Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/519 E. 2022/543 K. 30.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/519 Esas
KARAR NO : 2022/543

DAVA : Tazminat (Ticari Satıma Konu Malın İadesi)
DAVA TARİHİ : 09/06/2021
KARAR TARİHİ : 30/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 29/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satıma Konu Malın İadesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin sipariş formunda özellikleri ve miktarı yer alan kumaş için …… Kumaş Firması ile 11.01.2021 tarihinde anlaştığını, …… Kumaş Firması kumaş onayı almak için kumaşı 3mt. örüp getirdiğini, kumaş geldiğinde kumaş üzerinde jut ve nopeler olduğunu, bu durumun …… Kumaş firmasına hem sözlü hem de yazılı olarak kumaşın bu şekilde alınamayacağını bildirdiğini, …… Kumaş’ın 2. kez kumaşı tamire aldığını, yeniden 02.02.2021 tarihinde 3 mt. kumaş getirdiğini, kumaş üzerinde aynı şekilde fakat biraz azaltılmış olarak nope ve jutların olduğunu temizlenmenin tam olmadığını, kumaşların bu şekilde kabul edilemeyeceğinin bildirildiğini, …… Kumaş Tekstil, kumaşı ördüğünü tamamının elinde hazır olduğunu ve çözüm bulamadığını belirttiğini, müvekkilinin kumaşı o haliyle ayıplı bir şekilde müşteri ….. Firmasına sunduğunu, ….. Firmasının 04.02.2021 tarihinde jutların ve nopenin jımbız ile kumaşçı tarafından temizlenmesi şartı ile kabul ettiğini, …… kumaş firması kumaşın devamını tamir yapıldı denilerek müvekkili firmaya sevk ettiğini, gelen kumaşın ilk sunulan 3mt’lik tamir gören kısmı dışında %40 dan fazla kısmının hiç tamir görmeyip ayıplı geldiğini, davalının müvekkili firmadan zor durumda olduğunu belirterek ödeme talep ettiğini, müvekkilinin 35.000,00-TL’lik avans gönderdiğini, kalan 29.931,80 TL bedelin kumaşların tamiri yapıldıktan sonra ödeneceğinin bildirildiği, davalının tamirleri yapmadan ödemenin tamamını istediğini, bunun üzerine müvekkilinin yaptığı ödemeyi geri iade istediğini, davalının ayıplı malı teslim alıp para iadesinde bulunmadığını, müvekkilin bu nedenlerle 28.000,00-TL kar kaybına ve 20.000,00-TL kumaşı işlememesinden dolayı iş gücü kaybına uğradığını ileri sürerek ön ödeme için verilen 35.000,00-TL’nin davalıdan tahsili ile sipariş tarihi itibari ile en yüksek mevduat faizinin ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacıyla yazılı olarak kumaş satış sözleşmesi akdetmediğini, müvekkilin davacıya fatura karşılığı mal sattığını ve sattığı malların bedelini alamadağını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE;
Dava; satım sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; taraflar arasındaki satım sözleşmesine konu davalı taraftan sipariş edilen malların ayıplı olup olmadığı, yasal süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı, davacının bu sebeple müspet ve menfi zararı bulunup bulunmadığı, var ise miktarı ile ödenen bedelin istirdatının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Mahkememizce alınan 10/04/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; tarafların 2021 yılı ticari defterlerinin incelendiği, davacının davalıdan 2 adet fatura ile toplam 74.722,50-TL tutarında kumaş alımı yaptığı bu alımlardan 26/02/2021 tarihinde …… nolu fatura ile 9.790,74-TL lik iade faturası düzenlediği ve davalıya 35.000,00-TL ödeme yaptığı, davacının davalıdan 12/02/2021 tarih ve …… nolu ve 64.931,76 TL tutarlı fatura içeriği mallar için 02.04.2021 tarih ve ……. nolu ve 64.931,76 TL tutarlı iade faturası düzenlediği ve bu faturayı ticari defterlerinde davalının borç hanesine kaydettiği ayıplı olduğu iddia edilen bu fatura içeriği malların fiziki olarak davalıya teslim edilmediği ve davacı ….. Giyim Tekstil San ve Ticaret Ltd. Şti. nin deposunda muhafaza edildiği davacının ticari defterlerine göre davalıdan 35.000,00 TL alacaklı olduğu, davalının ticari defter kayıtlarına göre davacıya 2 adet fatura ile toplam 74.722,50 TL tutarında kumaş satışı yaptığı bu satışlardan 9.790,74 TL için davacı tarafından iade faturası düzenlendiği, davalının bu faturayı defterlerine kaydettiği, davalının, davacıdan 35.000,00 TL tahsilat yaptığı, fakat davacı tarafından davalıya düzenlenen 02.04.2021 tarih ve ……. nolu ve 64.931,76 TL tutarlı iade faturası davalının ticari defter kayıtlarında bulunmadığı, davalının ticari defterlerine göre davacıdan 29.931,76 TL alacaklı olduğu, tarafların Vergi Dairelerince dosyaya sunulan BA-BS formlarının incelendiği, davacı tarafından davalıya düzenlenen davaya konu ayıplı olduğu iddia edilen mallarla ilgili 64.931,76 TL tutarlı faturayı davacının BS olarak bildirdiği, davalının bu faturayı BA olarak bildirmediği, diğer bildirimlerinde davacı ile davalının mutabık olduğu, incelenen kumaşların yüzeyinde tespit edilen yabancı elyaf kalıntılarının, yüzeyde istenmeyen görüntüye, malın açık ayıp niteliğinde olduğu, tarafların karşılıklı çözüm arayışlarında oldukları şeklinde tespit ve rapor edilmiştir.
Tarafların tacir olduğu, uyuşmazlığın ise ticari nitelikteki satım sözleşmesinden kaynaklandığı hususu tartışmasızdır.
Öğretide ayıp satılanda, hasarın geçtiği anda, vaad edilen nitelikleri bir diğer ifade ile bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bir kusurun ya da eksikliğin bulunması ya da dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen lüzumlu vasıfları taşımaması hali olarak tanımlanmakta ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp şeklinde sınıflandırılmaktadır. Maddi ayıp bir malda madden hata bulunmasıdır (örneğin malın yırtık, kırık, bozuk, lekeli olması gibi). Hukuki ayıp malın kullanımının hukuken sınırlandırılmış olmasıdır (malın üzerinde rehin, haciz, intifa hakkı gibi kısıtlamalar bulunması gibi). Ekonomik ayıp ise malın iktisadi vasıflarında eksiklik olmasıdır.
Ayıba ilişkin diğer sınıflandırma, ayıbın açık ve gizli olup olmamasına göre yapılmaktadır. Açık ayıp hemen ilk bakışta ya da yüzeysel bir muayene ile tespit edilebilen ayıptır. Durumun gerekli kıldığı, muayene ile anlaşılamayan ayıplar, gizli ayıptır. Alıcı gizli ayıpları araştırmakla yükümlü değilse de ayıp meydana çıkar çıkmaz hemen ihbar etmelidir (Domaniç, H.: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C.I, İstanbul 1988, s.155; Yavuz, N.: Ayıplı İfa, 2.b., Ankara 2010, s. 107; Karakaş, C.F.: Ticari Satımda Ayıp İhbarının Süresi ve Şekli, XXII. Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, Ankar 2006, s.172). Derhal kavramı, halin icabına uygun fazla vakit geçirmeden bildirim olarak anlamak gerekir. Eğer alıcı iğfal edilmiş, yani maldaki ayıp ondan bilerek saklanmış ise Kanunun öngördüğü çözüm satıcı bakımından ağırlaştırılmış bir sorumluluğu gerektirmektedir. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 225. maddesine göre alıcıyı iğfal etmiş olan satıcı, ayıbın kendisine vaktinde ihbar edilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz.
Ayıba ilişkin bu genel açıklamadan sonra belirtmek gerekir ki satıcının ayıptan sorumluluğuna da “ayıba karşı tekeffül” denmektedir. Ayıba karşı tekeffül şartlarının gerçekleşmesi durumunda alıcının kendisine tanınan hakları kullanabilmesi için Kanun tarafından kendisine yükletilmiş olan külfetleri yerine getirmelidir. Külfet, alıcının satın aldığı malı muayene etmesi ve bir ayıbın ortaya çıkması halinde bunu satıcıya ihbar etmesidir. Alıcı külfetleri yerine getirmediği takdirde ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanamaz.
Külfet teknik anlamda bir yükümlülük veya borç değildir. Külfet, mülkiyetten farklı olarak herhangi bir borç yaratmayan, yerine getirilmediği takdirde o konuda sağlanmış olan hakların kaybedilmesi sonucunu doğuran bir davranış olarak tanımlanabilir. Burada muayene ve ihbar külfetini yerine getirilmemesi halinde alıcının satılanı kabul etmiş sayılacağına dair yasal bir karine söz konusudur. Dolayısıyla külfetlerin yerine getirilmemesi seçimlik hakların kullanılmasına engel olur, alıcı malı o haliyle kabul etmiş sayılır.
6102 sayılı TTK’nın 23/1-c maddesi uyarınca ticari satışlarda; “malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı 2 gün içerisinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme soncunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, TBK’nun 223. maddesinin 2. fıkrası uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.

TBK’nun 223. maddesinin 2. fıkrasında ise; “Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak satılanda olağan bir gözden geçirme ile ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması halinde bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa hemen satıcıya bildirilmelidir. Bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır” şeklidedir.

Tacirler arası satış sözleşmelerinde ayıp ihbarının yapıldığının ispatı ise TTK 18. maddesinin 3. fıkrası uyarınca noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.

Türk Medeni Kanunun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde ise bu düzenlemeye paralel bir düzenleme getirilmiştir. Anılan maddede “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmiştir. İspat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir. Hâkimin kendisine ispat yükü düştüğünü bildirdiği taraf, uyuşmazlık konusu olguyu ispat edemezse davayı kaybeder. O taraf davacı ise davası reddedilir, davalı ise mahkûm edilir. Somut olayda davacı kendisine teslim edilen malların ayıplı olduğuna dair davalıya bildirimde bulunduğunu iddia etmiştir. Bu durumda, usulüne uyun olarak ve yasal süresi içerisinde ayıp ihbarının yapıldığını ispat yükü davacı taraftadır.
Yapılan yargılama, toplanan deliller, alınan bilirkişi heyeti raporu ve tüm dosya kapsamın bir bütün olarak değerlendirilmesinde; davacı tarafın davalı taraftan satın aldığı ürünlerin ayıplı olması nedeni ile uğramış olduğu müspet ve menfi zararların tazmini ile ödediği bedelin istirdatını talep etmekte olup, mahkememizce aldırılan ve denetime elverişli görülen bilirkişi raporunda davacı tarafça satın alınan ürünlerin ayıplı olduğu ve bu ayıpların açık ayıp niteliğinde olduğunun tespit edildiği, davacının satılanı satın aldıktan sonra basiretli bir tacir gibi kontrol etme, gözden geçirme ve inceleme yükümlülüğü bulunduğu, davacının malları teslim aldıktan sonra 2 gün içerisinde ayıp bildiriminde bulunması gerektiği, ayıplı olduğu tespit edilen malların davacı tarafa 11/02/2021 tarihinde teslim edildiğinin dosyada mevcut sevk irsaliyelerinden anlaşıldığı, davacının en geç 13/02/2021 tarihinde davalıya bildirimde bulunması gerektiği halde TTK’nın 18/3 maddesi uyarınca usulüne uygun şekilde bildirimde bulunulmadığı, bu durumda muayene ve ihbar yükümlülüğüne uymayan alıcının malı o hali ile kabul etmiş sayılacağı, ayıp için kanunun kendisine tanıdığı hakları kaybedeceği, süresinde ayıp ihbarında bulunmayan davacının ayıp nedeni ile seçimlik haklarını kullanamayacağı gibi ödediği bedelin istirdatını da talep edemeyeceği, davacının süresinde ve usulüne uygun şekilde ayıp ihbarında bulunduğunu ispat edemediği anlaşılmakla davacı tarafından açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı tarafından açılan davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 80,70-TL ilam harcından peşin alınan 597,72 TL harçtan mahsubu ile bakiye 517,02-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa göre alınan 1.320,00-TL arabulucu ücretinin davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.250,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
6-HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra artan avansın taraflara iadesine,
Dair, tarafların yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
30/05/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

*Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.