Emsal Mahkeme Kararı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/412 E. 2021/605 K. 06.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/412 Esas
KARAR NO : 2021/605

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :01/11/2011
KARAR TARİHİ : 06/07/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/07/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının davacı şirkete ait işyerinde 15.09.2010 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi ile medikal araştırmacısı olarak çalışmaya başladığını, davalının davacı şirket ile arasındaki iş akdini el yazısı ile yazdığı 13.06.2011 tarihli ihbar öneli ve ihbar önelinin sonunda Bakırköy ……. Noterliği kanalı ile gönderdiği 11.07.2011 tarih ve ……. yevmiye numaralı istifa dilekçesi ve ibraname ile istifa etmek sureti ile sona erdirdiğini, davalının çalışması kapsamında “rekabet yasağı sözleşmesi” ve “gizlilik taahhütnamesi” imzaladığını, rekabet yasağı sözleşmesinde davalının davacı şirketin pazar stratejilerini öğrendiğini kabul ile işten ayrıldıktan sonraki iki sene zarfında istanbul, Kocaeli, Tekirdağ, Sakarya illerinin semtlerinde işverenin iş dalında iş kurmamayı, ortak olmamayı, çalışmamayı taahhüt ettiğini, bu taahhüdün ihlali halinde taahhüde uymayan personelin işverene son brüt ücretin 10 katı tutannda tazminat ödeyeceğinin kararlaştırıldığını, işverenin bunu aşan bir zararının olması halinde fazlaya dair talep haklarının saklı tutulduğunu, gizlilik taahhütnamesi ile de çalışması nedeniyle bilgi sahibi olduğu ruhsat başvuru bilgilen ve buna dair dosyaların içeriği, ham madde fiyatları ve alım yapılan firmalara dair bilgiler ile ticari sır niteliğini haiz belge ve bilgilen davacı şirketin yetkili organların izni olmaksızın her ne sebeple olursa olsun üçüncü kişi ve kurumlara açıklamayacağını taahhüt, ettiğini, taahhüdünün ihlali halinde ise davacı şirketin uğrayacağı zararı tazmin edeceğini taahhüt ettiğini, davacı şirketin ilaç yapımı için gerekli olan laboratuvar araştırma geliştirme, analiz ve tetkikleri yapan bir şirket olduğunu, davalının bu şirkette medikal araştırmacısı olarak çalıştığı süre zarfında davacı şirketin hangi maddeler üzerinde araştırmalar yaptığım, gelecek yıllara ilişkin planlarını, araştırmalarda hangi yöntemlerin kullanıldığını ve yakın zamanda piyasaya sürülecek ilaçlara ve daha bir çok konuya ilişkin son derece önemli bilgilere vakıf olduğunu, davalının bu vakıf olduğu bilgilerin üçüncü kişilere bildirmesinin veya davacı şirketin rakibi olabilecek bir başka şirkette aynı vazifeyle çalışmasının davacı şirketi büyük bir tehdit altında bırakacağını, bu bilgilere vakıf davalının rakip firmada çalışmasının davacı şirketin kendi emeği ve araştırmaları sonucunda edindiği avantajın ziyan olmasına sebep olabileceğini ve davacı şirkete zarar vereceğini, Borçlar Kanununun hizmet akdini düzenleyen 348. maddesinde açık biçimde iş sahibinin müşteri çevresinde ve işlerinin sırrını bilen işçinin akdin sona ermesinden sonra rakip firmalarda ortak olmasını veya çalışmasının yasaklanmasının mümkün olduğunun ifade edildiğini 351. maddede rekabet yasağına aykırılığın sonuçlarının düzenlendiğini, rekabet yasağına ‘aykırılık halinde öngörülen cezai şartın ödenmesi gerektiğini bundan başka iş sahibinin cezai şartla karşılanmayan zararının tazminini de isteyebileceğini yasal düzenleme incelendiğinde rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin geçerliliğinin rekabet yasağı konulan işçinin ticari ve müşteri çevresine dair sırlarına vakıf olmasına, anlaşmanın yazılı olmasına, konulacak sınırın işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürmemesine, işçinin reşit olmasına ve iş akdinin işverence haksız veya işçi tarafından haklı nedenle feshedilmemiş olmasına bağlı kılındığını açılan davada aranan tüm bu şartların mevcut olduğunu konulan yasağın sadece 2 yıl süre ile ve sadece İstanbul ve çevre illerinde geçerli olduğunu, davalının men edildiği iştigal alanının medikal ve klinik çalışmalar olduğunu, davalının iş akdini haklı nedenle feshetmediğini ve istifa ettiğini, buna rağmen davalının iş akdinin sona ermesinden sonraki 2 sene dolmadan …… İlaç Sanayii A.Ş.’de aynı görev ile çalışmaya başladığını, davalının rakip firmada işbaşı yaptığının duyulması üzerine rekabet yasağına aykırılık teşkil eden işlem ve eylemlerine son vermesi ve cezai şart ödemesi için Bakırköy ……. Noterliği kanalı ile kendisine ihtarname gönderildiğini, ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiğini, bu ihtarnameye karşı davalının Bakırköy …… Noterliği kanalı ile cevap verdiğini, bu cevapta talep edilen huşuları kabul etmediğini, ortada rekabet yasağına aykırı bir eylem bulunmadığını, imzaladığı rekabet yasağı sözleşmesinin içeriğinden haberdar olmadığını, yeni işbaşı yaptığı şirkette de aynı görevde çalışmadığını ifade ettiğini beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, cezai şart olarak şimdilik toplam 1.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;Talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmasız ve açıkça belirli olduğu hallerde kısmi dava açılamayacağını, bu nedenle öncelikle usuli’yönden davanın reddedilmesi gerektiğini, davalının davacı şirkette çalıştığı sürece çalışma koşullarına ve işverenin talimatlarına uyduğunu işverenin çıkarlarını en iyi şekilde koruduğunu, bu çıkarlara zarar verecek her türlü davranıştan kaçındığını, davalının bu tutumuna karşı davacı şirketin davalının haberdar olmadığı bir rekabet yasağı sözleşmesini gündeme getirdiğini, sözleşme yapma ve çalışma özgürlüğünü sınırlandıran böylesine ağır şartlar taşıyan ve geçerliliğin hukuken pek çok şekli ve maddi şarta bağlı tutulduğu rekabet yasağı sözleşmesinin dayatılmasının hukuka ve ahlaka aykırı olduğunu, böyle bir sözleşmeden ve içeriğinden davalının haberdar olmadığını, böyle bir sözleşmeyi imzalamış olsa dahi bunu serbest iradesiyle yapmadığını, bu sözleşmenin Borçlar Kanununun 348. maddesindeki şartları taşımadığını ve bu nedenle geçerli olmadığını, böyle bir rekabet yasağı sözleşmesinin ancak davalının davacı şirketle olan çalışması sırasında vakıf olduğu öne sürülen bilgiler kullanılarak ve davacı şirkete zarar verilebilecek olması halinde geçerli olabileceğini, bu şartlar gerçekleşmediği takdirde sözleşmenin geçerli olmayacağını ve zarar tazmininin söz konusu olamayacağını, davalının davacı şirkette yapmış olduğu iş dikkate alındığında müşteriler arasındaki ticari ve şahsi bilgileri bilmesinin ve bunu kendi adına kullanmasının mümkün olmadığını, sözleşmenin Borçlar Kanununun 349. maddesindeki şartları da taşımadığını, yapılan sözleşmenin davalının 2 yıl süre ile işsiz kalması sonucunu doğuracak nitelikte olduğunu ve hakkaniyete aykırı olduğunu, sözleşmenin taşıdığı bu ağır şartlar sebebi ile hukuken caiz olmadığını, Yargıtay’ın rekabet etmeme sözleşmesini sıkı şartlara bağlı tuttuğunu, buna ilişkin pek çok Yargıtay kararının olduğunu, davaya konu sözleşmenin davalının yaptığı işin niteliği ve belirlenmiş olan fahiş cezai şart gözetildiğinde Anayasa’nın 48. ve 49. maddelerine de aykırı olduğunu, davalının davacı şirkette yürüttüğü iş ile şu., an çalıştığı şirkette yürütmekte olduğu işin birbirinden farklı konu ve alanlarda olduğunu, davalının davacı şirkette fiyatlandırma ve geri ödeme uzmanı unvanıyla çalıştığını, şu an ise kurumsal ilişkiler uzmanı olarak çalışmakta olduğunu, bu sebeple de rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olamayacağını, davalının davacı şirketin zararına olacak şekilde hiçbir iş ve işlem yapmadığını, davacının talep ettiği cezai şartın miktarının da fahiş olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Dava dosyası mahkememize; iş akdinin devamı süresinde işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme iş mahkemesi ise de iş akdinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına aykırı hareket edilmesinde ise açılacak dava niteliği itibariyle tarafların sıfatına bakılmaksızın mutlak ticari davalardan olduğundan bahisle mahkememize görevsizlik kararı ile geldiği anlaşılmıştır
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; “Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlık davalının; davacının iş yerinden ayrıldıktan sonra sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağını ihlal edip etmediği, bundan dolayı davacının zararının oluşup oluşmadığı ve miktarı hususundadır. Görevsizlikle gelen mahkemede 30/04/2013 tarihinde sunulan bilirkişi …… ‘in raporunda özetle”… Davalının iki firmada farklı pozisyonda çalışması ve yürüttüğü faaliyet çerçevesinde edindiği bilgilerin iki haftalık periyodlar dahilinde değişen kurumsal verilen karşısında etkinliğini yitirmiş bilgiler halinde dönüştüğünü savunduğunu, firmaların aynı istihdam pozisyonlarına ilişkin isimlendirmelerinin farklılık arz ettiğini, davacı firmada medikal araştırmacı pozisyonunda çalışan davalının, dava dışı şirkette ise kurumsal ilişkiler uzmanı olarak çalıştığı yönündeki yazıya itibar edilmeyerek, davalının aynı mahiyette iş yaptığı kanaatinin oluştuğunu, buna göre de 21.946,28 TL rekabet yasağına aykırılık sebebiyle davacının alacağının oluştuğunu…” belirtmiştir. Bu rapora yapılan itirazlar doğrultusunda sektör bilirkişisi Eczacı ……. ‘dan 29/11/2013 havale tarihli rapor alınmıştır. Bu raporda özetle”… Medikal departmanların görev ve sorumluluklarının kurumsal ilişkiler uzmanlığı ile farklılık gösterdiğini, bazı benzerlikler olsa da rapor içeriğinde belirtilen konular açısından ruhsatlandırma, geri ödeme fiyatlandırma konuları, medikal departmanın görevleridir. Davalı …… ‘in şimdi çalıştığı …… İlaç San A.ş’deki yeni görevi ise; kurumsal ilişkiler uzmanlığı olduğunu belirtmiştir. İlaçlar piyasaya çıkana kadar bir çok süreçten geçtiğini, davalı …….. ‘in bu kadar çok bilgiye sahip olabileceğinin mümkün görülmediğini, davalı ……. ‘in imzaladığı gizlilik taahhütnamesinde …… San Tic A.ş ve hissedarlarının ortakları bulunan şirketlere ait bilgilerin davalı … tarafından şimdi çalıştığı …… A.ş’ye verilip verilmediği hususunun bilinmediği ve çalıştığı bölümlerin ilaç sektöründe farklı bölümler olduğunu…” belirtmiştir. Davacı vekilince ilk alınan rapora göre dava dilekçesi miktar itibariyle ıslah edildiği anlaşılmıştır. Alınan her iki bilirkişi raporu dosyada dinlenen tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafça davalının somut olarak rekabet yasağına aykırı hareket ettiği ispatlanamadığı gibi davacının iddiasının aksine her iki iş kolunun farklı olduğu sektör bilirkişisinden alınan raporla da sabittir. Dolayısıyla ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İşbu karar Yargıtay …… Hukuk Dairesinin …… Esas ve ……. Karar sayılı ilamıyla; mahkemece davalının eyleminin rekabet yasağı kapsamında olduğu kabul edilerek, neticesine göre bir karar vermek gerekirken, yanılgılı değerlendirmelerle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, denilerek kararın bu nedenle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası ilk celse davacı vekilinin hazır bulunmaması nedeniyle HMK’nun 150. Maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırıldığı ve davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, Yargıtay ….. Hukuk Dairesinin …… Esas ve ……. Karar sayılı ilamıyla davacı vekilinin vekaletnamesinin süreli olduğu, bu nedenle tebligatın usulüne uygun olmadığı, HMK’nun 150. maddesinin uygulanmasının usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilerek kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay …… Hukuk Dairesinin ….. Esas ve ….. Karar sayılı ilamıyla …. Esas ve …… Karar sayılı ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Dava, 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 348. maddesi kapsamında açılmış rekabet yasağı sözleşmesinden kaynaklanan cezai şartın tahsili istemine ilişkindir.
BK’nın 348’inci maddesi “İş sahibinin müşterilerini tanımak veya işlerin esrarına nüfus etmek hususlarında işçiyle müsait
olan bir hizmet akdinde her iki taraf, akdin hitamından sonra işçinin kendi namına iş sahibi ile rekabet edecek bir iş yapmamasına ve rakip bir müessesede çalışmamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alakadar olmamasını şart edebilirler. Rekabet memnuniyetine dair olan şart, ancak işçinin müşterileri tanımasından ve esrara nüfusundan istifade ederek iş sahibine hissolunacak derecede bir zarar hükmüne sebebiyet verebilecek ise caizdir hükmünü haiz olup, madde metninden de anlaşılacağı üzere bu madde sözü edilen sırlara vakıf işçinin mukavele yapmak şartıyla işten ayrılması halinde aynı işi kendi adına yapmamasını, rakip bir müessesede çalışmamasını ve böyle bir müessesede şerik veya sair sıfatla alakadar olmamasını düzenlemektedir. Aynı Kanun’un 349. maddesi ise bu yasağın, ancak işçinin iktisadi geleceğinin hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye girmesini menedecek biçimde zaman, yer ve işin nevi yönünden halin icabına göre uygun bir hudut dahilinde şart edilmiş olması halinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. Nitekim, davadan sonra yürürlüğe giren TBK’nın 444. ve devamı maddelerinde de aynı hususlar düzenlenmiştir.
Somut olayda, davalı taraf, davacı firmada medikal araştırmacı olarak görev yaparken 11.07.2011 tarihinde işten ayrılmış, bilahare dava dışı ilaç firmasında kurumsal ilişkiler uzmanı olarak göreve başlamış, taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinde ise davalının herhangi bir nedenle işten ayrılmasından sonra 2 yıl içerisinde İstanbul, Kocaeli, Tekirdağ, Sakarya illerinde davacı firmanın iş dalında çalışamayacağı, aksi halde en son aylık brüt maaşın 10 katı tutarında cezai şart uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Davalı taraf ilaç firmasındaki konumu itibariyle 818 Sayılı BK’nın 348/2. maddesi uyarınca, davacı firmanın üretim sırlarına, işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânına sahip olduğu gibi, bu bilgileri kullanması ve işverenin önemli bir zararına sebep olması da kuvvetli ihtimal dahilindedir. Kaldı ki, taraflar arasındaki sözleşmedeki yer, zaman, işin nevi hususundaki kısıtlamalar BK’nın 349. maddesindeki şartlara uygundur. Buna göre; mahkememizce alınan bilirkişi raporunda cezai şart miktarı 21.946,28 TL olarak belirlenmiştir ve davacı vekili tarafından ıslah dilekçesi sunulmuştur. Alınan bilirkişi raporu, dosya kapsamı, bozma ilamı, 818 Sayılı BK’nın 348/2. Maddesi dikkate alınarak davanın kabulüne dair aşağıda yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davanın KABULÜ ile; 21.946,28TL cezai şartın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bu bedelin 1.000,00TL’lik kısmına ihtar tarihi olan 04/10/2011 tarihinden itibaren, 20.946,28TL’lik kısmına ıslah tarihi olan 11/06/2012 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına,
2-Harçlar Kanunu’na göre belirlenen 1.499,150TL ilam harcından peşin alınan 18,40TL harç, 374,80TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 1.105,95TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
3-Davacı tarafından sarf edilen 600,00TL bilirkişi ücreti, 294,55TL posta masrafı,18,40TL başvuru harcı, 18,40TL peşin harç, 374,80TL ıslah harcı olmak üzere toplam 1.306,15TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 4.080,00TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine,
5-HMK’nın 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra artan avansın taraflara iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay nezdinde Temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/07/2021
Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır
*Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında e-imza ile imzalanmıştır.