerekçeli kararın davacıya tebliğ ettirilmediğini belirterek davalı kooperatif tarafından verilmiş olan kooperatif üyeliğinden çıkarılma kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı kooperatif beyan dilekçesinde özetle: Davacı …’in kooperatif üyesi iken genel kurulca alınan karar gereği tahakkuk eden üyelik ödentilerini yapmadığından dolayı kendisine iadeli taahüttlü yazı yazıldığını daha sonra 1163 sayılı yasanın 16 ve 27. Maddeleri ve ana sözleşmenin 14. Maddesinin 2. Şıkkı uyarınca 8 Mayıs 2001 tarihli …… yev nolu Eyüp …… Noterliğinden birinci ihtarnamenin gönderildiğini 9 mayıs 2001 tarihinde tebliğ edildiğini 2. İhtarnamenin eyüp …… noterliğinden 26 Haziran 2001 tarihde ……. yev numarası ile gönderildiği, 4 Temmuz 2001 tarihinde tebliğ edildiğini, sonuç olarak yönetim kurulunun 31/08/2001 tarih 36 sayılı kararı ile davacının ortaklıktan çıkarılma kararı alındığını bu kararın Eyüp ……. noterliği 7 Eylül 2001 tarih …… yev. Nolu tebligatı ile bildirildiğini, 8 Eylül 2001 tarihinde tebliğ edildiğini, yasal bekleme süresinde davacı tarafından herhangi bir tebligat gönderilmediği için tebliğ tarihinden 5 ay 7 gün sonra boş olan üyeliğe yeni üye alımı yapıldığını beyan ettiği anlaşılmıştır.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı … tarafından davalılar … ve ……. konut yapı kooperatifi hakkında Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesine açmış olduğu dava dilekçesinde özetle: …… çiftliği …… ada …. nolu parsel üzerinde bulunan C 29 blok B girişi 9 nolu bağımsız bölümün davalı kooperatif üyeliği sıfatı ile davacıya tahsis edildiğini ve karabina olarak dairenin anahtarının teslim edildiğini, 18/11/1999 tarihli yazı ile kendisine tahsis edilen 9 nolu dairenin üzerine isabet eden çatı piyesi içinde 1.175.000.000 TL bedel ödediği takdirde buranın da kendisine tahsis edileceği ve satışının yapılacağının bildirildiğini, davacının bu fazla ödemeyide yaptığını, davalı kooperatif yönetiminin taraflar arasında çıkan bazı ihtilaflar nedeni ile haksız olarak hiçbir borcu bulunmadığı ve daire kendisine teslim edilip kendisi tamamladığı halde kooperatif üyeliğinden davacıyı ihraç ettiğini, ihraç kararının iptali için dava açtıklarını, ihraç kararı kesinleşmediği halde davalı kooperatifin daireyi 3. Şahıs …’ya işgal ettirdiğinden ihtarname keşide edilerek dairenin davacıya ait olduğu bildirilerek tahliyesinin ihtar edildiğini, ihtara cevap verilmediğini, davalı kooperatifin projesinde tek numara olan daireleri zeminde ve tapuda çift numara, çift numara olanları da tek numara olarak numaralandırılmış olup böylece davacıya ait C 29 blok B girişi 9 nolu dairenin zeminde ve tapuda 10 nolu daire olarak numaralandırılarak ve … adına tescil edilerek hem tedbir kararı hem ihtarname hem de ileride verilecek ihraç kararının iptali kararının bertaraf edilmek istendiğini, her iki davalının suu niyetli olduğunu belirterek müdalenin men’i ile tapunun iptaline ve davacı adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde dairenin bugünkü raiç bedelinin davalılardan tahsiline şimdilik geçmiş beş yıllık ecrimisil bedeli 15.000 YTL’nin davalılardan faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVAYA CEVAP: Davalı …… Kooperatifi vekili cevap dilekçesinde özetle: İş bölümü ve görev itirazında bulunduklarını, davacı eski üyenin davalı kooperatife olan yükümlülüklerini yerine getirmediği için ihraç kararı verildiğini, bu kararın kendisine tebliğ edildiğini, yasal süresinde itiraz edilmediği ve çıkartma kararı haklı olduğu için kararın kesinleştiğini, davacının iddia ettiği gibi bir üyeliğin devamı söz konusu olsa idi şimdiye dek kendisi ile eş düzeydeki üyelerin yaptığı gibi aidatlarını ödemiş olması gerektiğini, ancak davacının hem aidatları ödemediği ve hem de üyeliğinin devam ettiğini iddia ettiğini, kötüniyetli olduğunu, kooperatif üyelerine tahsis edilen dairelerin tapuları verilirken tapu sicil müdürlüğü yetkililerinin daire numaralarını kendi usullerine göre yapıldığını ve bu usule göre tespit edilen daireleri hak sahiplerine tespit edildiğini, davacının iddia ettiği gibi bir numara değişikliğine gidilmesinin söz konusu olmadığını, diğer davalının kooperatife üyelik aidatlarını zamanında ödediğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı …’nın 22/09/2005 tarihli duruşmada dava konusu edilen daireyi 2002 yılında diğer kooperatiften kaba olarak satın aldığını, açılan davanın haksız ve yersiz olduğunu belirterek davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır.
DELİLLER: Büyükçekmece Asliye ……. Hukuk Mahkemesine açılan …… E. Sayılı davanın aynı Mahkemenin ……. E. Sayılı davası ile birleştirilmesine karar verildiği görülmüştür.
Büyükçekmece Asliye …… Hukuk Mahkemesi tarafından delillerin toplandığı, mahallinde keşfen inceleme yapılarak işletmeci mimar bilirkişi tarafından 27/05/2003 tarihli 09/03/2005 tarihli ön raporların sunulduğu anlaşılmış, mahkemece 13/12/2005 tarihinde mahkemelerinin yetkisizliği neden ile dava dilekesinin reddine ve talep halinde dosyanın görevli yetkili İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, kararın kesinleşmesi ve süresinde yapılan başvuru ile İstanbul Asliye ….. Ticaret Mahkemesine tevzi olunarak yargılamaya devam olunduğu, 30/01/2008 tarihinde yetkisizlik kararı ile dosyanın Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, kararın kesinleşmesi üzerine dosyanın Bakırköy Asliye …… Ticaret Mahkemesine tevzi olunduğu anlaşılmıştır.
Bakırköy Asliye ……. Ticaret Mahkemesi tarafından bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiği görülmüş, yapılan inceleme sonucu kooperatif uzmanı ve muhasebe uzmanı bilirkişiler tarafından düzenlenen 07/05/2009 tarihli rapor, 13/10/2009 tarihli birinci ek rapor ve 26 Mayıs 2010 tarihli 2. Ek rapor ve 3 Mart 2011 tarihli 3. Ek raporda özetle: ” Davacının davalı kooperatifte C blok 1. Giriş 9 nolu dairenin tahsis sahibi ve kooperatif ortağı olduğunu, ihraç kararının iptali davasının hak düşürücü 3 aylık süre içerisinde açıldığının anlaşıldığını, birinci ve ikinci ihtarlarda istenen ana para ve gecikme zammının toplam ana para ve toplam faiz şeklinde istendiği, aidatların hangi ay ve yıllara ilişkin olduğu aylık tutarların ne olduğu, hangi oranda faiz uygulandığı hususunda herhangi bir açıklama yapılmadığının anlaşıldığını, ihraca dayanak yapılacak ihtarnamelerin kooperatif üyesi nezdinde duraksama yaratmaması istenilen tutarların ayrı ayrı ve denetlebilir biçimde açıklanmasının temel koşul olduğunu, birinci ve ikinci ihtarnamenin usulüne uygun düzenlenmediği bu nedenle davacının ihracına dayanak yapılamayacağının mütala edildiğini, davalı kooperatifin 23/03/1997 tarihli genel kurul ve 21/01/1996 tarihli genel kurul kararlarına göre davacının aylık ödeme miktarının aylar itibari ile belirlenmemiş bulumakta olduğunu, davacı ortağa gönderilen 2. İhtarda borcun tebliğden itibaren 30 gün içinde ödenmesinin bildirildiği, bu ihtarın davacı ortağı 04/07/2001 de tebliğ edildiği, Temmuz ayının 31 çeken bir ay olduğu yasa gereği gönderilen 2. İhtarda verilecek sürenin bir ay olmasının mecburi olduğu bu sebeple ödeme süresi 30 gün olarak keşide edilen 2. İhtarın geçerli ihtar sayılmayacağı, 1163 sayılı K.K 16/son maddesine göre hakkında ihraç kararı verilen ortakların bu ihraç kararının kesinleşmesine kadar tüm ortaklık hak ve yükümlülüklerini muhafaza edeceklerinden genel kurul kararları ile belirlenen aidatları ödemek zorunda olduklarını, incelenen kooperatif genel kurul tutanaklarında 2001 yılından sonra yapılmış bulunan genel kurullarda aidat ödeme kararlarının alınmış olduğunun görüldüğünü, 06/10/2002 tarihli genel kurulda tadilat ve onarım giderleri ve birlik aidatlarının ve mutat ödemelerin yapılması için gündemin 3. Maddesinde 1.570 TL ve 3.1150 TL arasında aidat ödeme kararı alındığını, yine 29/06/2003 tarihli genel kurulda gündemin 11. Maddesi ile tüm üyelerden 450.000 TL aidat toplanması kararı alındığını, ayrıca geç ödeme için aylık %7 faiz kararı alındığının anlaşıldığını, yine 04/07/2004 tarihli genel kurulda gündemin 11. Maddesi ile aylık aidat miktarlarının tespit edildiğini ve geç ödeme için aylık %5 faiz kararı alındığını, 27/06/2007 tarihli genel kurulda ise gündemin 10. Maddesi ile tüm ortaklardan toplanacak aidat miktarlarının belirlenmiş olduğunu, davacının tüm bu ödemelerini yapmamış olduğunu esasen kabul etmiş bulunduğunu, kural olarak hakkında verilen ihraç kararını iptal ettiren ortağın bu dava süresi içinde konuttan yararlanamadığı takdirde bu süre için ecrimisil isteyebileceğini, ne var ki böyle bir talepte bulunulabilmesi için o döneme ait akçalı yükümlülüklerini yerine getirmiş olmasının şart olduğunu, somut olayda ihraç kararından önce dairenin kendisine teslim edilmiş olduğunu davacının dilekçelerinde kabul etmekte olduğu ecrimisil taleplerinin ihraç kararından sonraki döneme ait olduğu bu dönemde ise herhangi bir aidat ödemesinin mevcut olmadığı, davacının tescil taleplerinin ise tescil tarihinde kooperatife karşı akçalı yükümlülüklerinin yerine getirilmesi şartına bağlı olacağını” beyan etmişlerdir.
Bilirkişi heyetinin ek raporlarına yönelik itirazları kapsamında yeni bir bilirkişi heyeti tayin edilerek yapılan inceleme sonucu 14/04/2012 tarihli rapor ve 17/09/2013 tarihli ek rapor düzenlenmiş hukukçu kooperatif uzmanı ve mali müşavir bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda özetle: ” davalı kooperatife ait 1992-2006 yıllarına ait muavin defterlerin irdelenmesinde hesaba borç olarak genel kurul kararlarının vade farkı ihtarname masrafları senet protesto masrafları ve ödenmediği iddia edilen senetlerin dökümlerinin kaydedildiği alacak olarak ise senet girişleri ve tahsilat makbuzlarının kaydedilmesi neticesinde davacı üyenin üyelikten çıkarıldığı tarih olan 31/08/2001 tarihi itibari ile kooperatifin muavin dökümüne göre davacı üyeden 2.334.090.376 TL (2.334,09 TL) alacaklı olduğu, iş bu alacak bakiyesinin 2002,2003,2004,2005,2006 yıllarında da aynen devam ettiğinin görüldüğü, genel kurul toplantılarında alınan kararlar davacı tarafından sunulan senet makbuz vs. belgeler ile davalı kooperatifin davacı ile ilgili cari hesabında vade farkı tahakkuku ve ihtar masrafları tahakkuku olmadan 24/01/2000 tarihli protokol ile yapılan 3.000 TL lik ödeme de davacının yaptığı ödeme olarak dikkate alınmak sureti ile davacının kooperatiften 3.916.549,412 TL (3.916,55 YTL) alacaklı olduğu, mahkemece 24/01/2000 protokol tarihinden sonraki genel kurullarda kararlaştırılan aidatların davacı tarafından ödenmesi halinde tapu iptali ve tescili işleminin kabul edilebileceği kanısında olması ihtimaline karşılık yapılan hesap sonucu davacının kooperatife 2.424.930,588 TL (2.424,93 YTL) borcu bulunduğunun anlaşıldığı, davacıya gönderilen ihtarlarda aidatın dayanağı olan genel kurul kararları belitilmediği gibi ana para borcunun ilgili olduğu aylar ve miktarlarının belirtilmediği aynı şekilde istenen faizin dayanağı ve nasıl hesaplandığının da belirtilmediği, bu durumda K.K 27 maddesi uyarınca ihraç kararının mevzuata ve usule uygun olmadığı kanaatine varıldığını, 1163 sayılı kanunun 16/son ve 27. Maddesi kooperatif tip ana sözleşmesinin 14/ son maddesi ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre haklarındaki çıkarma kararı kesinleşmeyen ortakların yerine yeni ortak alınamayacağı, mahkemece ihraç kararının iptaline karar verilmesi halinde davacının üyeliğinin kesintisiz devam etmiş olacağı, davacının kooperatife olan aidat ve faiz borcunun tespitinde kooperatif defterlerindeki kayıtlara göre değil genel kurullarda alınan kararlara göre hesap yapılması gerektiği, kooperatif yönetim kurulu başkanı ve bir üyesi tarafından imzalanan 24/01/2000 tarihli protokolde davacının geçmişten kalan bütün borçlarının (ayrıca su elektrik ısınma tapu ve şerefiye farkının) 3.000 TL olarak elden ödendiği ve böylece bütün borçların kapatıldığının belirtildiği, bu protokolün tahsilat makbuzu niteliğinde olduğu, protokolle yapılan 3.000 TL’lik ödemenin davacının yaptığı ödeme olarak dikkate alınması gerektiği, bu belgenin aynı zamanda davacının tapu almaya hak kazandığının ve kooperatife 24/01/2000 tarihi itibari ile hiçbir borcunun kalmadığını da gösterdiğini, her ne kadar davalının tapu iptali isteminin kabul edilmesi için kooperatife olan aidat borçlarını ödemesi gerekirse de 24/01/2000 tarihli protokol ile davacının kooperatife olan tüm borçlarını ödediğinin kooperatif yetkililerince ayrıca ve açıkça belirtildiğine göre 24/01/2000 tarihi itibari ile tapu almaya hak kazandığı kanaatine varıldığını, 24/01/2000 protokol tarihinden sonraki kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan aidatların ödenip ödenmemesinin sonuca etkili olmadığını, davacının müdehalenin önlenmesi isteminin haklı ve yerinde olduğunu, davacının ortaklıktan ihraç ve tapu iptali tescil isteminin kabulü halinde zamanında teslim edilmeyen iş bu daire ile ilgili yararlanamadığı süre için ecrimisil isteyebileceğini” ifade etmişlerdir.
İş bu dosyanın Bakırköy Asliye …… Ticaret Mahkemesinden devir yolu ile mahkememize tevziini müteakip davalı kooperatifin defter kayıt ve belgeleri tüm genel kurul kararları incelenmek sureti ile 24/01/2000 tarihli protokolün kooperatif kayıtlarında bulunup bulunmadığı ve var ise davacının ödenmemiş aidat borcu ve faizinin ne olduğu hususlarının bu aşamaya kadar alınan tüm rapor ve ek raporlar ile bunlara yönelik beyan ve itirazlarda değerlendirilmek sureti ile bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verilmiş yapılan inceleme sonucu düzenlenen 17/09/2013 tarihli ek raporda özetle: ” davacının ihraç kararına karşı yasal sürede dava açtığı ve ihraç kararının usulsüz olduğu kanaatine varıldığından dolayısı ile ortaklığın kesintisiz olarak devam ettiği bu nedenle yerine yeni ortak alınamayacağı ve kendisine tahsis edilen dairenin bir başkasına verilemeyeceği, ilk ortak kendisi olduğu için öncelik hakkının bulunduğu, kooperatif tarafından ibraz edilen defterlerde 24/01/2000 tarihli protokol ile ilgili bir kayıt bulunmadığının görüldüğü, 24/01/2000 tarihli protokolün kooperatif açısından bağlayıcı olduğunun kabulü halinde davacının protokol tarihi itibari ile hiçbir borcunun bulunmadığı ve tapu iptali tescil istemi ile müdahalenin men’i isteminin yerinde olduğu, 24/01/2000 tarihli protokolün kooperatif açısından bağlayıcı olmadığının kabulü halinde genel kurul kararlarına kooperatif kayıtlarına kasa evrakı olarak sunulan senet ve tahsilat makbuzu asıllarına ve protokol ile 3.000 TL ödendiğinin kabulüne göre davacının kooperatife 2.524,93 TL borçlu bulunduğu, bu tutarla kök rapordaki 2.424,93TL arasındaki 100.00 TL farkın 100.00 TL tutarlı senetle ilgili mükerrer olarak yapılan tahsilat kaydının düzeltilmesinden kaynaklandığı” ifade edilmiştir.
Aşamalarda davacı …’in veraset ilamı ibraz edilerek mirasçılarının vekaletnameleri sunulmak sureti ile davaya katılımlarının sağlandığı anlaşılmış, davacı …’in dava tarihinden sonra 23/02/2012 de vefat ettiği görülmüştür.
GEREKÇE:Asıl dava kooperatif ortaklığından ihraç kararının iptali, birleşen dava ise davalı kooperatif tarafından diğer davalıya tahsis ve tapuda tescil edilen taşınmazın tapusunun iptali ile adına tescili terditli olarak taşınmazın raiç değerinin tahsili, müdahalenin men’i ve ecrimisil taleplerine ilişkindir.
Davacı …’in davalı kooperatif ortaklığından ihracına ilişkin alınan kararın iptali talebi yönünden yapılan değerlendirmede; davanın yasal 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı davalı kooperatif tarafından davacıya keşide edilen 1. ve 2. ihtarnamelerin içeriğinde ana para borcu ve gecikme faizi toplamlarının belirtilmiş olduğu anlaşılmakla ihtarnamelerin içeriğinde talep edilen ana para ve faiz miktarının hangi ay ve yıllara ilişkin hangi miktarlarda olduğu talep edilen faizin dayanağı ve hangi oranlar üzerinden nasıl hesaplandığı hususlarını içerir şekilde ayrıntılı ve açık olarak belirtilmesi gerekirken ihtarnamalerin bu hususları ihtiva etmediği anlaşılmakla ihraç kararına esas alınamayacağı mahkememizce kabul edilerek davacı …’in ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin alınan kararın iptali talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Birleşen dava yönünden tüm dosya kapsamı uyarınca yapılan değerlendirmede; davalı kooperatifin davacının üyelikten ihracına ilişkin 31/08/2001 tarihli yönetim kurulu kararı aleyhine açılan dava devam ederken davalı kooperatif tarafından davacıya tahsis edilen dairenin birleşen davada davalı …’ya tahsisle tapuda adına tescil olunduğu anlaşılmaktadır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 16/son maddesi uyarınca hakkında ihraç kararı verilen ortaklar bu ihraç kararının kesinleşmesine kadar tüm ortaklık hak ve yükümlülüklerini muhafaza edeceklerinden genel kurul kararları ile belirlenen aidatları ödemek zorundadırlar.
Davacı peşin ödemeli ortak statüsünde olmadığından 03 Mart 2011 tarihli ek bilirkişi raporu içeriğinde belitildiği üzere davalı kooperatifin 2001 yılından sonra yapılmış bulunan genel kurullarda alınan aidat ödeme kararları ve ayrıca geç ödemeler nedeni ile uygulanacak faiz oranına ilişkin alınan kararlar ortaklar arasındaki eşitlik ilkesi gereği davacı yönünden de bağlayıcı olup, ihraç kararından sonra davacının herhangi bir ödeme yapmadığı hususu her iki yanın kabulündedir.
Davacı 24/01/2000 tarihli protokole dayalı olarak davalı kooperatife başkaca borçları bulunmadığını iddia etmiş ise de davalı tarafından imzası inkar edilen ancak belge aslı dosya kapsamına sunulamadığından imza incelemesi yapılamayan 24/01/2000 tarihli protokol fotokopisinin tetkikinde yönetim kurulu başkanı ve yönetim kurulu üyesi isim ve imzalarını taşıyan belgede “31/12/1997 tarihinde kendi dairesini kendisi tamamlaması için anahtarın yönetim kurulunca verildiği kooperatifin tasfiye olacağını bildirip geçmişten kalan borçlarını ödeyip su, elektrik, ısınma, tapu ve dairenin cadde olması nedeni ile şerefiye parasını ödeme yapılıp hesapların kapatılması için görüşme yapıldığı, …’in 3.000.000.000 TL yönetim kurulu başkanı ve yönetim kurulu üyesinin birebir elden bütün borçlarını kapatmış olduğu” hususlarını içerdiği anlşılmış, yapılan bilirkişi incelemesinde bu protokolün kooperatif defter ve kayıtlarında yer almadığı görülmüş olmakla, aslı sunulamayan ve kooperatif kayıtlarında yer almayan protokol fotokopisi içeriğine göre davacı tarafından kooperatife 3.000.000.000 TL ödeme yapıldığı iddiası kanıtlanamamış olmakla birlikte protokol fotokopisinde belirtilen ödemenin yapılmış olduğunun kabulü halinde dahi protokol tarihi olan 24/01/2000 tarihinden sonraki dönemde alınan genel kurul kararları gereği davacının aidat ödeme yükümlülüğünün devam ettiği, davacının tapu iptali ve tescil davasını açmış olduğu 15/06/2005 tarihi itibari ile 2001 yılından sonra yapılan genel kurullarda alınan aidat ödeme kararları ve geç ödemeler nedeni ile uygulanacak faiz oranlarına ilişkin kararlar nedeni ile davacı yanın davalı kooperatife borcunun varlığı sabit olup her ne kadar mahkememizce davacının ödenmemiş aidat borcu ve faizinin hesaplanması yönünde ek rapor düzenlenmesi talep edilen bilirkişi heyetince 17/09/2013 tarihli ek raporda protokolde öngörülen ödemede nazara alınarak davacının ödenmemiş aidat borcunu 2.424,93 TL olarak hesaplandığı ancak gecikme faizi hesabının yapılmadığı anlaşılmış ise de davacının üyeliğinden dolayı kendi adına tapu iptali ve tescil isteyebilmesi için davalı kooperatife karşı parasal yükümlülüklerini yerine getirdiğini tüm ödemeleri bitiren diğer üyelerle eşit durumda olduğunu ispatlaması gerekli iken davacının birleşen dava tarihi itibari ile sureti sunulan ve kooperatifin kabulünde olmayan protokolde belirtilen ödemenin kabulü halinde dahi gecikme faizi hariç 2.424,93TL borcunun bulunduğu anlaşılmış olmakla ihraç kararı kesinleşmediği için kooperatife olan parasal yükümlülüğün devam etmesi sebebi ile davacının tapu iptali tescil, terditli olarak tazminat men’i müdahale ve ecrimisil taleplerinin birleşen dava tarihi itibari ile yerinde olmadığı kanaati ile birleşen davanın reddine karar verilmiş, iş bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 23.HD 2014/2082 – 6304 EK sayılı ilamıyla “ihraç kararının iptaline ilişkin asıl davada verilen karar, davalı kooperatifçe temyiz edilmemekle kesinleştiğinden bu husus bozma nedeni yapılmamıştır. Mahkemece asli talebin esastan reddine karar vermedikçe fer’i talebi inceleyemez, bu bağlamda birleşen dava yönünden özellikle üye olup da konut verilmeyen üyelerin eksik ödemesinin bulunması halinde dahi konut karşılığı tazminat isteyebileceğinin gözden kaçırılması doğru olmamış, her bir talebin ayrı ayrı ele alınıp gerekçelendirilmesi gerektiği” gerekçesiyle yerel mahkeme kararını bozmuştur.
Yargıtay bozma ilamı kapsamında dosya en son bilirkişi heyeti ……. ve …….’e tevdii edilmiş, bilirkişi heyeti düzenlemiş olduğu 18/01/2018 tarihli raporlarında Yargıtay uygulamasına esas formüle göre yapılan hesaplamaya göre davacının yapmış olduğu ödemeler karşılığında kendisine konut tahsis edilmemesi nedeniyle talep edebileceği tazminat miktarının 126.018,87-TL olduğunu teknik kanaatleri olarak belirtmişlerdir.
Davacı vekili birleşen dava yönünden bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen rapor kapsamında dosyaya sunmuş olduğu 30/05/2018 tarihli dilekçesi ile davasını ıslah etmiştir.
Her ne kadar davacı vekili düzenlenen 18/01/2018 tarihli bilirkişi heyet raporuna göre davasını 126.018,87-TL üzerinden ıslah etmiş ise de, Yargıtay bozma ilamından sonra ıslah yapılamayacağından (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 2015/1 esas 2016/1 karar sayılı ilamı, Yargıtay 9.HD 2018/4808 – 11036 EK sayılı ilamında da belirtildiği üzere) davacı tarafın ıslah talebi davalı kooperatif vekilinin 57.436,49-TL alacağın varlığını kabul etmesi kapsamında değerlendirilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda; asıl dava yönünden bozma ilamından önce mahkemece verilen davacılar murisi …’in ortaklıktan çıkartılmasına ilişkin kararın iptaline ilişkin hüküm temyiz edilmediğinden kesinleştiği anlaşılmakla asıl davadaki bu talep yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, birleşen dava yönünden davalı … kooperatif üyesi olarak kabul edilip dava konusu taşınmaz adına tescil edilmiş olduğundan iş bu davalı aleyhine açılan men’i müdahale, ecrimisil ve tapu iptal tescil davasının yeni malik olması nedeniyle reddine, birleşen dava yönünden davalı kooperatif aleyhine açılan men’i müdahale, ecrmisil ve tapu iptal tescil isteminin davacılar murisinin kooperatif üyesi olarak yükümlülüklerinin tamamını yerine getirmediğinden keza reddine, ancak birleşen dava yönünden terditli olarak tapu iptal ve tescil istemi kabul edilmediği taktirde tazminat isteminin Yargıtay bozma ilamı kapsamında yapılan değerlendirme sonucunda düzenlenen bilirkişi raporuna göre davacının talep edebileceği tazminat miktarının 126.018,87-TL olduğu, bu miktar üzerinden dava ıslah edilmekle birlikte bozma ilamından sonra ıslah yapılamayacağından ıslah talebi, davalı kooperatif vekili tarafından kabul edilen 57.436,49-TL üzerinden değerlendirilmesi gerektiği, birleşen dava yönünden tapu iptal tescil ve tazminat için belirtilen dava değeri 15.000-TL olduğu dikkate alınarak hükmedilen alacağın 15.000-TL’sine dava tarihinden itibaren bakiye 42.436,49-TL’sine ise ıslah tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiş, iş bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 15. HD’nin 2021/1357 -1627 EK sayılı ilamıyla; Mahkemece bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı kabul edildiği halde kooperatifin kabulünden hareketle 57.436,49 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de mahkemece bu konuda hataya düşülmüştür. Davacının davasını ıslah edemeyeceği doğru olduğu kabulünde dahi davacının dava dilekçesinde talep ettiği miktar üzerinden hüküm kurulmalıdır. Davalının kabulü değerlendirilerek bozmadan sonra ıslah olmaz kuralının aksine hüküm verilemez. Ne var ki, 22.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2. maddesi ile Yargıtay’ın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılması mümkün hale getirilmiştir. Usule ilişkin kanun değişikliğinin geçmişe etkili olarak uygulanması gerektiği, mahkemece verilen nihai karardan sonra değişiklik yapılmış olsa dahi, bu değişikliğin uygulanmasında zorunluluk bulunduğu Yargıtay kararlarıyla açıklanmıştır. (Yargıtay HGK 20.02.2008 gün, 2008/13-160 E., 2008/147 K.) Tüm bu açıklamalar doğrultusunda; karardan sonra yürürlüğe giren 7251 sayılı Kanun uyarınca bozmadan sonra ıslahın mümkün hale gelmesi ve bu değişikliğin usule ilişkin olması nedeniyle derdest davalarda da uygulanması gerektiğinden mahkemece ıslahla arttırılan talebin de değerlendirilerek, sonucuna uygun karar verilmesi gerekmekte olup hükmün bu yönden bozulması gerekmiştir. Yapı kooperatifinin ana amacı ortakların akçalı yükümlülüklerini yerine getirmeleri karşılığında anasözleşmeye uygun, konut ya da işyeri teslim etmektir. Davacı için çeşitli nedenlerle konut ya da işyeri tahsisi imkânsızlığı ortaya çıktığında ortağın uygun bir tazminat isteme hakkı bulunmaktadır. Normal ödemesini yapıp konut sahibi olan üyelerle eşit miktarda ödemesi bulunduğu tespit edilen, diğer anlatımla eksik ödemesi bulunmadığı belirlenen, ancak kendisine konut tahsis ve teslimi yapılamayan ortağın, ödemesi eksik olmayan diğer üyelere verilen emsal bir konutun dava tarihi itibariyle rayiç değerini talep edebileceğinin, hiç ödemesi yok ise konut karşılığı tazminat talep hakkı olup, bu isteminin reddi gerektiğinin kabulü gerekir. Eksik ödemesi olan bir üyenin ise, konut karşılığı tazminat talep hakkı olup, alacağının hesaplanma şekli Dairemizin yerleşik uygulamalarında formüle edilmiştir. Davaya konu olayda; mahkemece davacının talep edebileceği tazminat miktarının 126.018,87 TL olarak hesaplandığı belirtilmiştir. Yine dosyadaki mevcut bilirkişi raporunda taşınmazın dava tarihi itibariyle rayiç değeri 80.000,00TL olarak hesaplandığı anlaşılmaktadır. Somut olayda Dairemizin yerleşik uygulamalarında tazminat hesaplama ilkesi olarak kabul edilen formül uyarınca davacının talep edebileceği tazminat miktarı bilirkişi raporuyla 126.018,87 TL hesaplanmış ise de; dairenin değeri nazara alındığında formülün doğru sonucu vermediği anlaşılmaktadır. Bu hesaplamanın kabulü halinde tam ödemede bulunan ortağın elde ettiği bağımsız bölüm 80.000,00 TL iken eksik ödeme yapan ortak bundan daha fazla menfaat elde edcektir ki bu hakkaniyete uygun düşmez. Bu durumda tam ödeme yapan ortağın ödemelerinin güncel değeri, taşınmazın rayiç değerinden fazla olduğuna göre eksik ödemesi olan ortağın ödemesinin tam ödeme yapan ortağın ödemesine oranlanıp bulunan oranın kooperatiften elde edilen taşınmazın rayiç değeriyle çarpılarak eksik ödeme yapan ortağın alabileceği tazminat miktarı belirlenmeli ve eksik ödeme yapan davacının alacağı bedel belirlenip sonuca gidilmelidir. Bu hususlarda yeterli inceleme yapılmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı” gerekçesiyle yerel mahkeme kararını bozmuştur.
Yargıtay bozma ilamı kapsamında dosya bilirkişi heyeti …… ve …….’e tevdii edilmiş, bilirkişi heyeti düzenlemiş olduğu 22/11/2021 tarihli raporlarında özetle; Yargıtay’ın belirlemiş olduğu formüle göre yapılan hesaplama kapsamında davacı tarafın talep edebileceği alacak miktarının 57.707,82TL olduğunu” teknik kanaatleri olarak belirtmişler, mahkememizce de düzenlenen bilirkişi raporu yeterli görülerek hükme esas alınmıştır.
Toplanan deliller, tüm dosya kapsamı ve Yargıtay bozma ilamında belirtilen hususlarda yapılan inceleme sonunda; bozma kapsamında alınan bilirkişi raporuna göre davacı tarafın davalı kooperatiften talep edebileceği alacak miktarının 57.707,82TL olduğu, iş bu alacağın 15.000,00TL’sine dava tarihinden itibaren bakiye 42.707,82TL’sine ise harç tamamlama tarihi olan 24/11/2017 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanması gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl dava yönünden davacılar murisi …’in ortaklıktan çıkartılmasının 31/08/2001 tarih 36 Sayılı Kararın iptaline ilişkin bozma öncesinde verilen karar kesinleşmiş olduğundan bu talep yönünden yeniden KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
BOZMA ÖNCESİ ASIL DAVA YÖNÜNDEN YARGILAMA GİDERİ;
a-Alınması gerekli 24,30-TL harçtan peşin yatırılan 3.24-TL harcın mahsubu ile bakiye 21.06.-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
b-Davacının yaptığı 7,08-TL başvuru harcı 98,50TL posta masrafı, 2.800,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.905,58-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
c-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 1.320,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile kendisini vekille temsil ettiren davacılara verilmesine,
d-Birleşen dava yönünden davacılar tarafından davalı … aleyhine açılan davanın sübuta ermediğinden REDDİNE,
3-Birleşen dava yönünden davacılar tarafından davalı … aleyhine açılan tapu iptal tescil, men’i müdahale ve ecrimisil istemlerinin REDDİNE, terditli talep olan tazminat isteminin ıslah talebi kapsamında kısmen kabulü ile 57.707,82-TL’nin davalı kooperatiften tahsili ile davacılara verilmesine, iş bu alacağın 15.000-TL’sine dava tarihi olan 15/06/2005 tarihinden itibaren bakiye 42.707,82-TL’sine harç tamamlama tarihi olan 24/11/2017 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, fazlaya ilişkin ıslah talebinin reddine,
BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN YARGILAMA GİDERİ;
a-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 3.942,02TL ilam harcından peşin alınan 405,00TL harç, 1.110,04TL tamamlama harcı ve 786,00TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 1.640,98TL’nin davalı …’nden alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine,
b-Davacılar tarafından sarf edilen 405,00TL Peşin Harç, 1.110,04TL Tamamlama Harcı, 786,00TL ıslah harcı olmak üzere toplam 2.301,04TL’nin davalı …’nden alınarak davacılara verilmesine,
c-Davacılar tarafından sarf edilen 5.250,00TL bilirkişi ücreti, 596,50TL posta masrafı olmak üzere toplam 5.846,50TL den kabul red oranına göre hesaplanan 2.677,30TL’nin davalı …’nden alınarak davacılara verilmesine, kalan kısmın iş bu davacılar üzerine bırakılmasına,
d-Davalı … tarafından sarf edilen 53,45TL posta masrafından kabul red oranına göre hesaplanan 28,97TL’nin davacılardan alınarak iş bu davalıya verilmesine, kalan kısmın iş bu davalı üzerine bırakılmasına,
e-Davacılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 8.302,01TL vekalet ücretinin davalı …’nden alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacılara verilmesine,
f-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.680,32TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren iş bu davalıya verilmesine,
g-Davalı … vekili için AAÜT’ne göre belirlenen 3.600,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak iş bu davalıya verilmesine, (BOZMA ÖNCESİ)
h-HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra artan avansın taraflara iadesine,
Dair davacılar vekilinin ve davalı kooperatif vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı 09/02/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

*Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.